AKP-MHP faşist iktidarı baskı, zulüm ve tutuklamalarla Kürtlere karşı bir soykırım politikası uygulamaktadır. Artık yapılan gözaltı ve tutuklamalara siyasi soykırımdan başka bir ifade kullanmak gerçeği gizlemek, tutuklamaları hafifletmek ve sıradanlaştırmak olur. Bu nedenle bu tutuklamalar kelimenin tam anlamıyla siyasi soykırımdır. Dünyanın hiçbir yerinde bu düzeyde keyfi tutuklama olmamıştır. Açıkça kafalarınızdaki Kürtler için özgürlük isteme düşüncelerini atacaksınız, diyorlar. Kürtler için özgür ve demokratik yaşam istemek suçtur. Bu, Kürtlüğünüzden vazgeçeceksiniz anlamına gelmektedir. Bu faşist iktidarın Kürtlük adına bir şeyler talep eden hiçbir Kürt’e tahammülü yoktur. Dünyanın başka bölgelerindeki ölçülerde işbirlikçilere bile tahammülü yoktur. Kürtlük adına her türlü siyasi düşünceye yönelik soykırım politikası yürütüyor. Kuşkusuz şu anda güçlü olan ve soykırım politikası önünde engel olanları hedefliyor. Yoksa Kürtlük adına siyaset yapan hiçbir şeyi kabul etmiyor. Bazı kendini kandıranların söylediği gibi AKP-MHP faşizmi Kürt siyasetini dizayn ederek kendine göre bir çözüm yaratmak istemiyor. Böyle düşünenler soykırımcı Türk devlet gerçeğini ve AKP iktidarını anlamayanlardır; Kürt bilincini bulanıklaştırmak isteyenlerdir. Bu tür düşünceler ve söylemler Kürtlerin direnişini ve duyarlılığını zayıflatmaktadırlar.
Şu anda siyasi soykırım planlı biçimde sürdürülmektedir. Bu tutuklamalar ne polisin ne savcıların işidir. Saray gladyosu MİT’le birlikte planlıyor, talimat veriyor, savcılar uyguluyor. Bu uygulamalar faşist darbe döneminde gerçekleşen tutuklamaları katbekat aşmıştır. 12 Eylül’de de Kürt siyasi hareketlerine yönelik bir kök kazıma vardı. Önceden esas olarak örgütlerle ilişkisi olanlara yönelik siyasi kök kazıma yapılırdı. Şimdi Kürt toplumunun çoğunluğunda siyasi bir bilinç geliştiğinden tutuklamalar yani siyasi soykırım Kürt toplumuna yöneliktir. Ancak fiziki ve kültürel soykırım amacı olanlar böyle bir uygulama yaparlar. Bu açıdan şu anda Kürtlere yönelik uygulamalar ve tutuklamalar dünyanın herhangi bir ülkesinde yapılan baskılar ve uygulamalar değildir. Kürt halkının varlığını ortadan kaldırmaya yönelik siyasi soykırım yapılmaktadır. Bu tutuklamaların bir amacı da siyasi düşünceye sahip Kürtleri ülkelerinden kaçırtmaktır. Bu da siyasi soykırımın başka bir yöntemi olmaktadır.
Tutuklamaların önemli bir bölümü de basına yöneliktir. Özellikle bu iktidarın Kürt politikasına muhalif basın ortadan kaldırılmak isteniyor. Basına da Kürtlükle ilgili sorunları dile getirmeyi bırakacaksınız yoksa sizi yaşatmayız, diyorlar. Baskı ve tutuklamaların amacı kesinlikle böyledir. Basına en büyük düşmanlığı yapanlar şimdi Suudili gazeteciyi gündemleştirerek kendi gerçeklerini gizlemek istiyorlar. Tayyip Erdoğan onlar gazeteci değil, teröristtir, diyerek baskı ve tutuklamalarını meşrulaştırıyordu. Aynı kafa öldürmeyi de meşru görür. Türkiye tarihinde onlarca gazetecinin katledildiği bilinmektedir. AKP kafası 1990’lı yıllarda öldürülüyordu, biz şimdi öldürmüyoruz, tutukluyoruz buna şükredin kafasıdır. Kaldı ki, AKP iktidarı döneminde binlerce insan öldürülmüştür. Eğer Suudili gazeteci öldürülmüşse; AKP kafası nedeniyle öldürülmüştür. Suudili gazeteci kaybolunca dünyada gündem oldu. ABD’den Avrupa’ya kadar birçok yerden tepki geldi. Yüzlerce Kürt gazeteci gözaltına alınıp tutuklanırken bu kadar tepki göstermemesi Kürtlere yönelik siyasi yaklaşımın dışavurumu olmaktadır.
AKP iktidarı siyasi soykırımı neden bu kadar alenen yapıyor? Neden gazetecileri tutukluyor? Kürt basınına uygulanan da Kürtler üzerinde uygulanan soykırımla bağlantılıdır. Almanya Başbakanı Merkel, Tayyip Erdoğan’ı kırmızı halılarda ağırlarsa, İngiltere hükümeti faşist bakanları ağırlarsa, ABD İdlib’de Türkiye’ye destek verirse Tayyip Erdoğan da siyasi soykırım saldırılarını artırır. Şu anda yapılan tutuklamalar Almanya hükümetinin desteğiyle sağlanan tutuklamalardır. Almanya ve bazı Avrupa ülkeleri kendi çıkarları gereği AKP faşizmine onay vermişlerdir. Bu faşizmi yaşatan bu ülkelerdir. Kürtlere ve demokrasi güçlerine karşı işlenen suçların ortağıdırlar. Mücadele her zaman maskeleri düşürür. Kürtler de mücadeleleriyle dünyadaki maskeleri bir bir aşağı indirmektedirler. Kürt direnişi karşısında hiçbir güç kendini gizleyemiyor.
AKP’nin karakterinin ne olduğunu 10 Ekim katliamında da açıkça görebiliriz. Bu katliamı Tayyip Erdoğan ve Hakan Fidan yaptırmıştır. Kürt halkının özgürlük mücadelesine yönelik yakınlaşmalar ortadan kaldırılmak için bu saldırı yapılmıştır. Suruç katliamı da bu amaçla gerçekleştirilmiştir. Kimler Kürt siyasetiyle yakınlaşmışsa onların üzerine gidilmiştir. Zaten kim AKP-MHP faşizminin baskısına maruz kalmak istemiyorsa Kürtlerden uzak durmaktadır. Ankara Gar’ı katliamı Türkiyeli demokrasi güçlerini Kürtlerden uzak tutmak için yapılmıştır. Bunun için en kanlı yöntem kullanılmıştır. Bu DAİŞ saldırısı değildir. Yeni Türkiye’ye karşı soykırımcı sömürgeci Türkiye’nin saldırısıdır. Kürt Halk Önderi’nin demokratik ulus anlayışına dayalı Demokratik Türkiye zihniyetine yapılmış bir saldırıdır. Bu açıdan Kürtler ve Türkiye halkları bu şehitleri en yüksek düzeyde sahiplenmeli, onların özlemleri doğrultusunda mücadele etmelidir. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorunu çözümü bu zihniyette ve bu doğrultuda verilen mücadeleden geçmektedir. Türkiye ve Kürdistan’da sokaklar ve mahalleler örgütlü direniş alanları haline getirilirse bu faşizmin sonu yakınlaştırılır. AKP-MHP faşizmi her bakımdan zayıf konumdadır. Varlığını örgütlü toplum ve mücadelesinin zayıflığıyla sürdürmektedir.
10 Ekim Ankara Gar yürüyüşüne katılanlar şahsında AKP kendi iktidarının sonunu gördü. Bu açıdan Türkiye ve Kürdistan’da 10 Ekim ruhuyla örgütlenip mücadele edilirse korkuları başlarına gelir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika