Öz savunma ne demektir?
Unutmayalım ki, mevcut koşullarda kadın ve erkek her Kürt için öz savunma görevi demek, kendini eğitip örgütlemiş bir özgürlük savaşçısı haline gelmek demektir.
Unutmayalım ki, mevcut koşullarda kadın ve erkek her Kürt için öz savunma görevi demek, kendini eğitip örgütlemiş bir özgürlük savaşçısı haline gelmek demektir.
İçte ve dışta faşist-soykırımcı saldırılar arttıkça gündeme gelen ve en çok tartışılan bir konu öz savunma hakkı veya görevi oluyor.
Geçmişte ‘meşru savunma’ kavramı bu biçimde tartışılıyordu. Varlığını ve özgürlüğünü korumak, kazanmak ve geliştirmek için yürütülen savaşa bu temelde meşruiyet aranıyordu. Halbuki var olma ve özgür yaşamadan daha meşru ne olabilir?
Savunma kavramının zaten kendisi meşrudur. Çünkü başkasına zarar vermez, var olmayı ve özgür yaşamı sağlar. Eğer bir kavramın meşruiyeti aranacaksa, o da ‘saldırı’ kavramı olmalıdır. Çünkü başkalarına zarar vermeyle ilgilidir.
Şimdi ‘öz savunma’ kavramı tartışılırken, benzer biçimde haklılık veya haksızlık gündeme gelmektedir. Örneğin ‘öz savunma hakkından’ söz edilmektedir. Böyle bir deyim acaba ne kadar doğrudur? ‘Öz’ kavramı, adı üzerinde kullananın kendisiyle ilgilidir. Yani başkasını ilgilendirmez. Savunma ise zaten meşrudur, dolayısıyla haklılığı içerir.
O halde, öz savunmanın kendisi zaten bir haklılık durumudur. Bu nedenle de haksızlık gibi bir durumla ilgili değildir. Kendi varlığını ve özgürlüğünü savunmayı, korumayı, güvenliğini sağlamayı ifade eder.
Demek ki ‘öz savunma’ demek yeterlidir, bu kavram zaten kendi içinde meşruluğu ve haklılığı içermektedir. Dahası, eğer öz savunma kavramını güçlendirmek istiyorsak, bunu ‘haklılık’ kavramıyla değil de ‘görev’ kavramıyla yapmalıyız. Yani öz savunma hakkından değil de öz savunma görevinden söz etmeliyiz.
Çünkü iktidar ve devlet sistemleri tarafından ezilenlere, toplumlara böyle bir görev unutturulmuştur. Çünkü kapitalist emperyalizm tarafından sömürgeleştirilen halklara, uluslara öz savunma görevi unutturulmuştur. Çünkü erkek egemen zihniyet ve siyaset tarafından başta kadınlar olmak üzere tüm ezilenlere öz savunma görevi unutturulmuştur. Tüm bu kesimler, bilinçleri çarpıtılarak, örgütlülükleri dağıtılarak ve donanımsız kılınarak öz savunma yapamaz, dolayısıyla kölelikten kurtulamaz hale getirilmiştir.
Demek ki öz savunma, bir hak olmaktan öteye, en temel bir canlılık görevidir, var olma ve özgür yaşama görevidir. Ancak öz savunma bilinci, örgütlülüğü ve eylemi olan bir varlık kendini koruyabilir ve özgür yaşayabilir.
O halde öz savunma, var olmakla ve özgür yaşamakla ilgilidir. Öz savunması olmayan bir varlığın kendini koruması ve özgür yaşaması mümkün olmaz. Ancak kölece yaşayabilir ve de kısa sürede yok olur.
Çok açık ki, hayati öneme sahip temel bir kavramdan söz ediyoruz. Beslenme ve üreme gibi var olmanın temel üç kuralından birini ifade ediyor. Özgür yaşamın ise birinci kuralı oluyor. Öz savunma olmadan özgür yaşam gerçekleşmiyor. Yani ancak kendi güvenliğini kendi sağlayarak, kendini kendisi koruyarak bir varlık özgür yaşama ulaşabiliyor. Güvenliğini başkasına bırakan varlıklar ise, yaşayabildikleri sürece ancak bağımlı, köle olabiliyorlar.
Diğer yandan, kavramın adı üzerinde öz savunmadır. Yani ortada bir savunma var. Peki bu savunma neye karşıdır? Çok açık ki saldırıya karşıdır. Yani bir yerde savunma ihtiyacı varsa, orada saldırı ihtimali ve tehlikesi de var demektir. Savunma, saldırıyı kırmak ve etkisiz kılmak içindir. Son tahlilde bunların ikisi de askeri kavramlardır ve de savaşla ilgilidirler. Demek ki öz savunmadaki ‘savunma’ kavramı bir savaş kavramıdır. Dolayısıyla öz savunma işi bir savaş, mücadele işidir.
‘Öz’ kelimesinin kendini ifade ettiğini yukarda belirtmiştik. O halde öz savunma, kendini savunma, kendinin yaptığı ve başkasına bırakılmayan savunma demektir. Savunmayı da bir saldırı karşısında kendini koruma durumu, savaşı olarak tanımlarsak, o zaman öz savunma kendini koruma eylemi, savaşı, mücadelesi olur.
Yani öz savunma, son tahlilde bir askeri kavramdır, savaşla ilgilidir ve her türlü saldırı karşısında varlığını koruyup özgürlüğünü kazanmak için kendi öz gücüyle yapılan savaş demektir. Kuşkusuz bu da çok ciddi bir eğitimi, örgütlenmeyi ve donanımı gerektirir. Hazırlık ister.
Peki bütün bunları burada niçin bu kadar ayrıntılı ifade ediyoruz? Çünkü, öz savunma kavramına da anlamına uygun ve doğru yaklaşılmıyor ve de tartışılmıyor da ondan! Öncelikle öz savunmaya bir görev olarak yaklaşılmıyor ve böyle ifade edilmiyor. Bu biçimde, varlık ve özgürlük için gerekli bu temel görev bulandırılmış ve bundan kaçılmış oluyor. Kısaca özü kaybettiriliyor.
Diğer yandan, öz savunma sadece bir haklılık durumu olarak ifade edilip mücadele gerçeğinden kopartılıyor. Böylece eylemin yerini söz, savaşın yerini propaganda alıyor. ‘Madem öz savunma bir hak ve haklılık durumu ise, o zaman öz savunma yapıyorum diyerek gereğini yerine getiririm’ deniyor. ‘Öz savunma hakkımı kullanıyorum’ demekle varlığını ve özgürlüğünü koruduğu ve savunduğu sanılıyor. Kavramın içi boşaltılarak, çok kötü bir kendini yanıltma durumu ortaya çıkıyor.
Bunlar sonucunda, bazılarına göre öz savunma bir söz olarak kalıyor, bazılarına göre sadece bir propaganda oluyor, bazılarına göre istenecek bir şeye dönüşüyor, bazılarına göre de söyleyince her şeyin gerçekleşmesi gibi yanıltıcı bir durumu ortaya çıkartıyor.
Kısaca öz savunma kavramı temelinde ciddi, özüne ve içeriğine uygun, tanımlayan ve görev belirleyen bir tartışma yapılmıyor. Faşist zorlama karşısında bir ‘kurtarıcı’ gibi algılanan öz savunmanın esasta bir savaş durumu olduğu bilinmiyor veya üstü kapatılıyor. Dolayısıyla mevcut tartışma durumu herhangi bir çözüm ortaya çıkarmıyor. Dahası tartışılarak tüketilme tehlikesini bile içinde taşıyor.
Kuşkusuz bütün bunları düzeltmek ve öz savunma kavramını doğru anlayarak gereklerini pratikte yerine getirmek gerekiyor. Öz savunmanın, var olmanın ve özgür yaşamanın olmazsa olmaz bir koşulu olduğunu bilip, öz savunma görev ve sorumluluğunun gereklerini pratikte başarıyla yerine getirir konuma ulaşmak önem taşıyor. Varlığa ve özgür yaşama yönelen her saldırıya karşı öz savunma savaşı vermek gerektiğini anlayıp, kendini böyle bir savaşçı konumuna getirmek gerekiyor.
Unutmayalım ki, mevcut koşullarda kadın ve erkek her Kürt için öz savunma görevi demek, kendini eğitip örgütlemiş bir özgürlük savaşçısı haline gelmek demektir.
Özgürlük bilinci edinmiş her kadın için öz savunma görevi demek, cesur bir kadın özgürlük savaşçısı haline gelmek demektir. Kapitalist modernite ve faşist-soykırımcı egemenlik altında geleceği yok edilen her genç için öz savunma demek, tepeden tırnağa bir özgürlük savaşçısı haline gelmek demektir.
Kuşkusuz bu da doğru bilinç, güçlü örgütlülük, cesaret ve fedakârlık ister. Sürekli bir eğitimi, donanımı ve pratiği gerektirir. Yüksek bir sorumluluk duygusuyla varlık ve özgürlük için savaşmayı göze almayı ifade eder.
Günümüzde öz savunma görevini ve savaşçılığını işte bu temelde ele alıp tartışmak ve doğru sonuçlara bağlamak gerekiyor. Kuşkusuz sadece tartışıp bilinç oluşturmak yetmez; söz konusu bilinci örgüte ve eyleme dönüştürmeyi de gerektirir.
Peki böyle bir gereklilik ne demektir? Çok açık ki bilinçli, inanmış her yurtsever ve demokratın kendini faşizme, sömürgeciliğe ve soykırıma karşı birer özgürlük ve demokrasi savaşçısı haline getirmesi demektir.
Tüm gücünü seferber ederek, her gün AKP-MHP faşizmine darbe vurmak için eylem içinde olması demektir. Faşizm karşısında sadece konuşan, açıklama ve kitle eylemi yapan devrimciliği, demokratlığı ve yurtseverliği aşarak, AKP-MHP faşizminin topyekûn saldırılarına karşı öz savunma savaşı yapar konuma ulaşmak demektir.
Özgür insan, öz savunmalı hale gelmeyi başaran insandır. Özgür toplum, öz savunmalı yaşar hale gelmiş toplumdur.
Kaynak: Yeni Özgür Politika