Zap’a sefer olur, zafer olmaz
Türk ordusu, Güney Kürdistan’a yönelik 1980’lerin başından bu yana düzenlediği işgal seferlerinde ağırlıklı olarak Zap bölgesini hedef aldı. Ancak Zap ve civarına yapılan seferlerin hepsi hezimetle sonuçlandı.
Türk ordusu, Güney Kürdistan’a yönelik 1980’lerin başından bu yana düzenlediği işgal seferlerinde ağırlıklı olarak Zap bölgesini hedef aldı. Ancak Zap ve civarına yapılan seferlerin hepsi hezimetle sonuçlandı.
Kürdistan özgürlük gerillasının üstlenme bölgeleri Medya Savunma Alanlarına dönük 17 Nisan 2022 günü yeni bir işgal saldırısı başladı. Türk devletinin “Pençe Kilit” adını verdiği bu saldırı harekatının amacı; gerilla için stratejik önemi sahip Zap’ın işgal edilmesiydi. Şüphesiz bu, Türk ordusunun Zap ve Güney Kürdistan sınırları içinde kalan gerillanın diğer üstlenme bölgelerine yönelik ilk işgal girişimi değil.
Kürdistan İşçi Partisi (PKK)’nin silahlı mücadeleyi başlatma karar vermesi ve bunun için ilk silahları birliklerin bölgeye yerleşmesinden bu yana Güney Kürdistan topraklarına birçok kez irili ve ufaklı işgal seferi gerçekleşti. Türk devletinin “Sıcak takip”, “Süpürge”, “Çelik”, “Balyoz”, “Çekiç”, “Murat”, “Atmaca”, “Sandviç” “Güneş” ve “Pençe” gibi isimler taktığı bu işgal saldırılarında psikolojik savaş önemli bir yer tuttu.
Türk rejiminin yönetimleri, bu askeri seferlerle iç kamuoyunda gündem değiştirirken, hem Kürt özgürlük gerillasının gücünü kırmayı hem de Kürdistan’ın bir diğer parçasını adım adım işgal etme gayesi içine girdi. Bazen onbinlerce askerinin sınır hattından geçirilerek, savaş uçakları, insansız hava araçları ve helikopter gibi her türlü hava desteği gerçekleşen bu saldırılarında çoğu zaman KDP güçleri aktif biçimde yer aldı.
İşte Kürt Özgürlük Mücadelesi’nin geçtiği kritik dönemlere denk gelen, daha çok Zap ve çevresini hedef alan işgal seferlerinin panoraması:
25 MAYIS 1983’TEKİ İLK İŞGAL SALDIRISI
19 Şubat 1983’te Irak ve Türkiye arasında Ankara’da imzalanan ve hemen ardından hayata geçirilen protokolle Türk ordu güçlerine Irak’ın elinde bulunan topraklara 10 kilometre girme hakkını verdi. PKK önderliğindeki Kürt özgürlük hareketinin 15 Ağustos 1984’te startını vereceği silahlı mücadele daha başlamadan Türk devleti, bu anlaşma sayesinde Güney Kürdistan topraklarına dönük ilk “sınır ötesi operasyonu” gerçekleştirdi.
10 Mayıs 1983 günü Uludere kırsalında kaçakçılarla girilen çatışmada üç Türk askerinin ölümünü gerekçe yapan Türk ordusu, 25 Mayıs 1983’de 10 bine yakın gücüyle Zaxo ve Amediyê arasındaki bölgeden 5 km civarında girerek Güney Kürdistan topraklarına yönelik işgal saldırısını başlattı.
Bu durumu fırsat bilen Saddam Hüseyin’e bağlı Irak ordu güçleri de güneyden hem KDP pêşmergeleri hem de PKK savaşçılarının bulunduğu kamplara yönelik kapsamlı bir saldırıya girişti. Sömürgeci devletlerin bu ortak saldırısı, PKK ve dönemin KDP yönetimi arasında 1983’te imzalanan “Dayanışma İlkleri” adındaki protokolü ortaya çıkardı.
15 AĞUSTOS SONRASI ‘GÜNEŞ HAREKATI’
15 Ağustos 1984 öncesi ve sonrasında da Türk ordu güçleri Güney Kürdistan topraklarına yönelik iki kritik saldırı düzenledi. 27 Mayıs 1984 günü 5 bin Türk askerinin katıldığı ve adına “Sıcak Takip Operasyonu” adı verilen ilk saldırının amacı, Kürt özgürlük savaşçılarının sınır hattını geçip olası eylemlerinin önüne geçmekti. Diğeri de 15 Ağustos günü Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla silah mücadeleyi başlatan HRK güçlerini kuşatma altına almayı amaçlayan ve 11 Ekim 1994 günü startı verilen “Güneş Harekatı”ydı.
Ancak bu saldırılar sonuç vermeyecek, Kürt özgürlük gerillası kısa bir süre içinde Behdinan, Botan, Garzan ve Amed’e kadar uzanan geniş bir hattı üs haline getirecekti. Gerillanın geniş bir alana yayılması karşısında paniğe kapılan Türk devleti ise, çareyi yine Güney Kürdistan’ın sınır hatlarına saldırmakta aradı. 12 Ağustos 1986’ta startı verilen bu saldırıda sadece PKK’ye ait olduğu düşünülen kamplar değil YNK ve KDP’nin üstleri de bombalandı.
22 Şubat 1987’de binlerce Türk askeri yeniden Güney Kürdistan topraklarına girerken, 3 Mart 1987 günü ise Türk ordusuna ait 30 savaş uçağı, ARGK gerillalarının üstlendiği alanları bombaladı. O döneme kadar Türkiye’nin ilk kapsamlı “sınır ötesi hava operasyonu” olarak kayıtlara geçen bu saldırının amacı sadece PKK güçlerini tasfiye etmek değil, Güney Kürdistanlı diğer güçleri de zayıflatarak İran ile savaş halinde olan Irak’ın sınırları içindeki bu bölgeyi işgal etmekti.
İŞGALCİ GÜÇLERİN GÜNEY’E YERLEŞMESİ
Körfez Savaşı sonrası bölgede yaşanan beklenmedik gelişmeleri fırsat bilen Türk devlet güçleri, 5 Ağustos 1991 günü ilk işgal seferi için düğmeye bastı. Adına “Süpürge operasyonu” koyduğu harekat çerçevesinde Türk ordusunun “komando” birlikleri sınır hattını geçerek Xakurkê’yi hedef alan saldırılara geçtiler. Havadan ve karadan yapılan bu yoğun saldırılarda her ne kadar Türk devlet kaynaklarına göre “24 hedef” vurulmuş olsa da sömürgeci ordunun kara birlikleri ancak iki hafta Güney Kürdistan topraklarında tutunabildi.
21 Ağustos 1991 günü askeri gücün gerilla alanlarından çekilmesiyle sona eren bu işgal saldırısı yeni bir dönemi de beraberinde getirdi. Bu tarihten itibaren Zaxo’dan Hewlêr’e kadar uzanan hatta Türk ordusunun askeri ve istihbarat birimleri yerleştirilerek, bir nevi işgalci güçlerin kalıcı hale getirilmesi için de ilk adım atıldı. Türk devletinin askeri uzmanlarının “gir-vur-çık dönemi bitti” diyerek açıkladığı bu yeni işgal konseptine göre artık işgal seferleri Güney Kürdistan’ı üs bilen istihbarat ve askeri birimlerin koordinasyonunda ve Başûrlu (Güney) güçlerin desteğiyle gerçekleşecekti.
‘BÜYÜK GÜNEY SAVAŞI’
Türk devleti, uluslararası güçlerin kararıyla Saddam Hüseyin rejimine bağlı ordunun Güney Kürdistan topraklarından çekilmesiyle ortaya çıkan belirsizliği fırsata çevirme gayesindeydi. Başta Türk devleti olmak üzere bölgesel ve küresel güçler Güney Kürdistan’daki federal yapıya yeşil ışık yakma karşılığında YNK ve KDP’nin PKK güçlerine karşı savaşmasını istiyordu.
Dış güçlerin beklediği karar, 4 Ekim 1992 günü Hewlêr’de toplanan Güney Kürdistan Parlamentosu’nun ilk oturumundan çıktı. Hewlêr meclisi o gün oy çokluğuyla Kürdistan tarihine kara bir sayfa olarak geçen PKK’ye karşı savaş kararı alındı. Kararın hemen ardından 12 Ekim günü Türk ordusu, KDP ve YNK’ye bağlı güçler, özgürlük mücadelesinin tarihine “Büyük Güney Savaşı” olarak geçen ve tarihi bir direnişi de ortaya çıkartan savaş için düğmeye bastı.
Türk devletinin “Tank Operasyonu” adını koyduğu bu işgal seferinde her türlü teknolojik donanımlı binlerce Türk askeri Haftanin, Zap ve Xakurkê alanlarına girmeye çalıştı. Kürt tarihinde paralel yürüyen ihanet ve direniş burada da karşımıza çıktı ve 24 Ekim 1992 günü son mermisine kadar savaşan Gülnaz Karataş (Beritan) isimli gerilla, pêşmergelere teslim olmayarak şehit düştü. Gülnaz Karataş, ihanet ve işbirlikçiliğe karşı direnişin sembolü olurken, 45 gün süren savaşın ardından PKK’nin güneyli güçlerle anlaşmaya varmasıyla Türk ordu güçleri sınır hattına yeniden çekildi.
‘ZELÊ BASKINI’, ‘ÇELİK HAREKATI’ VE ‘ATMACA’
Türk ordusu 28 Ocak 1994 günü Güney Kürdistan topraklarında hava saldırılarına başlayarak bir işgal seferi için daha düğmeye bastı. Bu kez adına “Zelê Baskını” adını koydular, çünkü Zêle o dönem Kürt kamuoyunda en çok bilinen gerilla üslerinden birisiydi. 10 bine yakın askerle gerçekleşen bu işgal seferi sonuç vermeyince, Türk ordusu 1995’in kışında yeni bir harekat için hazırlıklara girişti. 21 Mart Newroz gününe denk getirilen işgal seferine bu kez “Çelik Harekatı” adını koydular. Türk devletinin resmi kayıtlarına göre 35 bin askerin katıldığı ve dört koldan Güney Kürdistan toprakları işgal edilerek girişilen bu savaşa 13 Türk generali komuta etti.
Güney Kürdistan toprakları, Türk devletinin o döneme kadarki en kapsamlı işgal seferine tanıklık ederken, Kürdistan gerillası de çelikten iradesiyle soluk soluğa bir direnişe girişti. ARGK’nin açıkladığı savaş bilançosuna göre 2 Mayıs 1995’e kadar devam eden ve KDP güçlerinin destek verdiği işgal saldırısında 60 gerilla şehit düşerken, en az 800 Türk askeri de öldü.
“Çelik” hezimetle sonuçlanınca 1996 yılının baharında Türk ordusu yeni bir işgal saldırısına daha kalkıştı. “Atmaca Operasyonu” adı verilen işgal seferi için 6 Mart 1996 günü Zap ve Heftanîn hattının aralıksız şekilde savaş uçaklarınca bombalanmasıyla düğmeye basıldı. Kuzey Kürdistan’ın iç kesimleri ve Botan’a kadar yayılan bu işgal saldırısının hedefi Zap alanını ele geçirmekti, fakat bunun da sonucu diğerlerinden farklı olmadı.
KDP ‘BALYOZ’ VE ‘ÇEKİÇ’E AKTİF DESTEK VERDİ
1997 yılında ise Başûrê Kurdistan toprakları, iki büyük işgal saldırısına maruz kaldı. O yılın ilk operasyonuna "Balyoz" adı verildi. 14 Mayıs 1997’de başlayan işgal harekatına bu kez 50 bin Türk askeri katıldı. KDP güçlerinin aktif olarak katıldığı bu savaşın ilk günlerinde, 16 Mayıs 1997’de Hewlêr’de tedavi gören yaralı PKK gerillaları, gazeteci, sanatçı ve doktorların içinde olduğu onlarca kişi, KDP tarafından hunharca katledildi.
Bu katliam Kürdistan tarihine Hewlêr Katliamı olarak geçerken, bununla da yetinmeyen KDP, Saddam Hüseyin’in Sersing’deki köşkünü Türk ordusunun hizmetine vererek karargah olarak kullanmasına izin verdi. Fakat 4 Haziran 1997 günü ARGK gerillalarının Türk ordusuna bir helikopteri düşürmesi savaşın gidişatını değiştirdi. İşgal harekatının komuta kademesi olan 11 üst düzey askerin ölümüyle sonuçlanan helikopterin vurulması, Ankara rejimini şok etti ve 2,5 ayın sonunda işgalci güçler çekilmek zorunda kaldı.
“Balyoz”un hezimetle sona ermesinin ardından Türk ordusu ‘Çekiç Harekâtı’ ismiyle aynı yıl, Güney Kürdistan topraklarına dönük bir kara harekatı daha başlattı. 25 Eylül-15 Ekim 1997 tarihleri arasında gerçekleşen bu operasyona 10 bin asker katıldı. KDP güçlerinin de içinde yer aldığı Xakurkê alanının hedeflendiği bu işgal seferi de öncekiler gibi başarısızlıkla sonuçlandı.
‘SANDVİÇ’TE GÜNEYLİ GÜÇLERE ÖNEMLİ ROL VERİLDİ
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik 9 Ekim 1998’de başlatılan ve 15 Şubat 1999’da esaretiyle sonuçlanan Uluslararası Komplo günlerinde ise Türk ordusu güney ve kuzey hattından gerillayı ezmeyi hedefleyen “Sandviç operasyonu”na girişti. Adından da anlaşıldığı gibi Kürt gerillasını kuzey ve güneyden kuşatarak tasfiye etmeyi planlayan bu işgal seferi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın barış ve çözüm için başlattığı sürecin parçası olarak 2 Ağustos 1999’da gerillaya yapacağı kuzeyden çekilme çağrısı öncesine denk getirildi.
Güney Kürdistanlı güçlerin aktif biçimde içinde yer alacağı bir saldırıyla gerilla alanları kuşatma altına alınacaktı. Fakat “Sandviç” harita üzerinde çizildiği gibi yürümedi ve ağırlıklı olarak Lolan-Xakurkê hattına yönelik gerçekleşen hava saldırılarıyla sınırlı kaldı. Türk devlet güçlerine dönük çatışmasızlık ve ateşkes sürecine rağmen, Türk ordusu 4 Mayıs 2000’de bu kez Heftanîn’i hedef alan işgal saldırısı başlattı. KDP’nin de destek verdiği işgal seferine katılan Türk birlikleri, 4 gün sonra çekilmek zorunda kaldı.
BÜYÜKANIT-ERDOĞAN İKİLİSİNİN BÜYÜK HEZİMETİ
2000’lerin başında Kürt Özgürlük Hareketi’nin strateji değişimiyle birlikte 7 yıl boyunca Güney Kürdistan topraklarına ‘sınır ötesi operasyon’ düzenlenmedi. 2007 yılının Şubat ayında ise ABD’ye giden Türk Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, “Sınır ötesi operasyon” için Washington’dan yardım istedi. 12 Nisan 2007 günü karargahında basının karşısına Büyükanıt aylarca hazırlığı sürecek ve güya Kürt gerillasına “büyük darbe” vuracak operasyonu ilk kez duyurdu.
4 Mayıs 2007 günü Dolmabahçe Sarayı’nda bir araya gelen Büyükanıt ve Erdoğan, Kürt inkarı ve imhası konusunda uzlaşma sağladı. Ardından da 17 Ekim 2007 günü TBMM’ye gönderilen yeni savaş tezkeresi oy çokluğuyla kabul edildi. 5 Kasım 2007 günü soluğu Beyaz Saray’da alan Erdoğan ise, ABD Başkanı George Bush ile yaptığı görüşmeden PKK’ye karşı birçok alanda destek sözü aldı. İstihbarat paylaşımından her türlü teknolojik desteğe kadar ABD’nin bütün imkanları Türk devletine sunulurken Güney Kürdistan’a yönelik yeni işgal saldırısına da yeşil ışık yakıldı.
2 Aralık 2007 günü Hakkari’nin Çukurca ilçesi sınır hattında Türk ordusunun karakol ve askeri üslerine ait topçu bataryalarından Zap bölgesine havan, obüs ve katyuşalarla saldırı gerçekleşti. İşgal harekatının ilk adımı atıldı. Bunu 16 Aralık gecesi Kandil’den Zap’a kadar uzanan gerilla alanlarında 50’nin üzerinde savaş uçağının katıldığı hava saldırısı takip etti. Ertesi gün bu kez Türk ordusu Xakurkê’nin Geliyê Reş bölgesinde özel askerlerden oluşan 500 kişilik bir birlikle tank, kobra helikopter ve savaş uçakları eşliğinde bir kara operasyonu düzenledi. Topçu atışlarıyla güvenli bir koridor oluşturarak ilerlemek isteyen Türk ordusu birçok noktada gerillanın direnişiyle karşılaşınca, güçlerini 19 Aralık’ta geri çekmek zorunda kaldı.
ZAP’A ‘BÜYÜK DARBE’ İÇİN GİDENLER BÜYÜK DARBE YEDİ
Asıl saldırı dalgası; 20 Şubat 2008 günü HPG Anakarargahı’nın bulunduğu Zap alanına yönelik Türk savaş uçaklarının bombardımanıyla başladı. Ardından da Türk ordu birlikleri sınırı geçerek Güney Kürdistan topraklarına girdi. Sayıları 10 bini geçen “Dağ komando birliği” ve “özel harekât timleri”ne termal kameralı M60 Patton tankları ve 20 tane F-16 savaş uçağı eşlik etti. Fakat ilk sıcak temasın yaşandığı Çiya Reş’de Türk ordusu ilk darbesini aldı. Burada çok sayıda asker öldü. Peşi sıra birkaç gün içinde diğer cephelerde de arka arkaya darbe alan Türk ordusu, Kürdistan’ın derinliklerine takılıp kaldı.
Türk askerleri “şok” baskından savunma pozisyona girerken ağır darbeler yemeye başladı. Ankara’da toplanan devlet zirvesinin ardından 29 Şubat 2008 günü alelacele Türk askerlerinin çekilmesine karar verildi. Çekilmeyi “Yağdan kıl çeker gibi çekildik” diye duyuran Büyükanıt, ardından 3 Mart günü Genelkurmaylıkta basına verdiği brifingde, “Geri çekilmede bir tek askerimizi dahi yitirmedik” diyerek esas başarıyı operasyonda değil, geri çekilmede aradıklarını açıkça itiraf etti. Kürt basını ise “Siwar hatin peya çûn” (Atlı geldiler, yaya gittiler) manşetiyle gerillanın Zap destanını duyurdu. 125 Türk askerin öldüğü Zap savaşında bir kobra helikopteri düşürüldü ve 9 HPG gerillası şehit düştü.
24 TEMMUZ 2015’TE STARTI VERİLEN YENİ KONSEPT
Güney Kürdistan topraklarını hedef alan Türk devletinin en büyük hava saldırısı, adına “çözüm ve barış süreci” denilen Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile yürütülen diyalog ve müzakerelerin bitirilmesinden hemen sonra 24 Temmuz 2015 akşamı gerçekleşti. Medya Savunma Alanlarına bağlı Kandil, Metîna, Heftanîn, Avaşîn, Xakurkê, Xinêre, Garê gibi bölgelerin neredeyse tümü 50 uçak tarafından bombalanırken, 24 Temmuz’dan itibaren hemen her gece devam eden saldırılarda sivil yerleşim yerleri de hedef alındı.
2015’in yazında Güney Kürdistan topraklarına yapılan bu hava saldırıları Kürt halkına dönük yeni savaş konseptinin de başlangıcı olurken işgal seferlerinin boyutu da değişti. Artık sivil veya pêşmerge ayrım gözetilmeksizin Başûr halkı da Türk ordu güçlerinin hedefiydi. Türk savaş uçakları, 1 Ağustos 2015’te Binarê Qendîl köylerini bombaladı. Bombardımanların hedef aldığı köylerden biri de Zergelê köyüydü. İlk saldırıda Zergelê’de bir kadın yaşamını yitirirken, Türk Savaş uçakları, yardıma koşan köylülerin de üzerine bomba yağdırdı ve 7 sivili daha katletti.
Türk ordusu, 14 Aralık 2017’de Hakkari’nin Şemzînan ilçesinden Başûr topraklarına yeniden girdi. Helikopterlerle Geliyê Reş, Çiyayê Siro, Çiyayê Evdilkovî, Ava Hecîbegê gibi bölgelere asker indirdi. Başûr’da 30 kilometreye kadar alanı işgal edilirken Lêlikan, Çiyadêl ve birçok alanda yeni askeri üsler kuruldu. Türk devletinin 2017-2018 yılı içinde yaptığı saldırılarda en az 30 sivil katledildi.
27 Mayıs 2019’da “Pençe” adıyla başlattığı işgal girişimi sırasında da peş peşe siviller katledildi. 24 Haziran 2019 günü Hewlêr’in Soran ilçesine bağlı Goşînê bölgesinde seyir halindeki sivil bir araca yapılan bombardımanında araçta bulunan iki kardeşten biri yaşamını yitirdi, diğeri ağır yaralandı. Devam eden hava bombardımanları sonucu 27 Haziran akşam saatlerinde bu kez Süleymaniye’nin Ranya ilçesine bağlı Kortek alanında, bağ ve bahçe işlerinin ardından evlerine dönen bir aileye ait iki araç savaş uçakları tarafından füzelerle vuruldu; aralarında 4 yaşındaki Solin ve annesinin de olduğu 4 kişi katledildi.
İŞGALCİLERİN UNUTAMADIĞI ‘CENGA HEFTANÎN’
2020 yılına gelindiği Türk ordusu yeni savaş ve imha konseptlerinin parçası olarak yeni işgal planlarını devreye soktu. 14-15 Haziran 2020 gecesi Türk işgal gücü Heftanîn bölgesine dönük kapsamlı bir saldırı başlattı. Heftanîn’in neredeyse tüm coğrafyası; dağ, taş, vadi, tepe her noktası işgalci gücün uçak, havan, top, obüs ve her türlü teknolojisiyle bombalandı.
Aralıksız ve ölçüsüz bombalamalar, Türk ordusunun teknoloji ve güç sayısının üstünlüğüne rağmen Heftanîn gerillası taktik açıdan zengin yöntemleri içinde barındıran bir vuruş tarzıyla işgalcilere kök söktürdü. “Cenga Heftanîn” adıyla Kürt halkının direniş tarihine geçen ve 2020 yazı boyunca süren Heftanîn savaşının hezimetinin ardından Türk ordusu 2021’de yeni işgal seferlerine kalkıştı.