Narin Güran Cinayeti: Karanlık sırlar ve siyasi manipülasyonlar

Narin Güran Cinayeti'nde karanlık sırlar ve siyasi manipülasyonlar dikkat çekiyor. Cinayetin işleniş ve cesedin saklanma biçimi, '90’larda Hizbul-Kontra’nın uyguladığı yöntemleri andırıyor.

Amed’in Taşvantepe köyünde meydana gelen Narin Güran cinayeti hem yerel hem de ulusal düzeyde derin bir sorgulama ve siyasi tartışma yaratmış durumda. 8 yaşındaki Narin Güran’ın öldürülmesi ailenin ve köyün karanlık köşelerine ışık tutan bir vaka olarak dikkat çekiyor. Olayın ardından yaşananlar, cinayetin yalnızca bir aile içi mesele değil, aynı zamanda geniş çaplı bir sosyal ve politik krizin parçası olduğunu ortaya koyuyor.

Narin Güran, 21 Ağustos tarihinde ailesi tarafından kaybolduğu iddia edildi. Yapılan aramalar ve soruşturmalar sonucunda Narin’in cesedi, 8 Eylül tarihinde bulundu. İlk aşamada, amcası Salim Güran’ın olaya karıştığına dair kuvvetli şüpheler ortaya çıktı ve Narin’in DNA izleri arabasında tespit edildi. Salim Güran’ın WhatsApp yazışmalarını silmesi ve Narin’in babasının evinde kurşunların bulunması, soruşturmayı derinleştirdi. Ayrıca, Salim Güran’ın gözaltı süresi ve olayların gelişimi hakkında tutarsız ifadeleri dikkat çekmişti.

OLAYIN TEMEL DİNAMİKLERİ

Köylülerin Narin’in öldürüldüğünü bilmesine rağmen sessiz kalması, aile içindeki korku ya da bilinmeyen bir gücün etkisi olabilir. Narin’in amcası Salim Güran’ın muhtar olması ve HÜDA PAR ile ilişkili olması, cinayetin ve soruşturmanın gizemli bir hale gelmesine neden oldu. Narin’in cenazesinin saklanışı ve cinayet sonrası yaşananlar, sıradan bir olaydan çok daha karmaşık bir durumu işaret ediyor. Cesedin saklanma şekli, sıradan bir köylünün gerçekleştiremeyeceği kadar karmaşık ve planlanmış görünüyor. Narin’in cinayeti neden bu kadar politik bir sürece evrildi? Devletin içindeki bazı kesimlerin aydınlatma çabası nasıl oldu da diğer kesimlerin engellemelerine maruz kaldı?

Narin’in cinayeti, aile içi istismar olsa bile ele alış biçimi ve cesedin saklanma şekli sıradan bir olaydan çok öte bir durumu işaret ediyor. Bu cinayet, sadece bir çocuğun katledilmesi olayı değil, aynı zamanda devletin ve siyasi güçlerin bu tür trajik olaylar üzerindeki etkisi ve manipülasyonları üzerine bir sorgulama fırsat sunuyor.

Olay, Kürt illerinde dini ve sosyolojik yapının bozulmasına yönelik bir devlet stratejisinin parçası olarak tartışmayı ve bu yönlü değerlendirmeyi bir kez daha zorunlu kılıyor.

DERİN AKP VE HÜDA PAR'IN MÜDAHALE ROLÜ

HÜPA PAR ve AKP Amed Milletvekili Galip Ensaroğlu’nun bu cinayet olayına gösterdiği aşırı müdahiliyet, bir çocuğun katledilmesinden çok daha derin ve karmaşık bir durumu işaret ediyor. 1990’larda Hizbul-Kontranın camileri ve bodrum altındaki medreseleri radikal ideolojileri yayma ve militan devşirme merkezleri olarak kullanmasının acı tecrübeleri hala hafızadadır. Şimdi, HÜDA PAR’ın ve Türk İslam Sentezi anlayışını yayma görevi üstlenen tarikatların, Kürdistan’da AKP’nin teşvikiyle yaygınlaştırılan dini eğiti merkezlerinin ve tarikatların rolü tekrar sorgulanmalıdır. Narin Güran cinayeti, bu zihniyetin ve politikaların sonucu olarak görmek gerekir.

HÜDA PAR'IN CİNAYETİ SAPTIRMA TELAŞI

Narin Güran’ın cinayeti, bölgedeki çocukların eğitimi ve dini kurumların rolünü sorgulayan geniş çaplı bir tartışmayı tetikledi. Son 20 yılda, çocukların şeffaf eğitim süreçlerinden uzak tutulması ve tarikatların kontrolündeki merdiven altı Kuran kurslarına yönlendirilmesi, benzer trajik olayların artmasına neden oldu. Bu kurslar, tarikatların tekelinde ve devletin göz yummasıyla illegal örgütlerin arka bahçesi haline gelmiş durumda.

Bu durum, Kürt sosyolojisinin ve medreselerinin toplumsal etkisini kırmaya yönelik bir devlet politikası olarak değerlendirmek lazım. Narin Güran’ın ailesinin Hizbul-Kontra ve HÜDA-PAR ile ilişkileri, cinayet olayını daha karmaşık hale getiriyor. HÜDA PAR’ın olayın başından itibaren köyde aktif olması ve olayı bağlamında saptırmaya yönelik çabaları, cinayetle ilgili şüpheleri derinleştiriyor. HÜDA PAR Genel Başkan’ın, çocuk cinayetini İsrail ve Amerika gibi kültürlerle ilişkilendirmesi gündemi saptırma çabası da geçmişi cinayetlerle dolu bu cemaate yönelik toplumsal tedirginliği daha da artırıyor.

Son dönemde HÜDA PAR’ın gündemleştirilmesi ve Malazgirt’te Türklerin Anadolu’ya girişinin 1071’inci yıl dönümünde yapılan kutlamalarında cumhurbaşkanı, MHP lideri Bahçeli ve önemli generaller ile aynı karede görünmesi, HÜDA PAR’ın savaş konseptindeki rolünü ve yeni savaş konseptinin işaretlerini ortaya koyuyor. HÜDA PAR’ın geçmişi olan Hizbullah ve JİTEM ile ilişkileri ve bu grubun 1990’larda bölgede yarattığı kanlı süreçler, Narin Güran cinayetinin neden bu kadar büyük bir panik yarattığını anlamak için kritik öneme sahip.

DEVLET MÜDAHALESİ VE SORUŞTURMA SÜRECİ

Narin Güran’ın katledilmesi olayı, HÜDA PAR’ın ve derin AKP çevrelerinin, özelikle Ensaroğlu’nun cinayet sonrasındaki süreci nasıl yönlendirme çabası içerisine girdiklerini de sorgulamayı gerektiren bir durum olarak karşımızda duruyor.  Narin’in kaybolduğu gün başta Amed'deki kolluk kuvvetleri olmak üzere, İstanbul ve Ankara’da gelen uzman ekiplere rağmen, küçük bir alanda aramalar neden bu kadar uzun sürdü. Tüm teknik imkanlar seferber edilmiş olmasına rağmen, cinayetin aydınlatılmasında yaşanan bu gecikme dikkat çekici bir sorun teşkil ediyor.

AKP’li Ensaroğlu’nun olayın detayları hakkında bildiklerini neden sakladığı sorusu akıllarda. İktidar vekili olarak, bu durumu gizli tutma gerekliliği hissetmesinin arkasında ne tür bir gerçek yatıyor? Bu durum, olayın derinliğine dair önemli ipuçları barındırıyor olabilir.

Kolluk kuvvetlerinin Narin’in ailesi ile ilgili yaptıkları araştırmalarda ne tür bulgulara ulaştığı, bu süreçte merak edilen bir diğer husus. Amed'de kolluk kuvvetlerin yanı sıra, İstanbul ve Ankara’da ilgili kurumların teknik uzmanların da sürece dahil olması, olayın sadece yerel değil, aynı zamanda ulusal bir boyutu olduğuna işaret ediyor. Bu geniş çaplı müdahale, cinayetle ilgili daha büyük ve karmaşık bir sürecin yaşandığını işaret ediyor. HÜDA PAR ve AKP’li Ensaroğlu’nun müdahalesi, soruşturmanın yönünü etkileyen önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Bir çocuğun katledilmesi gibi bir adli vakayı bu denli karmaşık bir hale getirmesi ve soruşturmanın yavaş ilerlemesi, cinayetin adli bir vaka olmaktan çıkıp, siyasi ve toplumsal bir kriz haline gelmesine neden oldu.

HİZBUL-KONTRA'YI ANDIRIYOR

Sinan Ateş cinayetinde olduğu gibi, Narin cinayeti de benzer bir örtbas ve temize çıkarma operasyonuna maruz kalacağı yönünde ciddi kuşkular kamuoyunda oluşmuş durumdadır. HÜPA PAR ve AKP çevrelerinin, bu cinayet üzerinden yapmaya çalıştığı temize çıkarma hamleleri, olayı karmaşık ve politik bir boyuta taşımıştır.

Olay, bir çocuk cinayeti gibi görünüyor, ancak arka planda daha karmaşık bir durum var. Kaynaklar, köylülerin Narin’in öldürülmesini detaylı bir şekilde bildiğini, fakat ailenin yarattığı korku nedeniyle bunu açığa çıkarmadığını belirtiyor. Cinayetin işleniş ve cesedin saklanma biçimi, 90’larda Hizbul-Kontra’nın uyguladığı yöntemleri andırıyor. Aramalar sırasında bu yapıya ait cephanelere rastlandığı iddiaları var ve HÜDA PAR’ın bu denli müdahil olması da bu bağlamda değerlendiriliyor. Amed sokaklarında, bu iddialar şimdiden en önemli tartışma konularından biri haline gelmiş durumdadır.