Direnemiyorsanız direnenlerin arkasında durun!

Sokağı, halk eylemliliğini küçümseyerek “bu işler diplomasi ile olur” diyenler, o çok önemsedikleri “diplomasi”nin ancak arkasında güçlü bir halk hareketi varsa sonuç alınabileceğinin farkında olmayacak kadar dünyadan bihaberler.

Önderliğin özgürlüğünü sağlamak için başlattığımız “Dem dema azadiyê ye!” hamlemiz, Kürt halkı ve dostlarının coşkulu katılımıyla İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) Strasbourg’daki merkezinin önünde ikinci yılında alandaydı. 

Hayatı değiştirmenin, özgürlüğü kazanmanın son noktada sokaktan, halkın örgütlü eyleminden geçtiğini bilenler, alanlarda olmanın önemini daha iyi kavrarlar. Ezilenlerin, azınlıkların, işçi-emekçilerin, kadınların hak arama mücadelelerinin en önemli ayağıdır sokaklar. Büyük medya imkanlarına, reklam bütçelerine, egemenlerin kulis ilişkilerine sahip olmayan ezilen kesimlerin sesleri en çok sokaklarda yankılanır. Talepleri en çok alanları doldurduklarında görülür ve kabul edilir.

Gerçeklik böyleyken sokağı, halk eylemliliğini küçümseyerek “bu işler diplomasi ile olur” diyenler, o çok önemsedikleri “diplomasi”nin ancak arkasında güçlü bir halk hareketi varsa sonuç alınabileceğinin farkında olmayacak kadar dünyadan bihaberler.

Sokaklar elbette ki biricik mücadele alanı ve biçimi değildir. Ama olmazsa olmazdır.

HALK DESTEĞİ OLMAYAN DİPLOMASİ HİÇTİR!

Fransız polisinin Strasbourg'da Önderliğin özgürlüğü için kurmak istediğimiz komün köye gözü dönmüşçesine saldırmasının ardından kimi “eylem uzmanları” demokratik bir eyleme saldıranları değil, bu hakkı kullanmakta kararlı olan bizleri eleştiri yağmuruna tuttular. Devletin keyfi tutumlarına boyun eğmeyi ve barbarlığına göz yummayı siyasi olgunluk ve politiklik sayanlar, bugüne kadar direne direne yol açan Kürt Özgürlük Hareketi’ni ve dostlarını eleştirmeyi marifet sayıyor, buradan kendilerine güç devşirebileceklerine inanıyorlar herhalde!

Bu tipler mücadelenin içinde, yanında yer almak yerine dışardan ayar vermeyi, yol-yön göstermeyi çok seviyorlar. Varlık yokluk savaşı veren Kürt halkının çıkarları için rahatlarını zerrece bozmaz, sistem içindeki konumlarına en ufak halel gelmesin diye kıllarını dahi kıpırdatmazlarken, her fırsatta Kürt Özgürlük Hareketi’nin eylem ve varoluş tarzını eleştiri, uzaktan akıl dağıtırlar. En iyi savaş taktiğini de bu unsurlar bilir, en iyi diplomasiyi de, en iyi eylem biçimini de!

AVRUPA TÜRKİYE’NİN SUÇ ORTAĞIDIR

Oysa eleştirilerine dayanak gösterdikleri ve hayran oldukları Avrupa devletleri ve “demokrasileri” bizzat Kürt halkının yaşadığı bu durumun sorumlularıdır. Onların isteği, desteği ve göz yummasından dolayı  bugün Kürdistan işgal, Kürt halkı soykırım tehdidi altındadır. 

Avrupa’da devletlerle yaşadığımız her gerilimin ardından bizlere saldıran bu çevrelere sormak istiyorum:

Önderliği 22 yıldır tecritte tutan uluslararası komplo Avrupa devletlerinden bağımsız mı yapıldı ve sürdürülebiliyor?

Erdoğan iktidarındaki Türk Devleti Avrupa devletlerinin izin almadan mı Güney Kürdistan’ı ve Rojava’yı bombalıyor, işgal ediyor?

Demokratik saydığınız Almanya’nın, Fransa’nın, Amerika’nın ve İsviçre’nin milyonlarca dolara sattıkları silahlar değil mi biz Kürtlere çevrilen?

Kendi ağızlarıyla itiraf ettikleri İmralı’daki işkence sistemine sessiz kalan bu “demokrat” Avrupa’nın kurumları olan Avrupa İnsan Haklar Mahkemesi ve İşkenceyi Önleme Komitesi değil mi?

Hiçbir uluslararası hukuk kuralına uymayan tecrit koşulları bu devletlerin desteğiyle sürdürülmüyor mu?

Bu sorulara samimi şekilde vereceğiniz cevaplar, sizin kimin tarafında olduğunuzun da göstergesi olacaktır. Eğer Avrupa devletlerinin suç ortaklığını görüyor ve hala Fransız polisini değil de bizi eleştiriyorsanız yanlış yerden tutuyor, yanlış yerden değerlendiriyorsunuzdur. Yok, Avrupa devletlerinin suçlarına gözünüzü ve aklınızı kapatmışsanız o zaman yanlışın kendisi bizzat sizsiniz!

DİRENENLERİN ARKASINDA DURUN

Dostça yapılacak her eleştiri bizi büyütecektir, baştan kabulümüzdür. Ancak niyetiniz bağcıyı dövmekse ne buna izin veririz ne de sizi ciddiye alırız. Yapacağınız tek şey özeleştiri vermek olacaktır bu tutumunuzdan dolayı.

Kürt halkının işgalci ve sömürgeci devletler tarafından kuşatılmışlığı karşısında yapılması gereken saldırıyı değil dayanışmayı büyütmektir. Bize silah zoruyla, cezayla, yaptırımla, saldırıyla bir kez daha yok oluşu dayatanlara karşı direnmek en meşru ve insani hakkımızdır. Devletlerin barbarlığını onaylayıp, her türlü direnişi kriminalize etmeye çalışmak mücadeleden, bedel ödemekten kaçmanın başka bir yoludur. Dilinize pelesenk ettiğiniz demokrasinin gelişmesi hakları ve özgürlükleri için direnenler sayesinde olmuştur, iktidarlara teslim olanlar sayesinde değil!

Bugün kafamızı kuma gömüp bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın deme zamanı değil. Direnemiyorsanız bile en azından direnenlerin yanında, arkasında durun.

* TJK-E Sözcüsü