Türk devleti Kürtlere karşı hem ABD ve Avrupa ülkelerini hem de Rusya gibi güçleri harekete geçiriyor. Farklı uçları, aralarında derin çelişki olanları yanına çekmek için uğraşıp duruyor. Mevcut haliyle önceliği ve yoğunlaşmasını Kürt soykırımını gerçekleştirmeye vermiş. Mayıs seçimlerinden sonra Erdoğan, Türk diplomatlarına diplomasiye ağırlık vereceklerini, dostlarını çoğaltıp düşmanının yalnızlaştıracağını söylemişti. Bu karara göre hareket ediliyor. Yunanistan dahil bütün devletlerle ilişkilerini düzeltmeye çalışıyorlar. Arap ülkelerinin ayağına gittiler. Eskisi gibi efelenme ve sopa gösterme defterini kapattılar. Ayrıca ekonomileri kötü olduğu için Arap devletlerinden para akışı sağlamak için de yaltaklanıyorlar. İsrail ile de ticareti artırdılar, üst düzeyde ilişkiler kurdular ve ABD’deki Yahudiler dahil bu çevrelerin desteğini kazanmak için uğraştılar.
Rusya’yla çok yönlü ilişkiler geliştirdiler. Rusya uçağını düşürdüklerinde karşı karşıya gelmişlerdi. Erdoğan önce dik durmaya çalıştı ancak kalibresi yetmeyince gidip onları yatıştırmaya ve tavizler vermeye başladı. Rusya hiç olmadığı kadar Türkiye’den tavizler kopardı. Öyle ki, Rusya’dan S-400 füzelerini bile Erdoğan rüşvet niyetine satın aldı. Bütün bu tavizleri ve ilişkileri derinleştirmeyi de Türk devleti Kürtleri ezmek için yaptı. Çünkü Rusya, Suriye’deydi ve Kürtlerin statü sahibi olma yolu açılmıştı. Rusya’nın onayını ve desteğini almadan Suriye’ye saldırma ve işgal etme olanağı yoktu. İran için de aynı durum söz konusuydu. Bunun için Astana süreci gibi girişimleri sürdürdü. Ve Astana süreci Kürt karşıtı bir cepheye dönüştü. Sonunda bu toplantıların ardında yapılan açıklamada özerk yönetim gayri meşru ilan edildi. ABD’nin Suriye’den çıkarılması için anlaştılar. Özerk bölgelerin zayıflatılması ve enerji kaynaklarının ele geçirilmesi veya devre dışı bırakılması için ortaklaştılar. Türk devletinin son hava saldırılarında enerji kaynaklarını hedeflemesi bu kararlarla bağlantılıdır.
Türkiye, İsveç’in NATO’ya girmesi konusunu Kürtlere karşı bir pazarlık kozuna çevirdi. Sonunda İsveç ve NATO ülkeleri YPG gibi güçlere destek vermeyeceklerini ve Avrupa’da Kürtlerin faaliyetlerini sınırlandıracaklarını kabul ettiler. Türkiye üzerindeki askeri ambargo kaldırıldı. ABD, F-16 uçaklarının verilmesini ve eskilerinin tamiratını kabul etti. Şimdi 23 milyar dolarlık bir paketi onayladılar. Kanada SİHA ve İHA’lar için Türkiye’ye sattığı kameralar üzerindeki ambargoyu kaldırdı. Sadece Kanada değil İskandinavya ve Avrupa ülkelerinin tümü silah ambargosunu kaldırdı. Bu anlaşmaların pratiğe yansıması Kürdistan’daki savaşa hemen yansıdı. Türk devletinin son iki saldırısı tamamen savaş suçu niteliğindeydi. Rojava’daki yaşam kaynaklarını devre dışı bıraktılar. Elektrik santralleri, buğday depoları vb. vuruldu. Siviller katledildi. Ama ABD ve Avrupa ilkelerinden hiçbir tepki gelmedi. Rusya da öyle, bu güçler görmez ve konuşmaz oldular. Halbuki kendileri de Suriye’deler ve ne olduğunu iyi biliyorlar. DAİŞ’İ kıran SDG güçleri gözleri önünde hedef alınıyor. Onlar da hava sahasını Türkiye’ye açıyorlar. Kürt halkı topraklarından koparılıyor, göçe zorlanıyor.
Türk devleti Ortadoğu’daki çelişkileri ve krizi Kürtleri ortadan kaldırmak için kullanıyor. Erdoğan bir yandan İran cumhurbaşkanını Ankara’da ağırlıyor, ekonomik vb anlaşmalar imzalıyor, bir yandan da İsveç’in NATO’ya girmesini imzalıyor. Bir yandan HAMAS’ı destekliyor bir yandan da İsrail’e atıp tutuyor diğer yandan da İran yönetimiyle ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor. İran’la Türkiye’nin derin çelişkileri olduğu biliniyor. Ama PKK’yi ve Kürtleri ezmek için İran’a ihtiyacı var. Çünkü İran’ın hem Suriye’de hem de Irak’ta etkisi var. İran bölgede etkili bir güç. Bu ittifakın bir de Kürt ayağına ihtiyaç var. Bunun için de KDP’yi hazırladı, Hüda-Par ve ENKS’yi etkinleştirmeye çalışıyor. Erdoğan, Kürtlere karşı Rusya, İran, ABD, Avrupa ve Arap ülkelerini birleştirmeye, onların desteğini almaya uğraşıyor. Bu anlamda Kürtlere karşı bir dünya koalisyonu kurulmaya çalışılıyor.
Kürt halkının, Suriye ve Türkiye’nin aydınları, demokrasi güçleri bu gerçekleri bilerek birliklerini ve mücadelelerini yükseltmeleri gerekir. Kanlı ve karanlık ilişkiler, ittifaklar deşifre edilip dünya halkları aydınlatılmalı. Türkiye yüz yıldır bu imha ve inkar politikasında ısrar ediyor. Amaçladıklarını gerçekleştiremediler, direnenler ve savaşanlar oldukça bu planların tümü boşa çıkarılır.
Kaynak: Ronahi Gazetesi