Barzani gerçeğini doğru tanımak
Barzanilerin durumu mızrağın çuvala sığmadığı kadar ortada. Kör gözün göreceği ve çalışmaz beynin bileceği kadar açık ki, Barzaniler gırtlaklarına kadar işbirlikçilik ve ihanet içindeler.
Barzanilerin durumu mızrağın çuvala sığmadığı kadar ortada. Kör gözün göreceği ve çalışmaz beynin bileceği kadar açık ki, Barzaniler gırtlaklarına kadar işbirlikçilik ve ihanet içindeler.
Yazdığımız bu satırları yayınlayan gazeteler ve okuyan TV’ler de dahil çok sayıda gazetenin sayfalarına ve TV’nin ekranlarına bakıyoruz. Kadın ve erkek çok sayıda insan AKP-MHP faşizminin Metina ve Zap alanına yönelttiği işgal ve ilhak saldırısı üzerine yazıyor ve konuşuyor. Tabii tüm gücüyle işgal saldırılarına karşı çıkıyor ve PKK gerillasının kahramanca direnişinden övgüyle söz ediyor. Belli ki hepsi yurtsever ve Kürdistan topraklarının özgür olmasını istiyor. Bundan kuşku duymak mümkün değil.
Yine bugünlerde yazan ve konuşanların hemen hepsi, ister istemez KDP’nin izlediği siyaset ve Barzanilerin tutumu üzerine de bir şeyler belirtmek zorunda kalıyor. Çünkü Barzanilerin tutumunu belirtmeden söz konusu işgal ve ilhakı anlatmak mümkün olmuyor. Çünkü söz konusu işgal ve ilhak adına her şey Barzanilerin izni, onayı, isteği, desteği ve ortaklığı temelinde yapılıyor. Bu nedenle, Barzanilerin tutumunu belirtmek aslında olayın püf noktasını ortaya koymayı ifade ediyor.
Kuşkusuz insanlar saygılı ve dikkatli, rastgele ağızlarından çıktığı gibi konuşup yazmıyorlar. Özellikle bizim yazılarımızı basan gazetelerde ve okuyan TV’lerde yer alan insanlar bu konuda çok daha titiz ve dikkatliler. Kelimeleri ve cümleleri seçerek yerleştiriyorlar. Bu çerçevede bazıları, Barzanilerin tutumunu açıkça işbirlikçilik ve ihanet olarak tanımlar ve net bir biçimde mahkûm ederken; azımsanmayacak sayıdaki bazıları ise, adeta kelimelerin belini kırarak, deyim yerindeyse kırk dereden su getirerek meramlarını ifade etmek durumunda kalıyorlar.
Böyleleri ne yapıyorlar ve nasıl yapıyorlar? Örneğin en hafifinden ‘Barzanilerin gerçek durumu anlamadığını’ belirtiyorlar. Yani AKP-MHP faşizminin Kürt düşmanı ve soykırımcı ideolojisini ve stratejisini Barzanilerin bilmediğini ve anlamadığını ifade etmiş oluyorlar. Bazıları ‘Yanılgı içinde olduklarını’ anlatmaya çalışıyorlar. ‘İstemeden ve mecburen yaptıklarını’ söyleyenler de gözleniyor. ‘Gaflet içinde olduklarını’ ima edenler de bulunuyor. Kısaca böylelerinin hepsi Barzaniler için o kadar çok toleranslı yaklaşıyorlar ki, neredeyse kendini suçlayanlar bile oluyor. Herhalde ‘neden doğruyu bunlara öğretemedik’ diye düşünüyorlar. Çoğu ise, başta PKK olmak üzere YNK veya başka Kürt örgütünü de adeta bu işe katıp ortak ederek görüş belirtmeye çalışıyor.
Halbuki gerçekler gün gibi açık, güneşin balçıkla sıvanamayacağı kadar berrak. Barzanilerin durumu mızrağın çuvala sığmadığı kadar ortada. Kör gözün göreceği ve çalışmaz beynin bileceği kadar açık ki, Barzaniler gırtlaklarına kadar işbirlikçilik ve ihanet içindeler. Kendi çıkarları ve güvenlikleri için diğer aşiretlerin topraklarını TC’ye açıkça satıyorlar. AKP-MHP faşist hükümetiyle PKK’yi yok etmek için ittifak ve anlaşma yapmış bulunuyorlar. Sadece PKK de değil, aslında Barzani’ye biat etmeyen hiçbir kişi, örgüt ve partiyi yaşatmak istemiyorlar. KDP içinde de, diğer Kürt örgütlerine ve halka karşı da tam bir despotizm uyguluyorlar. Özellikle kadınlar üzerinde en ağır kölelik sistemini yaşatıyorlar.
Bütün bunlar açıkça ortadayken, peki kendine yurtsever diyen birçok insan neden bu kadar tolerans tanıyor? Çünkü Barzani mücadelesi Kürt ulusal özgürlük mücadelesi sanılıyor. Barzani’ye hiç de hak etmediği bir ulusal liderlik bahşediliyor. On yıllardır çeşitli güçlerin el birliğiyle böyle bir anlayış yaratılmış ve Kürt yurtseverliğine hakim kılınmaya çalışılmış. İnsanlar böyle biliyorlar. Yurtsever tutumları gereği de neredeyse açık ihaneti bile görmezden gelen veya hafifleten bir tutum içine girebiliyorlar. Çünkü Barzani adı etrafında adeta bir putlaştırma yaratılmış durumda.
Peki bu durumu kimler ve nasıl yaratmışlar? Çok açık ki, bunu yaratan güçler küresel sermaye güçleri ve yine Kürdistan üzerinde sömürgecilik ve soykırım uygulayan güçlerdir. Örneğin İngiltere ve TC Devleti gibi güçler belirtilebilir. Bu güçler, yok etmek istedikleri Kürt toplumunun zihniyetini kırabilmek için çok bilinçli bir biçimde bu durumu yaratmışlar. Tabii bunu içeriden topluma empoze etmenin araç ve yöntemlerini de ustaca yaratmışlar. Örneğin 19. ve 20. yüzyılların idam edilen Kürt direniş önderleri için mezar bile bırakmayarak adlarını bilinmez hale getirme temelinde bunu yapmışlar. Örneğin Önder Apo’ya karşı kim vurduya getirecek bir imha saldırısı düzenleyerek, 26 yıldır İmralı tecrit, işkence ve soykırım sistemi içinde neredeyse bir kelimesinin bile halka ulaşmasına izin vermeyerek bunu yapmışlar. Tabii çok sayıda insan da gerçeği tam olarak bilmeden ve anlamadan ‘yurtsever tutum ve çalışma’ adına buna alet olmuş.
Demek ki aslında bilmeyenler, anlamayanlar, kandırılanlar, mecbur kalanlar ve gaflet içinde olanlar Barzaniler değil, tersine Barzanilerin böyle olduğunu düşünenler ve söyleyenlerdir. Oysa Barzaniler yaptıklarının ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlar ve her şeyi bilerek, anlayarak ve de isteyerek yapıyorlar. Aslında Barzanilerin gerçeği bu oluyor ve bugün Zap ve Metina’da yaşananlar tam da Barzani gerçeğini ortaya koyuyor. Barzani gerçeğinin doğru anlaşılması tam da bu oluyor.
Düşünelim bir kere, bugün Barzanilerin yaptığının onda birini başka bir Kürt örgütü ve yönetimi yapsa, acaba onların başına ne gelir? Bugün Barzani işbirlikçiliğini ve ihanetini meşrulaştırmaya ve gizlemeye çalışanlar, o zaman neler söyleyip neler yaparlar? Örneğin bir YNK veya PKK buna yakın bir tutum içine girse, onların başına neler getirilir? Ama dikkat edilirse KDP ve Barzaniler için aynı tutum gösterilmemekte, Barzani işbirlikçiliği ve ihaneti açıkça mahkûm edilememektedir. Adeta içten korku gibi bir şey yaşanmaktadır. Yanlış anlaşılmasın, YNK veya PKK’nin hata ve yanlışlarına da toleranslı yaklaşılsın demek istemiyoruz. Tersine Barzanilerin işbirlikçiliğine ve ihanetine karşı da cesaretle ve açıkça yurtsever tutum alınsın istiyoruz. Yani hata ve yanlış, işbirlikçilik ve ihanet kimden gelirse gelsin, hiç tereddüt etmeden ve de ayrım yapmadan bunlara karşı devrimci ve yurtsever tutum alınması gerektiğini belirtiyoruz.
Kaldı ki Barzanilerin işbirlikçilik ve ihanet olarak değerlendirilmesi gereken tutumları ilk defa şimdi açığa da çıkmıyor. Tarihleri de bu bakımdan fazlasıyla kirlidir. Mahabat’taki şüpheli tutumları için şimdilik bir şey demeyelim. Akabinde KDP’yi Süleymaniyeli aydınlardan darbe ile aldıklarını belirtmekle yetinelim. 1972’de Dr. Şıvan ve arkadaşlarının başına getirilenler biliniyor. 1977’de Zagros ve Botan’da YNK’ye yaptıkları da biliniyor. 1982’de İran Devletinin Rojhilat Kürdistan’ı işgal etmesinin öncü ve temel gücü oldular. Bu temelde Abdurrahman Kasımlo’nun ve Şerefkendi’nin başlarına neler getirildi? 1977 Haki Karer’in katledilmesinden itibaren KUK adıyla PKK kadro ve sempatizanlarına yönelik az saldırı düzenlemediler. 1985 yazından itibaren TC ordusuyla birleşerek Kürdistan Özgürlük Gerillasına karşı az saldırı yürütmediler! 1992, 1995 ve 1997 saldırıları ise genelde biliniyor. Ekim 1997 tarihinde Türk tanklarını Güney Kürdistan’ın her alanına soktuklarını herkes biliyor. Yine Önder Apo’ya yönelik uluslararası komplo saldırısındaki rollerini herkes biliyor.
Kuşkusuz önemli olan, burada bunları sıralamak değil, bu tür durumların yaşanmasını önleyebilmekti. Fakat ne yazık ki önlenemedi. Eğer Barzaniler kendi kişisel ve ailesel çıkarları için her şeyi satan değil de gerçekten ulusal lider olsalardı, Kürdistan’ın özgürlüğü için yurtsever birlik oluşturmaya çalışsalardı, o zaman Kürt sorunu şimdiye kadar kırk kez demokratik siyasi çözüme kavuşurdu. Hem de bu çözüm dört parça Kürdistan’da olurdu. 1982’de PKK’nin büyük çabasıyla oluşturulan demokratik birliğe sadık kalıp sürdürselerdi, 1990 başında Kürdistan Ulusal Kurtuluş Hareketi tam bir zafer kazanırdı. Yine Barzaniler yurtsever çizgide hareket etselerdi Başûr bu kadar parçalanmaz, uluslararası komplo saldırısı olmaz ve Kürt sorununun demokratik çözümü çoktan gerçekleşmiş olurdu.
O halde kendimizi kandırmayalım, ulusal duygularımıza yenik düşmeyelim, gözlerimizi tarihsel olarak yaşanmış olan ve güncelde de açıkça yaşanan gerçeklere kapatmayalım ve Barzaniler gerçeğini doğru tanıyarak, içimizdeki Barzani putunu kırarak yurtsever bilincimizi daha da derinleştirelim ve işbirlikçi ihanete karşı Kürt yurtseverliğinin birliğini yaratalım!
Kaynak: Yeni Özgür Politika