TÜRK DEVLETİ SOYKIRIM PEŞİNDE
Türk devleti Kürtleri yok etme ve tarihten silme projesini hızla sonuca götürmek istiyor. Kürt halkı, Türk uluslaşmasının yayılma alanı olarak belirlendi. Cumhuriyetin kuruluşundan beri bu plan kesintisiz uygulandı. Birçok hükümet değişti, Türkiye NATO’ya girdi. AB’ye girmek için çalıştı. Dünya değişti, teknoloji muazzam gelişme kaydetti ama Kürtlerin Türkleştirilmesi planında herhangi bir değişiklik olmadı. Şimdi Ortadoğu’da derinleşen krizi de fırsat bilerek AKP-MHP yönetimi Kürtleri bitirme girişimlerini çok yönlü sürdürüyor.
Faşist yönetim Türkiye halklarını hafızasız bırakmak ve politikalarına alet etmek için sınırsız bir psikolojik savaş yürütüyor. Erdoğan “Kürt sorununu çözdük, öyle bir sorun artık yok” dedi. Etrafındaki yalakalar ve psikolojik savaş tayfası da buna alkış tuttular ve halkın bilincini çarpıtmaya çalıyorlar. Kürtler içinde de midelerinden rejime bağlı olanlar, ruhen ve zihnen derin bir ihaneti yaşayanlar da Kürtler içinde bunun propagandasını yaptılar. Kürtler üzerinde yüz yıldır jenosit planı uygulanıyor ama Kürt olduğunu söyleyen bazı kişiler ve partiler bunu gizlemeye, halkın bilincini çarpıtmaya çalıştılar.
“Erdoğan Kürt sorununun çözümünde çok şey yaptı, önemli adımlar attı” diyerek soykırımcıların yanında yer alan Kürtler, mutlaka ama mutlaka sorgulanmak zorundalar. Erdoğan Kürtler hakkında yasal-anayasal düzeyde hiçbir adım atmadı. “Ana dil anamızın sütü kadar helaldir” diyen Erdoğan, iş Kürtlere gelince asla evet demedi. “Çözüm Süreci”nde bile güya sorunu çözmek için İmralı’yla görüşmeler yapıyordu. Halkın büyük bir bölümü de bu süreci destekledi. O dönem bile hiçbir zaman Erdoğan “Kürtlerin şu haklarını vereceğiz, ana dilleriyle eğitim hakkını tanıyacağız” demedi. Hiçbir zaman Kürtlere ilişkin bir çözüm projesine sahip olmadı. İktidarda 22 yılı geride bıraktı ama Kürtlerin herhangi bir hakkını iade edeceğine dair kurduğu bir cümle yoktur.
Erdoğan Kürt sorununu çözebilir miydi? Evet. Çünkü Türkiye tarihinde en fazla iktidarda kalan birisidir. “Zaman yetmedi, destek yoktu” diyemez. Çözüm sürecini hem halk hem da batılı ülkeler desteklediler. Kürtler zaten bilinçlenmiş, örgütlenmiş ve hareket halindeydiler. MHP gibi ırkçı bazı çevreler karşıydı ama bunların da kitleleri etkileyecek fazla güçleri yoktu. Bütün demokrasi güçleri, kadın hareketleri, Aleviler, emek örgütleri çözümden ve demokrasiden yanaydılar. Ama demokrat olmayan ve barış istemeyen Erdoğan’ın kendisiydi. O eğer isteseydi onu engelleyecek, yolunu kesecek kimse yoktu.
Erdoğan 2015’ten beri MHP’yle zihnen ve ruhen ortaklaşmıştır. “Bunlar kafatasçı, kandan besleniyorlar” diyordu. Öyle bir partiyle bunca yıl nasıl birlik olunur, devletin bütün olanakları onlara nasıl peşkeş çekilir? Erdoğan o zaman mı gerçeği söylüyordu, yoksa şimdi mi gerçeğini yansıtıyor? Açık ki, Erdoğan’ın gerçeği yaptıklarıdır. Dünyanın her yerinde Kürtleri kovalayarak öldürmeye ve örgütlü yapılarını dağıtmaya çalışıyor.
AKP-MHP hükümeti Kürt sorununu bütün dünyaya taşırdı. Kürtlerin dünya sisteminde adları ve statüleri olmadığı için Erdoğan böyle rahat hareket ediyor. Türk hükümetleri DAİŞ, El Kaide ve İhvancılar dahil bütün kanlı ve çağdışı örgütlerle Kürtlere karşı ittifaklar yaptı. Rusya ve İran’la Astana sürecini Kürt karşıtı bir platforma dönüştürdü. Suriye’de en demokratik ve kitle gücüne sahip olan Rojava Özerk Yönetimi’ni bütün platformlarda hedefledi. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girme sorununu bile Kürtlere karşı pazarlık kozuna çevirdi. Çin’den Arap ülkelerine kadar dünyada hangi güçle görüşüyorsa mutlaka Kürtlere karşı destek almaya, onları terörist ilan ettirmeye çalışıyor.
Yıllardır Türk hükümeti ABD’nin ve NATO’nun boğazını sıkıyor. Koalisyona yapmadığı tehdit, şantaj ve teklif kalmadı. ABD’ye “SDG aramızdaki ilişkileri zehirleyen bir konudur” deyip duruyor. “ABD’yle aramızdaki temel sorun Suriye’deki Kürtlerle olan ilişkisini kesmemeleridir” diyorlar. “SDG’yi bırakın, onlarla ilişkilerinize son verin. İstediğiniz kadar gücü biz size verelim” diyorlar. Şimdi savaş bakanı Yaşar Güler aynı söylemi yine tekrarladı: ”On binlerce çete, milisi biz size verelim, SDG’yi bırakın.”
Önder APO İmralı’da hazırladığı savunmalarından beşinci kitabın adını “Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunmak” olarak koydu. Bu söylem yüz yıllık Türk devletinin Kürtleri tarihten silme ve günümüzde de bunu kanlı biçimde tamamlama pratiklerinin özce ifade edilmesidir.
Türk devleti şimdi Irak’la anlaşmalar imzalayarak, KDP’yi emrine alarak ve Suriye ile de anlaşarak Kürt kapanını yeniden kurmak istiyor. Bu girişimlerin tümü güvenlik ve terörle mücadele adı altında kamufle ediliyor. Dünyayı Kürtlere kapatmak istiyor. Her şeyi terör ve teröristan olarak adlandırıyorlar.
Türk devletinin Kürtler için asimilasyon ve imha dışında bir düşüncesi ve çözüm planı yoktur. Bu açıdan bütün yurtsever ve demokratik güçlerin uyanık ve bilinçli hareket etmesi gerekir. Sahte söylemlere ve gündemlere karşı esas sorunlara ve mücadeleye odaklanmaları, faşizme ve soykırıma dur demeleri gerekir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika