10 Ekim günü dünyanın 74 merkezinde eşzamanlı olarak “Abdullah Öcalan’a Özgürlük ve Kürt Sorununa Çözüm” isteyen basın açıklamaları yapıldı. 74 merkezde yapılması, Önder Apo’nun 74 yaşını simgeliyordu. Ardından grupsal ve bireysel olarak yapılan destek açıklamalarıyla sayı yüzü aştı. Bu yazı hazırlandığında destek açıklamaları ile özgürlük kampanyasına katılımlar devam ediyordu.
Söz konusu açıklamayı yapanlar ve çağrıda bulunanlar çok renkliydi. İçlerinde filozoflar, akademisyenler, aydınlar, yazarlar, sanatçılar, sendikacılar, siyasetçiler, deyim yerindeyse düşünerek yaşayan herkes vardı. Hepsi de toplumlarca tanınan ve bilinen insanlardı. Kadınlar daha çoktu ve de görünürdü. Coşkulu, heyecanlı ve umutlu duruşları tüm davranışlarına yansıyordu. Yeni ve özgürce yaşanır bir dünya arayışı ortak paydalarıydı.
10 Ekim tarihi, 1998 yılında küresel kapitalist modernite sistemi tarafından Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yöneltilen uluslararası komplo saldırısının 25’inci yıl dönümüydü. Önder Apo, 25 yıldır İmralı tecrit, işkence ve soykırım sistemi altında tutuluyordu. Aslında yapılan açıklama ve çağrılar bu işkence ve soykırım sistemine karşı ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen mücadeleyi 26’ncı yılda daha güçlü geliştirmek içindi. Böylece 26’ncı mücadele yılı kararlılığı ve başarı hedefi ortaya konuyordu. Nitekim ‘Bu daha başlangıç, gerisi daha güçlü gelecek’ dediler.
Çok açık ki, bu yapılan Kürt tarihinde bir ilktir. Daha önce hiçbir Kürt için böyle bir mücadele yürütülmemiş, eylem kampanyası düzenlenmemiştir. Dünya tarihi açısından ise, belleklerde kalan en yakın örnek, Güney Afrika’nın özgürlük lideri Nelson Mandela için düzenlenen kampanyadır. Açıkça görülüyor ki, Kurdistan özgürlük mücadelesi dünyanın dört bir yanına yayılmış ve küresel bir özgürlük mücadelesi haline gelmiştir. Önder Abdullah Öcalan’ın fikirleri tüm dünyaya yayılmış ve başta kadınlar olmak üzere tüm ezilenlerce benimsenmiştir. 25 yıldır İmralı ağır tecrit ortamında yaşayan Önder Apo, geliştirdiği demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmasıyla küresel düzeyde tüm ezilenlerin özgürlük önderi haline gelmiştir.
Peki söz konusu özgürlük kampanyası ne düzeyde gelişir ve özgürlük eylemleri ne kadar yayılır? Kuşkusuz bu sorunun cevabını pratik gösterecektir. Ancak özgürlük kampanyasını başlatanların bilinç, inanç ve irade düzeyleri ve kararlı duruşları dikkate alınırsa, belki de insanlık tarihinin en büyük ve anlamlı özgürlük kampanyasının başlatılmış olduğunu söyleyebiliriz. Yine bu eylem kampanyasının esas kaynağının tarihi İmralı Direnişi ile her türlü kimyasal ve taktik nükleer silaha karşı kahramanca gelişen gerilla direnişi olduğu dikkate alınırsa, başarının daha baştan garantiye alınmış olduğu belirtilebilir.
Acaba İmralı işkence, tecrit ve soykırım sistemini oluşturan ve ısrarla sürdüren komplocu güçler, söz konusu küresel özgürlük kampanyasına ne diyeceklerdir? Daha doğrusu, söz konusu kampanya bu güçleri ne kadar etkileyecek ve yakın dönemde ne tür siyasal gelişmelere yol açacaktır? Bir boyut olarak, söz konusu küresel özgürlük kampanyasına bu çerçevede bakıp analiz etmek elbette gerekir.
Çok açık ki, İmralı işkence, tecrit ve soykırım sistemini yaratan komplocu güçler, yüz yıllık Kürt soykırımının suçlusu konumundadırlar. Dolayısıyla soykırımcı zihniyet ve siyasette ısrar edeceklerdir. Fakat gelişen Kürt direnişini ve başlatılan küresel özgürlük kampanyasını da görmezden gelemeyeceklerdir. Çünkü kendilerinin çıkmaz ve çözümsüzlüğü karşısında Kurdistan özgürlük mücadelesi çözüm gücüdür ve bu temelde tüm dünyayı etkilemektedir. Bu çerçevede de giderek artan bir siyasi güce ve değere sahiptir.
Örneğin bir Ukrayna, Karabağ ve Gazze savaşlarına bakalım, bir de Ankara eylemine ve Zap savaşına bakalım! Hepsi de askeri olay ve savaştır denilerek bunlar aynılaştırılabilir mi? Birinciler yıkım, katliam ve çözümsüzlük getirirken, ikincinin büyük bir yaşam felsefesine ve ahlakına sahip olduğu, üçüncü tarafları hep savaş dışı tuttuğu ve en karmaşık sorunlara bile çözüm öngördüğü açıktır. Birinciler kapitalist modernite sistemi içindeki kirli çıkar kavgasını ifade ederken, ikincinin her türlü kötülük kaynağı olan iktidar ve devlet sistemine karşı özgür yaşamın yaratıcısı olan demokratik ulusu ve demokratik konfederalizmi hedeflediği ortadadır.
Kuşkusuz 10 Ekim tarihinde başlatılan küresel özgürlük kampanyasının somut siyasi hedefleri vardır. Örneğin İmralı tecrit, işkence ve soykırım sisteminin parçalanması ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne kavuşması bunlardan bir tanesidir. Yine yüz yıllık Kürt sorununun, Kürt halkının özgürlüğü ve Ortadoğu’nun demokratikleşmesi temelindeki çözümü, öncekiyle etle tırnak gibi iç içe geçmiş olan diğer bir hedeftir. Elbette başlatılan küresel özgürlük kampanyası, her gün birçok alanda gerçekleştireceği etkili eylemlerle bu hedefleri başarmaya çalışacaktır.
Fakat “Abdullah Öcalan’a Özgürlük ve Kürt Sorununa Çözüm” eylem kampanyasını sadece söz konusu siyasi hedeflere bağlamamak ve yalnızca Kürtlerle ilişkili görmemek gerekir. İmralı işkence, tecrit ve soykırım sistemini yıkmak, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamak ve Kürt sorununun demokratik çözümünü gerçekleştirmek için yürütülen her türlü eylem kampanyası, siyasi bakımdan Ortadoğu’nun demokratikleşmesi ve hatta küresel demokrasinin yaratılması yönünde büyük bir rol oynarken, aynı zamanda büyük bir ideolojik ve kültürel devrimi de Kürtlere, kadınlara ve tüm insanlığa yaşatmaktadır.
Örneğin her gün eylem halinde olan Kürt insanları, bu temelde kendilerini eğitip örgütleyerek ruhsal, duygusal, düşünsel ve davranışsal olarak çok büyük bir değişimi ve kişilik devrimini yaşayacaklardır. Erkek egemen, faşist, sömürgeci ve soykırımcı zihniyet ve siyasete karşı mücadele içinde her türlü kölelik kokan özellikleri kırıp atarak özgür birey olma yolunda güçlü adımlarla ilerleyeceklerdir. Aynı durumu, dünyanın dört bir yanında söz konusu eylem kampanyasına katılan insanlar da yaşayacaklardır. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü bilinç ve örgütlülüğü geliştirerek, kapitalist moderniteye alternatif demokratik modernite yaşamını ve sistemini ortaya çıkartacaklardır.
Açıkça görülüyor ki, İmralı işkence, tecrit ve soykırım sistemi, hepimiz için bir köleleştirme sistemidir. Ermeni, Süryani ve Rum soykırımlarıyla başlayıp Kürt soykırımında somutlaşan Kürt sorunu, hepimizi kölelik bağları içine alan bir sorundur. O halde Önder Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşması da hepimizin kölelik zincirlerini kırarak özgürleşmesini doğuracaktır. Kürt sorununun Kürtlerin özgürlüğü temelindeki çözümü, tüm halkların, kadınların, insanlığın özgürleşmesi olacaktır.
Demek ki sadece Kürtler için değil, başta kadınlar olmak üzere tüm ezilenler, tüm halklar ve insanlık için bir özgürlük kampanyası başlatılmıştır. Kampanyaya katılan ve eyleme kalkan herkes, esas olarak kendisi için, kendi özgürlüğü ve insanlık için mücadele edecektir. Hem de bunu adeta bayram havasında ve kendini eğiterek yapacaktır. Sermaye çevrelerinin çıkar için insanlığı, doğayı ve toplumu yok eden baskı, katliam ve çatışma yarattığı bir dünyada, benzeri olmayan eğitici, örgütleyici, birleştirici, özgürleştirici ve güzelleştirici bir eylemlilikle bunu sağlayacaktır.
O halde İmralı işkence, tecrit ve soykırım sistemine karşı mücadele et; beynindeki ve yüreğindeki her türlü kölelik bağını yık!
Faşist, sömürgeci ve soykırımcı zihniyet ve siyasete karşı mücadele et; tüm kölelik zincirlerini kır!
Önder Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için mücadele et; sen de özgürleş!
Kürtlerin özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümü için mücadele et; sen de tüm sorunlarını çöz!
10 Ekim tarihinde başlatılan küresel özgürlük kampanyasına katıl; sen de özgürleş!
Kaynak: Yeni Özgür Politika