Kürt Özgürlük Hareketi 1979 seçimlerini nasıl kazandı?

1979’un uyanış günlerinde Kürt Özgürlük Hareketi; zor koşullara rağmen Hilvan ve Êlih’te gösterdiği adaylarla belediye başkanlığını kazanması Kurdistan’da yeni bir dönemi başlattı.

27 Kasım 1978’de Licê’nin Fis köyünde kuruluş kongresini gerçekleştirerek tarih sahnesine çıkan Kurdistan İşçi Partisi (PKK), ilk büyük mücadelesini Türk devletinin yerel işbirlikçi güçlerine karşı verdi. Zaten o yıllarda Bakurê Kurdistan’da güçlü olan aşiret ve aileler hem Türk devletinin “kolluk kuvvetleri” hem de dönem sistem partilerinin temsilcisi niteliğindeydi. Bundan dolayı da işbirlikçilere karşı verilen mücadele bir anlamda sömürgecilere karşı verilen direniş anlamına geliyordu.

Aşiret ve feodal ilişkilerin güçlü olduğu kentlerinden başında Riha’nın Cirna Reş (Hilvan) ilçesi geliyordu ve bundan dolayı da PKK öncülüğünde Kürt Özgürlük Hareketi ilk kez burada bu güçlerle karşı karşıya geldi. Hilvan’ın iki büyük aşireti; Paydaşlar ve Süleymanlar Türk devlet yanlısıydı. Paydaşlar içindeki bazı sol görüşlülerden dolayı CHP’yi, Süleymanlar ise Demirel’in partisi Adalet Partisi’nden (AP) yanaydı. Ayrıca MHP’li ülkücü kadrolar başta Riha merkez olmak üzere Hilvan’da da emniyetten eğitime kadar devletin bütün kurumlarını elinde bulunduruyordu.

HİLVAN’DA DİRENİŞ NASIL BAŞLADI?

1977’deki yerel seçimlerde Süleymanlar aşiretinin ileri gelenlerinden Mehmet Veysi Bayuk AP’nin listesinden Hilvan’da belediye başkanlığını kazandı. Arkasına devletin imkanlarını alan bu aşiretin üyeleri bölge halkını zulüm ve baskı altına aldı. Özellikle de uygulanmak istenen Toprak Tarım Reformu ile toprak ağalarının eline güçlendirmek istenirken, Kürt Özgürlük Hareketi’nin genç kadroları burada da tavrını yoksul köylüden yana koydu.

18 Mayıs 1978 günü PKK’nin Hilvan’daki kadrolarından Halil Çavgun’un Süleymanlar aşiretinin üyeleri tarafından katledilmesi sonrası ise çok kıt imkanlarla Hilvan direniş ovasına dönüştü. PKK’nin öncü kadrolarından Kemal Pir, Mehmet Karasungur ve Cemil Bayık’ın öncülüğünde örgütlenen direnişte, kaçakçılardan alınan birkaç silahla Süleymanların gittiği her yere yönelik silahlı eylemler gerçekleşti.

1978’in yazında Riha ovasının kavurucu sıcağında çatışmalar şiddetlendi. Daha önce umutsuz olan kesimler, PKK’nin kadro ve sempatizanlarının sergilediği direniş karşısında şaşkındır. Ayrıca Kurdistan’da devrimci halk savaşı modeli ilk kez Hilvan’da hayat buldu. Bir bölgedeki direnişe Kürdistan’ın diğer kent ve ilçelerinden gelenlerin katılması Kurdistan tarihinde bir ilktir. PKK hareketinin yeni yeni örgütlenmeye başladığı Amed, Eleziz, Çewlig, Dersim ve Êlih’ten gençler direnişe katılmak için soluğu Hilvan’da alır.

Kısa süre içinde Hilvan’da işbirlikçilere karşı verilen direniş sömürgeci güçlere karşı bir ayaklanmaya dönüştü. 1979’un başlarına gelindiğinde aralarında MHP’nin Urfa Merkez İlçe Başkanı Kemal Bayık’ın da bulunduğu Süleymanlardan hayatını kaybedenlerin sayısı 25’i buldu. Bu ağır kayıp, devlet yanlısı bu güçlü aşiret için ciddi bir darbeydi ve bir süre sonra Süleymanlar teslimiyet bayrağını çekmek zorunda kaldı.

6 MAYIS 1979’DA HİLVAN’DA YAZILAN TARİH

Yaklaşık 6 ay süren direnişin ardından Hilvanların bir sabah Süleymanlardan Belediye Başkanı Mehmet Veysi Bayuk, belediye mikrofonundan yaptığı şu anonsla uyanırlar: “Şimdiye kadar Süleymanlar aşiretinin yanında yer aldım. Devrimcilere, yani Apoculara karşı oldum. Yaptıklarımın halka karşı suç ve ihanet olduğunu bilmiyordum. Cahilliğime bağışlayın, bilerek suç işlemedim. Suçlu olduğumu daha yeni anladım. Pişmanım, bundan böyle halka ve Apoculara karşı olmayacağım.”

Süleymanlar ile yapılan anlaşmanın gereği olarak Bayuk, belediye başkanlığı görevinden istifa etti ve boşalan koltuğu için erken seçim kararı alındı. 6 Mayıs 1979 günü Hilvan’da yapılan belediye başkanlığı seçimlerinde Kürt Özgürlük Hareketi yoksul bir aileden gelen Nadir Temel’i aday gösterdi. Mütevazı ve emekçi kişiliğiyle Hilvan halkının sevdiği Nadir Temel, seçimlerde oyların çoğunu alarak belediye başkanlığını kazandı.

Köylü, işçi ve emekçi halkı arkasına alarak o döneme kadar hiç tanınmamış bir gencin belediye başkanlığını kazanması, Riha ovasında devrim niteliğinde bir gelişmeydi. Üstelik Hilvan’daki bu gelişmeler bununla sınırlı kalmayacak ve Kurdistan’da ilk kez belediye meclisine kadın üyeler de seçilecekti. Hatta belediye meclisine Saadet Yavuz ve Emine Hacıyusufoğlu ile giren Durre Kaya, Nadir Temel’le belediyeye başkanlık etti. Hilvan’da atılan bu adım, daha sonraki yıllarda eşbaşkanlık olarak geliştirilen modelin ilk adımı olarak Kürt Özgürlük Hareketi’nin tarihine geçti.

12 EYLÜL’DE TUTUKLANDI, AĞIR İŞKENCELERDEN GEÇİRİLDİ

Hilvan’daki gelişmeler karşısında Türk devlet güçleri de boş durmayacak ve 1980 yılının başında Temel’i ve bütün meclis üyelerini görevden alarak Hilvan kaymakamı Taykan Ataman’ı kayyum olarak belediye başkanlığına atadı. Türk devletinin Hilvan’daki korkusu o kadar büyüktür ki, 1984 yılına kadar belediyeyi kaymakamlar eliyle yönetti.

Hem belediyenin Türk devletinin klasik yerel yönetimler anlayışı yerine halk iradesiyle yönetilmesi hem de verilen direnişten dolayı 12 Eylül’ün cunta rejimi ise en çok Hilvan’a yöneldi. Hilvan’da tutuklanıp Amed zindanına gönderilen onlarca kişiden birisi de Nadir Temel’di. 21 Mayıs 1981 günü Milliyet gazetesinin haberine göre Temel, mahkemede şöyle bir ifade verdi: “Belediye başkanının istifasından sonra ilçe seçim kurulu yasal olarak seçim tarihini ilan etmişti. Ben de halkın istemi doğrultusunda bağımsız aday oldum. Ben ilkokul ikinci sınıftan ayrıldım ve ilkokulu daha sonra dışarıdan bitirdim.”

Temel mahkemedeki duruştan ve sergilediği direnişten dolayı Amed zindanındaki vahşet günlerinde ağır işkencelerden geçirildi. Cezaevinden çıktıktan sonra ise yıllarca gördüğü işkencelerin yol açtığı hastalıklarla mücadele etti. Nadir Temel, 2009 yılında Adana’da yoksulluk içinde hayata gözlerini yumdu.

ÊLIH’TE BİR HALK ÖNDERİ BAŞKAN

Hilvan ile eş zamanlı olarak o dönem henüz Siirt’in bir ilçesi olan Êlih’te (Batman) Kürt Özgürlük Hareketi’nin filizlendiği ilk kentlerin başında geldi. “Talebeler” sonra da “Kurdistan Devrimcileri” olarak isimlendirilen Apocu hareket, çıkartılan petrolden dolayı işçi kenti olan Êlih’te 1976 yılıyla birlikte gençleri ve kadınları örgütlemeyi başardı.

Önce lise öğrencileri, öğretmenler, daha sonra da petrol işçileri arasında örgütlenen hareket, aslında ilk kez 1977 yılının Aralık ayında gerçekleşen yerel seçimlerde  Êlih’te legal siyasete katılma girişiminde bulundu. Ancak belediye başkanlığı için “bağımsız” aday olarak gösterilen İbrahim Ramanlı sadece 130’ya yakın oy alabildi. Hareketin Batman’daki genç kadroları bu oy sayısına rağmen mücadeleden vazgeçmedi.

Temmuz 1979’da Batman Belediye Başkanı Şahabettin Bağdu’nun görevinden istifa etmesi üzerine Türk devleti, belediye başkanı seçimlerinin yeniden yapılmasına karar verdi. Bunun üzerine  Êlih’teki hareketin kadro ve sempatizanları Kurdistan’da halkı yönetmeye talip olduğunu göstermek amacıyla dört kolla çalışmalara başladı ve o dönemin ifadesiyle bir halk önderini; 27 yaşındaki Edip Solmaz’ı aday göstermeye karar verdi.

“Bağımsız aday” olarak başvurusu yapılan Solmaz’ın seçim logosu ise ağaçtı. Solmaz, o dönem  Êlih’teki yerel gazetelere verdiği demeçlerde gelişimi ve büyümeyi simgelediği için ağacı seçtiklerini söyledi. Hareketin kıt imkanlarla bastırıp kentte dağıttığı afişlerde ise şöyle yazıyordu: “Gelişmeyi, ilerlemeyi ve bütünleşmeyi simgeleyen ağacın altındaki yuvarlak boşluğa EVET mührünü basın. Şimdiye kadar feodalin (ağanın, şeyhin) ve tefecinin elinde olan belediye yönetimini yurtsever halkımızla beraber alarak, tüm belediye olanaklarını Batman halkının hizmetine sunacağız.”

Bu arada seçim öncesi kurulan mahalle komiteleri hummalı bir çalışma başlattı. Bir aylık seçim kampanyası sırasında Edip Solmaz’ın mütevazı kişiliği, ev ev dolaşması, kadro ve sempatizanların özverili çalışması  Êlih halkının dikkatini çekti. Şüphesiz  Êlih’teki bu gelişmeler karşısında Türk devleti de boş durmayacak, önce Solmaz’ın seçim logosunu yasaklayacak, ardından da seçim mitinglerine verilen izinleri iptal edecekti.

Ancak bu engellemelere rağmen 14 Ekim 1979’da gerçekleşen seçimde sandıktan çıkan sonuçları  Êlih’te yeni bir tarihi yazacaktı. Edip Solmaz, 3 bin 876 oyla seçimin galibi oldu. Solmaz, dönemin iktidar partisi Demirel’in Adalet Partisi’ni 199 oy farkla geçerken, diğer Kürt hareketlerinin adayı Lütfi Baksi 751 oy aldı.

 Êlih’te bir devrimcinin, üstelik de Kürt Özgürlük Hareketi’nin bir kadrosunun belediye başkanlığı koltuğuna oturması, Türk devleti ve işbirlikçilerini şok etti. Kolluk güçleri açıktan daha seçilir seçilmez Solmaz’ı “İlk maaşını alamayacaksın” diyerek tehdit edecek ve tetikçiler Solmaz’ın başkan olmasının 28. gününde, 12 Kasım 1979’e onu katledeceklerdi. Solmaz’a suikastı örgütleyen yüzbaşı Temel Cingöz ise daha sonra 12 Eylül cuntasının işkencecilerinden bir olacak ve 1991’de, Adana Bölge Jandarma Komutanı görevini yaptığı sırada Dev-Sol militanları tarafından öldürülecekti.

KÜRT HALKININ AMED VE AGIRÎ BAŞARISI

Hilvan’da Nadir Temel ve  Êlih’te Edip Solmaz’ın belediye başkanlıklarının yanı sıra, 12 Eylül 1980 cuntası öncesi Bakurê Kurdistan’ın iki kentinde daha Kürt halkı, sistem partilerini hezimete uğratarak Kürt hareketlerinin gösterdiği adaylarla belediye başkanlıklarını elde etti.

Amed’de Mehdi Zana, 1978 yılında oyların yüzde 54’ünü alarak belediye başkanı seçildi. 12 Eylül askeri cuntasıyla tutuklanan Mehdi Zana, Amed zindanındaki vahşet günlerini yaşadı ve 16 yıl cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakıldı.

Aynı şekilde 1979 yılında Agirî’de de Urfan Alpaslan sömürgeci partiler karşısında ezici bir zafer elde etti. 12 Eylül sonrası Türk devlet güçlerine yakalanmak için önce Doğu Kurdistan’a, ardından da Lübnan’a giden Urfan Alpaslan, 1988 yılında bir grup arkadaşıyla birlikte Colemêrg kırsalında kimyasal silahlarla katledildi.