Alan ve Sara: Zap’ta işgal ve direniş gerçeği

Bu direnişin nasıl olduğunu öğrenmek isteyenler, en son ilan edilen Komutan Alan Malazgir ile Dr. Sara Tolhildan’ın yaşam ve direnişini incelemeli ve biraz insan olmak istiyorsa buna zaman ayırmayı bilmelidir.

ALAN MALAZGIR VE SARA TOLHILDAN

Kürtler ve dostları 15 Ağustos Atılımı’nın kırkıncı yıldönümünü, yani kırkıncı Ulusal Diriliş ve Gerilla Bayramı’nı haftalardır dört parça Kürdistan’da ve dünyanın dört bir yanında büyük coşku içinde kutluyor. Coşkulu kutlamalar hala devam ediyor ve daha günlerce de devam edeceğe benziyor. Kuşkusuz bu coşkulu kutlamaları Zap ve Metina’da yaşanan etkili gerilla eylemleri tetikliyor. Zira kırk yıl önce Eruh ve Şemdinli eylemleriyle başlayan 15 Ağustos Özgürlük Atılımı’nın, ilk örgütlenmesini Zap çevresinde gerçekleştiren gerilla tarafından planlanıp hayata geçirildiği biliniyor. Yani Zap’ın kırk yıllık özgürlük savaşı içinde belirleyici bir yeri ve rolü var.

Kürtler ve dostları Ulusal Diriliş ve Gerilla Bayramı’nı kutlarken, 15 Ağustos sürecinde konuya ilişkin basına yansıyan iki önemli husus oldu. Birincisi, HPG-BİM tarafından Doğu Zap Eyalet Komutanlarından Alan Malazgir ile Doğu Zap Eyaleti Gerilla Doktoru Sara Tolhildan’ın 21 Haziran tarihinde ve kahramanca bir direniş içinde şehit düştüğü açıklandı. Yıllardır süren Zap Direnişinin bu iki kahramanını derin saygı ve sevgiyle anıyoruz.

İkinci husus ise, Irak ve TC yetkililerinin 15 Ağustos günü Türkiye’de yeni görüşmeler yapıp Medya Savunma Alanları’nda süren işgal ve ilhak saldırıları üzerine yeni kararlar aldıkları açıklandı. Zira söz konusu bu açıklama ardından yeni Türk birliklerinin ve zırhlı araçlarının Amediye ve Derelûk hattına takviye olarak kaydırıldıkları bilgisi basına yansıdı. Bu bilgi ve işgalci askeri hareketlilik hala devam ediyor. Sürekli yeni görüntüler basına yansıyor.

Kuşkusuz Irak ve TC yetkililerinin ne tür yeni kararlar aldıklarını ayrıntılı olarak bilemiyoruz. Zaten bunları bilmeye de pek gerek kalmıyor. Zira TC devletinin KDP ve Irak yönetimleriyle birlikte yürüttükleri işgal ve ilhak saldırıları dünyanın gözü önünde sürüyor ve herkes de bunu açıktan görüyor. İşte söz konusu bu saldırılar, yapılan görüşmelerde tartışılıp kararlaştırılıyor ve planlanıyor.

TC devletinin, ABD ve Barzani desteğinde Medya Savunma Alanları’na yönelik işgal saldırısını Çukurca üzerinden 26 Ağustos 2016 tarihinden itibaren başlatmış olduğu net olarak biliniyor. 2017 Aralığında Şemdinli üzerinden Bıradost alanına yönelik, 2019 yılı itibariyle de Uludere üzerinden Haftanin alanına yönelik işgal saldırılarının başlatılıp yürütüldüğü yine bilinen bir gerçek oluyor. 2021 yılı Şubat ayı ortasında Gare’ye yönelik başarısız bir nokta saldırısı yapıldı, aynı yılın Nisan ayı ortasından itibarense Zap, Metina ve Avaşin alanlarına yönelik işgal saldırıları başlatıldı.

AKP-MHP faşist yönetimi, TC sınırından başlatarak yürüttüğü bu işgal saldırılarını tepelere havadan indirmeler yaparak ve karadan da yollar açarak başarmaya çalıştı. Kuşkusuz tüm bu işgal saldırılarında Barzani yönetimindeki KDP’den çok büyük destek aldı. Ancak tüm gücünü harcayarak dört yıldır sürdürdüğü söz konusu işgal saldırılarında öngördüğü sonucu elde edemedi. HPG ve YJA-Star gerillalarının koordineli tim ve tünel savaşıyla geliştirdiği direniş karşısında esas olarak başarısız kaldı.

İşte bu durumu aşabilmek için 2023-2024 kışı boyunca bir yandan ABD ve NATO düzeyinde, diğer yandansa Rusya ve İran nezdinde yoğun diplomatik çalışma yürüttü. Esas olarak da her hafta Bağdat ve Hewlêr kapılarını aşındırdı. MİT Müsteşarı ile Dışişleri Bakanı neredeyse Irak ve Güney Kürdistan’dan çıkmadı. Sonuçta 22 Nisan 2024 günü Tayyip Erdoğan’ın Bağdat ve Hewlêr ziyaretleriyle çok yönlü yeni anlaşmalar imzalandı ve söz konusu saldırılara Irak yönetimi de dahil edildi. Bu temelde 3 Temmuz tarihinden itibaren Türk tankları ve zırhlı araçları ile on binlerce Türk askeri ve çetesi Batufa-Bamerni-Kadişe-Amediye-Derelûk-Şeladizê asfaltı etrafına konumlandırıldı.

Kuşkusuz bütün bunlar TC, Irak ve KDP temsilcilerinin içinde yer aldığı “Ortak Operasyon Odası” tarafından yönetildi. Böylece TC sınırı ile söz konusu asfalt arasında kalan bölge güneyden de Türk ordusu ve zırhlı birlikleri tarafından kuşatılmış oldu. Elbette kuşatılmış olan bu bölgelere yönelik yoğun bir hava saldırısı ve topçu atışı başlatılıp günümüze kadar sürdürüldü. Söz konusu bu saldırılarla arazi, bağ ve bostanlar yakıldı, köyler yakılıp yıkıldı ve alanda bulunan köylüler bu temelde göçe zorlandı. Artık kuşatılan bu alanın tümü TC yönetimine bırakıldı. Alanda Türk askeri kontrol noktaları kurarak giriş-çıkışları denetlemeye ve alanı yönetmeye başladı. Böylece yıllardır süren işgal saldırıları alanın TC tarafından ilhak edilmesine dönüştü. Ancak bu biçimde TC devleti işgal saldırılarını başarıya ulaştıracağını hesap etti.

Bilindiği gibi, TC-Irak sınırı toplam 320 km. uzunluğundadır. Bu sınırın 280 km. uzunluğundaki kısmından TC orduları ‘Irak topraklarına’ girmiş, işgal ve ilhak saldırılarını bu temelde yürütmüştür. Mevcut haliyle Batufa-Şeladizê asfaltı yeni TC sınırı olmaktadır ve bu yeni sınır eski sınır alanına göre 25 ile 40 km. uzaklıktadır. Yani TC devleti 280 km. uzunluğunda ve 25-40 km. derinliğindeki bir coğrafyayı işgal ve ilhak etmiş durumdadır ya da bunun çabası içindedir. Mevcut haliyle KDP ve Irak yönetimleri de söz konusu bu coğrafyayı para, elektrik ve su karşılığında TC devletine satmış durumdadır ve bu satma işleminin pratikleşmesi için de TC devletiyle birlikte çalışmaktadır. Söz konusu alanda irili ufaklı dört yüze yakın köy bulunmaktadır ve mevcut haliyle bu köyler boşatılmış durumdadır. Böyle alçakça ve haince bir işgal ve ilhak saldırısına karşı direnen tek güç ise PKK gerillasıdır. Yani Büyük Komutan Alan Malazgir ile özgürlük aşığı Dr. Sara Tolhildan ve arkadaşlarıdır.

Şimdi gerçek bu iken, KDP ve Irak yönetimleri ve basını tarafından bu gerçekler ya gizlenmeye ya da ters yüz edilmeye çalışılmaktadır. Bu güçler, ‘ülke topraklarımız’ dedikleri toprakları satan hain yüzlerini gizleyebilmek için, “PKK’nin Irak ve Güney Kürdistan için tehlike oluşturduğu” yalanını vazetmektedirler. Tüm bu olup bitenlerin ‘sorumlusu ve suçlusu’ olarak gerillayı göstermeye çalışmaktadırlar. Bu biçimde Kürt ve Arap halkları ile uluslararası kamuoyunu aldatma çalışması yapmaktadırlar.

Oysa güneş balçıkla sıvanmaz. Yaşanan alçaklıklar ve hainlikler toplumun gözü önündedir. Kürdistan halkı, Arap toplumu ve tüm insanlık, PKK gerillasının ne olduğunu ve ne olmadığını DAİŞ çeteciliğine karşı savaşta çok iyi görmüş ve tanımıştır. Başta Şengal olmak üzere birçok alanı bırakarak DAİŞ’in önünden kaçan Barzanileri de herkes tanımıştır. Dahası dönemin Irak Başbakanı, “İnsanlığın yüz akı” diyerek Kürdistan Özgürlük Gerillasını kutlamıştır.

Kısaca işgal ve ilhak saldırıları ile işbirlikçilik ve ihanet de ortadadır, bunlara karşı yüzlerce şehit vererek kahramanca direnen gerilla gerçeği de ortadadır. Hem de bu direniş, insan soyunun çok fazla tanık olmadığı türden bir direniştir. Bu direnişin nasıl olduğunu öğrenmek isteyenler, en son ilan edilen Komutan Alan Malazgir ile Dr. Sara Tolhildan’ın yaşam ve direnişini incelemeli ve biraz insan olmak istiyorsa buna zaman ayırmayı bilmelidir.

Alan Malazgir ve Dr. Sara Tolhildan, baştan itibaren bu işgal saldırılarına karşı direnişin içinde olmuşlar ve sekiz yıl boyunca kahramanlık çizgisinde yaşayıp mücadele etmişlerdir. Bu direnişin son üç yılı ise tünel direnişi biçiminde sürmüştür. Üç yıl boyunca NATO ve KDP destekli TC işgal güçleri söz konusu tüneli kuşatıp kimyasal ve taktik nükleer bomba dahil her türlü silahla sürekli saldırmış; ancak ne Alan ve Sara’nın iradesini kırabilmiş ve ne de savaşını durdurabilmiştir. Üç yıl boyunca en zor koşullarda kahramanca yaşayarak savaşan Sara ve Alan, düşmana ağır darbeler vuran fedai eylemiyle de şehit düşmüştür. İnsanın kutsallık arayışının zirvesinde seyreden bu insan yaşamlarını ve mücadelelerini doğru anlamak ve sahiplenmek gerekir. Bir kez daha saygı ve sevgiyle anıyoruz.