Hitler faşizminin Romanlara yönelik soykırımı, İsveç’in başkenti Stockhom’de Raoul Wallanberg Meydanı’nda düzenlenen bir etkinlikle protesto edildi. Soykırım kurbanlarını anmak için saygı duruşunda bulunuldu ve mumlar yakıldı.
MURAT KUSEYRİ
STOCKHOLM
Çarşamba, 3 Ağustos 2016, 07:02
Demokrasi ve Kültür Bakanı Alice Bach Kunhke, 2 Ağustos 1944 gecesi Almanya’da olanların tüm İsveç, Avrupa ve dünya tarafından bilinmesi gerektiği halde pek çok kişinin bunu bilmediğini ve hala Avrupa ve dünyanın pek çok yerinde Romanlara yönelik ırkçılık ve ayrımcılığın sürdüğünü söyledi.
Avrupa’da kök salan Roman karşıtlığına karşı etkili bir mücadele edebilmek için 1944 yılında yaşananların herkes tarafında bilinmesi gerektiğini, bunun Roman karşıtlığına karşı mücadele eden demokratik güçlerin çabalarına bir katkı olabileceği değerlendirmesini yaptı.
GÜVENSİZLİK SORUNU VAR
Hükümetin Romanların günümüzde maruz kaldıkları ayrımcılığı belirlemek amacıyla yaptığı araştırmanın sonuçlarının yakında yayımlanacak bir kitapla kamuoyuna duyrulacağını söyleyen Kunhke, “Günümüzde kurumlar ve toplumun çoğunluğu ve Romanlar arasında güvensizlik sorunu var. Tünelde ışık görülse bile bunu ortadan kaldırmak için çok güç harcamak ve çok çalışmak gerekir. 2014 yılında Romanların 1900’lü yıllrda maruz kaldıkları ayrımcılığı ele alan ‘Beyaz Kitap’ yayımlandı. Bu, toplumun Romanların haklarına yönelik yaptığı saldırının kabul edilmesidir” dedi.
Son yıllarda alınan önlemlerden sonra çalışan ve eğitim gören Romanların sayılarında artış görüldüğünü, ancak bunun yeterli olmadığını, Romanlara yönelik ayrımcılığı engellemek için daha çok yol kat edilmesi gerektiğini söyledi.
“Beyaz Kitap” İsveç’te Romanların kapsamlı ve sistematik olarak ayrımcılık ve baskıya uğradığını ortaya koymuştu. Romanların bilinçli olarak yerleşik yaşama geçmelerinin ve eğitim görmelerinin engellendiği ve her dört ailede en az bir kişinin zorla kısırlaştırıldığı ve tüm Romanların fişlendiğini göstermişti.
GÜNÜMÜZDE DE AYRIMCILIK VE FİŞLEME SÜRÜYOR
“Beyaz Kitap”da Romanlara yapılan ırkçılığın boyutları açıklanmasına rağmen bunların geçmişte kalmadığı ve günümüzde de sürdüğünü gösteren pekçok istatistik ve belge bulunuyor. Romanlar, iş ve konut piyasasında, eğitim sisteminde ve yaşamın her alanında ayrımcılığa tabi tutuluyor, kurumlar ve toplum tarafından dışlanılıyorlar.
Bundan üç yıl önce İsveç’in güneyinde polisin aralarında çocuk ve yaşlıların da bulunduğu 4673 Romanı fişlediği açığa çıkmıştı. Gazeteci ve Roman hakları savunucusu Fred Taikon ve 10 Romanın açtığı dava İsveç devletinin mahkumiyetiyle sonuçlanmıştı. Ancak, Hükümet mahkemenin verdiği kararı temyiz etti.
YANLIŞLIĞI TELAFİ ETMEK İSTEMİYORLAR
ANF’e açıklamalarda bulunan Taikon, İlk mahkemede kazandıkları davanın kesinleşeceği gün saat 15.00 sularında Hükümetin kararı temyiz etmesine ve bir üst mahkemeye taşımasına tepki gösteriyor.
Yapılanın açıkça fişleme olduğunun herkes tarafından kabul edildiğini söyleyen Taikon, “Bunu Hükümet de kabul ediyor. Ama yapılan yanlışlığı telafi etmek istemiyorlar. Mahkeme bana ve diğer 10 arkadaşıma 30 bin kron tazminat ödenmesini kararlaştırdı. Hükümetin kararın esasına itiraz etmemesi daha şimdiden Üst Mahkeme’de de kazanacağımızı gösteriyor. Bizim için önemli olan devleti mahkum ettirmekti ve biz bunu başardık. Paraya boş veriyorum” şeklinde konuştu.
Avrupa Konseyi’nin azınlık haklar ve Romanlara yönelik ayrımcılığa karşı etkin önlemler almadığı için İsveç’i çok sık eleştirdiğini söyleyen Taikon, Hükümetin bundan 5 yıl önce başlattığı çalışmalarda ciddi bir mesafe kaydedilmediğini, Romanlara yönelik ırkçılık ve ayrımcılığın hala sürdüğünü söylüyor.
“SUSKUN MİRAS”
İsveçli Gazeteci-Yazar Monica Hirsch, daha önce yazdığı kitaplarında Rwanda ve Bosna’da gerçekleştirilen soykırımlarını ele aldı. Roman soykırımın 72. yıldönümü dolayısıyla da kaleme aldığı Romanlara yönelik soykırımını “Suskun Miras” adlı kitabıyla kamuoyunun gündemine getirdi ve İsveç’in soykırımındaki rolünü sorguladı.
Soykırımında yaşamını yitirenlerin çocuk ve torunlarıyla söyleşiler yapan Hirschen, yaşanan soykırımının anlatımla kuşaklardan kuşağa miras gibi aktarıldığını ancak ender olarak kamuyoyunun gündemine getirildiğini söylüyor.
Kitapta Romanların İkinci Dünya Savaşı yıllarında yaşadıkları baskı, saldırı ve katliamları anlatan 13 hikaye yer alıyor. İkinci Dünya Şavaşı sırasında ve Auschwitz’de ailesinden 90 kişi ölüdürülen Bronislaw Kwike adlı Roman bir kadın, Auschwitz’de Romanların elbiselerini kahverengi üçgen ile işaretlediklerini ve Roman olduklarının anlaşılması için de verdikleri numaraların yanına Z harfini koyduklarını söyledikten sonra kampta tanıklık ettiği bir olayı şu cümlelerle dile getiriyor.
“Annemin elini tutarken yerde ölü bir kadın gördüm. Kafası yoktu. Çocukları üzerine kapanmıştı. Bu görüntüyü asla unutamıyorum.”
GEÇ GELEN ÖZÜR
Naziler, İkinci Dünya Savaş’nın sonlarına doğru 1944 yılında Auschwitz Toplama Kampı’nda çalışabilir durumdaki 2 bin Romanı Buchenwald’da yer altında füze üretimi yapan fabrikaya gönderdiler. Ağustos’u 3 Ağustos’a bağlayan gece de çoğunluğu çocuk, kadın ve yaşlı 3 bin Roman’ı gaz odalarında katlettiler.
Yahudilere karşı soykırımı çok önceleri kabul eden ve 1971 yılında özür dileyen Almanya, Romanlara yönelik soykırımını kabul etmek için 1982 yılına kadar bekledi. 2014 yılında da soykırım için Romanlardan özür diledi.
Birleşmiş Milletler, geç de olsa 1989 yılında Romanların etnik nedenlerle soykırıma uğradığını kabul etti. O tarihden beri “Roman Gecesi” kurbanlarını anmak için dünyanın değişik yerlerinde 2-3 Ağustos günleri değişik etkinlikler örgütleniyor. Yeni soykırımların olmaması için tarihte Roman ve diğer halklara yapılan soykırımlara dikkat çekiliyor.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Avrupa’da ne kadar Roman’ın katledildiği tam olarak bilinmiyor. Tarihçiler 250 bin ila 1 milyon civarında Romanın yaşamını yitirdiğini tahmin ediyor.
Kendi ve iki küçük kız kardeşinin yaşamını kurtarmak için askerlere şarkı söyleyerek para kazanan Rozalia adındaki 10 yaşındaki kız çocuğunun ve Auschwitz Toplama Kampı’na gitmekten son anda kurulan küçük bir erkek çocuğunun yaşamda kalma mücadelesi kitapta yer alan hikayelerden bazıları.
Anlatımların anıları canlandırdığını, acılı ve hüzünlü olduğunu söyleyen Hirsch, “Romanlar oldukça suskun bir miras taşıyor. Ama benim konuştuğum kişiler anlatımlarında gayet açık ve cömertler. Tarihlerinin yazılmasının önemli olduğunu söylüyorlar” diyor.