Taliban ile bölgede başlayan süreç nereye evrilecek

Taliban'ın iktidara gelişi yeni bir sürecin başlangıcı ve bölgede çatışma dahil birçok gelişmeye yol açacak. ABD Taliban ile uzun süren görüşme sürecinin ardından anlaştı. Anlaşmadan sonra ABD güçlerinin geri çekilmesi ile bir nevi devir teslim yapıldı.

İki bloklu dünyanın başını çeken ABD ile dönemin Sovyetler Birliği sistemlerini ihraç etmek, etkili kılmak için aralarında kıyasıya mücadele sürüyordu. ABD yumuşak ve kimi yerde de darbeler yoluyla yeni dünya düzeni sistemine göre merkez ve çevre ülkelerini dizayn etmek istiyordu. Sovyetler Birliği de devrim ihracı adıyla müdahalelerde bulunuyordu. 1979 yılının sonunda Devrim İhracı adıyla devrim yaptığını ilan eden Babra Karmal’a destek vermek amacıyla Afganistan’a askeri müdahalede bulundu. ABD, Suudi Arabistanlı Milyarder El Kaide’nin kurucusu Usema Bin Ladin’i, Tacik Sovyetlere karşıtlığı ile bilinen dinci Ahmed Şah Mesut’u Tacikistan’dan, Sovyetler karşıtı Özbek Raşit Dostum’a el altından ya da açıktan destek vererek Afganistan’da Sovyetler'e karşı savaşmalarını örgütledi. Bu gruplardan sonra Afganistan’ın içinden onlarca grup türedi. Sovyetler Birliği'ne karşı savaş ilan edildi. Afganistan günümüze dek devam eden bir savaşın içine çekildi.

Sovyetler Birliği'nin Afganistan’a müdahalede bulunduğu yıllarda Müslüman Kardeşler Suriye’de yönetimi ele geçirmek için bir savaş başlattı. 1982 yılına kadar bu savaş sürdü. Suriye’nin yarısının yıkılmasına neden olan bir savaştı bu.

ABD’nin desteklediği bu gruplar Suriye’de yenilgiye uğrayan Müslüman Kardeşler yapısını aşan çete gruplarının kurulmasının ilk adımı da oldu. Zira Usama Bin Ladin ABD’den aldığı destekle El Kaide'nin temellerini Sovyetler'e karşı verilen savaşla attı. Sosyalizme karşı sözde İslami Cihad’ın sloganları ile başladı. 1980 yılında Türkiye’de Kenan Evren tarafından askeri darbe yapıldı. Askeri darbeden hemen sonra sosyalist ve ilerici düşüncelerin önünün alınması için İmam Hatip Liselerinin yaygınlaştırılması politikası izlendi. Dolayısıyla Erdoğanlı Türkiye’nin de temelleri o yıllarda atılmış oldu.

 TALİBAN: EL KAİDE'NİN DÖNÜŞÜME UĞRATILMASI

El Kaide giderek güçlendi. ABD, El Kaide'nin güçlenmesini büyük bir tehlike olarak görmeye başladı. Çünkü El Kaide ve benzeri paramiliter güç ve grupların hepsi sonunda yaratıcısına döndüğü için güçlenmesi ABD için bir tehlike oluşturuyordu. O yüzden El Kaide’yi dönüşüme uğratmayı plandı. Direkt, dolaylı yada yönlendirmelerle de olsa ABD’nin katkıları ile Afganistan’ın en büyük etnik yapısı olan Peştunlardan Molla Muhammed Ömer’in öncülüğünde Taliban kurulmaya başlandı. Molla Ömer adıyla bilinen Molla Muhammed Ömer’in yanında yer alan üç arkadaşı da Afganistan’daki gruplar içinde direnişte yer almışlardı. Molla Ömer’in yanında Taliban’ın kurucu üyeliğini yapanlardan biri El Kaide liderlerinden Eymen El Zevahiri'ye yakın isimlerden Heybetullah Akhundzade’dir. Molla Ömer’in ölümünden sonra şimdi Taliban'a liderlik yapıyor. Bu da aslında Taliban’ın kuruluşunun bir El Kaide’yi dönüştürme planı olduğunu gösteriyor. Taliban "cihat" sloganı ile kuruluşunu ilan etti. Afganistan’daki Peştunların hepsinin kısa sürede yönünü çevirdiği hareket oldu.

Talibanlar kurulduktan 4 yıl gibi bir süre sonra Afganistan’da iktidara geldi.

ABD bununla iki hedefe ulaşmak istedi. Birincisi Taliban'ın uygulamaları ile aslında uzun süredir devam eden inançlar arası çatışmada İslamiyet’i vurmak istiyordu. Çünkü Taliban uygulamaları birçok Müslüman ülke tarafından da tartışılmaya başlandı. Tartışılan sadece uygulamalar olmadı. İslamiyet'in kendisi dahi tartışılmaya açıldı. ABD başlayan bu tartışmalarla İslami ve cihatçı söylemle yükselmeye başlayan El Kaide’nin de tartışmaya açılması ve böylelikle büyümesinin önüne geçilmesi hedefine ulaşıyordu. Ayrıca Taliban’ın yükselişi ile El Kaide içindeki dönüşümü de hızlandırmış oluyordu.

YENİ SÜREÇ VE TALİBAN'IN YENİDEN İKTİDARLIĞI

Taliban Afganistan’da 2001 yılına kadar iktidarda kaldı. ABD'nin El Kaide’nin dönüştürülmesi olarak gördüğü Talibin da bu kez giderek daha fazla güçlenmemeye başladı. ABD için bu da büyük bir tehlikeydi. Zira bir yandan hala çok güçlü olan El Kaide öte yandan onun dönüştürülmüş hali olan Taliban’ın güçlenmesi ABD’nin işini zorlaştırıyordu. 11 Eylül 2001 olaylarına kadar Taliban iktidarda kaldı. 11 Eylül olaylarından sonra ABD “terörizmle mücadele” adı altında ilk önce Afganistan’da iktidar olan Taliban'a müdahale etti. ABD bu müdahale ile başarıya ulaşmayan yeni dünya düzeni projesinin yerine oluşturduğu Büyük Ortadoğu Projesini ilan etti. Afganistan’dan sonra Irak’a müdahale ederek Saddam’ı devirdi. ABD’nin bu müdahalesi 2011 yılında Arap ülkelerinde başlayan sistem karşıtı ayaklanmaları kapsamaya çalışarak devam etti. Aslında Taliban ile başlayan müdahale bu şekilde devam etti. 20 yıl devam eden bu müdahale bölgede çok sert savaşların, yüz binlerce insanın ölmesi, milyonlarca insanın yersiz, yurtsuz kalması, milyonlarca insanın topraklarından, yurdundan göç etmesine neden oldu.

ABD, Taliban’ı iktidardan düşürdükten sonra yaklaşık iki yıl önce Taliban’la bu kez üst düzeyde görüşmeler başlattı. Yapılan görüşmelerin ardından iki yıl sonra ABD 20 yıl sonra Afganistan’dan çekilme kararı aldı. Alınan karar uygulanmaya başlar başlamaz Taliban hararete geçti ve adım adım tüm Afganistan’ı ele geçirdi.

Bu anlaşma ABD’nin Afganistan’ı Taliban'a bırakma anlaşmasıydı. Bu anlaşma beraberinde birçok soruyu getirdi. Soruların başında, 'ABD Taliban'ı iktidardan düşürerek ilan ettiği Büyük Ortadoğu Projesinden vaz mı geçti' sorusu geliyor. Elbette ABD projesinden vazgeçmedi. Ancak Taliban ile yaptığı anlaşmadan sonra ABD bu projesini nasıl ve hangi güçler ile sürdürecek soruları geldi akla.  

ABD NE YAPMAK İSTİYOR, OLASI GELİŞMELER NE?

ABD Taliban ile yaklaşık iki süren bir görüşme sürecinin ardından anlaştı. Anlaşmadan sonra ABD güçlerinin geri çekilmesi ile bir nevi devir teslim yapıldı. ABD bu planları yaparken elbette stratejisini uygulamaya koymak amacıyla partner ve aktör olarak rol vereceği güçleri de belirledi.

Aslında yapılan anlaşmalara bakılırsa ABD'nin Afganistan ve Talibanlar konusunda partner olarak seçtiği aktörlerden birinin Türkiye olduğu çok bariz bir şekilde anlaşılıyor. ABD, AKP-MHP faşist iktidarının yayılmacı politikalarından yola çıkarak Kabil Havaalanının güvenliğini koruma görevi ile başlayan ve Afganistan’da daha başka görevler verilmesi suretiyle bir anlaşma yaptı. Elbette AKP-MHP faşist iktidarı sadece yayılmacı politikalardan ötürü bunu kabul etmedi. Yayılmacı politikalarının yanı sıra uzun yıllardır uyuşturucu geçiş hattı olan Kabil Havaalanının güvenliğini sağlamayı bu geçişin devam etmesi için kabul etti.

ABD’nin Türkiye’ye verdiği Afganistan ihalesi ile Taliban’dan kaçan genç Afganlardan Taliban’a karşı savaştırılacak bir ordunun kurulması... Zaten dikkat edilirse Afganistan’dan göç edip Türkiye’ye gidenlerin hemen hemen hepsinin genç nüfus olması bunu kanıtlıyor. Türkiye’de eğitilerek oluşturulmak istenen silahlı grupla ABD bir yandan Afganistan’da Taliban'a karşı mücadele etmeyi daha doğrusu çatışmaları devam ettirmeyi hedeflerken öte yandan İran’a karşı Taliban ile birlikte kullanmayı hedeflediği görülüyor. ABD bu eğitim ihalesini Türkiye’ye verirken tıpkı 2013 yılında Suriyeliler-Türkiye ile birlikte oluşturdukları eğit donat projesinin bir benzerini oluşturup devreye sokabilir.

Taliban ile birlikte dünyanın birçok yerinde alt düzeyde de olsa çatışmaların başlayacağı görülüyor. Zira onlarla birlikte Sünniler harekete geçecek. Taliban'ın bu tarzda iktidarda gelmesini bir zafer olarak kabul edecek Sünniler birçok yerde harekete geçebilir. Bu geliş tarzı bir zamanlar nasıl ki Humeyni’nin iktidara gelişi ile Şiileri harekete geçirdi ise şimdi de Taliban'ın iktidara gelişi ile Sünnileri harekete geçirebilir.

ABD bu anlaşma ile aslında Taliban ile çatıştıracak güçler, gruplar aramaya başladı. Bundan ötürü dikkat edilirse politik askeri güç sahibi ülkelerin hemen hemen hepsi çok ihtiyatlı bir dil kullanarak onunla karşı karşıya gelmekten kaçındı.

ABD'nin Taliban ile bölgede başlattığı yeni süreçte bölgede gelişmeler daha fazla hızlanacak. Bölgede yaşanacak gelişmelerin daha çok çatışmalı olacağı görülüyor. Zira daha şimdiden gelişmelerin yansıyacağı düşünülen Cezayir üzerinden hesaplar yapılmaya başlandı. Türkiye Libya’ya götürdüğü çeteleri Cezayir sınırında kaydırdı. Bu da aslında kısa zaman içinde gelişmelerin yaşanabileceği yerin Cezayir olduğunu gösteriyor. Ancak bu gelişmeler sadece Cezayir değil bölgenin herhangi bir ülkesinde de yaşanabilir.