YENİLENDİ

DEM Parti Yerel Yönetimler Delegasyonu AK’de temaslarda bulundu

DEM Parti Yerel Yönetimler Delegasyonu yaptığı görüşmelerde, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nin Türk devletinin kayyum politikalarını ele alarak aktif rol oynamasını istedi.

DEM Parti Yerel Yönetimler Delegasyonu, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nin 2024 güz oturumları dolayısıyla Fransa’nın Strasbourg kentinde çeşitli temaslarda bulundu.

Delegasyonda, Çınar İlçesi Belediye Eşbaşkan Yardımcısı ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi - DEM Parti Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi (AK- YBYK) resmi yedek üyesi Kader Uzun, DEM Parti Avrupa Konseyi Temsilcisi Fayik Yağızay ile birlikte kongrenin davetlisi olarak, Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) 2014 yılında Dersim Belediye Eşbaşkanı olarak seçilen ve 17 Kasım 2016’da yerine kayyum atanarak tutuklanan ve 7 yıl 5 ay tutsaklığı ardından tahliye olan Nurhayat Altun yer aldı.

Delegasyon ve Nurhayat Altun, İtalya, İsveç, Fransa delegasyonlarının yanı sıra AK-YBYK Başkanı Marc Cools, İsviçreli ve Slovenyalı Türkiye raportörleri, Kongre Yürütmesi İcra Kurulu ile bir dizi görüşmeler gerçekleştirdi. AK-YBYK Sosyalist ve Yeşiller Grubu’nun toplantısına davet edilen delegasyon, gruba hitaben iktidarın DEM Parti üzerindeki baskıları ve siyasi soykırımla ilgili bilgilendirmede bulundu.

Türk devletinin 2016-2019 yılları arasındaki kayyum politikasının devam ettiği ifade edilen görüşmelerde, Türk devletinin DEM Partili Colemêrg Belediyesi’ne devletin kayyum atayarak, Belediye Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış’ı da tutukladığı hatırlatıldı.

Türkiye’deki iktidarın DEM Parti’nin kazandığı bölgeler üzerindeki baskısının devam ettiği de dile getirilen görüşmelerde, belediyelerin halka hizmet vermesinin ise birçok yerde sekteye uğratıldığı belirtildi.

Görüşmelerde, Türk devletinin kayyum politikalarının ele alınarak AK-YBYK’nın bu konuda aktif rol alması gerektiği vurgulandı.

Görüşmelerin son gününde ise Kader Uzun, Genel Kurul’da bir konuşma yaptı. Kader Uzun, AKP-MHP iktidarının DEM Parti üzerindeki baskılarını ele aldı. Kader Uzun, DEM Parti AK-YBYK tam üyesi Wan Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Abdullah Zeydan’a, mahkemenin olumlu kararına rağmen yurt dışı yasağı konulduğunu söyledi.

Yerel ve bölgesel yönetimler üzerindeki baskıları ele alan konuşmasında Kader Uzun, şunlara dikkat çekti: “DEM Parti’nin birçok belediye eşbaşkanlarına yurt dışı yasağı konulmuş durumda. Dünya çapında yerel ve bölgesel demokrasinin güçlenmesi ve insan haklarına saygının güvence altına alınması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Bugün dünya genelinde ve özelde Ortadoğu’daki en temel sorunun halkların bir arada demokratik bir temelde yaşama talebinin rejimler tarafından yok sayılmasıdır. Merkezi mercilerin yerel ve bölgesel mekanizmalar üzerindeki tahakkümü, baş edilemez boyutlara ulaşmış durumdadır. Barış ve istikrarın sağlanması için yerel ve bölgesel demokrasinin güçlendirilmesi, merkezi zihniyete karşı demokrasiden güç alarak baskının kaldırılmasını sağlayacaktır. Yerel demokrasiyi sağlamamız için halkın katılımıyla gerçekleşen bir yerel yönetimler anlayışının gelişmesi gerekir.”

Perşembe günü gerçekleşecek Genel Kurul sabah toplantısında ise, seçim izleme komisyonu ve Türkiye raportörleri David ERAY (İsviçre (R, PPE/CCE)) ve  Vladimir PREBILIC’in (Slovenya (L, SOC/V/DP)), “Türkiye'deki Yerel Seçimler (31 Mart 2024) -  Yerel Özerklik Avrupa Şartı'nın Uygulanması İzleme Komisyonu ve İnsan Hakları ile Hukukun Üstünlüğünün Yerel ve Bölgesel Düzeyde Saygı Gösterilmesi Üzerine” başlıklı raporu gündeme alınacak.  

Türkiye makamlarının daveti üzerine, kongrenin 31 Mart 2024'te Türkiye gerçekleşen yerel seçimleri gözlemlemek üzere bir gözlem misyonu gönderdiğinin hatırlatıldığı raporda, seçim günü 11 ekibin yaklaşık 140 sandıkta seçim prosedürlerini, açılışından kapanışına ve oy sayımına kadar gözlemlemek için hazır bulunduğu belirtiliyor.

Raporda kongre delegasyonunun, seçimlerin sakin ve profesyonel bir şekilde gerçekleştiğini, ancak seçim öncesi dönemde gözlemlenen eksiklikler ve zorlu ekonomik koşullar ile deprem sonrası yeniden yapılanma bağlamında olumsuz etkilerle karşılaştığını belirttiğine yer veriliyor.

“Seçmenlerin ve adayların yerel demokrasiye olan bağlılık düzeyi takdirle karşılanmış ve sonuçların geniş kabulü vurgulanmıştır. Kampanya oldukça rekabetçi geçmiş ve seçmenlere önemli alternatifler sunmuştur” denilen raporda, seçim kampanyasının aşırı derecede ulusal siyasete odaklandığı; kamu kaynaklarının ve resmi konumların kötüye kullanıldığına dair birçok iddiayla gölgelendiği belirtiliyor.

Delegasyon, kongrenin 2019’daki önerilerine atıfta bulunarak, özellikle tüm adaylar için eşit koşullar sağlanmasına yönelik önlemlerin gerçek demokratik seçimler için yerel ve bölgesel düzeyde bir ön koşul olduğu vurgusuna yer veriyor. Raporda gelecek seçimleri daha kapsayıcı hale getirmek için, Kongre delegasyonu oy kullanma ve adaylık haklarına yönelik geniş kısıtlamaların gözden geçirilmesi, seçmen listelerinin doğruluğunun artırılması, kadınların ve gençlerin seçimlere katılımının güçlendirilmesi ve sandıkların erişilebilirliğinin sağlanması için çabaların sürdürülmesi gerektiğini önerdiğini de hatırlatıyor. Kongre delegasyonunun seçim sonrası gelişmelerin başarılı bir demokratik güç geçişini gösterdiğini belirttiğine de değinilen raporda, “Türk İçişleri Bakanlığı'nın seçilmiş bir belediye başkanının yerine tartışmalı belediye yasası maddelerini kullanarak bir yönetici atama kararını bir kez daha eleştirmiştir” deniliyor.

Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi sözleşmelerine atıfta bulunulan öneri taslağındakongrenin yerel ve bölgesel düzeyde demokrasi koruyucusu olarak üstlendiği önemli bir rolünün olduğu vurgulanarak AK – YBYK’nin tam üyesi olan Van Büyükşehir Belediye Eş Başkani Abdullah Zeydan’ın akreditesinin Türkiye tarafından iptal edilmesinden üzüntü duyduklarını belirtiyor.

Raporda 31 Mart yerel seçimlerine dair şunlara yer veriliyor:

Kongre, -özellikle ifade özgürlüğü, oy verme ve seçilme hakkındaki kısıtlamalar ve yargı bağımsızlığı konularında -genel olarak hukuki çerçevenin hala önemli eksiklikler ve kısıtlamalar içerdiğini ve bunların yerel ve bölgesel düzeyde demokratik seçimler için tam olarak elverişli olmadığını kabul eder. Bu eksikliklerin bazıları uluslararası ve Avrupa seçim standartları ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadına uygun değildir.

Bazı siyasi partiler, yerel siyasi hayatta daha fazla kadının yer almasını sağlamak için çaba göstermiş, bu da bu pozisyonları işgal eden kadın sayısında düşük ama belirgin bir artışla sonuçlanmıştır.

2019'dan beri olumlu bir gelişme kaydedilmiş olup, sadece bir durumda (Van'da) seçilmiş bir belediye başkanının yerine ikinci en yüksek oy alan aday tarafından atama yapılmış ve bu durum daha sonra YSK tarafından iptal edilmiştir;

- Teknik olarak yetkin olmasına rağmen, seçim yönetimi bağımsızlık ve şeffaflık eksikliği ile mücadele etmiş ve ön sonuçlar, kararlar ve toplantılar hakkında kamu ile yalnızca kısmi iletişim kurmuştur;

- Oy verme hakkındaki kısıtlamalar devam etmiştir, bunlar arasında askere alınanlar ve mahkûmlar için kısıtlamalar ile sivil hakların iptal edilmesi nedeniyle seçilme hakkındaki kısıtlamalar yer almakta ve bu durum, esasen binlerce kişinin özellikle güneydoğuda seçimlere katılmasını engellemiştir;
- Seçim listelerinin doğruluğuna ilişkin sorunlar, özellikle doğuda seçmenlerin sahte göçü ve aynı adreste kayıtlı seçmenlerin farklı oy verme yerlerine dağıtılması gibi güvenilir iddialar nedeniyle, seçim sürecinin bütünlüğünü etkilemiştir;

- Resmi kampanyanın yalnızca 10 gün sürmesi nedeniyle, kampanyanın büyük bir kısmı yetersiz düzenlenmiş veya düzenlenmemiş kalmış ve adaylar arasında adil rekabet koşullarını garanti etmemiştir; bu, gerçek demokratik seçimler için bir ön koşuldur;

- Aynı zamanda, kampanya, devlet kaynaklarının ve resmi pozisyonların kötüye kullanılmasıyla ilgili birçok iddiadan etkilenmiş ve bu durum, iktidar partisinin adaylarına haksız bir avantaj sağlamıştır. Kampanya, Cumhurbaşkanın en aktif aktör olduğu bir ulusal seçim olarak algılanmış ve seçim sessizliğine uyulmamıştır. Bu durum, kampanyanın aşırı şekilde ulusal politikaya odaklanmasına ve devlet ile iktidar partisi arasındaki sınırın bulanıklaşmasına neden olmuştur.

- Vatandaşların şeffaflık konusundaki artan taleplerine rağmen, partilerin ve seçim kampanyalarının finansmanı çok az düzenlenmiş ve bu durum, tüm adaylar için kampanya koşullarının eşitliği ilkesini sorgulatmıştır.

- İfade özgürlüğü ve medya durumunun kötüleşmesi, cezai kovuşturmaları önlemek için genel bir korku, baskı ve öz sansür iklimi yaratmış, bu durum vatandaşların tarafsız ve dengeli bilgilere ulaşmasını engellemiştir. Aynı zamanda, medya kapsamının tarafsızlığını garanti eden kurallar düzenli olarak göz ardı edilmiştir. Bunlar arasında bunları denetlemekle görevli kamu kurumları da bulunmaktadır.

Seçim günü bazı tutarsızlıklar gözlemlenmiştir. Bunlar arasında muhtarların seçimlerinin organizasyonu ile ilgili düzenlemelerin eksikliği ve kafa karışıklığı, bazı durumlarda fiziksel çatışmalara yol açan adayların oy verme yerlerinin yakınında bulunması, bazı durumlarda intimidasyon olarak algılanabilecek önemli güvenlik güçlerinin varlığı, oy verme yerlerindeki kalabalıklar ve aceleyle yapılan sayım süreçleri yer almaktadır.

….
- Seçimle ilgili anlaşmazlıkların çözümü kapalı kapılar ardında ve şeffaflıktan yoksun bir şekilde devam etmiş, bu da siyasi olarak yanlı bir prosedür algısına yol açmıştır. Nihai olarak bağımsız bir yargı denetimi altında değildir.

- Kadınlar ve gençler yerel ve bölgesel düzeyde karar alma pozisyonlarında yeterince temsil edilmemiştir ve kadınlar, seçim yönetiminin tüm seviyelerinde de düşük temsil oranına sahip olmuştur;

- İçişleri Bakanlığı, Hakkari belediyesinde seçilmiş bir belediye başkanının yerine bir yönetici atamıştır. Bu, Kongre ve Venedik Komisyonu tarafından yerel özerkliğin doğasına zarar veren ve terörle ilgili suçların çok geniş bir yorumuna dayanan uzun süreli bir uygulamanın en son örneğidir.

- Son olarak, Türkiye'deki seçim gözlemi, Türk yasaları tarafından yasaklanmış olup, bağımsız ulusal gözlemcilerin tüm seçim sürecine erişimi olmamıştır; bu durum, Türkiye'nin uluslararası taahhütleri ile çelişmektedir.

Hazırlanan raporda kongrenin Türkiye’den yerine getirmesi istedikleri ise şöyle yer aldı:

a. Seçim yasalarının netliğini artırmak ve seçimlerle ilgili tüm yasaları uyumlu hale getirerek seçimler için tutarlı bir çerçeve sağlamak ve tüm adaylar için eşit koşullar garanti etmek;

b. Toplantı ve ifade özgürlüğüne yönelik çok geniş kısıtlamaları kaldırarak, gerçekten demokratik seçimler için tamamen elverişli bir iklimin yeniden tesis edilmesi;

c. Seçim yönetiminin tüm seviyelerinde karar alma süreçlerinin şeffaflığını artırmak için toplantıların kayıtlarını sağlamak, YSK toplantılarını halka açık veya canlı yayınlamak, kararları ve sonuçları belirli süreler içinde çevrimiçi yayınlamak ve ulusal seçim gözlemcilerinin tüm seçim sürecini takip etmelerine izin vermek.

d. Askeri öğrenciler ve diğer genel oy verme hakkı kısıtlamaları için oy verme hakkındaki kısıtlamaları kaldırarak daha kapsayıcı bir seçim süreci sağlamak.

e. Seçim listelerinin doğruluğunu daha da artırmak ve sahte seçmen kayıtlarını proaktif bir şekilde araştırmak ve yaptırımlar uygulamak; oy verme yerlerini taşıma ve birleştirme ile ilgili önlemleri gözden geçirmek ve aynı bölgede yaşayan seçmenleri farklı oy verme yerlerine atama uygulamalarını Venedik Komisyonu'nun görüşlerine uygun olarak yeniden değerlendirmek.

f. Resmi kampanya süresini 10 günden daha uzun bir süreye genişletmeyi düşünmek, böylece tüm adaylar için adil ve eşit kurallar oluşturmak.

g. Seçim döneminde idari kaynakların ve resmi pozisyonların kötüye kullanımıyla ilgili durumları güçlendirmek ve soruşturmalar yapmak; Cumhurbaşkanının yerel seçimlerdeki rolünü netleştirmek; seçimle ilgili ana bakanlıklarda tarafsızlıkla yükümlü teknik bakanların atanması uygulamasının yeniden tesis edilmesini düşünmek, böylece sürecin tarafsızlığına olan güveni artırmak.

h. Partilerin ve kampanyaların finansmanına yönelik daha sıkı düzenlemeleri hızla getirmek, örneğin kampanya harcamaları için bir üst sınır koymak ve şeffaflık, bütünlük ve hesap verebilirlik sağlamak için etkili bir kontrol mekanizması oluşturmak; bu, Avrupa Konseyi Yolsuzlukla Mücadele Grubu (GRECO) tarafından önerilmektedir;

i. Medya durumunu genel olarak iyileştirmek için kesin önlemler almak ve özellikle kamu yayıncılarının tarafsız medya kapsamını sağlamak için etkili bir medya denetim sistemi kurmak; gazetecilerin ifade özgürlüğü önündeki engelleri kaldırmak, özellikle terörle mücadele, yanıltıcı bilgi yayma veya iftira ile ilgili aşırı dava açma ve gözaltı uygulamalarını ele almak; bu, seçim kampanyaları bağlamında özellikle önemlidir;

j. Oy verme günü prosedürleriyle ilgili olarak, mukhtarların seçimleri için düzenlemeler getirmek; bu, kampanya ortamı ve oy verme yerlerinin yakınındaki varlığı kapsamalıdır, böylece yerel kalabalığı azaltmak ve fiziksel çatışmaları önlemek; güvenlik koşulları elverdiğinde, oy verme yerlerinde ve çevresinde polis varlığını sınırlamak ve yalnızca oy verme yeri başkanlarına güvenlik güçlerini davet etme hakkı vermek;

k. Seçim yerlerinin erişilebilirliğini sağlamak ve seçmenlerin ikamet yerinden bağımsız olarak taşınabilir sandıkları dağıtmak için çabaları sürdürmek; oy verme prosedürleri hakkında oy verme yeri üyelerine daha fazla netlik ve eğitim sağlamak;

l. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) bağımsızlığını ve tarafsızlığını artırmak için önlemler almak; seçim anlaşmazlıklarının çözüm mekanizmasının hukuki bütünlüğü ve şeffaflığını güçlendirmek; YSK kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından nihai olarak incelenmesini sağlamak;

m. Kadınların yerel politikadaki karar alma pozisyonlarına katılımını artırmak için %30 cinsiyet kotası gibi önlemler getirmek; gençlerin katılımını desteklemek için teşvik edici önlemleri düşünmek.

n. Venedik Komisyonu'nun 2020 tarihli, seçilmiş adayların ve belediye başkanlarının yerine atanması ile ilgili görüşüne uygun olarak, adayların seçilme yeterliliğinin seçimlerden önce kesin bir ceza mahkumiyetine dayanarak değerlendirileceğini sağlamak; 2016 yılında belediyeler yasasına eklenen 45. maddenin 1. fıkrasını kaldırmak ve bir belediye başkanının görevden alınması durumunda, seçmenlerin iradesine saygı göstermek için belediye meclislerinin bir vekil başkan seçmesine veya belediye başkanlığı seçimlerinin tekrarlanmasına izin vermek gibi diğer çözümleri düşünmek;

o. Ulusal ve uluslararası seçim gözlemcilerinin akreditasyonu ile ilgili yasalar getirmek ve bu aktörler tarafından seçim gözlemini, YSK'dan özel önlemler talep etmeden normal bir prosedür haline getirmek; ayrıca, Kongre'nin kendi kurallarına ve prosedürlerine dayanarak belirlediği gelecekteki uluslararası seçim gözlem misyonlarının yapısına müdahale etmekten kaçınmak.

Kongre, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ve Parlementer Meclisi'ni, Türkiye ile ilgili faaliyetlerinde bu tavsiyeyi dikkate almaya çağırmaktadır.