31 Mart seçimlerinden sonra Erdoğan hidayete erdi ve siyasette yumuşama gerekir, dedi! Siyaseti geren ve muhalefeti düşmanlaştıran başkasıymış anlaşılan. Kılıçdaroğlu’nu linç etmeyi olağanmış gibi gören ve bu oyunları örgütleyen kendileri değilmiş gibi. Ayrıca gazetecilere, muhaliflere sokaklarda saldırı düzenleyenler başka güçlermiş! Kendisi de şimdi bu gerginlikleri sonlandırmak için inisiyatif alıyor ve gündem oluşturuyor!
Bahçeli mafya artıklarını kullanarak politikayı dizayn emekten geri durmadı. Sürekli sağa sola hakaretler ve tehditler yağdırdı. Mayıs seçimlerinde Erdoğan, CHP’yi ve liderini PKK, Kandil’le ittifak yapmakla suçladı ve montaj görüntülerle seçim kampanyası yürüttü. Yıllar yılı PKK’yi kötüleyerek, şeytanlaştırarak Türkiye halklarına sundu. Özel savaş elemanlarını basına doldurarak Kürt sorununu tartışmaktan çıkardı. Sorun PKK’ye, PKK de teröre indirgendi. Kürt sorununu gündemde tutan HDP ve DEM gibi partileri de PKK’nin uzantısı diye linçe tabi tuttu. Kürtler devletin rehineleri, esirleri gibi görüldü ve kendilerine karşı sürekli bir sürek avı yürütüldü.
Kürtler 12 Eylül dönemini aşan bir aşağılanmaya ve dışlanmaya maruz kaldılar. Yine o yılları aşan oranda hapishanelere dolduruldular. Kobanî gibi kumpas davaları, KCK vb. yargılamalar sahnelendi. Bir devletin vatandaşlarının yaşamlarını ve haklarını korumaları gerekirken Erdoğan tersini yaptırdı. Devletin yargı ve polisiye güçleri, istihbaratı Kürt vatandaşlarına karşı düşmanca bir kampanya yürüttü. Sol, demokratik güçlere karşı olmadık baskılar ve tertipler düzenlendi. Osman Kavala gibi birisi bile mahkemeler eliyle yıllarca içeride tutuldu.
Gazeteciler, avukatlar, akademisyenler ve baskılara boyun eğmeyenler KHK’lerle kapı dışarı edildiler. Hapislere atılıp sindirilmeye çalışıldılar. 31 Mart seçimlerinde de CHP ihanetle, "DEM’lenmeyle’’ suçlandı. Hüda-Par yani Hizbul-kontra ile ittifak yapıp onları parlamentoya taşımayı kendisi için hak ama CHP’yi, meclisteki üçüncü büyük partiyle yani DEM’le ilişki kurmayı ihanetle damgaladı. Bahçeli bütün partilere, basına, tüm Türkiye halklarına ayar vermekle kendisini görevlendirdi. Erdoğan’a kayyım olarak atanması anlaşılır ama bütün Türkiye’ye ve siyasi çevrelere ayar vermeyi sürdürdü. Irkçı, marjinal bir parti bu gücü nereden alıyordu?
Bu örnekleri daha fazla uzatmanın gereği yok. Yıllardır Kürt halkı ve bütün Türkiye bu kötü oyunu seyrediyor. Halk bunların yabancısı değil. Şimdiye kadar Erdoğan bile isteye gerginlik çıkardı. Halkı kutuplaştırdı. Şiddeti ve savaşı tırmandırdı. 2015’ten bu yana 40 binden fazla Kürt’ü öldürmekle övündü. Efrîn ve diğer bölgeleri işgal ederek Kürtlere karşı etnik temizlik uyguladı. Yapmadık kötülük kalmadı. İçeride ve dışarıda şiddeti ve gerginliği iktidarda kalmak için kullanışlı bir araç haline getirdi.
Erdoğan şimdi siyasette yumuşama gerek, diyor. Geçmişte yaptıklarından dolayı verdiği bir özeleştiri var mı? Özür mü diledi? Hayır. Bir zamanlar "Dersim’de katliam yapılmış, devlet adına özür gerekiyorsa, özür dilerim’’ diyordu. Bugün ise Dersim bombalanmaya devam ediyor. Alevileri Sünni yapmak için olmadık numaralara başvuruluyor. Kürtlerin kimliklerini ve Alevilerin inancını tanımamayı ve kabullenmemeyi sürdürüyor.
Erdoğan, Mısır’ı düşmanlaştırdı. Sisi katildir, onunla masaya oturmam, diyordu. Suudi Prensi katildir, Kaşıkçı’yı doğradı diye aylarca el yükseltti. BAE için söylenmedik söz bırakmadı. İsrail için de öyle. Rusya’nın uçağını düşürdükten sonra ‘"Gerekirse bir daha düşürürüz’’ diye efelendi. NATO’yu tahrik etti. Yakın tarihte Yunanistan’a "Bir gece ansızın gelebiliriz" diye tehditler savurdu. Sonra ne oldu? Hepsinde U dönüşü yaptı. Çapını, gücünü gördü ve çark etti. Aynı şey şimdi iç politikada yaşanıyor. Erdoğan Mayıs seçimlerini kazanınca (?) yine çok üstten konuştu. İstanbul’u almayı hedef olarak gösterdi. Şimdi balonu söndü. İlk defa ağır bir yenilgi aldı ve ikinci parti oldu.
Erdoğan güç endeksli politika yaptığı için çark etmek onun için çok normal! Türkiye’deki siyasi partilerin ve politikacıların bunu bilmemesi düşünülemez. Erdoğan özellikle Kürtlere saldırarak, CHP’yi de buna ortak ederek önünü kesmek istiyor. Kürtleri kaybeden, düşmanlık yapanların iktidarda kalma ve kazanma şansları yoktur. Erdoğan ne savaşı kazanabildi ne de Kürtleri sindirebildi. CHP ise Kürtlerin direnişi ve desteği sayesinde 47 yıl sonra birinci parti olabildi. Bu CHP için tarihi bir sonuçtur. Ayrıca cumhuriyeti kuran parti olarak kendisini tanımlıyor. Eğer tarihi bir rol oynayacak ve geleceğe kendisini taşıracaksa o zaman cumhuriyeti demokrasiyle buluşturmalı. Cumhuriyet demokratikleşirse Kürt sorunu da çözülür, Türkiye’nin birliği de sağlanır.
Muhalefet iktidara saldırmadı, gerginlik çıkarmadı. Erdoğan gündemi değiştirerek, dört yıl daha kazanarak toplumun başına bela olmayı sürdürmek istiyor. CHP buna alet olmamalı. Olursa yakaladığı tarihi fırsatı kaçırmış olur. Erdoğan ve şürekasının artık Türkiye’ye vereceği bir şeyi kalmamış. Kaldıkça tahrip derinleşir, sorumlusu da CHP olur.
Kaynak: Yeni Özgür Politika