Kürtler 15 Ağustos 1984 Devrimci Gerilla Atılımı’nın 40. yılına inanç ve iradelerini yenileyerek daha büyük bir iddia ile girdiler. Özellikle Kurdistan Özgürlük Gerillasının 40. yılı karşılama eylemleri ve kutlama törenleri görkemliydi. Savaşçıdan Merkez Karargah Komutanlığı’na kadar tüm HPG ve YJA-Star gerillalarının 40. yıla girişi böyleydi. Adeta Tepe Cûdî denen alan tarihin en önemli direnme kalelerinden biri haline getirildi. ABD ve KDP destekli Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı faşist sürülerine tarihin en ağır ve önemli darbelerinden biri vuruldu. “Sonlarını getiriyoruz”, “Kafalarını bile kaldıramıyorlar” biçimindeki faşist propaganda yerle bir edildi.
Belli ki 40. atılım yılında gerillanın performansı daha yüksek olacak. 39 yıllık büyük savaş pratiğinin zengin derslerini özümseyen, bunlar temelinde kendini özeleştirel sorgulamadan geçirip yenileyen gerilla, 40. yılda daha büyük direniş destanları yazacak. “Gerillanın zamanı geçti” diyen küçük-burjuva liberallerine tarihin en ciddi dersini verecek. Mücadele uzayınca ve bedel artınca umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılan küçük-burjuva kaypaklığını yerle bir edecek. Bunlara yürekten inanıyor ve bu temelde Kurdistan Özgürlük Gerillasının 40. yıl direnişini daha şimdiden selamlıyoruz
Kuşkusuz her zaman olduğu gibi, şimdi de gerilla öncüdür. Nitekim 40. yıla daha büyük bir azim ve inançla girişe de öncülük etmiştir. Fakat 15 Ağustos Devrimci Atılımı’nın 39’uncu yıldönümü etkinliklerini sadece gerilla geliştirmemiştir. Gerilla ile birlikte Rojava, Şengal ve Maxmur kutlamaları da görkemli olmuştur. Buralarda hem savunma güçlerinin ve hem de halkın büyük coşkusu ve iradeli duruşu çıplak gözle bile görülebilmiştir. Meydanları dolduran binler, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümü için mücadelede kararlı olduklarını net bir biçimde ortaya koymuştur. Cizre gençliğinin sembolü olan Vejîn Jiyan’ın resmini taşıyarak gerillaya katılım yapan 20 genç kadının tutumu herkesi etkilemiş ve ciddi bir örnek oluşturmuştur.
Elbette bunlar da çok önemlidir ve 40. yılda Kürt gençliğinin, genç kadınlarının, gençlik ve kadınlar öncülüğündeki Kürt halkının umutlu ve mücadeleci tutumunu ortaya koymaktadır. Belli ki 40. yılda Kürt gençliğinin ve kadınlarının, tüm Kürt halkının ve dostlarının her alandaki özgürlük ve demokrasi mücadelesi daha da gelişecek ve yeni zaferler kazanacaktır. Gerilla ile birleşen bu halk direnişi, düşman ne kadar güçlü ve saldırgan olursa olsun, yine ihanet ne kadar sinsi ve alçakça olursa olsun, açıkça görülüyor ki yenilmezliğini ve sürekli gelişimini sürdürecektir. Elbette bu tutumu ve eylemleri de yürekten selamlıyor, üstün başarılar diliyoruz.
Gerilla, gençlik ve halk olarak Kürtlerin genel duruşu ve tutumu böyle olsa da, açık ki her alan Özgürlük Gerillasının ve Rojava, Şengal ve Maxmur halkının duruşunu ve tutumunu yeterince ortaya koyamamıştır. Böyle olan alanların başında da Avrupa gelmektedir. Avrupa’da 15 Ağustos kutlamaları, 30-40 kişilik grupların parklardaki piknik havasıyla adeta geçiştirilmiştir. Çok açık ki, parklarda piknik yapmak 15 Ağustos Devrimci Gerilla Atılımı’nın kutlanması olamaz. Hele hele “Bugün 15 Ağustos, Yeni bir gün doğuyor, Arslanlar ülkesinde, İsyan, isyan, isyan, devrimci intikam” diyerek on binlerin meydanları doldurduğu Avrupa’da hiç olamaz.
Çok iyi biliyoruz ki, 15 Ağustos 1984 Devrimci Gerilla Atılımı’nın etkisi en çok Avrupa’daki Kürtler içinde yaşanmıştı. 1985’ten itibaren ‘ilk demokratik ulus çekirdeği’ diyebileceğimiz demokratik kitle gelişimi Avrupa’da olmuştu. Her 15 Ağustos Bayramı 2-3 aya yayılan kutlamalara sahne olurdu. Özellikle 1990’lı yıllarda 15 Ağustos kutlaması için meydanları on binler doldururdu. Böylece halk bilinçlenir, örgütlenir ve özgürlük talebini tüm dünyaya haykırırdı. Gerilla öncülüğünde yeni bir Kürt toplumunun doğduğunu yer küredeki herkes görürdü. Özgür Kürt varlığı kendisini bu biçimde tüm dünyaya yansıtırdı. Açık ki geçmişi böyle olan Avrupa’da son yaşananlar asla kabul edilemez.
Çok açık ki, Hareket ve halk olarak bu tür anma ve kutlamaları bilincimizi, irademizi, inancımızı ve iddiamızı daha çok geliştirmek ve bilemek için yapıyoruz. Yani o günün ya da olayın derin sorgulaması temelinde dersler çıkartıp kendimizi eğitiyor ve de yeniliyoruz. Apocu özgürlük ve mücadele çizgisini daha doğru anlamaya ve güçlü uygular hale gelmeye çalışıyoruz. Bu çerçevede baktığımızda, parklarda dilan tutan 30-40 kişilik grupların böyle bir sonuç çıkarmadığını, yani 15 Ağustos Devrimci Atılımı’nın derin anlamına ulaşmadığını rahatlıkla görürüz.
Peki bu neden böyle olmaktadır? Çok açık ki, öncülükte ciddi yetersizlik ve yanılgı var. Yani bu durum yurtsever kitlelerden, Kürt kadın ve gençlerinden kaynaklanmıyor. İyi biliyoruz ki, Avrupa’daki Kürt gençleri, kadınları ve bir bütün halkı içinde bir bilinç, irade ve inanç zayıflaması yoktur. Bunu Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için yapılan eylemlerde açıkça görüyoruz. Yine bir yurtsever kitle daralması da yoktur. Tersine 1990’ların sonundan bu yana dört parça Kurdistan’dan Avrupa’ya çeşitli nedenlerle giden Kürtlerin yoğunluğu sonucunda yurtsever kitle oranı 1990’a göre en az üç kat artmıştır.
O halde durum anlaşılmaktadır. Demek ki bu kitle eğitilmemekte, örgütlenmemekte ve eyleme çekilmemektedir. 15 Ağustos Günü gibi Kürt Miladı’na ciddi ve duyarlı yaklaşılmamaktadır. Bir yandan 15 Ağustos günü için “Kürt Miladı” denmekte, Kürt tarihinin 15 Ağustos Atılımı ile temelden değiştiği söylenmekte; ama böyle anlamlı bir tarihi güne anlamına uygun yaklaşılmamaktadır. Her gün şehitler vererek bizi bugüne getiren gerilla mücadelesinin başlangıç günü parklarda piknik yapılmaktadır. Böyle bir tutum, anlayış ve tarzın kabul edilmesi ve doğru görülmesi mümkün değildir.
Aslında 14 ve 28 Mayıs seçim sonuçlarından Avrupa çalışmalarının da sorumluluğu vardı. Türkiye ve Kurdistan’da o kadar eleştiri ve özeleştiri toplantısı yapıldı, herkesi yenileyen ciddi bir silkinme yaşandı. Ama Avrupa’da sorumlu olanlar bunu yeterince yapmadı. Tabii bunun sonucu da son 15 Ağustos Bayramı kutlamalarında yaşandı. Peki olaylar bize neyi gösterdi? Çok açık ki, Avrupa’da da halktan kopukluk, elit duruş, bürokratik tarz, halkı eğitip örgütlemeyen yaklaşım hakim. Dahası geçmişi geri gören, gerilla öncülüğünde gelişen özgür birey ve demokratik komün yaşamını reddeden, liberalizmin bayatlamış bireyciliğini ve maddiyatçılığını yeni ve doğru gören, dolayısıyla demokratik modernite paradigmasını özünde kabul etmeyen inkârcı anlayış ve yaklaşımlar içimize ve çevremize sızmaya çalışıyor. Başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm ezilen ve sömürülen insanlığa heyecan veren, umut ve irade kazandıran, kurtuluş yolu gösteren Özgürlük Devrimimizin ölçüleri bazıları tarafından geri görülüyor.
O halde ne yapmalı? Çok açık ki, Kuzey Kurdistan ve Türkiye’de yaşanan özeleştirel silkinmenin bir benzeri Avrupa alanında da yaşanmalı. Var olan hata ve eksiklikler üzerine doğru bir anlayış ve tarzla ciddi biçimde gidilip gereken düzeltme sağlanmalı. Hem ciddiyet ve disiplinde gelişme yaşanmalı ve hem de anlam gücünde derinleşerek halktan kopukluğun tüm belirtileri aşılmalı. Kısaca anlayış ve tarzda kendini kandıran yanılgılar ve hatalardan kurtulunmalı. Yapıcı ve çözümleyici anlayış ve tarzla gereken düzeltme ve yenilenme mutlaka sağlanmalı.
Açık ki bunu yapacak birikim ve güç fazlasıyla vardır. Gerisi tüm devrimci ve yurtseverlerin göstereceği disiplin, duyarlılık ve örgütlü çalışmadır. Bunlar yapılırsa her şeyi başaran bir güce ve yapıya ulaşılır. Bu temelde herkesin ciddi yaklaşacağına inanıyor ve 40. yıl mücadelesinde başarılar diliyoruz.
Kaynak: Yeni Özgür Politika