İktidar sorumluluktan kaçmak için hadis uyduruyor

Deprem sonrası AKP-MHP rejiminin yandaşları aracılığıyla ‘kader’ söylemine sarılmasına tepki gösteren Mele Davut, “Müslüman deprem konusunda uzmanları dinlemeli, iktidar sorumluluktan kaçınmak için İslam’ı ters yüz ediyor” dedi.

Mereş merkezli depremde on binlerce insan yaşamını yitirdi, yüz binlerce insan yaralandı. Hala göçük altında çıkarılmayan insanlar var. Mereş, Meletî, Semsûr, Dîlok, Kilis, Amed, Hatay, Adana, Osmaniye kentlerinde yaşanan depremden 10 milyonun üzerinde insan etkilendi. Deprem öncesi rant için sorumluluklarını yerine getirmeyen ve deprem olduktan sonra ortalıkta görünmeyen devletin ilgili kurumları gönüllülerin oluşturdukları yardım ağlarını engellemek için ortaya çıktı. AKP-MHP iktidarına yakın ilahiyatçıların depreme ilişkin “kader”, depremde yaşamını yitirenleri “şehit” olarak nitelendirmeleri toplumda tepkiye yol açtı. Hem depreme ilişkin hem de iktidar çevrelerinin yaklaşımlarına yönelik özellikle demokratik İslam çevrelerinden tepkiler gelmeye devam ediyor.


Konuyla ilgili ajansımıza değerlendirmelerde bulunan Mele Davut, deprem, fay hattı vb konularda uzmanların dinlenilmesi gerektiğine işaret etti. Bu tür felaketlerin geçmişte de çok yaşandığını söyleyen Mele Davut, “Belki daha da büyük felaketler yaşandı. Bu afetler jeolojik bir şeydir. Özellikle deprem gibi afetler jeolojiktir. Yer eksenlidir. Bu nedenle bu konuda bilgili, bu konunun uzmanları daha geniş çaplı cevap verebilirler. İnanç çerçevesinde değil, yer bilimi çerçevesinde ele alınabilir, değerlendirilebilir. Eğer sen fay hattı üzerinde ev yaparsan, yapı inşa edersen; bu ilerleyen tarihlerde daha büyük afetlere neden olup birçok insanın ölümüne yol açabilir.

Birincisi, insan kendini bundan korumalıdır. İnsanın kendini koruması da bu konuda uzman kişilere kulak vermesiyle olur. Çünkü ayeti kerimedir. Müslümanlar için nasıl ki namaz, oruç, hac farz ise uzman kişilerin dinlenmesi de İslam’a göre o kadar vaciptir, farzdır. Bu konuda jeologlar ne derse bir Müslüman olarak, inançlı biri olarak tanrısal bir emir olarak, namaz gibi, oruç gibi bir emir olarak insan kulak vermelidir. Yani bu konuda tüm Müslümanlar net olmalıdır” diye konuştu.

DEPREMZEDEYE YARDIM FARZDIR

Deprem sonrası insanların dayanışması ve yardımlaşması gerektiğine işaret eden Mele Davut, deprem mağdurlarının iktidarın insafına bırakılmaması gerektiğini vurguladı. Bugün açıklanan rakamların çok üstünde insanın yaşamını yitirdiğini vurgulayan Mele Davut, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Allahın rahmeti hepsine olsun. Mekanları cennet olsun ve Allah yakınlarına ve tüm Kurdistan toplumuna sabır versin. Bu olay yaşandıktan sonra biz Müslümanlar birbirimize sahip çıkmalıyız. Depremzedeleri, deprem mağdurlarına başkalarının insafına bırakmamalıyız. Çünkü peygamberin bu konuda bir hadisi var: “Kim ki başkasının eksikliğini, darlığını giderirse Allah da onun eksikliğini darlığını giderir.” Bu İslami bir emirdir. Her inançlı Müslüman yardımlaşmak için elinden ne geliyorsa yapmak zorundadır. Bugün toplumun çadıra, yemeğe, suya, sobaya, barınmaya ihtiyacı var. Tüm inançlı kişiler bu konuda harekete geçmelidir. Bu tanrısal bir emirdir. Çünkü Allah diyor ki ‘iyilik ve yardımlaşma üzerine birbirinize yardım edin.’ Nasıl ki namaz farzdır, depremzedelere yardım etmek de o derece farzdır.

Nasıl ki bu deprem yaşandı, maalesef nasıl ki Peygamberin gelişinden günümüze kadar İslamiyet ters yüz edildiyse, günden güne tersyüz edilmesi daha da arttırıldı. Kader meselesi Allah diyor “biz tüm insanların, toplumun kaderini ellerine vermişiz.” Yani insan kendi kaderini kendisi çiziyor. Zamanında Hz. Hüseyin Yezit tarafından şehit edildiğinde, rivayete göre Hz. Hüseyin’in başını Muaviye’nin olduğu saraya götürüyorlar. Muaviye kamçısıyla Hz. Hüseyin’in başına vuruyormuş. Orada Ebuzer El- Eslem adlı Peygamber sahabelerinden biri varmış. ‘Neden Peygamberin öptüğü alna kamçıyla vuruyorsun’ diye sormuş sahabe. Orada Yezit, ‘Bu kaderdi. Biz onu öldürmedik, Allah onu öldürdü’ diyor. O günden günümüze değin, siyasal İslam adına konuşan herkes bu kültürü sürdürmüştür.

Kendi sorumluluklarından kaçmak için o kötülüğü Allah'a yüklüyorlar. Halbuki Allah Kuran’da diyor ki, ‘Hiç kimse Allah adına sizi kandırmasın.’ Ayeti Kerime açıktır, nettir. Ancak Müslüman olduğunu iddia eden ve fakat inançları İslam’ın hakikatine uygun olmayan kişiler bu hikayelere inanıyor. Halbuki İslam’ın gerçekliğine göre bu kader değildir. Bu katliamdır. Yapılan bu işlerin hepsi İslam dini karşıtlığıdır. Çünkü bu insanlar bu tür söylemlerle kendi iktidarlarını sürdürmüşler ve sürdürmek istiyorlar. Düşünün ki bir devlet egemenliğindeki bir yerde deprem olmuş, ama ikinci veya üçüncü günde oraya yardım götürmeye başlamış. Depremzedelere yardım yapılmadı ve daha da ötesi depremzedelere yardım etmek isteyenler de engellendi. Hatta Pazarcık’ta depremzedelere yardım etmek için kurulan bir inisiyatif vardı. Devlet kayyum atadı, el koydu yardım malzemelerine. Çünkü toplumun birbirine yardım ettiğini gördü. O yardımların önünü kestiler. Bu yardımların önünün kesilmesini İslam’la, Allah ile açıklayamazsın. Bu İslam karşıtlığıdır. İslam dini düşmanlığıdır.”

İŞGALCİYE DE ‘ŞEHİT’ DİYORLAR

AKP iktidarı döneminde 9 defa imar affı çıkarıldı. Özellikle deprem bölgesinde yıkılan binaların önemli bir kısmının iktidarın imar affıyla kayda aldığı, yapı denetimden geçmeyen veya AKP’li müteahhitlerin inşa ettikleri binalar, rezidanslar olduğu ortaya çıktı. Ancak iktidara yakın İlahiyatçı Nihat Hatipoğlu katıldığı “Türkiye ile Tek Yürek” adlı rant kampanyasında depremde yaşamını yitirenleri “şehit” olarak niteledi. İktidar elitlerinin İslam’ı kendi çıkarları için kullandığını vurgulayan Mele Davut, ‘şehit’lik söyleminin kullanılmasının iktidarın insanların maneviyatıyla oynamak istemesinden kaynaklandığını söyledi. İşgalcilerin şehit olarak addedildiğini sözlerine ekleyen Mele Davut, “Bu devletin, iktidarın ihmalkarlığıdır. Şehadet meselesi de maalesef Müslümanlar arasında çok defa ters yüz edilmektedir. İşgale giden ve ölen kişi için de şehittir diyorlar. Kendini savunan da şehit oluyor. Bugün kendi ihmalleri, eksiklikleri nedeniyle depremde ölenleri, insanların maneviyatıyla oynamak için “şehadet” ismini yapıştırıyorlar. Bu kişiler şehittir diyorlar, çünkü geride kalan aile üyelerini teskin etmek istiyorlar.

Halbuki peygamberin bu konuda bir hadisi olduğu söyleniyor, güya depremle, büyük afetle ölenler şehittir diye söyleniyor; ancak bu hadisin temeli yok. Bu hadisin geçmişini araştırdığında Yezit dönemine gittiğini görüyorsunuz. Çünkü bu kişiler de iktidarlarını bu şekilde sürdürmüşler. Bu şekilde şanssızlıklarını peygambere yüklemişler. Bugünküler de o çizgiyi sürdürüyorlar. Bu konuda insan çok açık söylemelidir: bu devletin ihmalkarlığıdır. İktidarın ihmalkarlığıdır. Ve inanç açısından değerlendirmek de yüzde yüz doğru değildir. Sadece toplumu kandırmak için öyle söylüyorlar” dedi.

BU ZALİM İKTİDARA HERKES SES ÇIKARMALIDIR

İktidarın kader söylemini eleştiren Mele Davut, iktidara karşı ses çıkarılması gerektiğini işaret etti. “Madem kaderdir Erzin gibi bir yerde depreme dayanıklı evler yapıldığında kimse ölmüyor da, neden depreme dayanıklı evler yapılmadığında yüz binlerce ev ve bina yıkılıyor” diye soran Mele Davut,  “Demek ki burada büyük bir ihmal var. Burada doğru olmayan, ölçülere uygun olmayan işler yapılmış ki sonuçları ağır olmuş. Maalesef bakıldığında birçok insan küçük hesaplar için geleceği düşünmediğinden bugün büyük afet yaşanmış. Bu saatten sonra, bu dakikadan sonra biz kendi durumumuzu değiştirmeliyiz. Bu Allah tanımaz zalim iktidar inancımıza iftira atıyor. İnsanlık düşmanı bu iktidar, ahlak dışı, inanç karşıtlığı üzerinden hareket eden bu iktidara karşı insanın bir tavrı olmalıdır. Herkes ses çıkarmalıdır. Kimseyi beklemeden; çünkü herkes kendi yaptıklarından ve söylediklerinden sorumludur.

Her şeyden önce inançlı insanlar mağdurlara yardım etmelidir. Yani gerçekten on binlerce, yüz binlerce insan mağdur olmuş. Evleri yıkılmış, mal ve mülkleri gitmiş, canları gitmiş. Depremzedeler özellikle Bakur kentlerine dağılmış durumda. Herkes elinden ne geliyorsa, o mağdurlara yardım etmelidir. Çünkü biz Kürtlerin bir sözü vardır; ‘Şahî bi belavkirinê zêde dibe, şîn bi belavkirinê hindik dibe.’ (Sevinç paylaştıkça artar, acı paylaştıkça azalır.) denilir. İnsan onların bu acısını paylaşmalı ki mağduriyetleri günden güne azalsın. Küçücük de olsa yardım edilmeli ki mevcut durumdan çıkabilsinler” diyerek konuşmasını sonlandırdı.