Mart ayı geldi ve kadınlar yeni bir 8 Mart’ın startını verdiler. Her alanda ya kutlamalar yapılıyor ya da hummalı hazırlıklar sürüyor. ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ kutlamaları her yıl kadın özgürlük mücadelesinde yeni gelişmeler yaratıyor. Özgür kadın bilinçlenmesini, örgütlülüğünü ve dayanışmasını büyüttüğü gibi, toplumun erkek cinsi üzerinde de değiştirici etki yapıyor. Aynı zamanda özgürlük için toplumsal direnişin yükselmesine de yol açıyor. Bu temelde biz de tüm kadınların 8 Martını kutluyor ve özgürlük mücadelesinde başarılar diliyoruz.
2020 yılı 8 Mart'ının söz konusu özellikleri çok daha ileri düzeyde göstereceği anlaşılıyor. Hem 8 Mart kutlamalarının daha kitlesel geçeceği ve hem de daha direnişçi yaşanacağı görülüyor. Çünkü mevcut ideolojik, siyasi ve askeri durum, gittikçe derinleşen ve yayılan Üçüncü Dünya Savaşı en çok kadınları zorluyor. Kadına dönük taciz, tecavüz ve katliam her alanda neredeyse anlık yaşanan olaylar haline gelmiş durumda. Bir kadın karşıtı çizgi olan Trumpçılık, dünyanın diğer devletleri içinde de yayılıyor. Dolayısıyla dünya genelinde kadınlar hem çok zordalar ve hem de çok öfkeliler. Söz konusu öfke ve tepkinin 8 Mart kutlamalarında meydanlara fazlasıyla yansıyacağı görülüyor.
Kürt kadınları bu 8 Martı da topyekün devrimci halk savaşı stratejisi temelinde özgürlük mücadelesi yürüterek karşılıyor. Erkek egemen faşist-soykırımcı zihniyet ve siyasetin saldırıları yayılarak ve derinleşerek sürüyor. İmralı işkence ve tecrit sistemi ağırlaştırılmış olarak devam ediyor. Kadına yönelik taciz, tecavüz ve katliam saldırılarında herhangi bir azalma yaşanmıyor. Yeni bir 8 Mart itibariyle olumsuz yönde iki yeniliğin varlığı görülüyor. Birisi belediyelere yönelik kayyum gasplarının özellikle ‘Eşbaşkanlık sistemini’ hedefliyor olması, diğeri ise jineolojinin kurucusu Önder Abdullah Öcalan’ın siyasi rehine olarak tutulduğu İmralı Adasında ‘Orman yangını’ çıktığı bilgisidir. Bu iki olayın bu yılki 8 Mart kutlamalarına damgasını vuracağı anlaşılmaktadır.
Misak-ı Milli hayallerini gerçekleştirmekte zorlanan, Suriye ve Libya savaşlarında yenilen, İdlib’de tarihinin en ağır darbelerinden birini yiyen, girdiği paylaşım savaşında şamar oğlanına dönen ve emperyalist güçler arasında top gibi atılmakta olan AKP-MHP faşizmi, içine düştüğü bu çıkmaz ve çöküşün nedeni olarak Kürtleri görmekte ve her alanda Kürtlere karşı saldırılarını yoğunlaştırmaktadır. Kürtlere yönelik faşist-soykırımcı saldırı da en başta ve en ağır bir biçimde kadınları vurmaktadır. İşte eşbaşkanlık sistemine saldırı ve ‘İmralı provokasyonu’ bu temelde ortaya çıkmaktadır.
Çok açık ki, kadınlar yaşanan bu olayların bilincindedir, hem de yakın tarihte görülmemiş düzeyde bir bilinçlenmeyi yaşamaktadır. Erkek egemen faşist-soykırımcı zihniyet ve siyasetin ve onun temsilcisi olan AKP-MHP faşizminin ağır bir çözülüşü ve çöküşü yaşadığını görmekte ve tüm bu saldırıların söz konusu çöküşü geciktirmek için yapılmakta olduğunu bilmektedirler. Dolayısıyla da daha çok örgütlenip güçlerini birleştirerek özgürlük mücadelesi yürütürlerse AKP-MHP faşizmini yıkabileceklerini ve bu temelde de erkek egemen zihniyet ve siyaseti aşabileceklerini anlamaktadırlar. Bu nedenle, bu yılki 8 Mart kutlamalarının hedefinde AKP-MHP faşizmini yıkmak olacaktır. İmralı işkence ve tecrit sistemine son vermek de, eşbaşkanlık sistemine uzanan elleri kırmak da bu temelde yürütülen bir mücadele ile gerçekleşecektir.
Bu 8 Mart kapsamında görünen diğer bir husus da, Kürt kadınlarının mücadelelerini Türkiyeli kadınlarla her düzeyde daha çok birleştirmesi ve ortaklaştırması durumudur. Zira eşbaşkanlık sistemine ve Kürt Halk Önderine yöneltilen saldırılar da dahil tüm faşist-soykırımcı saldırılar Kürt kadınlarıyla birlikte tüm Türkiyeli kadınları da hedeflemektedir. Erkek egemen faşist-soykırımcı zihniyet ve siyasetin kadına düşmanlığı ortaktır. Kadına dönük taciz, tecavüz ve katliam Türkiye zemininde çok daha fazladır. Eşbaşkanlık sistemine saldırı Türkiyeli kadınlar açısından da en temel irade kırıcı ve köleleştirici bir etkiye sahiptir. Önder Abdullah Öcalan’ın bir siyasi rehine olarak İmralı tecrit ve işkence sistemi altında tutulması herkesten çok özgürlük ve demokrasi mücadelesinin öncüsü olan özgür kadın hareketini olumsuz etkilemektedir. Daha da önemlisi, Suriye ve Libya savaşlarının ve AKP-MHP faşizminin yürüttüğü Kürt katliamlarının Türkiyeli kadınlar üzerindeki olumsuz etkisi çok daha fazladır. Zira tüm bu savaşlarda Kürt gençleriyle birlikte Türk gençleri de can vermektedir.
Bütün bunlar, Kürt ve Türk kadın dayanışmasının ve birliğinin bu 8 Mart’ta çok daha gelişip güçleneceğini açıkça göstermektedir. Öyle anlaşılıyor ki, tüm 8 Mart kutlamalarında kadınlar meydanları birlikte dolduracaklar ve AKP-MHP faşizminin üzerine birlikte yürüyeceklerdir. Faşist iktidarın zihniyeti ve siyaseti temelinde gelişmekte olan taciz, tecavüz ve katliamlara birlikte karşı çıkacaklardır. Başta eşbaşkanlık sistemi olmak üzere devlet ve iktidarın kadın karşıtı zihniyet ve siyasetini birlikte hedefleyeceklerdir. Birlikte İmralı işkence ve tecrit sistemine karşı çıkacaklar, “İmralı’da orman yangını” biçimindeki provokasyonu birlikte protesto edecekler, Önder Abdullah Öcalan’ın özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşmasını birlikte isteyeceklerdir. Başta Kürt katliamları ve soykırımı olmak üzere AKP-MHP faşizminin yayılmacı ve işgalci saldırılarına birlikte karşı çıkacaklardır. Kadınlar özgürlük devrimini birlikte ve birleşik mücadele ile geliştirip zafere taşıyacaklardır.
Kuşkusuz böyle tarihi bir özgürlük eylemini geliştirirken, iki temel değere özellikle dikkat edeceklerdir. Birincisi, jineolojinin kurucusu Önder Abdullah Öcalan’ı daha iyi anlamak ve daha güçlü sahiplenip izlemektir. Önder Abdullah Öcalan’ın sadece sözle değil, pratikte de toplumsal özgürlüğü kadın özgürlüğü temelinde geliştirdiği ortadadır. Geliştirdiği Demokratik Modernite Kuramının temelinde kadın özgürlüğü ve ekolojik yaklaşım vardır. Öngördüğü demokratik toplum, esas itibariyle ekolojiye ve kadın özgürlüğüne dayanmaktadır. Geliştirdiği felsefi, ideolojik ve siyasi çizgi kadın özgürlüğünü esas aldığı gibi, ortaya çıkardığı örgüt ve eylem de kadın öncülüğüne sahiptir. Özgün kadın partileşmesinin mimarı Önder Abdullah Öcalan’dır.
Çok açık ki, bu 8 Mart’ta kadınlar bu gerçekleri daha çok bilince çıkartacaklar ve bu temelde Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan’ı daha çok sahipleneceklerdir. İmralı işkence ve tecrit sistemine daha çok karşı çıkarak, her alanda Önder Apo’nun özgürlüğünü haykıracaklardır. Bu temelde 8 Mart kutlamalarını, İmralı işkence ve tecrit sisteminin parçalandığı ve Önder Apo’nun özgürlüğe yakınlaştığı eylemler haline getireceklerdir.
Dikkat edilecek ikinci temel değer ise hiç kuşkusuz bu mücadeleyi ortaya çıkartan ve bugüne ulaştıran kahraman şehitlerimiz olacaktır. Bu temelde kadın özgürlük mücadelesinin de büyük şehitlerinin olduğu ve Rosa’lardan Sara’lara kadar her şeyin kahraman şehitlerimiz tarafından yaratıldığı açıktır. Tüm bu değerlerin de PAJK gibi bir öncü partide somutlaşması yanında, Zîlan fedai çizgisinde oluşan YJA-Star gerillacılığında somutlaştığı da ortadadır. Öz savunmada kadın öncülüğü ve fedailiği toplumsal özgürlüğün temeli ve güvencesi olmaktadır. Bu temelde Sara, Berîvan, Berîtan ve Zîlan’larla başlayan kahraman şehadet çizgisi, Şilan, Viyan ve Nûda’larla devam etmiş, en son Hevrîn Xalef ve Çiçek Botan’larla doruğa ulaşmıştır. 8 Mart kutlamalarının bu kahraman şehitler adıyla yapılacağı ve 8 Mart meydanlarını kahraman şehitlerimizin resimlerinin süsleyeceği kesindir. Bu temelde Şehit Sara ve Şehit Çiçek Botan şahsında kadın özgürlük mücadelesinin tüm kahraman şehitlerini saygı, sevgi ve minnetle anıyor, amaçlarını her gün yürüteceğimiz mücadele temelinde başaracağımızı belirtiyoruz.
Kaynak: Yeni Özgür Politika