Türk devleti artık dünyada zindandaki tutsaklara yaptığı zulüm ile tanınacak. Zaten Kürtlerin üzerindeki zulüm politikaları artık tüm dünya tarafından biliniyor. Zindandaki uygulamalar da bununla birleşince Türkiye’nin dünyada nasıl tanındığını herkes tahmin edebilir. Bir zamanlar zindanlardaki işkenceleri anlatan Gece Yarısı Ekspresi adlı filme Türk devleti çok tepki göstermişti. Aslında bu filmdeki işkence türleri Türkiye tarihinde defalarca gündeme gelmişti. Zaten karakollar ve zindanlarda kaba işkence sistematik biçimde uygulanıyordu. Gece Yarısı Ekspresi sadece bunu sinema diliyle aktarmıştı.
12 Eylül’de Diyarbakır 5 nolu’da yapılanlar karşısında Gece Yarısı Ekspresi filmi çok naif kalmıştı. Şimdi Türkiye’nin zindanlarında uygulananlar neredeyse Diyarbakır’ı aratır hale gelmiş durumda. Şimdi onlarca, hatta yüzlerce Diyarbakır, yüzlerce işkencecibaşı Esat Oktay var, dersek abartmış olmayız. Süleyman Soylu Kenan Evren’e rahmet okutur hale gelmiş. İdamlar fiili hale getirilmiş. Türkiye’de bir defa idam etme yerine her gün idam etme uygulaması var. Zindanlarda cenazenin çıkmadığı gün yok. Zindana düşen Kürtlerden böyle intikam alınıyor.
Şu anda dünyada böyle planlı, örgütlü, bilinçli bir biçimde zindanlarda zulüm ve baskı politikası uygulamada Türkiye birinci sıradadır. Zindanlarda sindirme, ezme ve yavaş yavaş öldürmede AKP-MHP iktidarı açık ara birinci sırada. Zaten dünyanın hiçbir ülkesinde nüfus oranına göre bu kadar siyasi tutuklu yok. Sadece Kürt nüfusuna göre hesaplansa dünyadaki siyasi tutuklu oranından 10 kat daha fazla çıkar. Zaten kapalı zindanda olmayanlar ise açık hava zindanında yaşamaktadır.
Son günlerde zindanlardaki ölümler daha da arttı. Bu ölümlerin zindanlara ölümcül salgın hasatlık girmiş gibi bundan sonra daha da artacağı söyleniyor. Hasta mahkumların intikam almak için bilinçli biçimde tedavi edilmedikleri yıllardır biliniyor. İnsan hakları derneklerinde hasta mahkumların çok kabarık listesi var. Eğer bunlar bırakılmaz ve tedavi edilmezse zindanlarda tam bir katliam yaşanacaktır.
Dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı kadar kadın siyasetçi de Türkiye zindanlarına doldurulmuştur. Birçok kadın siyasetçi de ağır hastalıklara yakalanmış durumda. Yakında kadın siyasetçilerin cenazeleri de bir bir çıkabilir. Kadın örgütleri Garibe Gezer’in işkence ile öldürüldüğünü söylüyorlar. Yine Aysel Tuğluk’un bilinçli olarak ölüme terk edildiği anlaşılıyor.
Sadece öldürülmüyor; dışarı çıkması gerekenler de tahliye edilmiyor. Siyasi nedenlerle zindana düşenlere pişman olmadıkları için ağır cezalar verildiği gibi pişmanlık göstermedikleri için de tahliye edilmiyorlar. Böylece insanlara üst üste cezalar verilip zindanda tutuluyor. Siyasi nedenlerle tutuklanan Kürtlerin çoğunluğu ölene kadar zindanda tutulmak isteniyor.
Zindanlardaki tüm ölümler siyasi yaklaşımlarla gerçekleşiyor. PKK Önderi Abdullah Öcalan burada hiçbir ölüm kendiliğinden olmaz, siyasi nedenlerle öldürme olur, diyerek kendisinin sağlık sorununa nasıl yaklaşılması gerektiğini ortaya koymuştu.
Türkiye’deki zindanların durumu böyle. Bu durumu demokrasi güçleri ve Türkiye halkları seyirci kalmamalıdır. Zindandaki uygulamalarla hasta ve sakat bırakmalar, öldürmeler durdurulmazsa herkes bu suçun ortağı haline gelir ve kirlenir. Zulme seyirci kalmak hiçbir kişiyi temiz bırakmaz. Zulme seyirci kalan insan travmatik hale gelir. Demokrasi güçleri ve Türkiye halkları bu duruma düşmek istemiyorsa bir an önce zindanlardaki bu zulme müdahale etmeli ve durdurmalıdırlar.
Zindanlar o ülkenin aynasıdır; kişiliğini ve kimliğini ortaya koyar. AKP-MHP iktidarının nasıl bir iktidar olduğunu en iyi de zindandaki uygulamalar gözler önüne seriyor. Bu hükümet her bakımdan işkenceci iktidar durumundadır. Ekonomi politikaları da işçi ve memur atama politikaları da ekoloji politikaları da işkence biçimindedir. Bu açıdan bir işkence biçimine karşı çıkıp diğerine seyirci kalmak olmaz. Dolayısıyla zindanlardaki zulme dur demek gerekir. Buna sadece HDP ya da bazı demokratik güçlerin karşı çıkması yetmez. AKP-MHP iktidarına karşı olan tüm muhalif siyasi partilerin ve demokratik güçlerin karşı çıkması gerekir. Yoksa herkesin muhalifliği de demokratlığı da sorgulanır.
Kaynak: Yeni Yaşam Gazetesi