'UNESCO'nun Amed raporu olumlu ama eksik'

Sur’un Yıkımına Hayır Platformu, UNESCO'nun Amed'deki yıkımla ilgili raporuna dikkat çekerek, "Olumlu ama eksik" dedi.

Sur’un Yıkımına Hayır Platformu, UNESCO oturumunda Amed (Sur, Hevsel ve Dicle Vadisi'nin küçük bir kısmı) ile ilgili alınan karara ilişkin açıklama yaptı.

'3 YIL GECİKMEYLE BAZI GERÇEKLERİ GÖRDÜ'

"UNESCO, 3 yıl gecikmeyle Diyarbakır’da bazı gerçekleri resmi olarak gördü" diye başlayan açıklamada, şu bilgiler verildi:

"30 Haziran ile 10 Temmuz 2019 arası Azerbaycan’ın başkenti Bakü'de gerçekleşen UNESCO Dünya Miras Komitesi'nin (WHC) 43. oturumunda beklendiği üzere Diyarbakır'daki Dünya Miras Alanı gündeme geldi. 2015/2016 kışından beri, büyük yıkım gören ve tarihi eski kent olan Suriçi’ni de kapsayan 'Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Kültürel Peyzajı' alanı için Haziran 2019 ortasında hazırlanan karar taslağı genel oturumda tartışmasız şekilde WHC’nin 21 üyesi tarafından kabul edildi. 2016 yılın başından beri yıkım ve göç karşı mücadele ve UNESCO WHC nezdinde çalışmalar yürüten 'Sur’un Yıkımına Hayır Platformu', alınan bu kararı kısmen olumlu olsa da bunun sahada bir karşılığı olmadığını ve bundan dolayı Türk hükümeti ve ona yakın duran kesimler tarafından zamanında gelen hesaplı bir yaklaşım olduğunu dile getirmektedir.

'OYALAMA TAKTİĞİ'

4 Temmuz 2019’da alınan karardan öğrendiğimiz olumlu olan noktalardan biri, 2016 yılından beri talep edilen reaktif izleme/denetleme misyonu için Türk hükümetinin Dünya Miras Merkezi’ne Diyarbakır'a gelmesi için nihayet bir davetiye yollaması. 2016 yılından beri resmi olarak talep edilen bu davetiye, kısa süre öncesine kadar OHAL’e dayandırmaktaydı ve ayrıca BM’nin Diyarbakır’ı kendi elemanları için riskli alan ilan etmesi bir engeldi. Davetiye geldi, ancak misyon için tarih verilmedi. Bunu aslında devam eden oyalama taktiği olarak görmek gerekir. Bu oyalama suç işleyen devlet açısından önemli çünkü Suriçi’nde TOKİ tarafından yeni konutların inşaatı sona doğru yaklaşılmakta. Türk hükümeti, Dünya Miras Merkezi ve ICOMOS heyeti gelince bir gerçeklikle yüz yüze bırakmak istemektedir. WHC işin uzadığını düşünerek kararında bir an önce tarih verilmesini talep etmektedir."

'TÜM PROJE VE FİZİKİ MÜDAHALE DURMALI'

"WHC, Dünya Miras alanları için söz konusu olan üstün evrensel değeri (OUV – Outstanding Universal Value) etkileyecek tüm projelerin durdurulmasını talep etmektedir" denilen açıklamada, şöyle devam edildi: "Bundan sonra Türk hükümeti, Suriçi, Hevsel Bahçeleri ve Dicle Vadisi’nde yapılacak herhangi bir proje ile UNESCO WHC kararlarını açıkça ihlal etmektedir. Sur’un Yıkımına Hayır Platformu, bir gün geçmeden Diyarbakır’daki Dünya Miras alanında başta Suriçi’ndeki konutlar olmak üzere tüm proje ve fiziki müdahalelerin durdurulmasını talep etmektedir!"

'YIKIMDAN TÜRK HÜKÜMETİ SORUMLU'

"WHC kararına bakınca dikkate alınmayan taleplerimiz de olduğu rahatça tespit edilebilir" vurgusunun yapıldığı açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Bunun başında gelen, Suriçi’ndeki yıkımın Türk hükümetinden kaynaklandığının belirtilmemesidir. Bu yapılmadığı gibi Hevsel Bahçeleri üzerinde 'Millet Bahçesi' ile gelen risk de dile getirilmemektedir. Diyarbakır'ın Tehdit Altındaki Miras Listesine girmesi yerinde bir adım olurdu ki Diyarbakır Dünya Miras Alanı bundan sonra daha fazla yıkımla karşı karşıya gelmesin çünkü Dicle Vadisi’nde bulunan iki mahalle üzerindeki yıkım tehdidi buraların 'riskli alan ilan edilmesiyle' devam etmektedir."

'TEMKİNLİYİZ'

Sur’un Yıkımına Hayır Platformu, açıklamasının sonunda şöyle dedi:

"Birçok talebimiz dikkate alınmasa ve gecikmeli de olsa bazı gerçeklerin kararda olması olumludur. Yıllardır dediklerimiz kısmen rapora girdi. Fiiliyatta bu tür raporlar ancak toplumsal tepki ve kampanya ile anlam bulabiliyor. Bu tür raporlar yararlı olsa da en başından beri, en kritik mesele toplumsal tepkiydi ve halen geçerlidir. UNESCO gözümüze uzun süre hoş geldi, ama Suriçi yıkıldığından beri belki toplum olarak UNESCO konusunda temkinliyiz, hatta rolünü sorgularız ve kesin karşıtlık var.

Diyarbakır konusunda UNESCO WHC 2016’da ses verseydi bugünkü yıkım ve ticarileşme ve rant yaygın olmazdı.

Suriçi’nin yarısı yıkıldı, ama yarısı ayakta ve bunu savunmak da sorumluluğumuz."