Alevi kurumlarının hala bazı konularda net olmadığı anlaşılıyor. Aleviler eskiden beri Diyanet İşleri Başkanlığının olmaması gerektiğini söylüyorlardı. Kaldırılması talebini dile getiriyorlardı. Bizce de bu talep haklıydı. Çünkü devlet denetiminde böyle bir kurum olmamalıdır. Din topluma ait bir olgudur; hiçbir zaman devlete ait olmamalıdır. Devlete bulaşan din başkalaşıma uğrar, bozulur, toplumsal işlevini kaybeder. Tarih bunun tartışmasız kanıtıdır.
Bir devlet sınırları içinde birçok din ve inanç olabilir. Devletin bir din tercihi olmaması gerekir. Sadece tüm din ve inançların özgürce varlığını sürdürmesi ve ibadet etmelerini sağlamada kolaylık gösterecek bir kurum olur. Bu kurum din ve inançların ne yapacağı, nasıl olması gerektiği, nasıl örgütleneceği gibi konulara hiçbir biçimde karışmamalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurum ise din ve inanç karşıtı bir kurumdur. Çünkü toplumun değil devletin hassasiyetlerini gözetir. Devlete hizmet eder. Devlete hizmet etmenin ne olduğunu da demokratik zihniyete sahip her insan bilir.
Mersin Cemevi sorumlusu Pir Hasan Kılavuz’un Diyanet İşleri Başkanını cemevinde kabul etmesini şaşkınlıkla öğrendik. Gerçekten şaşırdık. Çünkü Alevi örgütlerini ve ileri gelenlerini imkanlar ölçüsünde takip etmekteyiz. Pir Hasan Kılavuz’un duruşlarını ve söylemlerini doğru buluyor ve takdir ediyorduk. Yanılmıyorsak Diyanet İşleri Başkanlığının olmaması gerektiğini düşünen bir Pir’di. Zaten Alevi örgütlerinin çoğunluğu da Diyanet İşleri Başkanlığının lağvedilmesini talep ediyordu.
Böyle bir Diyanet İşleri Başkanı bir cemevine, hatta Alevi derneğine girmemeli ve kabul edilmemelidir. Oraya birey olarak gitmiyor; Alevilerin varlığını kabul etmediği bir kurumun başkanı olarak gidiliyor. Bir beniâdem gelmiş, misafir etmişiz denilemez. Dolayısıyla kabul edildiğinde bu kurumun varlığı ve meşruiyeti de kabul edilmiş olur. O zaman böyle bir kurumun reddedilmesinin anlamı kalmaz. Hatta Diyanet İşleri Başkanına bu cemevi ya da dernek sorumlusu her türlü eleştiri yapmış olsa dahi bir anlamı yoktur. Çünkü bu kurumun kabul edilebilir olduğu gösterilmiştir. Dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanının bir cemevine kabul edilmesi doğru olmamıştır. Bu karşılama savunulamaz. Çünkü sıradan bir durum değildir. Aleviler için ilkesel bir durumun çiğnenmesidir.
Diyanet İşleri Başkanlığı yarı yarıya Aleviler için var olma ve çalışma kararı alsa bile bu yanlıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı Alevileri Alevilerin tanımladığı gibi kabul etse dahi böyle bir kurumun varlığı doğru ve meşru görülemez. Diyanet İşleri Başkanlığı şimdi Sünniliğin kurumuyken tümüyle Alevilere ait bir kurum olsa bile kabul edilmemelidir. Eğer bir din ve inançtan söz ediyorsak bugünkü gibi devlete bağlı bir kurumun içinde yer alınmamalıdır. Eğer tutarlı olunacaksa böyle yaklaşmak gerekir. Sünnilere ait olunca yanlış bize ait olursa doğrudur, diyemeyiz.
İnançlar ve dinler toplumsal karakterdedir. Devlete bulaşmadığı müddetçe toplumun yaşamına hizmet etmişlerdir. Kuşkusuz zaman içinde dogmatik yanları nedeniyle toplumsal dinamizm ve gelişmeler konusunda olumsuz yanları olmuştur. Ancak dinleri ve inançları tümüyle olumsuzlayan yaklaşımlar yanlıştır. Bu yaklaşım tarihsel toplumsal gerçeklikten, inanç ve dinlerin hangi toplumsal ihtiyacın ürünü olarak tarih sahnesine çıktığından ve tarih içindeki toplumsal işlevinden habersiz olmaktır. Zaten dinleri toplumsal işlevinden koparıp egemenlerin hizmetine sokan, kalıplara koyan ve dogmatik yanından yararlanan da dinin devlete bulaşmasıdır. Alevilerin bugün güzel değerlere sahip olduğu söyleniyorsa bunu sağlatan devlet dışı toplum ve inanç olarak varlığını sürdürmesidir. Yoksa Alevilik değerleri şöyle güzeldir, böyle güzeldir demenin tarihsel toplumsal nedenlerini bilmemek olur.
Pir Hasan Kılavuz Diyanet İşleri Başkanlığını normalleştiren ve meşrulaştıran bir yaklaşımla Alevilerin bugüne kadar yürüttüğü mücadeleye uygun olmayan bir tutum içine girmiştir. Bu ziyareti olumlu görmek hiçbir biçimde doğru değildir. Bu ziyaret Alevilerin tanınması ve Alevilere doğru yaklaşım olarak ele alınamaz. Böyle tanınma Alevilerden uzak kalsın! Diyanet İşleri Başkanlığı lağvedilmezse, konumu ve işleri tümden köklü biçimde değişmezse böyle bir kurumla ilişki kurmak Alevilerin savunduğu ilkelere ters düşmek olur.
Sorun bir kişinin ziyareti değildir. Bu ziyaret Alevileri de yanlış din ve devlet ilişkisi içine sokmanın adımı olmaktadır. Pir Hasan Kılavuz bu anlayışta olmasa da Diyanet İşleri Başkanını muhatap alması bu kurumu normalleştiren ve meşrulaştıran sonuç ortaya çıkarır. Dolayısıyla Alevilerin şimdiye kadar savunduğu ilkelere ters düşülmüş olur.
Eşiyle birlikte Aleviliğe hizmet etmek isteyen bir Pir’in böyle bir yanlışa girmesi savunulan ilkelerin derinlikli kavranması ve savunulmasında sorunların var olduğunu gösterir. Bu açıdan Alevi kurumlarının ret’lerini de kabul’lerini de çok net ortaya konması gerekmektedir. Bu konuda Alevi kurumlarının ortak görüşe varması önemlidir. Çünkü daha önce de farklı başka ziyaretler nedeniyle tartışmalar ortaya çıkmıştır. Şimdiye kadar Diyanet İşleri Başkanı bir Alevi kurumuna gelirse nasıl tavır takınılmalı konusunun netleşmemesi büyük bir eksikliktir.
Böyle bir tartışma ve karar olmasa da Pir Hasan Kılavuz gibi bir kişinin nasıl tutum takınması gerektiği konusunu bilmeliydi.
Aleviler içinde yanlış yapanlar olabilir. Bir yanlış yapılmıştır. Bunları eleştiri ve özeleştirilerle çözmek gerekir. Alevi kurumlarının tepkileri haklıdır. Pir Hasan Kılavuz bu konuda bir düzeltme yapmalıdır. İstifa etmesi ve görevi bırakması konusunda bağlı bulunduğu kurumlar tartışarak bir karar verebilir. Ancak Alevi kurumları da yanlış yapanları tümden bitiren bir duruma girmemelidir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika