Ekim 1998’de Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkmasıyla başlayan komplo süreci, 15 Şubat 1999 yılında Abdullah Öcalan’ın Türkiye teslim edilmesiyle başka bir evreye geçti. Kürt halkını özgürlükten yoksun bir şekilde tarih değirmeni tarafından öğütülmesini isteyen güçler, çıkarlarını Kürt sorununun çözümsüzlüğünde garanti edeceklerini düşünmüş, Kürt halkını lidersiz bırakıp, iradesini kırmayı planlamışlardı. Bu şekilde 100 yıl önce Kurdistan’ın dört parçaya bölünmesini sağlayan sistemlerini sürdüreceklerdi. Kürt sorunu sadece bölgesel ve Türk devletini ilgilendiren bir sorun olmaktan çıkmıştı. Bundan dolayı PKK ve Önderliğine karşı sistemli ve birçok devletin dahil olduğu bir komplo süreci hazırlanmıştı. Abdullah Öcalan’ın imhası ve PKK’nin tasfiyesi üzerinde kendi çıkarlarını güvenceye almak istemişlerdi. Bu komplo sürecine başta Türk devleti olmak üzere Kurdistan’ı işgal eden diğer devletler de dahil olmuştu.
Ancak hiçbir şey onların hesapladığı gibi geçmedi. Süreci hazırlayanlar ellerindeki devasa imkanları kullanmalarına rağmen ne Kürt halkının iradesini kırabildiler ne de Kürtlerin yüreğinde yer etmiş Önderlik sevgisini yok edebildiler. Hesaplayamadıkları bir gerçek vardı. Kürt halkı, Önderliğini sadece bir yol gösterici olarak görmüyordu. O Kürt halkının bütün hücrelerinde yer edinmişti. Bu halk, bugüne kadar olduğu gibi bir kez daha önderliğinin yok edilmesine izin vermeyecekti. Kürt halkının Önderliğine bağlılığı ve sahiplenilmesi kararlılığı görkemli bir heykel gibi ortaya çıkmıştı.
Önderliklerinin esir alındığını duyduklarında büyüğünden küçüğüne her bir Kürt, yaşamla bağını bir başka biçimde kurmaya başlamıştı. Kimse kendisine yaşamın başka bir boyutuyla ilgilenme hakkı tanımamıştı. Herkesin yüreğinde, bilincinde bir tek konu vardı; Önderliklerine yapılan saldırı ve bu saldırı karşısındaki duruş. Kim ne yapabiliyorsa onu yapacaktı. İnsanlık tarihinde görülmemiş, duyulmamış can bedelli bir pratik gerçekleştirdi Kürt halkı. Kürt halkı bu komployu protesto etmek için dünyanın birçok ülkesinde şanlı bir direniş biçimi geliştirdi.
Komployu protesto etmek için hayatını ortaya koyan Kürtlerin bu görkemli eylemleri karşısında komployu gerçekleştiren güçler de şaşırmıştı. Komplocu güçler, Kürt halkının görkemli eylemlerinin sonucunu kestiremiyorlardı. Bu görkemli ve kararlı eylemleri gölgelemek için sayısız teoriler geliştiriyorlardı. Kürt halkının canı pahasına Önderleri Abdullah Öcalan’a sahip çıkması, komplocu güçleri tedirgin etmiş ve komplo sürecini boşa çıkarmıştır.
Bu dosya haberde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın esir düşmesiyle birlikte Kurdistan’ın 4 parçasında, Avrupa’da, Türkiye metropollerinde ve dünyanın değişik ülkelerinde Kürt halkının geliştirdiği eylemler derlenmiştir.
Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1998 yılında Suriye’den ayrılmasıyla birlikte yaşadığı tüm alanlarda eylem halinde olan Kürt halkı, 15 Şubat 1999 günü Abdullah Öcalan’ın Türkiye teslim etmesiyle birlikte görkemli eylemlerle protestolarını sürdürdü. 15 Şubat’ı “Kara gün” olarak tanımlayan Kürtler, bundan sonraki süreçte geliştirdikleri kitlesel eylemselliklerle 25 yıl süren bir mücadele geleneği ile Abdullah Öcalan’ın etrafında ateşten çember oluşturdular.
Abdullah Öcalan’ın Türk devletine teslim edilmesi ile, başta Avrupa olmak üzere Kürtlerin yaşadığı her yer serhildan ve direniş alanları oldu. Kürt halkı, günlerce protesto eylemleriyle komplocu güçleri şaşırtmış ve Abdullah Öcalan’a yönelik fiziki imha planını boşa çıkarmıştı.
GÜNEŞİMİZİ KARARTMAZSINIZ EYLEMLERİ
‘Güneşimizi Karartamazsınız’ eylemleri, 9 Ekim 1998 yılında Mereş hapishanesinde tutsak Mehmet Halit Oral’ın bedenini ateşe vermesiyle başladı. 15 Şubat 1999’a kadar başta Kurdistan’ın dört parçası olmak üzere Türkiye illeri, İran, Rusya ve Kafkas ülkelerinde de yayılarak devam etti. “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleri kapsamında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan haber alınmadığı dönemleri de kapsayacak şekilde genişledi. Eylemler kapsamında 100’den fazla kişi bedenini ateşe verdi.
Özelikle Abdullah Öcalan’ın İtalya’ya ulaştığında ise, bu eylemler sadece PKK kadroları ve tutsaklar ile sınırlı kalmadı. Abdullah Öcalan’ın fiziki imhasına karşın Kürt halkı ateşten çember oluşturarak, komplocu güçlere karşı direniyordu. Kürt gençleri, Kürt kadınları bedenlerini ateşe vererek dünyaya mesaj veriyordu. 13 Kasım 1998’de Mardin’deki cezaevinde adli tutuklu Erdal Çeken, 27 Kasım 1998’de bir çocuğu gerilla saflarında şehit düşen Cemil Özalp, 13 Aralık 1998’de İstanbul Bağcılar’da 55 yaşındaki Hatice Falay şehit bedenini ateşe verenlerden sadece bir kaçıydı.
Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonra ise toplumsal olaylarda çok sayıda genç ve kadın bedenlerini ateşe vererek, komployu protesto ediyordu.
17 Kasım 1998 günü ise Remzi Akkuş (Jêhat) ile Ahmet Yıldırım (Tayhan), Rusya’nın başkenti Moskova’da parlamento binası önünde, dondurucu soğuğun altında bedenlerini ateşe verdi. Her iki gencin ateşten eylemi, dünya çapında televizyon kanallarında saniye saniye canlı yayınlandı. Bu eylem “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleri için bir dönüm noktası oldu. Dünya kamuoyu Kürtlerin Önderleri için neler yapabileceğini gördü.
TÜRKİYE’DE BAŞLAYAN EYLEMLER
Abdullah Öcalan’ın Roma’da olduğu süreçte Türk devleti, legal Kürt siyaseti üzerindeki baskılarını artırmıştı. Birçok metropolde Kürtlere yönelik ırkçı saldırılar ve faşist protesto eylemleri hız kazanmıştı. İtalya’ya yönelik boykot ve protesto etkinlikleri aynı zamanda Kürtlere yönelik bir linç kampanyasına dönüşmüştü. HADEP’e ait binalara yönelik saldırılar polisler nezaretinde gerçekleştiriliyordu. Partiye gelen insanlara linç girişimleri git gide artıyordu.
Türk devleti, Abdullah Öcalan’ın kendilerine teslim edileceğinden emin bir şekilde gelişecek toplumsal tepkileri önlemek adı altında legal Kürt siyaseti üzerindeki baskıyı üst seviyelerde tuttu. HADEP binalarının tümü polis ablukasına alınmıştı. Kürt halkı Abdullah Öcalan’a yönelik komploya karşı kararlı duruşunu ve eylemselliklerini Kurdistan ve Türkiye metropollerinde de sürdürüyordu. HADEP’in il ve ilçe binalarında komployu protesto etmek için binlerce insan açlık grevlilerine başlamıştı. Bütün baskı ve linç girişimlerine rağmen Kürt halkı geri atmadı.
19 Kasım 1998’de HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak tarafından komplo sürecine ve toplumsal barışa yönelik bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamanın ardındaN HADEP Genel Merkezi dahil olmak üzere partinin tüm il ve ilçe binalarına yönelik baskınlar düzenlendi. Genel Başkan Bozlak dahil yüzlerce yönetici olmak üzere 3 binin üzerinde insan bir gün içinde gözaltına alındı.
Kürt toplumu, tüm baskılara rağmen eylemlerini kararlılıkla sürdürdü. Binlerce kişinin katılımı ile HADEP binalarında yine açlık grevleri başladı. 6 Aralık günü yine HADEP binalarına yönelik bir operasyon gerçekleşti. Binlerce insan gözaltına alındı. Birçok ev baskını düzenlendi. Geniş çaplı tutuklamalar yapıldı.
KURDISTAN VE DÜNYA GENELİNE YAYILAN EYLEMLER
15 Şubat 1999 günü ise tüm dünyada Kürtler için “kara bir gün” olarak tarihe geçti. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın esareti Kürtlerin yaşadığı tüm alanlarda serhildanlar ve eylemselliklerle protesto edildi. Kurdistan’ın dört parçasındaki kararlı eylemsellikler, protesto gösterileri kararlılıkla sürdü. Özellikle Rojhilatê Kurdistan’da binlerce kişi sokaklara döküldü. Sine kentinde büyük bir serhildan yaşandı. İran devletinin uluslararası komploya karşı sessiz kalmasına karşı Kürt halkı günler süren eylemler yaptı. Rojhilat ve İran’da yüzlerce genç gerilla saflarına katıldı.
Kurdistan’ın Rojava ve Başûr kentlerinde halk günlerce protesto etkinlikleri düzenledi. Yerel güçlerin polisiye baskınlarına rağmen eylemler kısa süre içinde kitlesel halk protestolarına ve serhildanlara dönüştü.
Bakurê Kurdistan’da ve Türkiye metropollerinde demokratik siyaset üzerindeki baskılar komplo süreci ile artırılmış ve yüzlerce tutuklanma gerçekleştirilmişti. Ancak Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edildiği haberi ile gençlerin ve kadınların öncülüğünde her yer eylem alanlarına dönüştü. Metropollerde, Kürt gençleri geceli gündüzlü eylemleri ile yaşamı felce uğrattı. Eylemler, kararlılıkla yaşamın tüm alanlarına yayılarak devam etti. Halk, esareti protesto etmek ve Abdullah Öcalan’ın davasına müdahil olmak için başta açlık grevleri olmak üzere farklı protesto etkinlikleri eylemselliklerini sürdürdü.
AVRUPA VE DÜNYADAKİ EYLEMLER
*Ermenistan ‘da Kürt halkı günlerce süren protestolar gerçekleştirdi. Erivan’da BM binası ele geçirilerek, kararlılık ortaya konuldu.
*Avusturya’da Sydney’de Yunan Konsolosluğu’na girip saatlerce işgal edildi. Viyana’da Sosyal Demokrat Parti’nin ofisi, Yunanistan ve Kenya konsoloslukları işgal edildi.
*Kanada Vancouver’de Yunan Konsolosluğu, Montreal’de Yunanistan Ulusal Bankası işgal edildi. Ottawa’da ise Türk elçiliği işgal edildi.
*Danimarka Kopenhag’da Avrupa Komisyon binası işgal edildi.
*Fransa Paris’te Kenya ve Yunan konsolosluklarına girilerek proteste eylemleri yapıldı. Marsilya’daki Yunan Konsolosluğu işgal edildi.
*Almanya’da ise; Berlin’de İsrail Konsolosluğu’na yönelik eylemlerde MOSSAD ajanlarının ateşli silahlarla kitleye ateş açması sonucu 3 Kurdistanlı katledildi, onlarcası yaralandı.
Hamburg, Bonn, Frankfurt, Düsseldorf ve birçok kentte Kurdistanlılar günlerce protesto eylemleri gerçekleştirildi.
*Kurdistanlıların ayakta olduğu ve protesto etkinliklerin yoğun olduğu diğer bir yer ise Yunanistan’dı. Atina hükümeti protestolardan korktuğu için yüzlerce Kürt’ü askeri bir kampta günlerce gözaltında tuttu. Kurdistanlılar ve dostları, Yunanlılar günlerce süren eylemsellikleri sonucu Yunan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos, Kamu Düzeni Bakanı Filippos Pecalnikos ve İçişleri Bakanı Alekos Papadopoulos istifa etmişti.
*İtalya’da Kürtler Milano’daki Yunan Konsolosluğu’nu işgal etti.
*Hollanda’da ise Lahey’de Yunan Büyükelçiliği işgal edildi.
*Rusya, Moskova’da farklı tepkilerin yanı sıra Yunanistan Büyükelçiliği işgal edildi.
*İsviçre, Cenevre’de Birleşmiş Milletler Ofisi; Zürih ve Bern’de Yunanistan’ın diplomasi yürüttüğü binalar işgal edildi.
*İngiltere’de Yunan elçiliği 3 gün boyunca işgal edildi. ABD’de ise Kenya, Yunan ve Türk konsolosluklarına yönelik günlerce süren eylemler gerçekleştirildi.