Irak’taki ‘Diplomatik kazanım’ savaşı

Son dönemlerde savaşın gidişatını değiştirmeye çalışan Türk devleti, arayışlarını sürdürüyor. Ortadoğu’daki dengeleri de buna göre uyarlamaya çalışarak; Irak, İran ve Suriye denkleminde, dengeleri yürüttüğü politikalara göre dizayn etmek istiyor.

Kurdistan Özgürlük Hareketine karşı yeni operasyon ve işgal planları hayata geçirmek isteyen işgalci Türk devleti, merkezi Irak olmak üzere gerçekleştirdiği üst düzey siyasi, askeri ve diplomatik faaliyetleri hızlandırdı. Ankara, Bağdat ve Hewlêr hattında yürütülen çalışmaların bir kapısı da Washington’a açılırken Türk devleti, sahadaki dengelerin kendi lehinde işlediğini gösterebilmek için de büyük bir özel savaş yürütüyor. 

Son dönemlerde çeşitli yol ve yöntemlerle savaşın gidişatını değiştirmeye çalışan Türk devleti, arayışlarını sürdürmeye devam ediyor. Ortadoğu’daki dengeleri de buna göre uyarlamaya çalışarak; Irak, İran ve Suriye denkleminde, dengeleri yürüttüğü politikalara göre dizayn etmek istiyor. Bu kapsamda Irak merkezi hükümeti ile gidilen ticari ve siyasi gelişmeler bölgede bir hareketliliğe de yola açtı. 

Bağdat ve Ankara arasında son yıllarda “Kalkınma Yolu Projesi” adıyla geliştirilen ticari ilişkiler giderek istihbarat ve askeri ilişkilere evrilirken, Türk devleti bölgesel kriz ve sorunlardan da yararlanarak, Irak gibi bölgesel güçleri hem askeri hem de siyasi anlamda Kurdistan Özgürlük Hareketine karşı konumlandırmaya çalışıyor. “Kalkınma Yolu Projesi” adı altında çok büyük paralar sarf eden Türk devleti, bununla Kurdistan Özgürlük Hareketine karşı Bağdat’ı olası bir operasyona dahil etmeyi başarmazsa bile “sessiz” kalmaya zorluyor. 

ABD VE TÜRK DEVLETİ YAKINLAŞMASI

Bu tür girişimlerine hız veren Türk devleti sadece bununla sınırlı kalmayarak, bölgede bu rolü oynayabilmek için ABD’nin kapılarını da çaldı. Suriye ve Irak’taki başarısız dış politikasından kaynaklı ABD ile son 10 yılın en kötü ilişkilerini yaşayan Türk devleti, en son 2019’da Rusya’dan aldığı S-400 hava savunma sistemlerini topraklarına yerleştirmesi ABD’nin hem yaptırımlar uygulamasına hem de F-35 savaş uçağı projesinden çıkarmasına neden olmuştu. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üye olma süreci ABD ile Türk devletinin ilişkilerini bir kez daha gündeme getirirken, Türk devleti iki ülkenin NATO’ya üye olmasına karşı çıkarak, yeni bir pazarlık süreci başlatmıştı. Yapılan pazarlıklar sonucunda ABD, Türk devletine F-16 savaş uçaklarının satışına onay verdi. F-16 savaş uçaklarının verilip verilmediği bilinmezken, bu durumun savunma sanayisi başta olmak üzere başka alanları etkileyip etkilemeyeceği de merak konusu. 

POLİTİK OYUN: DİPLOMATİK KAZANIM

Sonrasında ABD Dış İşleri Bakanı Antony Blinken ve Türk Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan arasında 7-8 Mart günlerinde ABD’de yapılan görüşme “Stratejik mekanizma” toplantıları kapsamında gerçekleşti. ABD ve Türk devleti arasında F-16 savaş uçağı satışı gelişmesinden sonra gelen  bu görüşme ise ısrarla olumlu bir şekilde yansıtılmaya çalışılıyor. İkili güç bölgesel bir konudan öte stratejik bir ters düşme yaşarken, sahadaki veriler ise yıllardır ABD ve Türk devleti arasındaki ‘enkaz’ olan ilişkilerin birkaç görüşme ile ‘iyileşemeyeceğini’ söylüyor. ABD ile son zamanlarda geliştirilen ve “Diplomatik kazanımlar” şeklinde servis edilen ilişkiler “lokal” durumlar olarak görülüyor. Türk devletinin bütün bu gelişmeleri siyasi ve askeri politikaları lehinde olan görüşmeler şeklinde basında işlemesi ise gerçeği yansıtmıyor.

MAKAS DEĞİŞTİRİLEBİLİR Mİ?

Nitekim Rusya ile bu kadar yakınlaşan Türk devletinin stratejik anlamda makas değiştirmesi yakın zamanda olasılık dahilinde görülmüyor. NATO ve Batı bloku ile büyük problemler yaşayan Türk devletinin bütün hatları ile Avrasyacı çizgiden kayıp Batı bloku ile eski ilişkileri geliştirmesi ise son dönemlerde Arap dünyasında Mısır ve Libya başta olmak üzere Ortadoğu’da geliştirmeye çalıştığı ilişkilerin altüst olması anlamına geliyor. Bu durum Ortadoğu’nun yanı sıra Akdeniz, Kafkasya ve Karadeniz bölgelerinde de yeni siyasi ve askeri gelişmelere davetiye çıkarır. 

PAZARLIKLAR EN YÜKSEK ÇITADA

Türk devletinin hazırlandığı olası operasyon dahilinde geliştirmek istediği yeni ilişkilerin kısa ve uzun vadede nasıl etkiler yaratacağı tartışmaları devam ederken, basında çizilen dengelerin Türkiye’nin belirlediği politikalara göre şekillendiği algısının ise sahada tam bir karşılığı bulunmuyor. Türk basını özellikle Irak ile girilen son ilişkileri servis ettiği haberler ile Arap basınında da yer bulmasını sağlamaya çalışırken, Irak’a da “Büyük bir operasyon olacak” mesajını verip, operasyona ikna etme girişimlerini sürdürüyor.  

Yapılan bütün görüşmelerin perde arkası ise pazarlığın en yüksek çıtadan yapılmasıyla doğrudan ilintili. Nitekim yansıtılanın aksine hem içte hem dışta büyük bir sıkışma ve kriz yaşayan Türk devleti, bu tür girişimler ile “topu kendi sahasının dışına atma” çabasında. Yaklaşan yerel seçimlere yatırım için de kullanılmaya çalışılan bu gelişmeler ile bir çıkış da yakalanmak isteniyor. 

IRAK’TA KARŞI OPERASYONLAR

Öte taraftan Ortadoğu sahasında Irak’ın bütün alanlarda kendi denetiminde olduğu havasını yansıtıp dururken, İran’ın KDP üzerinden Irak’ta yaptığı “operasyonlara” ise gözleri kapalı yaklaşıyor. Kurdistan Özgürlük Hareketine karşı nihai bir sonuca gitmek için her türlü yola başvuran Türk devletinin en büyük kozu ise KDP olarak görülüyordu. İşgal politikalarında Kurdistan Özgürlük Hareketine karşı Irak’ta Türk devletinin saflarında yer alan KDP’nin Türk devletinin yürüttüğü akla göre gitmesi, büyük hüsranlarla karşılaşmasını kaçınılmaz kılıyor. İran; Irak federal mahkeme kararları yolu ile KDP’ye hem siyasi hem de ekonomik anlamda kısıtlamalar getirirken, bu durum aynı zamanda Türk devletinin yürüttüğü siyasete karşı da bir girişim olarak ele alınıyor. Zira İran ve destekli güçlerin hamleleri KDP’nin hamisi olan Türk devletini de direk hedef alıyor. 

KDP DEĞİL BAŞUR HALKI KAYBEDİYOR

Ancak KDP’nin yanlış siyaset ve yaklaşımları kendisinden ziyade Kürtlerin Irak genelinde büyük bir darbe yemesine yol açtı. 2017’de referandum hüsranı ile başlayan süreç; KDP’nin yanlış siyasetinin sonucu açığa çıkan en önemli örneklerinden biri olurken, bu durum aynı zamanda Başûrê Kurdistan halkının irade ve kazanımlarının da adım adım kırpılmasına neden oluyor. Bu süreç halen devam ederken, yürütülen politikalar günümüz tablosunda Kürtlerin etkin olduğu bir Irak yerine İran’ın güdümünde olan Şiilerin etkin olduğu bir Irak tablosu yarattı. 

BAŞUR’DA GÜVENSİZ BİR HAVA YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR

Türk devleti; yeni işgal planlarını devreye koymak için Başûrê Kurdistan’ın genelinde de büyük bir özel savaş yürütüyor. SİHA saldırıları ve Başûr’un çeşitli kentlerinde silahlı suikast saldırıları ile halk arasında güvensiz bir hava da yaratmak isterken, yıllardır sürdürdüğü topyekün savaş siyasetinin getirdiği asıl tablonun da görülmesini engellemeye çalışıyor.