Dünya'daki suyun kaynağına ilişkin yeni teori
Mavi Gezegen'deki suyun kaynağına ilişkin Fransız araştırmacılar yeni bir teori ortaya attı.
Mavi Gezegen'deki suyun kaynağına ilişkin Fransız araştırmacılar yeni bir teori ortaya attı.
Su yeryüzünün yüzde 70'ini kaplıyor. Yaşam için hayati önemi var, ama nasıl oluştuğu eski bir tartışma olarak devam ediyor.
Fransız araştırmacı bir ekip, Dünya'nın başından beri su bakımından zengin olduğunu öne sürdü. Suyun muhtemelen Dünya'yı oluşturan kayalar içerisinde bolca var olduğu belirtiliyor.
Petrografik ve Jeokimya Araştırmalar Merkezi'nin bu araştırmasını yürüten kozmokimyacı Laurette Piani, Science dergisinde yeni keşfi yazdı.
AFP'ye de konuşan Piani, yeni teorinin, suyun geç zamanlarda asteroitler ve kuyruklu yıldızların Dünya'ya yönelik bombardımanı sırasında geldiğine dair hakim olan tezlerde bir gedik açtığını belirtti.
Fransız araştırmacılar Dünya'nın kimyasal bileşimine yakın bir özelliğe sahip enstatit kondirit olarak adlandırılan göktaşları üzerinde durdu. Bunlar, Dünya'nın oluşumu sırasında var olan kayalarla benzerlik gösteriyor.
Bu göktaşlarından 13'ünün hidrojen içeriğini ölçen araştırmacı ekip, mavi gezegendeki ilkel kayaların okyanuslardaki su kitlesinden en az üç kat ve belki de daha fazlasını sağlayacak yeterlilikte hidrojen içerdiğini tespit etti.
Piani, "Enstatit kondiritlerin hidrojen izotoplarının bileşiminin Dünya'nın mantosunda stok edilen su ile benzer olduğunu keşfettik" dedi.
Okyanusların izotop bileşimi bu kondiritlerden yüzde 95 oranında su içeren karışımla uyumluluk gösteriyor. Bu da suyun yeryüzü kökenli olduğunu destekleyen ek bir unsur olarak değerlendiriliyor.
Araştırmacılar ayrıca bu göktaşlarındaki azot izotopların Dünya'daki azot izotoplarla benzer olduğunu da ortaya koydu.
Laurette Piani'ye göre bu araştırma, daha sonraları kuyruklu yıldızlar gibi başka kaynakların da suda payı olduğunu dışlamıyor ancak Piani enstatit kondiritlerin gezegenin oluşumundan itibaren belirgin bir katkıda bulunduğunda ısrar ediyor.
NASA araştırmacısı Anne Peslier de, Fransız ekibin araştırmasına eşlik eden editör yazısında ortaya konulan çalışmanın "bu pazıla hayati ve zarif bir parça sunduğunu" belirtti.