Lozan: Yüzyılın soykırımı
Yüzyıl önce, 24 temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’yla Kürt halkı, hegemon dünya sistemi tarafından tanınmadı ve yok sayıldı. Lozan’dan beri Kürt halkına soykırım dayatıldı.
Yüzyıl önce, 24 temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’yla Kürt halkı, hegemon dünya sistemi tarafından tanınmadı ve yok sayıldı. Lozan’dan beri Kürt halkına soykırım dayatıldı.
Tüm uluslararası güçler, Lozan Antlaşması’yla başlayan yüzyıl boyunca Kürt soykırımına her türlü desteği verdi. Bugün de uluslararası siyasette Kürtler ve hakları tanınmıyor ve her fırsatta da Kürtlere imha dayatılıyor. Lozan’ın 100. yılında Kürtler soykırıma karşı direnirken, uluslararası sistem Kürt soykırımını tamamlama çabalarına devam ediyor.
Lozan Antlaşması, başta Kürt halkı olmak üzere bu coğrafyada yaşayan halkların kaderini belirledi. Osmanlı sonrası oluşturulan yeni sınırlar ile sadece coğrafyalar değil, toplumlar da parçalandı. Bu parçalanmanın kalbinde Kürt halkı ve Kurdistan vardı. Kürt halkı, Lozan Antlaşması’nda tanınmadı ve yok sayıldı. Kürtlerin yok sayılmasında cesaret alan başta Türkiye Cumhuriyeti devleti olmak üzere bölge devletleri buldukları her fırsatta Kürtleri katliamdan geçirdi. Kürt halkı, Lozan sonrası siyasi, kültürel ve fiziki olarak soykırım kıskacına alındı. Tarihin görebileceği en vahşi soykırım ve katliam uygulamaları, Kürt halkına yaşatıldı. Kürt halkı kendisine dayatılan bu soykırım politikalarına karşı yüzyıldır amansız bir direnişle karşılık verdi ve direnmeye devam ediyor.
KURDİSTAN’IN DÖRT DEVLETÇE PAYLAŞILMASI
İnsanlık, 20. yüzyıla dünya savaşıyla giriş yaptı. 1914-1918 yılları arasında I. Dünya Savaşı yaşandı. Bu savaş, Osmanlı İmparatorluğunun hüküm sürdüğü alanlarda ve Avrupa coğrafyasındaydı. Savaşın bir tarafında İngiltere-Fransa-İtalya-Rusya, diğer tarafında Almanya-Osmanlı-Avusturya Macaristan yer aldı. Savaşın sonucu olarak Osmanlı ve Avusturya-Macaristan imparatorlukları dağıldı ve yeni ulus devletler ortaya çıktı. Sınırların yeniden şekillenmesi süreci uzun bir süreyi aldı. Bu süre içerisinde masada yer alan devletler arasında ‘barış görüşmeleri’ adı altında anlaşmalar yapıldı. Ortadoğu ve Mezopotamya’yı ilgilendiren anlaşmalarda Kurdistan üzerine farklı farklı planlar yapıldı. 1639’daki Kasr-ı Şirin Anlaşması ile Safevi ve Osmanlı imparatorlukları arasında ikiye bölünen Kürt coğrafyası, 20. yüzyıldaki antlaşmalarla dörde bölündü. 10 Ağustos 1920’deki Sevr, 24 Temmuz 1923’teki Lozan, 5 Haziran 1926’daki Ankara anlaşmalarıyla Kurdistan artık dört devletin hükümranlığındaydı.
EN ÖNEMLİSİ LOZAN’DI
Bu antlaşmalardan Kürtler için kader belirleyici olanı Lozan’dır, çünkü Kürt halkının temsilcilerine yer verilmedi. Uluslararası siyasetin Kürt halkına yaklaşımı netleşti. Kürtlerden hiç bahsedilmeyip yok sayıldı. Binlerce yıldır Mezopotamya’da yaşayan ve en derin kültüre sahip olan Kürt halkı hegemon devletlerin çıkarlarına kurban edildi. Sistem içerisinde Kürt varlığına yer verilmedi. Kurdistan coğrafyasında hiçbir şey eskisi gibi olamayacaktı. Coğrafyanın en eski toplumu olan Kürtler için imha-inkar ve soykırım süreci başladı.
ÖZELLİKLE İNGİLTERE BAŞI ÇEKTİ
Yeni kurulan TC devleti ile anlaşan hegemon güçler, Kürt halkına hiçbir hakkın verilmemesi konusunda garanti verdi. Özellikle İngiltere’nin öncülük ettiği emperyalist güçler, Kürt soykırımının önünü açtı. Artık tüm uluslararası arenada Kürt halkı tanınmayacak ve siyasal olarak Kürtlerden bahsedilmeyecekti. Başta Türk devleti olmak üzere bölge devletlerine Kürt soykırımını gerçekleştirme izni verildi. Tüm dünya Kürtleri yalnız bırakacaktı. Dünya siyasetinde kimse Kürtleri görmeyecek, Kürtlerle dostluk yapmayacaktı. Kürt halkı adeta avukatsız bir halk olarak kendi haline bırakıldı. Bugün bile yüzyıldır devam eden bir Kürt sorunundan bahsediliyorsa bunun mimarı uluslararası güçlerdir. Hiçbir bölge devleti, uluslararası desteği almadan Kürt soykırımını yürütemezdi.
KÜRT SOYKIRIMI ÜZERİNDEN ŞEKİLLENME
Lozan Antlaşması sonrası bölgede oluşan yeni devletler, Kürt soykırımı üzerine kendini şekillendirecekti. Türkiye, Irak, İran ve Suriye devletlerinin tüm ulusal yapılanmaları, Kürt halkının imhası temelinde karakter kazanacaktı. Hazırlanan tüm anayasalarda Kürtlerin yeri olmayacaktı. Artık Kürt ve Kurdistan adına ne varsa yasaklı sayılacaktı. Genel anlamda bahsedilen demokrasi ve kültürel değerlerde de tek ulus dayatması öne çıkacaktı. Yeni yüzyılın demokrasisinde Kürtlerin dili, kültürü ve varlığı yasaklı olacaktı. Artık kimse Kürt halkı adına siyaset yapamayacaktı. Kürtler siyaset yaparsa haydut, isyancı, bölücü olarak tanımlanacak ve katliamları da vacip sayılacaktı.
1923-1938 YILLARI ARASI SOYKIRIM
Türk devleti bahaneler üreterek Kürt bölgelerine yönelik ordusuyla seferler düzenleyecekti. Artık Kürt halkına karşı bir soykırım savaşı başladı. 1923-1938 yılları arasında Kürt halkı bir soykırımdan geçirildi. Bu süre zarfında Kürt halkı 28 direnişle kendini korumaya çalışsa da sonuç değişmedi. Türk devleti tüm ordu gücünü ve uluslararası desteği de yanına alarak Kürtlere karşı büyük katliamlar gerçekleştirdi. Kurdistan yeniden işgal edildi. Tüm Kürt liderleri ve serhildanlara katılanlar idam edildi. Kurdistan üzerinde tam bir terör estirildi. Milyonlarca Kürt vahşice katledildi. Katliamdan kurtulanlar da topraklarından çıkarılarak sürgün edildi. Tarihin en vahşi uygulamaları Kurdistan coğrafyası üzerinde yaşanırken uluslararası güçler sessiz bir şekilde bu soykırımı izledi. Kürtlerin tüm temsilcilerinin çağrılarına rağmen hiçbir şekilde ses çıkarmayan uluslararası güçler, Türk devletine her türlü desteği verdi.
YİNE KÜRT KAZANIMLARI HEDEF
Lozan Antlaşması’ndan bu yana geçen 100 yılda Kürtler için neler değişti? Aslında uluslararası politika açısından değişen bir şey yok. Kürt halkının tüm örgütlenme ve özgürlük mücadelesine rağmen uluslarası güçler Kürtlere bir statü vermiyor ve bir halk olarak tanımıyor. Bugün Rojava’da yaşanan bir devrim süreci var. Uluslararası birçok devletin de içinde olduğu bir koalisyon gücünün içindeki en aktif güç Kürtlerdir. DAİŞ’e karşı savaşın esas aktörü Kürt Özgürlük Hareketi oldu. Geçen 100 yıllık devrim sürecine rağmen halen Kürtler siyasi olarak tanınmıyor. Bugün Suriye’deki savaşın son bulması için yapılan hiçbir uluslararası toplantıya Kürtler çağrılmıyor. Geçen yüzyılda olduğu gibi yapılan tüm toplantıların tek bir hedefi var; Kürt kazanımlarını yok etmek ve demokratik gelişimin önünü almaktır.
ULUSLARARASI GÜÇLERİN DESTEĞİ SÜRÜYOR
Türk devleti, her yerde Kürt halkına saldırılar gerçekleştiriyor ama hiçbir uluslarası güç ses çıkarmıyor. Türk devleti Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî gibi şehirleri işgal ederken uluslarası güçlerin desteğini aldı. Yine Kurdistan dağlarında gerillaya karşı her türlü yasaklı silahı kullanırken uluslararası güçlerin sesi çıkmıyor. Güney Kurdistan toprakları işgal ediliyor, dünya yine sessiz kalıyor. Kuzey Kurdistan’da Kürtler günlük olarak soykırım politikalarına maruz kalıyor ama yine dünya üç maymunu oynuyor. Türk devleti bu kadar cesareti tbii ki uluslararası güçlerden alıyor.
LOZAN’LA BAŞLAYAN TEHLİKE BİTMEDİ
Kürtler, geçen yüzyıl boyunca Lozan’ı büyük oranda boşa çıkardı ve varlıklarını korudu. Lozan ile adı bile yasaklanmış olan Kürtler, tekrar ayağa kalkmayı başardı. Özellikle Kürt Özgürlük Hareketi ile son 50 yıldır Kürtler adeta yeniden dirildi. Kürt halkı, bugün daha örgütlü; ulusal, siyasal ve toplumsal bilince sahip. Kürtlerin bu kadar başarısına rağmen Lozan ile başlayan tehlikenin bittiği söylenemez. Kürtleri, yeni yüzyılda daha çetin ve hareketli bir süreç bekliyor.