Amed Barosu Daimi Başkanı Tahir Elçi’nin katledilmesinin üzerinden 6 yıl geçti. Elçi, 14 Ekim 2015 günü Ahmet Hakan’ın CNN Türk’te sunduğu 'Tarafsız Bölge' programına katılarak, Hakan'ın "PKK terör örgütü müdür?" sorusuna, "PKK terör örgütü değildir" cevabını vermişti.
Bu programdan sonra Aktrollerin başlattığı ve giderek yaygınlaşan lince maruz kaldı. CNN Türk'teki açıklamasından 6 gün sonra hakkında yakalama kararı çıkartılan Elçi, Amed Barosu adli yardım binasında gözaltına alınarak savcılık ifadesi için İstanbul'a götürüldü. Elçi, savcılıkta ifadesi alındıktan sonra adli kontrol ve yurt dışı yasağı ile serbest bırakıldı.
2013-2015 yılları aralığında Türk devleti ve PKK arasında devam eden ‘Müzakere süreci’’nin sonucu olan çatışmasızlık dönemi, yerini çatışmalı ve öncekilere yıllara göre daha yıkıcı bir iklime bıraktı. 5 Haziran'da Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) Amed mitinginde iki bombalı saldırı gerçekleştirildi. Böylelikle katliamların ve Kürdistan coğrafyasının karşı karşıya kalacağı sürecin fitili ateşlendi. Sonrasında Suruç, Ankara Gar patlamaları ve Antep'teki Kürt düğününe saldırılarla Türk devleti yıkıcı bir savaşın startını verdi. Buna karşı Kürt halkı Varto, Sur, Cizre, Nusaybin ve Silvan gibi yerellerde öz yönetim ilan etti, Türk devleti buralara da saldırdı.
ELÇİ: SİLAH, ÇATIŞMA OPERASYON İSTEMİYORUZ
Sur'daki öz yönetim ilanından sonra Türk devletine bağlı çeteler ve polislerin saldırılarından kaynaklı tarihi Dört Ayaklı Minare'nin ayakları hasar gördü. Tahir Elçi ve beraberindeki meslektaşları 28 Kasım 2015 günü, saat 10.50 sularında tarihi yapının gördüğü hasara ilişkin bir basın açıklaması yaptı. Elçi, açıklamasında özellikle şunları vurguluyordu: “Biz bu tarihi bölgede birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekanında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz. Bu amaçla bugün Diyarbakır Barosu üyesi arkadaşlarımla ve Diyarbakırlılarla birlikte buradayız.”
YÜZ BİNLERİN OMZUNDA UĞURLANDI
Açıklama bittikten kısa bir süre sonra silah sesleri duyuldu. Sonradan YPS üyeleri oldukları anlaşılan iki kişi, Elçi'nin ve arkadaşlarının bulunduğu sokağa koşar adımlarla girdi. Saat 10.53'te Amed Baro Başkanı Tahir Elçi, ensesine isabet eden bir kurşunla Dört Ayaklı Minare'nin altında katledildi. 29 Kasım 2015 günü, yüz binlerin katılımı ile Elçi için Amed'de bulunan Koşuyolu Parkı'nda cenaze töreni düzenlendi. Törenin ardından Elçi, Yeniköy Mezarlığı'na defnedildi.
PLANLI SUİKAST
Söz konusu YPS'lilerden Uğur Yakışır, aylar sonra Medya Savunma Alanları'ndan yaptığı açıklamada, Elçi'nin o gün orada açıklama yaptığından bilgilerinin olmadığını, kendilerinin esasında bir alt sokaktan Sur'a girmek istediklerini, ancak bindikleri taksinin sürücüsünün onları bilinçli olarak oyaladığını ve daha sonra bu sürücünün polis olduğunu anladıklarından dolayı Dört Ayaklı Minare'nin bulunduğu sokağın başında alelacele indiklerini söylüyordu. Yakışır'ın ifadeleriyle birlikte Elçi'nin Ahmet Hakan'ın programından sonra mütemadiyen sanal medya ve telefonuna gelen özel mesajlarda ölümle tehdit edildiği de göz önünde bulundurulduğunda, suikastın planlı ve programlı olduğu anlaşılıyordu.
5 YIL SONRA HAZIRLANAN İDDİANAME
Elçi, katledildikten yaklaşık 5 yıl sonra, 3 Nisan 2020 tarihinde dosyasının iddianamesi kabul edildi. 21 Ekim 2020'de ise dosyanın ilk duruşması görüldü. Salgın koşullarından dolayı katılımın sınırlı tutulduğu duruşmada, mahkeme heyetinde normalde bir savcı olması gerekirken, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı bu dosyanın duruşmaları için 3 savcı görevlendirdi.
Söz konusu ilk duruşmada sanık polislerden 3'ü, farklı kentlerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılım sağladı.
Duruşma esnasında sanıkların müdaafileri huzurda bulunmadıkları gibi, bağlandıkları mahkemelerde naip hakim de atanmamıştı.
Ayrıca sanıkların yüzlerinin de net olarak seçilememesinden dolayı, ceza yargılaması olmazsa olmazı olan çapraz sorgu gerçekleşemedi. Elçi'nin avukatları bu duruma defaatle muhalefet etseler de, mahkeme heyeti itirazları kabul etmedi. Avukatlar, buna karşılık reddi hakim talebinde bulundularsa da talepleri reddedildi.
DAVANIN 3’ÜNCÜ DURUŞMASINDA NETLEŞEN TARAFLAR
Elçi dosyasında en başından beri tuhaf tanık ifadeleri yer alıyordu.
Olayın yaşandığı an’a ilişkin verilen gizli ve açık tanık ifadelerinin neredeyse tamamı, Elçi’nin YPS üyeleri tarafından vurulduğu yönündeydi.
Ancak, Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Tahir Elçi Davasının 14 Temmuz 2021 tarihinde görülen 3’üncü duruşmasında, tanıklar ifadelerini geri çekti. Daha önceki ifadelerini polis ve yargının baskısı altında kalarak verdiklerini açıkladılar.
Davanın söz konusu bu duruşmaya, tutuksuz yargılanan sanık polisler Mesut Sevgi, Fuat Tan, ve Sinan Tabur’un (SEGBİS ile katıldılar) yanı sıra dosyada tanık olan ve başka bir suçtan hükümlü olan Deniz Ataş (SEGBİS ile katıldı), Amed’de tutuklu olan Ekrem Özgün ve Recep Özbek ile gazeteci Mehmet Türk de salonda hazır bulundu. Yine “Lojman-2019” ve “İ61BR10KM55TM46Z” rumuzlu gizli tanıklar da SEGBİS ile duruşmaya katıldı.
TANIK: TAHİR ELÇİ’NİN VURULMA ANINI GÖRMEDİM
Elazığ Ağır Ceza Mahkemesi’nde SEGBİS üzerinden duruşmaya katılan “İ61BR10KM55TM46Z” rumuzlu gizli tanık, Elçi’nin vurulma anını görmediğini söylemişti. Gizli tanık, mahkeme başkanının “Tahir Elçi’nin vurulma olayını gördün mü?” sorusuna, “Ben sokağa doğru koştuklarını (Mahsum Gürkan ve Uğur Yakışır) gördüm. Bir polis öldürüldükten sonra olay gerçekleşti. Tahir Elçi’nin vurulduğu anı görmedim” şeklinde ifade verdi.
Mahkeme Başkanı ifadeleri arasındaki çelişkiler nedeniyle gizli tanığın ilk ifadesinde söylediği “Kaçanların arabadan inip bir polisi öldürdükten sonra Tahir Elçi’yi de vurduklarını gördüm” şeklindeki ifadesini anımsatarak “Neye dayanarak bu ifadeyi söyledin?” sorusunu sordu; gizli tanık ise, “Sokakta çatışma vardı. Tahir Elçi’nin vurulduğu anı görmedim” dedi.
‘TAHİR ELÇİ’NİN DÜŞME ANINI GÖRMEDİM’
Ardından duruşma salonunda tanık olarak dinlenen Mehmet Türk, Elçi’nin hayatını kaybettiği olay yerinde gazeteci olarak görevli olduğunu belirterek, açıklamadan sonra Elçi’nin yaşlı bir kadınla konuştuğu sırada bir anda silah seslerinin gelmesiyle kendilerini korumak için siper aldıklarını söyleyip şunları ekledi: “Karmaşa vardı. Polisler sürekli ateş ediyordu. Tahir Elçi Dört ayaklı minarenin ayaklarında siper almaya çalışıyordu. Tahir Abi’ye ‘arkamıza geç’ dedim. Sonra bir baktım, Tahir Elçi yerde. Bağırdım, çağırdım. Kimse beni duymadı. Olayın etkisinde kaldım. Kendimi kaybettim. Tahir Elçi’nin vurulma anını görmedim. Yerde gördüm. Kanlar içindeydi. Yerde olduğunu gördüm. Tahir Elçi’nin yüzünün hendeklere doğru olduğunu görmedim. Hendekler tarafından ateş edildiğini duymadım.”
Olayın etkisinde kaldığı için savcılıkta nasıl ifade verdiğini hatırlayamadığını söyleyen Türk, “Tahir Elçi’nin düşme anını görmedim” diye belirtiyordu.
SUSMA HAKKINI KULLANAN TANIĞA İFADE YAZMIŞLAR
Jandarma tarafından kelepçeli bir şekilde mahkeme salonuna getirilen açık tanık Ekrem Özgün de, “Niye burada olduğumu anlamadım” demesi üzerine mahkeme başkanına, “Tahir Elçi’nin vurulmasıyla ilgili ifaden var. Onun için buradasın” diye belirtti.
Özgün, ifadesinde Elçi’nin vurulmasıyla ilgili bir şey bilmediğini ve böyle bir ifadesinin olmadığını söyleyerek, “Gözaltında susma hakkını kullanan biri nasıl konuşur? Karakolda baskı altında olduğum için susma hakkımı kullandım. Tahir Elçi’nin vurulmasıyla ilgili benim ne böyle bir teşhisim ne de ifadem var. 48 gün boyunca işkence gördüm. Bunu soracak mısınız? Kesinlikle böyle bir ifadem yok ve teşhis yapmadım. Kabul etmiyorum” dedi.
Özgün’ün bu ifadeleri üzerine Türkan Elçi’nin avukatlarından Gamze Yalçın, Elçi’nin vurulmasıyla ifade vermediğini söyleyen Ekrem Özgün’ün dosyadaki ifade tutanağının altında polis ve savcının imzası olduğunu hatırlatarak, bu davanın yönlendirilmeye çalışıldığına dikkat çekti.
‘POLİSLER BANA VAATLERDE BULUNDULAR’
SEGBİS ekranında görüntü ve sesi değiştirilen “Lojman-2019” rumuzlu gizli tanık ise, olay sırasında bulunduğu yerden Tahir Elçi’nin vurulduğu Dört Ayaklı Minare’nin görünmediğini söyleyerek olaya ilişkin görgüsünün duyuma dayalı bilgiler olduğunu, Elçi’yi kimin vurduğunu görmediğini söyledi ve ifadesinin devamında şunları dile getirdi: “Tahir Elçi’nin vurulmasıyla ilgili ifade vermem için kimse bana baskı yapmadı. Uğur Yakışır’ın fotoğrafını teşhis ettiğim sırada Tahir Elçi’nin vurulmasıyla ilgili ifade verdim. PKK’nin Tahir Elçi’yi vurmaya yönelik bir planının olduğunu söylemedim. Hendeklerden Tahir Elçi’nin bulunduğu yere ateş etme imkanı yoktu zaten.”
TANIK ATAŞ: TAHİR ELÇİ’NİN KİM OLDUĞUNU BİLMİYORUM
Diğer tanık Deniz Ataş da SEGBİS üzerinden ifade vermek istemediğini mahkeme huzurunda her şeyi anlatacağını söyleyerek ilk başta ifade vermeyi reddetti, ancak mahkeme başkanının ifade vermesi yönünde ısrar etmesi üzerine Ataş, “Sur ilçesinde yakalandım. Savcı ve polisler bana, ‘Bize her şeyi anlat seni bırakacağız. Elçi’nin öldürüldüğüne dair ifade ver seni bırakacağız. Yoksa seni infaz edeceğiz’ dediler. Ben de korktum. İnandım. Bana ifadeyi imzalayacaksın dediler. Ben de ifadeyi okumadan imzaladım. Tahir Elçi’nin kim olduğunu, nerede olduğunu bilmiyorum. Tahir Elçi’nin vurulduğu olayın video çekimini de yapmadım. Ben ifade vermek istemiyorum. SEGBİS sağlıklı değil. Mahkemeye gelip her şeyi anlatmak istiyorum. Başka şeyleri de anlatacağım, benim kulağımda sorun var zaten. Okuma yazmam da yok” diye konuştu.
DAHA İLK GÜNDEN PLANLANAN CİNAYET
Tanıkların, Tahir Elçi davasının 3’üncü duruşmasındaki ifadelerinden de anlaşıldığı üzere, daha ilk günden planlı bir cinayetin organize edildiğidir. Özellikle olay gününe ilişkin tüm belge ve bulguların karartılması, olay yeri incelemenin derhal yapılmaması, Elçi’nin vurulduğu an’a ait 13 saniyelik kamera kaydının bir türlü ‘bulunmaması’ ve tanıklara yalan ifadeler vermelerinin sağlanması, Elçi cinayetini yeterince aydınlatmış oluyor.
Yarın: Amed Barosu Başkanı Avukat Nahit Eren’in, Tahir Elçi dosyası ile ilgili değerlendi.