Türkiye’de şimdi de ağır bir hukuki kriz yaşanıyor. Hukuktan ve demokrasiden yana olan güçler böyle diyorlar. Böyle diyenlere, muhalefet olduğunu söyleyenlere günaydın demek gerek. HDP’nin belediyelerine el konduğunda, milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılıp hapishanelere gönderildiklerinde olanlar hukuka uygun muydu? Yıllar sonra açılan düzmece Kobanê davası hukuka uygun muydu? Siyasi alana, özellikle de Kürt halkını ilgilendiren konulara bu kadar açık müdahale Türkiye’ye demokrasi mi getirecekti?
Türkiye’nin Irak ve Suriye’yi işgaline ve savaş tezkerelerine evet diyenler kendi kuyularını kazdıklarını bilmiyorlar mıydı? Kürtlere her şey yapılsın, katliamlar, göçertmeler dahil ama biz de sırça köşklerimizde oturalım denildi. CHP yöneticileri şimdi Yargıtay’ın AYM kararına uymamasını darbe olarak niteliyorlar. Ama bu bir ilk değil ki! Türkiye anayasasının hükümlerine göre AİHM kararlarına uymak zorunda. Hükümet bu kararlara uymadı. Osman Kavala ve S. Demirtaş onlarla ilgili alınan kararlar biliniyor.
Erdoğan’ı eleştirenler önce kendilerine bakmalıdırlar. Faşist tırmanışa ve hukukun ortadan kaldırılmasına karşı ne yaptılar, olanlara karşı mücadele mi ettiler veya bunların uzantısı mı oldular? Erdoğan muhalefet olduğunu söyleyen partilerle sürekli oynuyor, dalgasını geçiyor. Şimdi kalkmış yeni bir anayasa yapalım, diyor. Ortada anayasa mı kalmış? Erdoğan anayasaya göre mi Türkiye’yi yönetiyor veya kendi anlayışına göre mi? Kimse Türkiye’nin yasalara ve anayasaya göre yönetildiğini söyleyemez. Türkiye’nin herhangi bir anayasaya ihtiyacı da yoktur. Erdoğan yasalara ve anayasaya göre ülkeyi yönetmiyor. Hitler’in yönetme biçimine bakın ve Erdoğan’ı öyle değerlendirin. Hitler ne zaman yasalara ve anayasaya göre Almanya’yı yönetti? Yahudi jenosidi hangi yasada yazılıydı? Hitler de tıpkı Erdoğan gibi yasaları anlamsızlaştırdı. Bütün yetkileri elinde topladı. Kurumların içini boşalttı, içte ve dışta sürekli kriz hali yarattı. Ne muhalefet bıraktı ne de demokrasi. Sonunda Almanya’yı ve dünyayı büyük bir felaketin içine çekti.
Erdoğan da Hitler’den farklı değil. Türkiye’yi kriz yaratarak ve kurumların içini boşaltarak, hukuku işlemez kılarak yönetiyor. AYM’nin kararları bütün yargı organlarını, kurumları vb. bağlar diye anayasa hükmü var. Yargıtay üyeleri bunun ne anlama geldiğini bilmezler mi? Herkesten daha iyi bilirler. Hukukçu kimlikleriyle, Yargıtay hakimleri olarak buna aykırı bir tutum içine girebilirler mi? Mümkün değil. AYM’nin kararı doğru veya yanlış, buna uymayız diyemezler. Şimdi niye söyleyebiliyor ve AYM hakimlerini de cezalandırmak gerek diyorlar. Bu asla Erdoğan’dan bağımsız olan bir durum değildir. Çünkü mevcut haliyle AYM bazen Bahçeli ve Erdoğan’ın keyfine uygun olmayan kararlar alabiliyordu. Zaten Bahçeli AYM kapatılsın, diyordu. Son Yargıtay kararı fiilen bunu yapmış oluyor. Yani Bahçeli’nin talebi yerine getiriliyor. AYM kararları tanınmayarak işlevsiz kılınıyor ve fiilen kapatılmış oluyor.
Cumhuriyetin 100. yıldönümü kutlandı. Yüz yıl sonra cumhuriyetin geldiği yer açık faşizmdir. Türk İslam senteziyle Türkiye, Erdoğan’ın eliyle hukuktan ve demokrasiden giderek uzaklaşıyor. Nasıl bir sultanlık ve diktatörlük olacak, onu Erdoğan’ın hamleleri belirliyor. Muhalefet etkisiz. Muhalefet kavramını kullanıyoruz ama gerçek anlamda bir muhalefeti kastetmiyoruz. Parlamentodaki ve dışındaki sistem partilerini kastediyoruz. Bu partiler gerçek anlamda muhalefet olamadılar. Öyle bir misyonu üstlenmediler. Ama kendilerine muhalefet adını taktılar. Biz de buna bakarak muhalefet diyoruz. Bu muhalefet iktidarın yedeğine girmiş ve onun uzantısı durumda.
Türkiye, Êfrîn’i işgal edince oralarda ne yaptı? Muhalefet bir gün eleştirdi mi, bir heyet oluşturup oralarda bir inceleme yaptı mı? Hayır. Orada işlenen bütün insanlık suçlarını sahiplendi. İşgali ve saldırıları onayladı, destekledi. Güney Kurdistan’da kimyasal silahlar kullanıldı, sürekli bombalanıyor ve işgal alanları genişletiliyor. Muhalefet olduğunu söyleyenler bir gün olsun oralarda olanları sorguladı mı? Hayır. Gözü kapalı, kayıtsız şartsız desteklediler. Kimyasal silah kullanıldı iddiası karşısında feveran ettiler. Başta da CHP, asla ordumuz öyle şey yapmaz ve kimse böyle konuşamaz dediler. Halbuki aynı ordunun Dersim’de kimyasal silah kullandığını söyleyenler bu devletin etkili isimleriydi. Roboski’de uçaklarla o gençleri katleden bu ordunun uçakları değil miydi? Êfrîn’de on binlerce silahlı çeteyi halkın üzerine salanlar her şeyi hukuk ve demokrasi için de mi yapıyorlardı? Şimdi Filistin’de olanlara karşı hümanist takılanlar, savaş suçu işleniyor diyenler aynı şeyler Rojava’da Kürtlere karşı yapıldığında hangi itirazda bulunmuşlardı?
Kürtleri karanlıklara gömmek isteyenler aydınlıkları yaşayamazlar. Ne ekerseniz onu biçersiniz!
Kaynak: Yeni Özgür Politika