Atılan başlık, geniş bir felsefi tartışma temelinde atılan bir başlıktan ziyade, son süreçte yaşanan siyasi ve askeri gelişmelere dönük günümüzün algı operasyonları ve enformasyonları ile halkların nasıl bir iktidar algısı ve yönlendirmesi altında olduğunu, bunun gönüllü toplumsal köleliği nasıl yarattığını ortaya koymak için seçildi.
2024 yılına Kürt Özgürlük Hareketi büyük bir siyasi ve askeri hamle ile psikolojik üstünlük sağlayarak, bölgesel ve küresel düzeyde etki yaratan gelişmelerin önünü açtı. Önder APO’ya özgürlük temelinde yürütülen dalga dalga tüm dünyaya yayılan özgürlük hamlesi her gün yeni ve yaratıcı eylemlerle yeni bir aşamaya yükselerek, dünya halkları içinde heyecan ve umut yaratıyor. Önder APO’ya özgürlük kampanyası “başka bir dünya mümkün” mottosuyla, APOCU paradigma temelinde birlikte yürüyor. Hamle Kurdistan’ın tüm parçalarında özgürlük yürüyüşleri olarak gelişirken, halkımız ve halklar bu eylemlerle özgürlüğü anda sürekli inşa ederek yaşamanın büyük sevincini yaşıyor. Özgürlüğü anda inşa etme ve yaşamanın inanılmaz hissini, yürüyüşünü tüm kölelik zincirlerine meydan okuyarak sürdürmek, kendini özgürleştirmek, özgürce şarkılar söylemek özgürlük yürüyüşlerinde her an hissediliyor. En büyük özgürlük çığlığını, inşasını anda yaşamasını gerçekleştirmek için Avrupa'da 17 Şubat’ta halkımız ve dostları, köleliğe ve komploya karşı özgürlük eyleminin büyük coşkusu ile yürüyüşe katılma şansını yakalamak için şimdiden herkes büyük bir hazırlık içinde. Otobüsler tutulmakta, araçlar hazırlanmakta, herkes o büyük güne ‘ben de özgür olmak istiyorum’, anda özgürlük inşasına katılıyorum yarışında… Bu görülmesi ve katılması gereken büyük özgürlük seline hazırlıklar şimdiden heyecan veriyor.
Hint-Avrupa dil grubunda özgürlük ve arkadaşlık aynı kökten geliyor. Özgür olmak o büyük topluluğa katılmak oluyor. Özgürlük hamlesi muhteşem topluluğu yaratma yolunda tam yol ilerlerken egemen iktidar ve hegemonik güçler bu muhteşem yürüyüşün önünü almak için Bağdat’ta, Hewlêr’de, NATO kapılarında dolanıp Kürt halkına ve özgürlük yürüyüşüne mutlak kölelik dayatmaları ve planları yaparken, özgürlük yürüyüşünün çok daha güçlenmesine ihtiyaç olduğu görülüyor.
PSİKO-İKTİDARIN YÖNLENDİRMELERİNE KARŞI KENDİ GÜNDEMİNİ OLUŞTURMAK
Uluslararası komploya karşı mücadele temelinde özgürlük yürüyüşü sürerken yeni bir komplonun ayağı Ankara, Bağdat ve Hewlêr’de örülmeye çalışılıyor. Örülmeye çalışılan komplo büyük özgürlük yürüyüşüne karşı mutlak kölelik dayatmasıdır. AKP-MHP faşizmi Kürt soykırımını gerçekleştirmek için yürüttüğü bu saldırıların Kürt halkı ve dostları tarafından yeteri kadar anlaşıldığı söylenemez. Günümüz bilim-teknik ve iletişim ağlarında ortaya çıkan gelişmeler yeni bir iktidar tekniği ortaya çıkardı. Sanal medya ve sınırsız enformasyon ile toplum yirmi dört saat hakikatten uzaklaşmakta ve algı operasyonlarının nesnesi olmaktadır. Kürt soykırımı planlarına karşı yirmi dört saat mücadele yürütülmesi gerekirken ‘kim aday olmuş, kim niye çekilmiş’ tartışmaları algı operasyonları ve yeni iktidar biçimi olarak psiko-iktidar yönlendirmeleridir.
ÖZEL SAVAŞ MERKEZLERİNİN GÜNDEMLERİYLE GÖNÜLLÜ KÖLELER ORDUSUNA KATILAMAYIZ
AKP-MHP faşizmi Kürt soykırımı temelinde Kürt halkının iradesini, yurttaşlık haklarını ortadan kaldırırken, asker, polis, koruyucu ve paramiliter güçlerle seçmen kaydırması adı altında neo-işgal yöntemleri geliştirirken, doğru gündem İstanbul'da aday kim olacak olamaz. Özel savaş neyin tartışılmasını, neyin gündemde tutulmasını istiyorsa ona göre bir gündem halkları ve halkımızı, en iyi niyetli örgütsel çevrelerimizi bile etkiliyor. Soykırım, sömürgecilik, neo-işgal, sömürge valileri, AKP-MHP faşizminin mutlak tecrit politikaları, kapsamlı işgal hazırlıkları sanal medya üzeri inşa edilen yeni iktidar teknikleri ile görünmez kılınıyor, demokratik bir ülkede seçime giriliyor ve sanki biz özgür tercih peşindeyiz algısı ile gönüllü kölelik ordusuna katılım oluyor.
Türkiye’de yerel seçim sürecine girerken AKP-MHP faşizminin algı operasyonları, sanal medya üzeri inşa edilen psiko-iktidar yöntemlerine karşı doğru hakikat temelli bir aydınlanmaya her zamandan daha çok ihtiyaç olduğu görülüyor. Yerel seçim sürecinde dünyada nerede bir Kürt yaşıyorsa yok edilmesi gereken tehdit olarak gören AKP-MHP faşizmini Kurdistan’da söküp atmak ve AKP’ye verilen her oyun büyük bir ihanet ve kölelik yolunda yol yürüme olduğunun çok iyi anlaşılması gerekiyor. Özünde AKP’nin Kurdistan’da miting yapması oy alması normal bir insan havzalasının anlayacağı bir konu değildir. AKP’ye verilen her oy özünde soykırıma destek anlamı taşır. AKP’de bunu anlamış ki, artık polis, asker, özel tim ile Kurdistan’da oy almak istiyor. Bu da gösteriyor ki AKP’ye oy vermek, özel timin, MİT’in yanında yer almaktır.
DEM, TÜRKİYE’NİN TÜM KENT MECLİSLERİNE ÜÇÜNCÜ YOL ÇİZGİSİYLE KATILACAK
Yerel seçim sürecinde üzerinde çok tartışma yürütülen Türkiye metropollerinde ise özgürlük ve demokrasi güçleri nasıl bir tutum alacak, algı operasyonları sürekli olarak AKP’nin propaganda makinesi tarafından yürütülürken, sağlıklı düşünmek, karar almak, hakikatle buluşmak nasıl olacak? İstanbul büyük bir rant alanı olduğu için hırsızların kapışma ve mücadele alanına dönüşürken, demokrasi ve özgürlük güçleri olarak DEM Parti, nasıl bir yaklaşımı başta İstanbul olmak üzere diğer şehirlerde gösterecek? DEM Parti rantiyelerin sağ ve sol partilerine angaje olmadan üçüncü yolu nasıl yürütecek? DEM Partisi aday çıkardığında AKP-MHP, faşizmi yerele yayarak halkları nefessiz bırakacak kazanımlar elde edecek, bu da tercih edilemez bir durum olup boynunu bıçağa uzatmak olacaktır. Aday çıkartmaması durumunda kazanan sistemin solu olacak, demokrasi ve özgürlük bloku olarak DEM Parti'nin temsil ettiği Kürtler, kadınlar, gençler, emekçiler ve yok sayılanların hiçbir kazancı olmayacak. DEM Parti'nin her yerde aday çıkartması durumunda üçüncü yolun büyük şehirlerde temsil edilmemesi, milyonlarca yurttaşın kent yönetimine dahil olmadan sadece kendi gücünü göstermesi olur. Kendi gücünü göstermek zorunda olmayan bir güç varsa bu başta DEM Parti’nin temsil ettiği özgürlükçü çizgidir.
Tüm bu olasılıklar içinde üçüncü yolun kendini kent demokrasisi olarak kazanacağı yerlerde belediye başkanlıkları, kazanamadığı yerlerde belediye meclislerinde grup oluşturacak, yönetimlerde etkili olacak görevleri elde etmek olacak. Kurdistan’da soykırımcı faşizmi söküp atmak, Türkiye’nin her yerinde kent yönetimlerine üçüncü yol olarak katılacak bir politik hat, halkımızın ve halkların çıkarına olacaktır. Demokrasi ve özgürlük güçlerinin tercihi kent demokrasileri olarak yerel yönetimlerde meclis grubu oluşturmaları, özgürlük adacıkları kurmaları, milyonlarca insanının kentin yönetimine katılacağı alanları açması olacaktır. Kent demokrasisini iki egemen bloka bırakmadan üçüncü yolun çizgisi temelinde güçlendirmek izlenmesi gereken en doğru tutumdur. ‘’Halkımız aday çıkartılmasını istiyor’’ söylemi doğru anlaşılmalı. Halkımız kazanımı olan bir strateji istiyor, hiçbir kazanımı olmayan iki egemen blok arasında tercih değil kendimizin belirlediği üçüncü yola kazandıran ve geliştiren politikanın yürütülmesini istiyor.
Kent yönetimine dahil olurken hangi güçle taktik, hangi güçle stratejik ilişki kurulacağı DEM Parti'nin yürüteceği çalışmalar belirleyecektir. Bu şekilde üçüncü yol olarak kimseye angaje olmadan, temsil ettiklerini kent yönetimine katılarak temsil eden belediyelerde, meclislerde demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmayı geliştirerek halkların ve halkımızın mücadelesini süreklileştirecek doğru politik tutum en doğru ve yaratıcı tutum olacaktır.