Tokatlı Çerkez Tarık'ın devrim yürüyüşü
PKK’nin enternasyonalist devrimcisi Tarık (Süreyya Ceyhun Cebeci), Türkiye halklarının kurtuluşunu Kürdistan devriminde görür ve son nefesine kadar tavizsiz bir militanı olur.
PKK’nin enternasyonalist devrimcisi Tarık (Süreyya Ceyhun Cebeci), Türkiye halklarının kurtuluşunu Kürdistan devriminde görür ve son nefesine kadar tavizsiz bir militanı olur.
PKK kurulduğu günden beri enternasyonalist bir hareket olma özelliğini korudu. Bir çok enternasyonalist devrimci, PKK saflarında özgürlük mücadelesi yürüttü. Bir çok enternasyonalist, gerilla komutanlığı da yaptı; sömürgeciliğe, despotizme, emperyalizme ve işgalciliğe karşı soluksuz koştu. PKK saflarında gelişen, savaş sahalarına, eylem anlarına adını yazdıran komutanlardan biri de Tarık kod adlı Süreyya Ceyhun Cebeci’dir.
Tokat’ın Zile ilçesinde 7 Ocak 1959'da dünyaya gelen gerilla Tarık'ın annesi Türk, babası Çerkez’dir. İlk, orta ve liseyi Ankara Çankaya’da okur. Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve Siyasal Bilimler'den mezun olur. Kendi mesleğini yapmayarak farklı işlerde çalışır. Sisteme ait olmadığını düşünür. Emekçi kişiliğinden kaynaklı devrimci arayışları başlar. 1992 yılında PKK saflarına katılır.
DÜŞMEYEN BİR DEVRİMCİ OLMAK
Devrim yolculuğunun ilk ana istasyonu Lübnan’daki Mahsum Korkmaz Akademisi olur. Eğitim gördüğü sırada Öcalan’ın devrimciliği, PKK'yi neden tercih ettiği sorularına şöyle yanıt verir: “PKK’yi üç, dört yıldır basından takip ediyordum. Kendimi tanımaya başladığımda bir emekçi olarak ilgim başladı. Üzerimde bıraktığı etkiden ve Türkiye halklarının özgürlük çözümünü PKK’de gördüğümden katıldım. Matbaa işçisi olarak çalıştım. Mezun olduğum bölümle ilgili çalışsaydım, devlet memurluğu yapacaktım. Sistemin kölesi olmak istemedim. Buralara gelmek için bin bir zorluk yaşadım. Gitmeye de niyetim yok Başkanım. Eğer kovmazsanız, gitmeye niyetim yok. Güçlü bir devrimci, hiçbir şekilde düşmeyen bir devrimci olmak için geldim.”
TOKALI ÇERKEZ'İN YÜRÜYÜŞÜ
Her anını mücadeleyle devrime adamaya hazır bir devrimci duruşu olan Tarık, Kürdistan devrimini halkların kurtuluşu olarak görür ve bu yolda ilerlemek ister.
Bir mücadele arkadaşı, şöyle anlatıyor: “1992'de bulunduğumuz alana gelen ve 'Ben savaşmak için geldim!' diyen zayıf, düzgün yüz hatlarına sahip, olgun, oturaklı görünümlü biri girdi içeri. Bir maceracı mı? Olabilir. İnançlı, kararlı biri mi? Olabilir. Ya da farklı amaçları, arayışları mı var? O da olabilir. Başlangıçta yanıt verilmesi zor bir soru. Bir grafiker, bir dalgıç, bir ressam, bir toplum bilimci. Tokatlı bir Çerkez. Böyle başlıyor devrim içindeki yürüyüşü. Bir devre MKA (Mahsum Korkmaz Akademisi) eğitimi gördükten sonra dağlara inançla, inatla yönelir."
PKK ÖNCESİNE BAKIŞ
Devrimcilikle tanışması yeni değildir. Eşit yaşam koşullarının olmadığını ve mücadele etmenin zorunluluğunu görerek devrimci olmaya karar verir. Geleneksel sol gruplar içerisinde yer alır. Bulunduğu grubun devrime öncülük edecek güçte ve potansiyelde olmadığını görür. Fakat nerede, nasıl bir mücadele verecek, arayışlarını nasıl somutlaştıracak, kiminle mücadele verecek, bunlar kafasında net değildir. Net olduğu tek nokta, mücadele etmek ama geleneksel sol bir grup içerisinde değil.
KÜRDİSTAN'IN DEVRİM IŞIĞI
90'lı yıllarla birlikte büyüyen Kürdistan devrimi Türkiye'yi etkisi altına alır. Bu etki Tarık üzerinde de kendini gösterir. Ancak devlet sisteminde şekillenen kişiliği ve geleneksel solun barikatı, devrimsel gelişmenin anlaşılması önünde ciddi bir engeldir. O tüm bulanıklığa rağmen Kürdistan devriminin bir ışık olduğunu görür ve takip eder.
DÜNYASINI SINIRLARLA KAPATMAMIŞTI
Mücadele arkadaşına göre; Tarık'ı bu ışığa çeken nedenler güçlüdür. O, her türlü imha ve inkârı yaşayan halklardandır. Bu nedenle devletle, sistemle bağları zayıftır ama öfkesi çok güçlüdür. Düzen içinde kendisini yaşatabilecek, bireysel kurtuluşunu gerçekleştirecek her türlü olanağa sahipti. Ekonomik olarak ciddi sorunları yoktu. Sosyal Siyasal Bilimler mezunuydu. Sırf devlet memurluğu yapmamak için matbaada işçi olarak, teknik ressamlık yaptı. Sınıf bilinci vardı. O, dünyasını yalnız kendisiyle sınırlandırmak istemiyordu. Emekçi ve sömürülen halkının kurtuluşu için her zaman bir mücadele içerisinde oldu.
GİRDİĞİ ORTAMI DA NETLEŞTİRİRDİ
DHP, Karadeniz Kır Gerilla Birliği'nin komutanı, Birleşik Halk Kuvvetleri'nin savaşçısıydı. Tarık'ı anlatan arkadaşı, aynı zamanda ARGK içerisinde çok sevildiğine de işaret ediyor. Arkadaşı, anlatmayı sürdürüyor: "Anadolu'da egemenlerden bağımsız, özgür bir halkın yaratılacağına inanarak devrime yürüdü. Amacı konusunda net olduğu için girdiği her ortamı da bir netliğe kavuşturuyordu. Sarsılmaz, yorulmaz, usanmaz bir duruşa sahipti. Bu duruşu, yüreği pas tutanlarda bile saygı uyandırıyordu.
DHP AMBLEMİNİ ÇİZERKEN
DHP amblemini çizdiği anı anımsıyorum. Çizerken sanki Anadolu'daki uygarlıkların sembollerini, sosyalist halkların birliklerini çizer gibi hassas, coşkulu ve mutlu gülüşüyle çiziyordu. Küçük bir parça kurşun kalem, kim bilir kaç zamandır yanında taşıdığı, artık sararan küçük not defterinin sayfaları, elinde taşı, sopası, savaşan, yaşama doymaya çalışan halkların, kavga resimlerini çiziyordu. Gururla bakıyordu ürününe. Birçok değeri, tarihi gerçeği o kadar küçük bir alana, ince bir uyumla çizmek, yaşama sonsuz bir özlemle, tutkuyla bağlı olanların işidir ancak. O'nun yaşamını anlamlı ve güzel kılan bu tutkuydu.
SAVAŞINDA CİDDİYDİ, AMANSIZDI
Sert yüz hatları, sorumluluk duygularının yüze yansımasıydı. Aman tanımaz bir savaşçıydı. Sıradan bir bakışı asla kabul etmiyordu. Dağlara, savaşa ciddi olmayan bir yaklaşım oldu mu, öfkeleniyordu ve ‘İnanamıyorum, nasıl böyle sıradan bakılıyor dağlara’ diyordu. Bu onun savaşımıza olan ciddiyetini, inancını ve bağlılığını gösteriyordu. ‘Tarık yoldaş, artık biz de askeri çalışmalara, eylemlere yönelsek’ dediğimizde, yürekten duyduğu sevincini, parlayan gözlerinden anlardık. O anki bakışları ‘Bütün çirkinliklere rağmen, yüreğin bir insanı kurtaracak güzellikte olmalıdır’ der gibiydi.
EMEĞE LAYIK OLMAYI BAŞARDI
Sunulan olanaklara, verilen emeğe zaman kaybetmeden layık olmayı başardı. Besta, Beytüşşebap, Metina, Garê, Heftanin ve Zap gibi birçok alanda, çatışmalarda ve karakol baskınlarında yer aldı. Eylemlerde havan topunu en iyi şekilde kullanarak düşmanın korkulu rüyası oldu. Devrime bağlılığının en önemli göstergesi de silahına bağlılığı ve kullanmadaki titizliğiydi. Silahına duyduğu hassasiyet, yaşamdaki duruşu, savaşı her zaman arkadaşları için örnek oldu.
BAŞLADIĞI YERDE ÖLÜMSÜZLEŞTİ
Karadeniz’de doğup büyüyen Tarık, yine yönünü Karadeniz’e, Tokat’a vermişti. Ama bu defa bir gerilla, halkların eşit birlikteliğine, kardeşliğine tüm gücüyle inanan ve yaşamını bunun üzerine kuran bir savaşçı olarak. O Tokat’ta da büyük bir mücadele verdi. Bu mücadelesi ve devrime olan inancı, 26 Ocak 1997 yılındaki şahadetine kadar sürdü. Devrim yürüyüşüne başladığı Tokat’ta ölümsüzleşti. Enternasyonalist Tarık Komutan olarak kalmaya devam ediyor.