Zehirli altın, şirketlerin kârları ve devletin şirketlere desteği

Dünyada son 30 yılda altın madenlerinde meydana gelen, Erzincan İliç’teki dâhil, 12 kazadan 8’i siyanürden kaynaklı. Buna rağmen çok uluslu ve yerli sermaye ucuz bir yöntem olarak siyanürlü altın aramaya devam ediyor. Devlet şirketlere imtiyaz tanıyor.

FIRAT’TAN BASRA’YA EKOLOJİK KIRIM-2

 

Peki, siyanürle altın arama nedir, zararları ve etkileri neler? Anagold ve Koza Madencilik şirketlerinin ne gibi faaliyetleri var? Dosyamızın ikinci bölümünde maden çıkartmada kullanılan siyanürün etkilerine ve bu şirketlere yakından bakacağız.

HER AŞAMASINDA TAHRİBAT VAR

Siyanürlü madencilik faaliyetleri 4 ana aşamadan oluşuyor, bu aşamaların hepsi doğa ve insan sağlığı için farklı tehditler içeriyor, bunlar sırasıyla:

  1. Arama
  2. Sıyırma ve patlatma
  3. Öğütme ve siyanürleme
  4. Atıkların depolanması.

Madencilikte önce cevherin içerisinde bulunan değerli metal miktarı (tenör) belirleniyor. Genelde siyanürlü altın madenciliğinde tenör 1 tonda 1 gramın bile altındadır. İlk aşama olan arama işlemi için yüzlerce noktada sondajlar açılır. Bu noktalar arasında araçların çalışması için orman alanlarındaki ağaç kesilir, mera ve tarım alanları zarar görür. TEMA Vakfı’nın hazırladığı “Siyanür Liçi ile Altın Madenciliği” raporuna göre sadece Çanakkale’deki Kirazlı Altın Madeni Projesi’nde orman alanı ve çevresinde 759 arama sondajı açılmıştır. İlk aşama olan arama faaliyetleri sırasında siyanür değil bentonit kullanılıyor fakat bentonit sulara karıştığında suyun fiziksel ve kimyasal yapısını değiştirir, suyun yoğun şekilde bentonitlenmesi balıkların solunumuna engel olduğundan toplu balık ölümleri yaşanır.

Sıyırma işlemi madenin varlığı belirlendikten sonra yapılan ikinci işlemdir. Maden alanındaki üst toprak katmanı üzerindeki ağaçlar, çalılar kesilir, içinde canlıların da yaşadığı verimli toprak sıyrılır. Sıyırma işlemi tamamlandıktan sonra cevherin bulunduğu katmana kadar patlatmalar yapılır. Bu patlatma çalışmaları ana kayaların çatlak sisteminde değişime ve yer altı suyunun beslenmesinde azalmaya, madenin yakın çevresindeki arazilerde toprak kaymalarına, yine yerleşim yerlerindeki binalarda çatlaklara, yoğun miktarda toz ve gürültüye neden olur.

SU KAYNAKLARINI TÜKETİYOR

Üçüncü aşamada artık siyanür devreye girer. Kaya ve toprak (cevher) içinden mikroskobik büyüklükteki altının elde edilebilmesi için bunlar öğütülerek çok küçük taneciklere dönüştürülür ve bantlarla siyanürleneceği alana (liç) taşınır. Burada altın siyanürlü su ile yıkanarak cevher içinden ayrılır. Altının siyanürle yıkanması işlemine siyanür liçi adı verilir. Siyanür liçi tank liçi (kapalı ortamda siyanürleme) ve yığın liçi (açık ortamda siyanürleme) olarak adlandırılan iki farklı teknikle uygulanır. Liçlemede hangi tekniğin seçildiği ekonomik ve teknik süreçlere bağlıdır.

Madencilik için tank liçi, yığın liçinden daha maliyetli bir tekniktir ve liçlemede genellikle yığın liçi tercih edilir. Yığın liçi yönteminde açık ortamda, geniş alanlara yayılan öğütülmüş cevher, yağmurlama sistemiyle siyanürle yıkanır. Bu işlem yaklaşık 6-8 hafta sürer. Bu işlem büyük miktarda su tüketimine sebep olur ve bu uygulama sırasında kullanılan siyanür cevher içindeki altını ayırır.

TEMA Vakfı’nın aynı raporunda özellikle bir yerde altın madeni işletmek için orada suyun bol olması gerektiği vurgulanıyor. Bu durum siyanürlü madenciliğin suyu kirletmesinin yanı sıra yüzey ve yer altı sularının azalmasında da etkili olduğunu gösteriyor. Ayrıca yine aynı raporda verilen Kirazlı Altın Madeni için o dönem verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi raporundaki rakamlar suyun ne kadar kullanıldığı konusunda önemli bir örnek. Maden işletmesi faaliyetlerinin ilk iki yılında 463.000 m3/yıl, üçüncü yıl itibarıyla 250.000 m3/yıl su kullanacağı belirtiliyor. Madenin işletmede kalacağı 6 yıllık süreçte su tüketimi 2 milyon m3 ulaşmaktadır. Bu rakam 10 milyon 500 bin kişinin günlük su tüketimine eşittir.

Son aşamada cevher siyanürlendikten ve içindeki altın ayrıldıktan sonra geriye kalan siyanürlü toprak/balçık su ile yıkanır ve atık içindeki siyanür oranı azaltılmaya çalışılır. Bu işlemin ardından atıklar atık maden barajı veya atık havuzunda depolanır. Bu atık içinde altın olmaz fakat içinde hala siyanür, birçok ağır metal ve kimyasalı barındıran bir yapıdır. Ağır metal ve kimyasal yüklü atıklar tıpkı siyanürleme alanlarında olduğu gibi depo alanlarındaki jeomembran sızıntıları, taşkınlar ve baraj çökmesi kazalarıyla da tatlı suya ve toprağa karışır.

DÜNYADA YAŞANAN 12 MADEN FELAKETİNİN 8’İ SİYANÜRDEN KAYNAKLI

2019’da euronews’in haberine göre 1971 - 2015 yılları arasında kayıtlaya geçen 11 altın madeni kaynaklı felaketin 7’si siyanürlü suyla bağlantılı. Ayrıca söz konusu 11 felaketin 6’sı Kanadalı şirketlerin işlettiği madenlerde yaşandı. Bu kazalara bir yenisi de 2022’de Erzincan İliç’te eklendi, yine en büyük ortağı Kanada olan Anagold Madencilik’te yaşanan kazayla.

Bu felaketlerin yalnızca 2000’lerden sonra meydana gelenlerine baktığımızda bile tablo son derece korkutucu. 2000 yılında Avustralyalı Esmerelda Exploration Limited’ın Romanya’daki Baia Mare madeninde yaşanan çevre felaketi Tuna Nehrine ve oradan da Karadeniz’e kadar uzandı. Yaklaşık 100 bin metreküp siyanürlü su Tisa ve Someş nehrilerine karıştı. Yine 2000 yılında Avustralyalı Dome Resources adlı şirketin Papua Yeni Gine’deki altın madenine malzeme taşıyan helikopterden siyanür içeren bir tonluk kargo ormana düştü. Ormana dağılan siyanürün yağmurların bölgedeki akarsulara karıştığı düşünülüyor.

Yine euronews’in haberinde aktardığı diğer kazalar ise şöyle: 2009’da ABD'li Newmont Mining şirketinin Gana’daki Ahafo madeninden bölgedeki akarsulara siyanür sodyum karıştığı tespit edildi. Olayın ardından çok sayıda balık öldü. 2014’te Kanadalı Imperial Metals’ın Kanada’da işlettiği Mount Polley altın madeninde zehirli atık sızıntısı yaşandı. Atığın Polley Gölü'ne kadar ulaştığı kaydedildi. 2015'te yine Kanadalı Barrick Gold adlı şirketin Arjantin’de işlettiği Veladero altın madeninde siyanür sızıntısı yaşandı. Bin metreküpten fazla siyanürlü atık Potrerillos nehrine karıştı. İlerleyen günlerde siyanürlü suyun 5 nehre ulaştığı tespit edildi. 2022’de başka bir siyanür kazasında yine yüzde 80’i Kanada’ya ait Anagold Maden şirketi vardı ve bu defa yer Erzincan iliç’ti.

KANADALI ALTIN DEVİ SSR MINING’İN VERGİ BORCU SİLİNDİ

Peki, bu kazayla ve çevre felaketine yol açacağı söylenen şirketler neler yapıyor, devletten aldıkları imtiyazlar neler? Anagold Madencilik 2000 yılında merkezi Kanadalı SSR Mining’le Lidya Madencilik ortaklığında kuruldu ve İliç bölgesindeki çalışmalarını 2009 yılından bu yana sürdürüyor. Dünyanın en büyük 11’inci altın üreticisi konumundaki SSR Mining’in sahip olduğu Alacer Gold Madenciliğin şirketteki payı yüzde 80, Çalık Grubu’na ait Lidya Madenciliğin ise yüzde 20. Ayrıca SSR Mining, Çalık Grubu’nun Artvin’deki Hod Maden’inin de yüzde 40’ını satın aldı. Altın ve bakır madeninde öne çıkan şirketin yüzde 40’ı için şirket 270 milyon dolar ödedi.

4 milyar dolarlık değere yakın SSR Mining Kanada, Avustralya ve Arjantin’de de faaliyet gösteriyor. Ayrıca Arjantin’in Jujuy Eyaletinde Chinchillas ve Pirquitas madenlerinde de çalışan şirket, gümüş ve kalay üretim gerçekleştiriyor. InvestingPro verilerine göre SSR Mining’in 2023 yılının 3’üncü çeyreği itibarıyla 2320 milyon dolarlık bir piyasa değerine ve 10,96'lık bir fiyat kazanç oranına sahip. Şirketin 3’üncü çeyrek 2023 itibarıyla son 12 aylık geliri 1307,41 milyon dolar olarak bildirilmiş, bu da yüzde 4,63'lük bir büyüme oranına işaret ediyor. Yine Şirket Erzincan İliç’teki Çöpler Madeni’nden yılın dokuz ayında 322,8 milyon dolar gelir elde etti ve kârı da 46,5 milyon dolar oldu. SSR Mining buradan 2020’den bu yana yaklaşık olarak 1,5 milyar dolar gelir ve 334,6 milyon dolar kâr elde etti. Tüm bu rakamlar büyük kazançları işaret ediyor fakat bu devasa rakamlara rağmen SSR’nin DW haberine göre bu yıl Türkiye’de silinen vergi borcu 7,2 milyon dolar. Rakamın kur değeri yaklaşık 209 milyon liraya denk geliyor.

ÇALIK HOLDİG’İN YÜKSELİŞİ

Türkiye’de adı sık sık 5’li Çete’de geçen Çalık Holding bünyesindeki Lidya Madencilik ise ikisi SSR Mining ile olmak üzere Çöpler, Polimetal, Hoda Maden, Bakırtepe ve Tunçpınar sahalarında maden işletiyor. AKP’ye yakınlığı ile bilinen Çalık Holding sahibi Ahmet Çalık 2021’de Forbes’e göre Türkiye’nin 5’inci zenginiydi. Geçtiğimiz günlerde Ekonomist Dergisi’nin Türkiye’de en zengin 100 kişiyi açıklayan listesinde ise Çalık, 1-1,5 milyar dolar servet ile 31’inci sırada yer aldı. Türkiye’nin sayılı zenginlerinden olmasına rağmen ve de yakın zamanda ortak olduğu şirketin de 7,2 milyon vergi borcu silinen Çalık’ın adı 2020’de ise Pandora Papers belgelerinde, Off-shore şirket sahipleri arasında yer alıyordu. Off-shore şirketler vergilerin yüksek olduğu ülkelerde, vergi ödememek için ticari faaliyetlerini o ülkenin dışında sürdürerek vergi ödemekten kaçınılmak için kurulur.

Oysaki AKP döneminde en çok zenginleşen gruplardan biri olan Çalık Holding, 2012’den 2020’ye kaynaklarını yaklaşık dokuz kat artırdı ve 1 milyar 600 milyon liradan 13 milyar 900 milyon liraya çıkardı. TOKİ ihaleleri, yurtdışı anlaşmaları ve uygun kredi koşullarıyla enerjiden telekoma, finanstan tekstile, inşaattan medyaya kadar birçok sektörde hızla büyüyen Çalık Holding’in bu belgelere göre ilişkili olduğu Britanya Virjin Adaları merkezli dört şirket var. DW haberine göre Trident Trust offshore danışmanlık firması aracılığıyla kurulan Oipano Trading S.A, Textiles International Ltd, Lasarre Trading Ltdve Sonjah International Limited adlı şirketlere Straellington Nominee Limited adlı bir firma vekil hissedar olarak atanıyor. Belgelerden edinilen bilgilere göre Ahmet Çalık böylece perde arkasından şirketlerin faaliyetlerini yürütebiliyor.

Çalık’ın adı elbette aldığı birçok ihale gibi TMSF tarafından el konulan Sabah-ATV ile ilk olarak gündeme girdi. Çalık tarafından alınan medya organı Türkiye’de ‘havuz medya’ tanımın da doğmasına sebep oldu. Medya kanalları daha sonra yine adı 5’li Çete’de geçen Kanyon Gruba ait Turkuvaz Medya Grubuna satıldı.

İki şirketin devasa kazançları, silinen vergi borçları ve vergi ödememek için açılan off-shore şirketlerin yanı sıra işlettikleri maden şirketlerinde ise yoğun bir emek sömürüsü vardı. 2022 yılında Erzincan’da Anagold Altın Madeni şirketi için taşeronluk yapan Çiftay Madencilik’te çalışan 900 işçi iş bıraktı. Banka promosyonlarını alamayan işçiler aynı zamanda patronun işçilere, haksız ve orantısız dayatmalar olduğunu vurgulayarak sendikalaşmanın önündeki engellerin de kaldırılmasını istedi.

KAYYIM ŞİRKETİNİN MADENLERİ

Türkiye resmi olarak ilk altın madeni üretime 2001 yılında Bergama Ovacık madeninin kurulmasıyla başladı. Fakat 1989 yılında Bergama’da yer alan ve 17 köyün ortasında kurulan siyanürlü altın işletmesi, Türkiye’deki ilk altın arama ve çıkarma faaliyetlerini bünyesinde barındıran bir işletme. 1989 yılında Eczacıbaşı Endüstri Hammadde Sanayi A. Ş. tarafından alınan altın arama ruhsatı, daha sonra çok uluslu bir şirket olan Eurogold Madencilik A.Ş.ye devredilir. Eurogold’un Bergama bölgesindeki maden projesi yaklaşık 2.5 milyon ton altın için sekiz yıllık bir süreci kapsamaktaydı. Fakat 2005’ten beri Koza Altın İşletmeleri tarafından işletilen maden 90’lar ve 2000’lerde birçok kez el değiştirdi. 90’larda ise Bergama Köylülerinin siyanüre karşı eylemiyle uluslararası alanda çevre hareketlerinden biri haline geldi.

15 Temmuz Darbe girişiminden sonra Koza Holding’e ait 22 şirkete FETÖ ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle kayyım atandı ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) aktarıldı. Kayyımla yönetilen şirketin Ovacık (Bergama), Mastra (Gümüşhane), Çukuralan (Dikili), Kaymaz (Eskişehir), Himmetdede (Kayseri) Ayrıca Çoraklıktepe Altın Madeni, Kubaşlar Projesi ve Mollakara Projesi de Koza Altın operasyon ve projeler arasında yer alıyor. Kayyum tarafından yönetilen Koza Altın’ın İzmir’de aynı bölgede üçüncü altın madeni için harekete geçtiği projenin 12,8 hektarlık alanı kapsadığı ve alanın çevresinde zeytinliklerin olduğu biliniyor. Bu da zeytinliklerin maden sahası için talan edileceği anlamına geliyor. Maden ocağının ömrü yaklaşık 3 yıl olacak. Proje kapsamında 205 bin ton cevher üretilecek. Üretimi yapılacak cevher ise, şirketin bünyesinde yer alan Bergama’daki Ovacık Altın Madeni’ne sevk edilecek. Proje alanı içerisinde orman alanı ve tarım arazisi yer alıyor. Tarım ve ormanlık arazide projeyi yapabilmek için patlama işlemi uygulanacak. Yılda 96 kere patlama işlemi gerçekleşecek. Projenin yapılacağı bölgenin çevresinde sulak alan, baraj, tabiat parkı ve birinci derece arkeolojik sit alanı bulunuyor.

Öte yandan Bergama Köylülerinin direnişi ile simge hala gelen Kozak Yaylası’ndaki uzun soluklu hukuk mücadelesinde de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden Türkiye’ye rekor tazminat cezası geldi. Mahkeme Ankara’yı, Ovacık Altın Madeni’nde siyanürle altın çıkarılmasını protesto eden Bergamalı 315 davacıya toplam 945 bin Euro manevi tazminat ödemekle cezalandırdı. Türk Tabipler Birliği madenin insan sağlığını ve çevreyi doğruda etkileyeceğini içeren raporlar hazırladı. Fakat madenin faaliyetleri durdurulmadığı gibi aynı bölgede yukarıda da söz ettiğimiz yeni maden sahaları açıldı.

Yine Şirket’in Ağrı Diyadin’de yapacağı Mollakara’daki madenin yapımı da bölgede özellikle Fırat Nehri’ni besleyen Murat Nehri ve çevre için tehdit oluşturuyor.