Demirtaş üzerinden yapılan hesaplar boştur!
Selahattin Demirtaş üzerinden oynanan bu oyunlar boştur. Çünkü o bir yere başkan olmak için değil, halkın özgürlük ve demokrasi mücadelesini yürütmek için siyasete girmiştir.
Selahattin Demirtaş üzerinden oynanan bu oyunlar boştur. Çünkü o bir yere başkan olmak için değil, halkın özgürlük ve demokrasi mücadelesini yürütmek için siyasete girmiştir.
Yakın zamanda Avrupa Adalet Divanı PKK’nin terör örgütleri listesine alınmasını temelsiz bulmuştur. AİHM de Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğunun temelsiz olduğu kararına varmış ve serbest bırakılmasını istemiştir. Bu gerçeklik Avrupa’daki ideolojik, siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel sistemin tutarsız ve çelişik olduğunu ortaya koymuştur. AİHM gibi Avrupa kurumları halkların verdiği demokrasi mücadelesinin yarattığı değerler ile kapitalist modernitenin ekonomik ve siyasi çıkarları arasında sıkışmış bulunmaktadırlar. AİHM kısa süre önce ise Kürt Halk Önderine İmralı’da yapılan saldırıyı normalleştirmiş ve meşrulaştırmıştı. CPT İmralı’daki işkence düzenine karşı bir tutum ortaya koyamamıştı. Merkel faşist Erdoğan’ı kırmızı halılarla karşılamış, Macron’la birlikte İstanbul’a giderek Türkiye’deki faşist diktatörlüğe destek vermişti. Bu tutumlarıyla AKP’ye, tutuklamalara ve baskılara devam edebilirsin, demişlerdi. AİHM ise Selahattin Demirtaş’ın tutuklanmasını haksız ve mesnetsiz bulmuştur. Bu aynı zamanda Türkiye ve Kürdistan’daki tüm demokratik siyasetçilerin haksız ve mesnetsiz tutuklandığını gösterir. Eğer Selahattin Demirtaş’a haksızlık yapılmışsa, diğer siyasi tutsaklara 10 kat haksızlık yapılmıştır.
AİHM’in kararı önemlidir. Avrupalı siyasi güçler AKP’ye destek verseler de, hukukçuların AKP yargısı karşısında kuşkularının olduğu ve tarafsız yargının olmadığı kanaatini taşıdıkları görülmüştür. Aslında bu karar Türkiye’deki tüm siyasi sisteme itirazı ifade eder. Çünkü adaleti tarafsız olmayanın hiçbir şeyi tarafsız ve adil olamaz. Boşuna eski çağlarda bile adalet mülkün temelidir, dememişlerdir. Adaleti, dolasıyla siyasi ve hukuk alanı başta olmak üzere meşru olmayan bir Türkiye iktidarı vardır. Evrensel kurallar ve normlar dışında bir devlet olduğu tescillenmiştir. Ancak AİHM kararları da Avrupa’nın diğer tüm kurumlarının kararları da tutarlı olmadığı için bu kararın Türkiye üzerinde çok ciddi bir baskısı olmayacaktır. AKP iktidarı esas olan siyasi iktidarların tutumudur, diyerek yoluna devam edecektir. Nitekim pervasız biçimde AİHM’i terör sevicisi olarak göstermiştir. Böylece Avrupa ve ABD’yi töhmet altında bırakıp uygulamalarına göz yumulmasını sağlamak istemektedir. Zaten şimdiye kadar Avrupa ve ABD desteğiyle diktatörlüğünü kurmuş ve sürdürmektedir.
AİHM’in kararı tutarsızlıklar nedeniyle pratik değeri olmaktan çok Kürt Halk Önderinin Avrupa politikaları için söylediği ‘Tavşana kaç, tazıya tut’ tutumuna denk düşmektedir. Kuşkusuz her yerde hukuk mücadelesi verilmektedir. Avrupa’nın tutarlı olmasa da zaman zaman Türkiye ile yaşadığı çelişkilerden mücadeleyi güçlendirmek için yararlanılabilir. Bu açıdan Adalet Divanının PKK hakkında aldığı karar da Selahattin Demirtaş için AİHM’in aldığı karar da önemsenmelidir. Çünkü bu kararlar esas olarak Türkiye’nin 21. yüzyıl evrensel değerler dışında bir devlet olduğunu ortaya koymaktadır. Bu kararlar Avrupa’daki demokrasi güçlerinin mücadelesiyle ortaya çıkan demokratik değerlerin yarattığı sonuçtur. Bu açıdan hem tüm insanlığın hem de Türkiye’deki demokrasi güçlerinin ve demokrasi mücadelesinin yarattığı değerlerin de bu kararlarda etkisi vardır. Avrupa kurumlarının kararı çelişkili olsa da Türkiye’deki iktidarın evrensel hukuk ve siyasal ahlak tarafından kabul edilmeyecek bir iktidar olduğu gerçeğini bir daha gözler önüne sermiştir.
AİHM’in bu kararı olumlu görülmeli, ancak Önderlik ve diğer kararlardaki tutumu da eleştirilmelidir. Avrupa siyasetinin AİHM ve diğer kurumlar üzerinde etkisi ve gölgesi olduğu vurgulanmalıdır. Bu durumları görülmez, sadece olumlu karar üzerinden bir AİHM ve Avrupa değerlendirmesi olursa doğru siyasi değerlendirme yapılmaz, hatta yanılgılı ve gafil durumlara düşülür.
Selahattin Demirtaş Kürt demokratik siyasi mücadelesinin yarattığı önemli bir siyasetçidir. Bu açıdan zindandan çıkması demokratik siyasi mücadeleye güç katacaktır. Her ne kadar bazı çevreler Selahattin Demirtaş ile HDP arasında sorun varmış gibi gösterse de, hatta böyle bir farklılık yaratmak isteseler de Selahattin Demirtaş bu provokatif yaklaşımlara ve oyunlara gelmeyecek kadar olgunlaşmış bir siyasetçidir. Selahattin Demirtaş’ın için de yetiştiği siyasi tarz ve kültür bu tür şeyleri görmesini sağlayacak bir zihniyet ve feraset kazandırmıştır. Selahattin Demirtaş da biliyor ki, Kürtlere yönelik savaşın büyük bölümü özel savaş ve bu yönlü psikolojik harekatlardır.
Bir kere Selahattin Demirtaş’ı soykırımcı sömürgeci sistem zindana atmıştır. Kim HDP eski eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’a sahip çıkıyorsa en başta da soykırımcı sömürgeciliğe karşı kararlı mücadele içinde olması gerekir. Öte yandan Selahattin Demirtaş’a samimi yaklaşılması gerekir. PKK karşıtlıklarını Demirtaş üzerinden yapmaya çalışanlar en başta da Demirtaş’a saygısızlık yapmaktadırlar. Selahattin Demirtaş Kürt özgürlük mücadelesinin, serhıldanların ve gerillanın verdiği mücadelenin yarattığı siyasi ortamın kişiliğidir. Herhangi bir yerden gelmemiştir. Tüm bilgisini, yeteneklerini ve gücünü bu hareket içinde almıştır.
HDP ne bugünkü yönetimin partisidir, ne de Selahattin Demirtaş’ın. HDP’yi kişiler yaratmamıştır. HDP en başta da serhıldanların yarattığı Kürt demokratik devrimi ile Türkiye’deki devrimci demokratik mücadelenin yarattığı birikimin buluşması ve sentezi olan bir partidir. Ne Kürtlerin milliyetçi liberal ne de Türkiye’nin liberal demokratik partisidir. Türkiye halklarının devrimci demokratik partisidir. On yıllara dayalı ağır bedeller ödenen mücadelenin ve yarattığı birikimin partisidir. Masa başında ya da bir kaç kişinin bir araya gelerek kurduğu parti değildir. Büyük çabalarla, emeklerle, bedellerle oluşmuş ve geniş bir toplumsal tabana sahip bir partidir. Selahattin Demirtaş da böyle bir partide görev almış ve üstüne düşeni elinden geldiği kadar yapmaya çalışmıştır. Doğruları da eksiklikleri de olmuştur. Ancak soykırımcı sömürgecilik rahatsız olduğu için hem cezalandırmak hem de siyasi anlayışını kırmak için zindana atmıştır. Siyasi kişilikleri zindana atmanın iki boyutu vardır. Birincisi, cezalandırma, ikincisi ise; siyasi düşüncelerinde kırılma yaratmak! Şimdi sadece AKP-MHP faşizmi değil, başka kesimler de Selahattin Demirtaş’ı HDP ile karşı karşıya getirme, böylece hem Selahattin Demirtaş’ı hem de HDP’yi zayıflatma yaklaşımı göstermektedirler.
Selahattin Demirtaş üzerinden oynanan bu oyunlar boştur. Demirtaş hem 2 dönem eşbaşkanlık yaptığı hem de zindanda olduğu için kendisi aday olmamıştır. Demirtaş dışarı çıkarsa eşbaşkan olmadan da HDP’nin mücadelesine katkı sunar ve sunacaktır da. Çünkü o bir yere başkan olmak için değil, halkın özgürlük ve demokrasi mücadelesini yürütmek için siyasete girmiştir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika