GÖRÜNTÜLÜ

Irak krizi Şiiler arasındaki çelişkilerden kaynağını alıyor

Irak’ta hükümeti kilitleyen krizin Şiiler arasındaki çelişkilerden kaynağı aldığını belirten hukukçu Abdurrahmen Xelife, halihazırda Şiilerin iktidar kavgası verdiğini ifade etti.

Hukukçu ve Irak Uluslararası Seçim Komisyonu eski başkanı Abdurrahman Xelife Irak parlamentosunda Şiilerin kendi aralarında yaşadığı krizin etnik ve mezhebi kesimler ile sadece mezhepçi düşünen kesimler arasında yaşandığını, bunun ideolojik olduğu kadar iktidar kavgası olduğunu söyledi.

Irak’ta yaşanan kriz, DAİŞ’e karşı mücadele ve Musul operasyonuna ilişkine ANF’nin sorularını yanıtlayan Xelife, Ebadi hükümetinin teknokrat hükümet kurma çabalarının sorunların çözümünde doğru bir yöntem olduğunu, ancak parlamentoda grubu bulunan partilerin, böyle bir hükümette çıkarları olmadığı için karşı çıktıklarını söyledi.

Başta Türkler olmak üzere herkesin Musul üzerinden hesap yapmasından kaynaklı Musul’u özgürleştirme operasyonunun gelişmediğine de dikkat çeken Xelife, Kürtler gerilla, savaşçı ve peşmerge gücünü birleştirerek mutlaka bu operasyonda yer alarak daha önceki tarihlerde kendilerinden zorla alınan yerleri daha geri alabileceğini, söyledi.

DEMOKRASİ EKSİKLİĞİ IRAK’I OLUŞTURAN YAPILARI UYUMSUZ KILDI

Irak son dönemlerde önemli bir siyasi krizin içinde buldu kendini. Siz Irak’ı yakından bilen birisi olarak bu krizi nasıl tanımlıyorsunuz? Neden böyle bir durum ortaya çıktı?

Aslında bu tür krizler çok sürpriz değil. Irak bu tür krizler hep vardı. Bu durumu anlamak için sadece bugünden bakmak yetmiyor. Şu an yaşanan krizi anlamak için cumhuriyetin kuruluş dönemlerini bilmek gerekir.

İngilizler 1921’de Irak devletini kurduklarında Sünni- Şii ve Kürtlerden oluşan üç farklı yapıyı birleştirerek tek devlet ortaya çıkardılar. Zorlama şekilde bir çatı altında birleştirilen bu yapıların hepsi kendisini özgürce ifade edebilseydi, Irak devleti çok daha ileriye gidecek ve bugünkü istikrarsızlığı yaşamamış olacaktı. Ama bunun için cumhuriyetin demokratik bir öze sahip olması gerekiyordu. Ne var ki bu yoktu. O dönem kurulan devlet Kürt halkını her şekilde inkâr etti. Bu nedenle Lozan antlaşmasından günümüze kadar bu üç yapı arasında uyum olmadı.

ŞİİLER ARASINDA ETNİK VE MEZHEPÇİ YAKLAŞIMLAR ÇATIŞIYOR

Fakat bugün yaşanan sorunlarda dikkat çekici bir başka durum var. Şimdiye kadar Kürtler ile araplar ya da Sünni Araplarla Şii Araplar sorunlar yaşanıyordu. Ancak şimdi Şiiler kendi aralarında sorun yaşıyor. Bunu nasıl değerlendirmek gerekir?

Irak’ta ki Şiiler iki faklı gurup halinde hareket ediyor. Bunların bir gurubu Sadr’ın öncülüğünde örgütlenen kesimdir. Bunlar hem Şii mezhebi hem de Arap kimliklerini ön plana çıkarıyorlar. Hem etnik hem mezhebi kimlik aynı şekilde önde tutuluyor. Diğer ikinci kesim ise İran egemenliği altında hareket ediyor. İran hangi fetvayı verse o fetvaya göre hareket ediyorlar. Bu kesime Farsçılar deniliyor ve bunlar sadece mezheplerini korumaları gerektiğini belirtiyor. Yani etnik hissiyat yerine mezhebi hissiyatları esastır. İşte bu ideolojik bakış farklılığı da diyebileceğimiz farklılık Şiilerin aralarında ayrışmaya ve bugünkü sorunlara neden oluyor. Bunun yanında partizancı yaklaşımlarda var tabi. Bu da çıkar çatışmasını doğuruyor.

Hatırlanırsa geçmişte Maliki ve Bedir tugayları arasında seçim döneminde çatışma çıktı. Onlarca kişi öldürüldü. Nasıl ki bugün Kürt toplumunda siyasi partiler birlik olamıyor ve tarihte birçok kez çatışmışsa Şii partilerinde yaşadığı aynı durumdur. Aslında Şiilerin kendi aralarında yaşadığı durumu anlamak için biraz da Kürtlerin kendi iç çatışmalarına bakıldığında durum daha iyi anlaşılır. Tek farkla, Kürtler arasında mezhep çelişkisinden ziyade iktidar çatışması yaşandı.

KRİZİN ÇÖZÜMÜ EBADİ’Yİ AŞIYOR

Başbakan Ebadi hükümeti bu sorunlarla neden çözüm gücü olamıyor sizce?

Irak’ta Haydar Ebadi bütün güçleri elinde tutabilir fakat yaşanan siyasi krizler silah ve güçle çözülecek sorunlar değil. Ebadi’nin tek başına çözebileceği sorunlarda değil. Perde arkasında durumdan memnun olmayan güçler var. Bu güçler Irak siyasetini içteki uzantıları yoluyla yönetiyorlar. Bilindiği gibi demokrasinin bazı prensipleri var. Örneğin Irak parlamentosuna Şiilerin ne kadar iktidarı var? Kaç tane koltuk onlarda?  Azınlıkların ne kadar hakkı var? Kürt halkının hakkı olan veriliyor mu? Bunlar tabii ki önemli konular. Bunlara uyulmadan Irak’ta demokrasi ve birlik gelişmez.

TEKNOKRAT HÜKÜMET İŞLEVLİ OLABİLİR

Teknokrat hükümet tartışmaları çokça yürütüldü. Bu tartışmaları nasıl görüyorsunuz? Bir çözüm olabilir mi?

Teknokrat hükümet bana göre önemli bir işlev görebilir. Ebadi bence bu konuda mantıklı bir çözüm geliştirmeye çalışıyor.

Şimdi, Irak ve Kürdistan’da yaşanan en büyük sıkıntı, siyasi partiler ve hareketlerin kendi çıkarlarını toplumun çıkarlarının önüne koymasıdır. Bu konuda çokça tecrübemiz var. Eğer siyasi partilerin Bağdat’ta çıkarı yoksa temsil ettiği kesimin çıkarlarını gözetmezler. Bu açıdan, eğer Parlamentoda yer alan partiler kendi çıkarları doğrultusunda teknokrat hükümet kurma çabalarına engel olmaz iseler, böyle bir hükümet kurulabilir. Fakat şimdi görüyoruz ki parlamento etnik, mezhep ve parti çıkarlarının savunulduğu bir ortama dönüşmüş durumda. Teknokrat hükümeti kendi çıkarlarına uygun görmüyorlar. Parlamentoda her gün partisel çıkarlar için kendi aralarında kavga eden fraksiyonlar, kendi çıkarları tehlikeye girince birleşip halkın çıkarları karşısında duruyorlar. 

Sadr hareketi bu karışıklık döneminde halkı sokağa çekerek protesto eylemlerine başladı. Bu gerçekten çözüm amaçlı mı, yoksa bu protestoların arkasında da başka amaçlar ya da güçler mi var?

Mukteda Sadr’ın halkı sokağa dökmesine yönelik iki farklı değerlendirme var. Bu görüşlerden biri; Sadr’ın var olan krizli dönemi kullanıp Şii toplumu içinde güçlenmeye, diğer Şii partilerin etkisini kırmaya ve taban toplamaya dönük bir hareketi olarak değerlendirirken, diğer bir görüş ise, Sadr falan Şii liderin oğludur. Halkı sokağa çağırmada hiçbir bireysel çıkarı yoktur. Kendisinin hiçbir özel mülkiyeti yoktur. Tamamen halkın çıkarlarını savunmak için bu hareketi başlattı, diyor.

KRİZ UZUN VADEDE PAHALIYA PATLAYACAK

Peki bu krizli durum DAİŞ’e karşı mücadelede olumsuz bir etki yapmıyor mu?

Kuşkusuz bu krizler olmasaydı daha etkili ve sonuç alıcı mücadele olabilirdi, denilebilir de. Ama açıkçası ben bu karışıklığın DAİŞ’e karşı müacadeleye çok da olumsuz etki yaptığını düşünmüyorum. Çünkü bu krizler yaşanırken de Irak ordusu Anbar ve Tikrit gibi büyük yerleri DAİŞ çetelerinden geri aldı. Felluce’de operasyon halen devam ediyor. Yine Kürt güçleri DAİŞ çetelerinin işgal ettiği Kürdistan toprağının hemen hemen tamamına yakınını geri aldı. Hiç kuşku yok ki eğer bu sorunlar olmasa, birlik ve beraberlik içinde olunsaydı cepheler daha da güçlü olurdu ve DAİŞ şimdiye kadar daha büyük darbe yemiş olurdu. Fakat yine de bugünlere kadar getirildi ve mücadele başarısız sayılmaz. Ancak daha uzun vadeli düşünüldüğünde bu krizin Irak’ın geneli için faturası kesinlikle ağır olacaktır.

MUSUL OPERASYONU IRAK’I AŞAN BİR KONU

Ama bu dönemde Musul operasyonu çokça gündemde olmasına rağmen gerçekleştirilemedi. Bu krizin buna etkisi yok mu?

Musul operasyonu Irak sınırlarını aşan bir konudur. Musul’un geleceği konusunda bölgesel güçler kendi çıkarları doğrultusunda bir yapının ortaya çıkmasını istiyor. Özellikle Türkiye halen Musul’u kendi vilayeti olarak görüyor. Musul’dan vazgeçmiş değil. Bu nedenle operasyonun önünü tıkıyor. Türkiye’nin bu siyasetine bazı Sünni aşiretler ve maalesef bazı Kürt partileri de destek veriyor. Bu kesimler halen bir gün Türk devletinin Musul’u Irak’tan alıp kendilerine vereceğini düşünüyor.

Diğer taraftan Kürtler kendi aralarında bir olmadıkları için ve ortak bir strateji dâhilinde hareket etmedikleri için güçlü bir cephe olarak ortaya çıkamıyorlar. Eğer bütün Kürt güçleri ortaklaşır Gerilla ve Peşmerge birlikte Musul operasyonuna katılırsa, daha önce Kürtlerden alınan bazı bölgeleri dahi geri Kürdistan’a dâhil edebiliriz. Musul nüfusunun yüzde 40’ı Kürt’tür. Bu durumda Kürtlerin kazanımlarını genişletmesi için büyük fırsat sunuyor. Diğer bir engel ise Sünni ve Şii milislerin çelişkileridir. Bütün bu faktörler bir araya gelince Musul operasyonu yürütülemiyor. Çünkü herkes kendi çıkarlarına hizmet edecek bir sonuç elde etmek istiyor.

...