Xelifan şehitleri onurumuzdur
Onlar Kürtlüğün, insanlığın, özgür ve demokratik yaşamın onurudurlar. Onlar işbirlikçi-ihaneti net bir biçimde ortaya çıkartarak, bize doğru yolu ve ne yapmamız gerektiğini gösterdiler.
Onlar Kürtlüğün, insanlığın, özgür ve demokratik yaşamın onurudurlar. Onlar işbirlikçi-ihaneti net bir biçimde ortaya çıkartarak, bize doğru yolu ve ne yapmamız gerektiğini gösterdiler.
28-29 Ağustos gecesi Güney Kürdistan’ın Xelifan mıntıkasında yaşanan olay nihayet netleşti. KDP pususuna düşen HPG birliğinden Haki Zilan adlı gerilla, pusudan kurtulup arkadaşlarına ulaştıktan sonra yaşananları aydınlattı.
Bilindiği gibi, bir süre önce aynı mıntıkada benzer bir olay daha yaşanmış, üç kişilik HPG birliğinden şimdiye kadar hiçbir haber alınamamıştı. HPG’nin ve Kürt kamuoyunun bütün çağrılarına rağmen, KDP yetkililerinden herhangi bir açıklama yapılmamıştı. Dolayısıyla ikinci olaya ilişkin Haki Zilan’ın yaptığı açıklama, birinci olay açısından da aydınlatıcı oldu.
Haki Zilan’ın verdiği bilgilere göre, 7 kişilik HPG birliği, TC işgaline karşı Heftanin, Metina, Zap ve Avaşîn’de savaşmak amacıyla Kandil’den Behdinan’a gidiyordu. Değişik alan ve görevlerden gelmiş ve sadece yol geçişi için örgütlendirilmiş karma bir birlikti.
28-29 Ağustos gecesi Xelifan mıntıkasında Zap Suyunu geçtikten hemen sonra, o alanda daha önceden kurulmuş olan bir KDP pususuna düştü. Pusuyu kuranlar hiçbir uyarı yapmadan dört bir yandan çok yoğun bir şekilde ateş ettiler.
Demek ki gidenlerin kim olduklarını biliyorlardı ve daha öncesinden izliyorlardı. Bilgi sahibi olarak ve katletmek amacıyla söz konusu pusuyu kurdular. Böylece HPG gerillasına karşı resmen savaş açmış oldular.
Gerilla Haki Zilan şöyle devam ediyor: Ateş çok yoğundu ve dört bir yandan mermiler geliyordu. Biz gerilla düzeninde yürüyorduk ve ben en arkadaydım. Yoğun ateşle öndeki arkadaşlar vuruldular. Mermiler onlara değdiği için bana ulaşmadı. Seslendim ve cevap alamayınca şehit düştüklerini anladım. Bir kademe geri çekildim ve bir taşlık alanda gizlendim.
Sabah olunca KDP araçları çatışma yerine geldi ve bir süre ateş ettikten sonra arkadaşların cenazelerini alıp götürdüler. Muhtemelen yaralı olan bazı arkadaşları da o biçimde öldürdüler. Silahsız ve ayakkabısız olarak on altı gün gizli bir biçimde yürüyerek HPG güçlerine ulaştım!
HPG gerillası Haki Zilan’ın verdiği bilgiler son derece net ve açık. Söz konusu olayı hiçbir tartışmaya mahal vermeksizin tüm yönleriyle aydınlatıyor.
KDP güçleri bilerek ve planlayarak HPG gerillasının yoluna pusu kuruyor ve gece pusuya düşen gerilla birliğini vuruyor. Sonuçta sağ veya ölü olarak 6 gerillayı alıp götürüyor. Şimdilik bu altı gerilladan birinin yaralı esir, içlerinde HPG komutanlarından Şoreş Mardin ve Tolhildan Raman’ın da bulunduğu beşinin ise şehit olduğu biliniyor.
Herhalde KDP Yönetimi, bu kadar açık bir saldırı ve katliam olayından sonra da “Ben PKK’ye karşı savaş başlatmadım” diyemez. Böylece KDP’nin, tıpkı TC gibi ve TC ile birlikte PKK’ye karşı savaş başlatmış olduğu açıktır.
KDP tarafından şehit edilen gerillalardan Şoreş Mardin ile Tolhildan Raman’ın Rojava’da, Brüsk Munzur’un ise Şengal’de DAİŞ’e karşı savaştıkları bilinmektedir. Hatta bazıları söz konusu savaşta yaralanmış, uygun alanlarda tedavi gördükten sonra bu kez de Medya Savunma Alanlarına yönelik TC işgaline karşı yürütülen savaşta yer almak üzere Behdinan’a geçmektedir.
Zaten Behdinan bugün savaş içindedir ve Behdinan’a giden herkes söz konusu savaşa katılmak üzere gitmektedir. Bunu da herkesten çok KDP bilmektedir.
Peki Xelifan’da pusu kurarak gerillaları katleden KDP’nin bu yaptıkları ne anlama gelmektedir? Çok açık ki, Heftanin, Metina, Zap ve Avaşîn’de TC işgaline karşı savaşmak üzere giden gerillayı yolda pusu kurup vurarak, gerillanın TC işgaline karşı savaşmasını engellemek istemektedir. Bu biçimde çok açık olarak AKP-MHP faşizminin Güney Kürdistan topraklarına dönük işgalini desteklemektedir.
AKP-MHP faşizmiyle PKK’ye karşı savaş ortaklığı, arkadaşlığı ve ittifakı kurmaktadır. Kürdistan özgürlük direnişinin değil, TC işgalinin başarılı olmasını istemektedir. Dahası Şengal ve Rojava’da yenilmiş olan DAİŞ’in intikamını almaya çalışmaktadır. Xelifan’da KDP’nin yaptıklarının bunlardan başka herhangi bir anlamı olamaz.
Çok açık ki, Heftanin’de, Metina’da, Avaşîn’de, Xakurkê’de gerillayı güneyden kuşatarak TC işgal saldırıları için zemin yaratan KDP, Xelifan katliamlarıyla bu tutumu da aşıp TC ile birlikte gerillaya karşı açık savaş yapar hale gelmiştir.
Metina’da, Zap’ta, Avaşîn’de Kürt özgürlük gerillasına karşı kimyasal silahla saldıran AKP-MHP faşizminin suç ortağı olmuştur. Heftanin’den Xakurkê’ye kadar Kürdistan ormanlarını yakan ve kesen AKP-MHP faşizmine destek vermiştir.
Zaten Hewlêr’de bir MİT elemanı vurulunca kıyamet kopartan KDP, Süleymaniye’de PKK militanı Şükrü Serhat’ın MİT tarafından katledilmesi karşısında çıt bile çıkartmamıştır.
On yılı aşkın süredir AKP-MHP faşizminin Medya Savunma Alanlarına yönelik istihbarat destekli hava saldırılarına destek vermiştir. Söz konusu bu saldırılarda belki de bine yakın Kürt özgürlük savaşçısı katledilmiştir. Çok açık ki bütün bunlarda da KDP Yönetiminin çok önemli bir payı ve suç ortaklığı vardır.
Evet tarihsel olarak Kürdistan’da aşiretçi-feodal egemen güçlere dayanan bir işbirlikçilik ve ihanet söz konusudur. Bu güçler ve izledikleri işbirlikçi-ihanetçi çizgi sürekli Kürt toplumunu bölüp parçalamış ve düşmanları karşısında hep zayıf bırakmıştır.
Tarihin özgürlük için önemli imkânlar sunan elverişli koşullarının değerlendirilmesini önleyerek, Kürt özgürlüğü önünde hep engel olmuştur. Medlerden bugüne kadar Kürt tarihinin bir yüzü, hep lanetle anılan olumsuz yüzü böyledir. Kürtler bunu “Bir tas çorbaya kendini satma” olarak değerlendirmişlerdir. Hatta çok daha ağır kavramlarla mahkûm etmişlerdir.
Fakat şu gerçeği de çok iyi bilelim ki, tarihin hiçbir döneminde işbirlikçi-ihanet bugün KDP’nin içine düştüğü ve icra ettiği düzeyde olmamıştır. Hiç bu kadar alçalmamış ve düşkünleşmemiştir.
Tarihin Kürtler açısından bu denli elverişli imkânlar ve fırsatlar sunduğu bir ortamda, bütün bunları sadece bireysel ve ailesel çıkarları için, biraz para kazanabilmek için satmanın, Kürt düşmanı ve soykırımcısı faşist AKP-MHP yönetimiyle bu denli ilişki ve ittifak içine girmenin başka hiçbir anlamı yoktur.
Bugünkü KDP-TC ittifakının başka türlü izahı mümkün değildir. Bu ittifakın Kürt düşmanı faşist DAİŞ ve MHP ile ittifak olduğu açıktır. Zaten özgür Şengal’e karşı bu kadar düşman ve saldırgan olmaları da bunu açıkça göstermektedir.
Kendisine ‘ben Kürdüm ve de yurtseverim’ diyen herkesin, öncelikle bu gerçeği görmesi ve mevcut KDP politikalarına karşı bu temelde açık tavır ve tutum alması gerekir. Artık hamaset düzeyine varan ilkesiz “Kürt birliği” ve “ulusal birlik” söylemlerinden kurtulmak gerekir.
Kürt ulusal birliğinin özgürlük düzeyindeki bir yurtseverlik ve demokratlık ilkelerine dayanması gerektiği açıktır. İşgalin, sömürgeciliğin ve soykırımın her türüne karşı çıkması gerektiği ortadadır. Çok açık ki, sömürgeciliğe ve soykırıma karşı mücadele, işbirlikçiliğe ve ihanete karşı mücadeleden ayrılmamaktadır.
Burada Şoreşleri, Tolhildanları, Axinleri, Brüskleri, Serdemleri ve Serwerleri, tüm Xelifan şehitlerini bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz.
Onlar Kürtlüğün, insanlığın, özgür ve demokratik yaşamın onurudurlar. Onlar işbirlikçi-ihaneti net bir biçimde ortaya çıkartarak, bize doğru yolu ve ne yapmamız gerektiğini gösterdiler. Onlar tüm Kürtlerin, halkların, kadınların, özgürlükçü ve demokratik güçlerin kahraman şehitleri oldular.
Hepimizin görevi Onları doğru anlamak ve anılarına doğru sahip çıkmaktır. Etraflarında kenetlenmek ve amaçlarını başarma mücadelesi vermektir. Zafere kadar faşist-soykırımcılığa ve işbirlikçi-ihanete karşı mücadele etmektir.
Ancak bunu yapanlar devrimci ve yurtsever, özgürlükçü ve demokratik olabilirler. Gerisi boş laftır, kendini kandırmadır ve işbirlikçi-ihanete çanak tutmaktır. Hiç kimse böyle olmamalı, bu duruma düşmemelidir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika