Erdoğan uzun süredir AİHM ve AYM kararlarını uygulamıyordu. Yargı sisteminin bütünüyle iktidarın elinde bir sopaya dönüştüğü biliniyor. Hükümet muhaliflerine karşı komplolar ve kumpaslarla davalar açıyor. Bunun en bariz örneği Kobanê davasıydı. Muhalif basın organları RTÜK tarafından cezalarla çalışamaz hale getirilmeye çalışılıyor. Can Atalay davasında da görüldüğü gibi Bahçeli’nin talebi yerine getirilmiş ve AYM etkisizleştirilmiştir.
HDP ağır baskılar altında 2015’ten beri kazandığı belediyeleri yönetemiyor. Kayyım adı altında hükümet belediyelere el koyuyor ve milyonlarca insanın iradesi hiçe sayılıyordu. Belediye başkanları savcılıklara başvuruyor ve seçimlere girmeleri önünde bir engel olmadığına dair belge alıyorlardı. Bu belgeler YSK tarafından inceleniyor, onlar da seçime girmeleri için onay veriyorlardı. Her şey yasalara göre yapıldığı halde belediyelere el konuyor ve eşbaşkanlar görevden alınmakla kalmıyor, çoğu tutuklanıyor ve "terör örgütü üyesi’’ olmakla suçlanıyor ve yargılanıyorlar. Son yerel seçimlerde belediye eşbaşkanları hemen görevden alındılar. "Kandil tarafından atanıyorlar, Kandil’e para gönderiyorlar" demagojisiyle kamuoyuna suçlu ilan edildiler.
Bugüne kadar Kandil’e para gönderdiklerine dair hiçbir mahkeme kararı yok. Kara propagandayla belediyelerin gaspı için ortam oluşturmaya çalıştılar. Kaldı ki, belediyeler istihbarat ve müfettişler tarafından büyük bir denetim ve gözetim altındalar. Bir suç olsa zaten yakalarına yapışırlar. Bugüne kadar kanıtlanmış bir suçları ve yolsuzlukları yoktur. Bütün bunlar devleti yönetenlerin yargıyı ve hukuku ne kadar işlemez kıldığını ve politik amaçlarla kullandığını gösteriyor. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve arkadaşlarının komplolarla dokunulmazlıklarının kaldırıldığını ve ısrarla hapislerde tutulduklarını bilmeyen kalmadı. Ayrıca dokunulmazlıklarının kaldırılma sürecinde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bunun anayasaya aykırı olduğunu söylemesine rağmen evet oyu kullandı. Siyasi baskılar nedeniyle muhalefetin kendisi de anayasayı çiğneme suçuna ortak oldu.
Erdoğan, İsrail’e karşı sesini yükselterek "Hamas terörist değil, Gazze halkının oylarıyla yönetime geldi, onlar seçilmişler" diyor. Seçimi önemsiyormuş havasında. Ama kendisi seçimle gelen HDP milletvekillerini ve belediye başkanlarını alıp hapse gönderiyor. Eğer halkın oylarına, iradesine saygı gösteriyorsa bunu Türkiye’de uygular. Tam tersi, halkı da oylarını ve iradesini de hiçe sayarak bütün belediyeleri gasp etti.
Erdoğan, Netanyahu’yu Gazze’yi yıkmakla, sivilleri katletmekle suçluyor. Bu yüzden İsrail terörist bir devlettir diye suçluyor. Buna karşı Netanyahu da "sen Türkiye’de köyleri bombalayan birisin, senden ahlak dersi almayız’’ diye cevap verdi. Netanyahu dahil herkes Kürtlerin katliama uğradıklarını, Erdoğan faşisti tarafından soykırım kıskacına alındığını biliyor. Ancak Kürtlerin başına getirilenlere göz yumuyorlar, suç ortağı oluyorlar. Çelişkileri derinleştiğinde bu suçları Erdoğan’ın yüzüne vuruyorlar.
Erdoğan’ın Türkiye’yi bir çıkmaza soktuğu ve ağır ekonomik krizle karşı karşıya bıraktığını bütün muhalif partileri söylüyor ve eleştiriyorlar. Ayrıca Erdoğan’ın seçimlerde hile yaptığı, büyük yolsuzluklara imza attığı da biliniyor, dile getiriliyor. Buna rağmen muhalefet neden etkili olamıyor? Siyasi ve ekonomik krizlerin, çeteleşmenin ve hukuksuzlukların temel nedeni Kürtlere karşı yürütülen savaştır. Muhalefet bu gerçeği halktan gizliyor. Ayrıca Suriye ve Irak’a yapılan saldırıları ve işgali destekliyor. Kürtler söz konusu oldu mu, belediyelere el konulması dahil sessiz kalıyor, örtülü destek veriyor. Muhalefetin etkisiz kalmasının nedeni Kürt sorununda Erdoğan’ın arkasında sıralanmasıdır.
Erdoğan bunu bildiği için özellikle seçimlere az zaman kala Kürtlere karşı saldırılarını artırıyor. Savaşı tırmandırarak gündemi belirliyor, milliyetçiliği tırmandırarak muhalefeti baskılıyor. Muhalefet bu zihniyeti ve kısır döngüyü aşamadığı için etkili olamıyor, halka umut ve güven veremiyor.
Son olarak Erdoğan, anayasa maddesi açık olduğu halde AYM kararını uygulamadı. Yargıtay, Erdoğan’dan habersiz böyle bir tutum alamaz. Anayasal suç işlediklerini biliyorlar. Çünkü AYM’nin kararları yargı organları dahil her kurumu ve kişiyi bağlar. Buna rağmen neye güvenerek anayasayı çiğniyorlar? Açık ki Erdoğan’a güveniyorlar.
CHP’nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel, AYM kararlarının uygulanmamasına tepki gösteriyor ve eleştiriyor. Basın açıklamalarıyla, konuşmayla Erdoğan’ı durduramaz ve sınırlayamazlar. Erdoğan adım adım diktatörlüğünü ve faşist rejimi yerleştiriyor. Bu muhalefet tarzı gerçek anlamda muhalefet olmuyor. Ö. Özel bu konuda İsrail’de olanlardan ilham almalı. Netanyahu yargıyı sınırlandırmaya kalktığında İsrail’de aylar süren gösteriler ve protestolar yapıldı. Netanyahu’yu salladılar. Türkiye’de anayasa bir kenara atılmış, hukuk yerlerde sürünüyor. Erdoğan sürekli yeni hamleler yapıyor. CHP vb. güçler halkı harekete geçirmedikçe, etkili bir muhalefet olamazlar.
Kaynak: Yeni Özgür Politika