PKK’nin 15 Ağustos 1984 günü gerçekleştirdiği Eruh ve Şemdinli eylemleriyle Kürdistan’da gerilla savaşını başlatması üzerinden tam kırk yıl geçti. Bu 15 Ağustos tarihinde söz konusu gerilla savaşının kırkıncı yılı doluyor. Gençlerin ve kadınların öncülüğünde Kürt halkı, tam kırk yıldır kesintisiz bir özgürlük savaşı yürütüyor. 1970’li yıllarda Vietnam halkının en uzun süreli özgürlük savaşı yürüttüğü söylenir ve sosyalistler arasında hayretle ve sevgiyle anılırdı. Kürtler Vietnam halkının savaş sürecini neredeyse üçe katladılar. Hem de bunu çok daha olumsuz koşullarda ve imkânsızlıklar içinde yaptılar.
Kuşkusuz Kürtlerin özgürlük için mücadelesi 15 Ağustos 1984 tarihinde başlamadı. Ondan önce de 19 ve 20. yüzyıllarda özgürlük için çok direndiler. Yine PKK de her şeye 15 Ağustos 1984 günü başlamadı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, özgürlük için bilinçlenme ve örgütlenme faaliyetlerini 1973 Newrozundan itibaren başlattı. PKK silahlı eyleme de 18 Mayıs 1977 tarihinde Antep’te kontrgerilla tarafından katledilen Haki Karer’in intikamını almak için o tarihten itibaren başvurmaya başladı. Ardından birer öz savunma savaşına dönüşen Hilvan ve Siverek Direnişleri geldi. Bütün bunlar içinde 15 Ağustos 1984’ün farkı, 12 Eylül faşist-askeri cuntasını hedeflemesi, her bakımdan daha eğitimli gerilla birimlerine dayanması ve kesintiye uğramadan kırk yıl devam etmesiydi. Böyle bir şey Kürdistan tarihinde ilk defa yaşanıyordu.
Bilindiği gibi, 15 Ağustos 1984 Gerilla Atılımı, kendisinden önce yürütülen on yılı aşkın süreli devrimci eğitim, örgütlenme ve eylem faaliyetinin yarattığı birikime dayanıyordu. Nitekim Önder Apo, bu başlangıç sürecinin her zamankinden çok daha önemli olduğunu ve zengin dersler içerdiğini söyledi. Elbette özgürlük için direnme ve savaşma kararını 1982 Büyük Zindan Direnişi verdi ve 15 Ağustos Atılımı bu tarihi kararın dağda ve gerilla tarzıyla hayata geçireni oldu. Yine bu Atılım, özellikle de hazırlık sürecinde Filistin Direnişinin yarattığı ortamdan beslendi. İran İslam Devrimi ile dokuz yıl süren Irak-İran savaşının ortaya çıkardığı siyasi ve askeri zeminden yararlandı. Kürdistan üzerindeki küresel ve bölgesel ortak yönetimin kısmen parçalanması, Kürt özgürlük direnişini geliştirebilmek için belli bir imkân ve fırsat sundu.
Bütün bunlara rağmen, hiç kuşku yok ki 15 Ağustos 1984 Devrimci Atılımı Önder Apo’nun dehasının ve yaratıcı çabasının bir ürünüydü. Bu deha ve yaratıcı emek, özellikle Kürt gençliğinin cesaret ve fedakârlığıyla birleşince, ortaya tarihin en zor ve normalde hiç kimsenin ihtimal vermediği kırk yıllık Kürt özgürlük savaşı çıktı. Nitekim 1970’li yıllar boyunca Önder Apo ve Apocular, “Kürdistan’da gerilla savaşı verilmeden özgürlük kazanılmaz” dedikleri her an karşılarında sömürgeci ve soykırımcı devletten önce sosyal-şoven ve reformist-milliyetçi küçük-burjuva akımlarını buldular. Birinciler Türk solu, ikinciler ise ‘Kürtçülük’ adına hareket ediyorlardı. Bu durum gerilla savaşının ve özgürlük mücadelesinin zorlandığı her an tekrar tekrar yaşandı.
Ortamı muğlaklaştırma ve umut kırma özelliği taşıyan bütün bu karşı koyuşların hiç etkisi olmadığı elbette söylenemez. Doğrusu hem etkileme ve hem de tepkilendirme rolü oynadı. Başta Önder Apo olmak üzere Apocu Grubu oluşturan kadrolar “Acaba” sorusunu sıklıkla kendilerine sordular. Önder Apo, “kamburu çıkmış olan bir halka bu kadar ağır görevleri yükleme” durumunu her zaman kendi içinde sorguladı. Fakat içinde bulunulan durumda da insan olarak yapılacak başka bir şey yoktu. Bu nedenle, Önder Apo, 15 Ağustos Özgürlük Atılımı’nı “İnsan olarak kalmakta ısrarın atılımı” olarak tanımladı. 15 Ağustos için “Bir inadın, bir ısrarın atılımı” dedi.
Hiç kuşku yok ki, geçen kırk yıl boyunca Kürtler içinde, Ortadoğu’da ve dünyada Kürtlere dair en çok konuşulan ve tartışılan konu 15 Ağustos 1984 Atılımı ve bu temelde gelişen özgürlük savaşı oldu. Herkes kendi cephesinden ve çıkarı doğrultusunda yaklaşarak tanımlar ve ifadeler geliştirmeye çalıştı. Müthiş övgü dizenler de çok oldu, en ağır hakaretlerde bulunanlar da. Elbette en doğru ve anlamlı değerlendirmeleri geçen kırk yıl boyunca hep Önder Apo yaptı. Çünkü geçen kırk yıl boyunca Kürdistan’da varlık ve özgürlük adına her türlü gelişme 15 Ağustos Atılımı temelindeki gerilla savaşının sonuçları olarak yaşandı. 21 Mart Newroz, 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi ve 15 Ağustos Gerilla Atılımı, PKK’nin resmi kuruluş günü olan 27 Kasım’la birleşerek kırk yıl boyunca Kürt yurtseverliğinin özgürlük takvimini oluşturdu.
Yeniden tekrar etmekte zarar yok, Kürt miladı olan, Kürt özgürlük tarihini başlatan 15 Ağustos Devrimci Atılımı’nın her bakımdan mimarı hiç kuşkusuz Önder Apo oldu. Yediden yetmişe dört parça Kürdistan’daki ve yurtdışındaki Kürt halkı da söz konusu savaşın yükünü taşıyabilmek için gerçekten büyük bir cesaret ve fedakârlık gösterdi. En değerli varlıkları olan kızlarını ve oğullarını böyle bir savaşa seferber etmekten çekinmedi. Tabii bunlarla birlikte bu kırk yıllık savaşı var eden ve bugünlere getiren kahraman şehitlerimiz oldu. Partileşme Haki Karer ve Halil Çavgun gibi ilk büyük şehitlere dayanılarak gerçekleşti. Fedaice direnme ve savaşma kararı ve iradesi Mazlum, Kemal ve Hayri’lerin öncülük ettiği zindan direniş şehitleri tarafından yaratıldı. 15 Ağustos Özgürlük Savaşı ise Agit ve Erdal’ların, Beritan ve Zilan’ların eseri olarak yaşandı. PKK ve Kürt halkı geçen kırk yıl içinde elli binden fazla şehit vererek kendi varlık ve özgürlük tarihini yazdı.
15 Ağustos Devrimci Atılımı ve kırk yıllık gerilla savaşı, başta gençler ve kadınlar olmak üzere her alandaki Kürt halkını bilinçlendirdi, eğitti, örgütledi ve eyleme çekti. Ulusal Diriliş Devrimi’ni gerçekleştirdi ve Kadın Özgürlük Devrimi’ni başlattı. Kürt halkının ekmek ve sudan daha fazla ihtiyaç duyduğu gerilla ordusunu yarattı. En önemlisi de tüm ezilenlere kurtuluş yolunu gösteren Apocu Önderliği ortaya çıkardı. Bugün ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganıyla bu Önderlik, başta kadınlar olmak üzere tüm ezilenleri özgürlük mücadelesine seferber ediyor.
15 Ağustos Atılımı ve kırk yıllık özgürlük savaşı Kürdistan üzerindeki faşist, sömürgeci ve soykırımcı zihniyet ve sistemi temellerinden sarsarak bölgeyi ve dünyayı etkileyen güç haline geldi. Bu zihniyet ve sistemin gerisindeki kapitalist modernite sistemini ve beş bin yıllık devletçi uygarlığı çözümleyerek, tüm insanlık için en büyük aydınlanma rolünü oynadı. Kürdistan’ı bölen ve gericiliğe hizmet eden sınırları parçalayarak, halkların bir arada kardeşçe yaşayabileceği demokratik ulus sistemini ortaya çıkardı.
Bugün “madem ki sınırları yok ettiniz, o zaman biz sınırları aşarak tüm Kürdistan’a egemen oluruz” diyen AKP-MHP faşizmi, bölgede ve dünyada savaş tahrikçisi rolü oynuyor ve Kürdistan’ın diğer parçalarını işgal ederek kendini yaşatabileceğini sanıyor. Bu temelde de gerillayı ezme ve PKK’yi imha etme hayalleri güdüyor. Kırk yıldır her şeyini vermesine ve NATO ile Kürt ihanetinin desteğini almasına rağmen başaramadığını, şimdi başarma hayallerini yaşıyor. Halbuki yaptıklarıyla aslında kendi mezarını daha derinden kazıyor ve de Türkiye’yi felâketin içine sürüklüyor. Kuşkusuz kırk yıllık kesintisiz savaşın büyük tecrübesine sahip olan Kürdistan Özgürlük Hareketi ve Kürt halkı bu gerçekleri daha iyi görüyor ve faşizmi yıkma, Kürt özgürlüğü temelinde Türkiye’yi demokratikleştirme güç ve iradesine her zamankinden daha fazla sahip bulunuyor.
Büyük Atılımın kırk birinci yılı bu temelde daha büyük bir mücadeleye sahne olacak ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen Küresel Özgürlük Hamlesi zafere ulaşacaktır. Tarihi Atılımın Ölümsüz Komutanı Agit (Mahsum Korkmaz) şahsında bu kırk yılın tüm özgürlük şehitlerini saygı ve minnetle anıyoruz.
Kaynak: Yeni Özgür Politika