Türkiye ve Kuzey Kurdistan’da 2010-2023 yılları arasında her geçen yıl giderek artarak toplamda 47 bin 921 intihar vakası yaşandı. İntihar vakalarının yüzde 30’una yakınını, 16 bin 308'ini 15-29 yaş aralığında gençler oluşturuyor.
Türk devletinin hem Türkiye’de hem de Kurdistan’da uyguladığı özel savaş ve kapitalist modernite politikaları gençleri ölüme sürüklüyor.
Son dönem özellikle Kurdistan ve Türkiye’de Kürt gençleri arasında intihar vakalarında görünen artış korkunç bir boyuta ulaştı. Türk devletinin Kürt gençlerine dayattığı baskı, geleceksizlik kaygısı intihar eğilimini de arttırmış durumda.
Sadece Elîh’te son bir ay içerisinde 18 genç intihar etti.
13 YILDA 47 BİN 921 İNTİHAR
Türkiye ve Kurdistan’da gençler arasında intihara yönelim her geçen yıl artış gösteriyor. TÜİK’in verilerine dayandırarak açıkladığı sayılara göre 2010 ile 2023 yılları arasında Türkiye ve Kurdistan’da 47 bin 921 kayıtlı intihar vakası yaşanırken, bunların 16 bin 308’i 15 ile 29 yaş aralığında olanlarda gerçekleşti. Gençler arasında giderek yaygınlaşan intihar eğiliminde en yüksek oran ise erkeklerde. 2010-2023 yılları arasında 15-29 yaş aralığında 11 bin 445 erkek intihar ederken, aynı yaş aralığında 4 bin 873 kadında çeşitli sebeplerle yaşamlarına son verdiler.
15-29 yaş aralığına baktığımızda sebebi bilinmeyen veya diğer olarak kayda geçen intihar sayısı 10 bin 607. Bunların 3 bin 235’ni kadınlar oluştururken, 7 bin 372’sini de erkekler oluşturuyor.
KURDİSTAN’DA 5 YILDA 2 BİN 951 İNTİHAR VAKASI
2015-2019 yılları arasında Kurdistan’da 2 bin 951 intihar vakası kayda geçmişken, bunların bin 198’ini erkekler, 970’ini ise kadınlar oluşturuyor. Kurdistan’da en çok intihar vakalarının görüldüğü iller arasında ilk sırada Amed, Dilok ve Riha dururken onu Wan, Gurgum izliyor. En düşük intihar oranının olduğu kent ise Dersim. Ancak bu 4 yıllık verilerden sonra sadece 2022 yılında açıklanan verilere bakıldığında Kurdistan’da intihar vakalarında bir artış olduğu ortaya çıkıyor. Dersim’de 4 yılda 34 intihar vakası yaşanırken, sadece 2022 yılında 12 kişinin intihar etmesi ciddi bir artışın da olduğunu gösteriyor.
YIL YIL İNTİHAR ORANLARI
Yıllar düzeyinde baktığımızda Türkiye ve Kurdistan’da 2010 ile 2023 arasında kayıtlara geçen intihar oranları şöyle:
2010: 2933
2011: 2677
2012: 3282
2013: 3252
2014: 3169
2015:3246
2016: 3193
2017: 3168
2018: 3342
2019: 3476
2020: 3710
2021: 4194
2022: 4218
2023: 4061
ETNİK AYRIMCILIK, BARINMA SORUNU, YALNIZLAŞTIRILMA, GELECEK KAYGISI...
İstanbul Gençlik Araştırmaları Merkezi’nin 2023 yılında yayımladığı “Türkiye’de genç intiharları: Farklı bir dünya için umut yeşertirken genç intiharlarından ders almak” başlıklı raporda, gençlerin intihara yönelmelerinin altında yatan sebepler şöyle sıralanıyor:
"Barınma sorunu
Cemaat yurtlarına veya istemedikleri yerlere yerleşmek, orada yaşamlarına müdahale edilmesi
Akran zorbalığı
Yoksulluk ve geleceksizlik
Çalışma yaşamında yaşanan baskılar
İş bulamamak
Yaşam içerisinde plan yapamayıp, arafta kalmak
Cinsel tercihlerinin toplum tarafından kabul edilmemesi
Etnik ayrımcılık
Aile içi şiddet ve geçimsizlik
Bilinçli bir yoksullaştırma çabası
Güvenlik gerekçe edilerek gözetim altında tutulma
Yalnız bırakılma
Çaresizlik hissinin arttırılması."
COLEMÊRG VE ELÎH
İHD’nin Colemêrg özelinde 2023 Eylül ayında hazırladığı rapora göre, Colemêrg’de Ocak-Eylül 2023 tarihleri arasında 25 intihar vakası yaşandı. İntihar vakalarının tamamı 15-29 yaş aralığında görüldü. Yine İHD raporuna göre, gençler, “umutsuzluk, kimlik edinilememesi, saygınlık kazanılmaması, aile içi şiddet, ekonomik yetersizlik, duygusal çöküş, gelecek kaygısı, hastalık, amaçsızlık, yalnızlaştırılma” gibi sorunlarla baş etmeye çalışıyorlar.
Batman Devlet Hastanesi’nin 1 Haziran 2012 ile 1 Haziran 2017 tarihleri arasında hastaneye başvurular üzerinden hazırladığı ‘Batman ili ve kadın intiharları” makalesinde 5 yıllık süreç içerisinde hastaneye 1043 intihar vakasının geldiği, bunların çoğunluğunun ise kadın olduğu belirtiliyordu.
DİNİ İNANÇLARDAN KAYNAKLI İNTİHARLAR KAYDA GEÇİRİLMİYOR
İntihar vakalarının devletin resmi kayıtlarına, TÜİK verilerine göre daha fazla olduğu belirtiliyor. Türkiye ve Kurdistan’da aileler, dini inançları gereği intiharların bazılarını ‘doğal ölüm’ ya da ‘şüpheli ölüm’ olarak kayda geçiriyorlar.
13 YILDA 16 BİN 308 GENÇ İNTİHAR ETTİ
Gençler üzerinden hem yaş aralığına hem de nedenlerine bakıldığında, intihar oranı her geçen yıl artış gösteriyor. Kayıtlara intihar nedeni olarak ‘bilinmiyor’ ve ‘diğer’ olarak geçen seçeneklerde yaşanan artış korkunç boyutlara ulaşmış durumda. Yine 2010 ile 2023 yılları arasında 15 ile 29 yaş aralığında yaşanan intihar vakaları ise şöyle:
15-19 yaş aralığında 5047 kişinin intihar ettiği kayıtlara geçerken, bunların 2 bin 174’ü kadın, 2 bin 873’ü ise erkek.
19-24 yaş aralığında ise 5 bin 826 olarak kayıtlara geçen intihar oranında bin 540’ını kadınlar, 4 bin 286’sını ise erkekler oluşturuyor.
25-29 yaş arasında yaşanan 5 bin 445 intihar vakasında ise bin 159’unu kadınlar, 4 bin 286’sını ise erkekler oluşturuyor.
15 ile 29 yaş aralığında yaşanan intihar vakalarında diğer ve bilinmeyenlerden sonra en çok göze çarpan neden gelecek kaygısı ve geçim sorunu. Bu nedenleri ise hastalık ve sorunlu olan duygusal ilişkiler takip ediyor.
2015 ile 2019 yılları arası için TÜİK'in raporlarında Kurdistan’daki intihar sayıları ise şöyle:
Agirî: 121
Çewlik: 59
Bedlîs: 54
Amed: 370
Xarpêt: 128
Erzingan: 43
Erzirom: 142
Colemerg: 46
Meleti: 128
Gurgum: 190
Merdin: 119
Mûş: 118
Sêrt: 56
Dersim: 34
Riha: 284
Wan: 261
Elih: 101
Îdir: 41
Semsûr: 98
Erdêxan: 39
Dilok: 351
Qers: 84
Şirnex: 89
Bu intihar vakalarının bin 986’sını erkekler, 970’ini kadınlar oluşturuyor.
NÜFUS BAZINDA EN YÜKSEK İNTİHAR ORANININ OLDUĞU ŞEHİR DERSİM
2015-2019 yılları arasında 2 bin 956 kişinin intihar ettiğinin açıklandığı Kurdistan’da 2022 yılında 741 kişinin intihar ettiği raporlandı. Daha sonraki yıllara ait intihar vakalarının detaylarını ise TÜİK açıklamaktan vazgeçip sadece genel sayıları vermeyi tercih etti. Sayılara bakıldığında her ne kadar Amed, Riha’da intihar vakaları çok olsa da nüfus üzerinden yüzdelik orana vurulduğunda, Kurdistan’da en çok intihar vakası Dersim’de yaşanıyor. Amed’de 2022 yılında nüfusun yüzde 6.17’si intihar etmiş gözüküyorken bu oran, aynı yılın nüfusu üzerinden bakıldığında Dersim’de yüzde 14.28 olarak kayıtlara geçmiş.
Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç, özellikle son 10 yılda artış gösteren genç intiharlarına yönelik ANF’ye değerlendirmelerde bulundu.
'DEVLETİN KÜRT MESELESİNDE İZLEDİĞİ POLİTİKALAR İNTİHARLARIN ARKA PLANINI OLUŞTURUYOR'
İntihar vakalarına yönelik araştırmaların ayrı ayrı yapılması gerektiğini belirten Yüksel Genç, bazı kentlerdeki intihar vakalarının Kürt meselesinde ortaya çıkan devlet politikalarının bir sonucu olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
"Kurdistan’daki intiharların son 10 yılda artarak sürmesi ve kümelendiği kentler, yaş grupları ayrı ayrı analizi hak ediyor doğrusu, örneğin Silvan, Cizre, Şırnak gibi kentlerdeki intiharların sebepleri son 10 yılda Kürt meselesinde ortaya çıkan devlet politikaları ile yaşanan çoklu ekonomik kriz ve toplumsal geçiş sorunları ile birlikte değerlendirilebilmeli; öte yandan Viranşehir’deki intiharlar benzer parametreleri ile incelenebilmeli ise de toplumsal çözülüş formunda ortaya çıkan dağılma, etik değerlerdeki çözülme ve tüm bu çözülüşlerin yerine yeni formların üretilemiyor olması ile çok daha ilgili gibi görünüyor. Ancak şunu açıklıkla söylemek gerekir ki Kürt meselesinde iktidarın uyguladığı politikalar, bu politikaların artık sosyal ve kültürel hatta ahlaki değerleri ana parametre olarak değerlendiriyor olması intiharların arka planlarında oldukça belirleyici olan ortamın kurulmasına neden olmuş görünüyor."
‘ARTIŞIN NEDENLERİ SAVAŞ, EKONOMİK VE AHLAKİ KRİZ...'
Ölüm duygusunu olağanlaştıran gelişmelerin, göç, salgın gibi durumların intihar eğilimlerini yaygınlaştırdığını belirten Yüksel Genç, “Elbette toplumsal değişimler, toplumsal geçiş ve şiddet süreçleri intiharları arttırıcı etkilere sahip. Ölüm duygusunu olağanlaştıran, güncelleyen, toplumsal düzeni alt üst eden ve farklılaştırmaya zorlayan gelişmelerin, savaşların, göçlerin, pandeminin vs. intihar eğilimlerini de yaygınlaştıran bir etkisi var. İntihar vakalarının Türkiye genelinde artmasında sosyal kriz, ekonomik kriz, ahlak krizi vs. etkili. Öte yandan bölge intiharlarında bu kriz hallerine ek olarak hatta bunların etkisini güçlendiren biçimde savaş nedeniyle oluşmuş düzenin kendisi etkili görünüyor.”
Devlet politikalarının kuşatılmışlığı içerisinde umutsuz hissetme halinin ortaya çıktığını belirten Yüksel Genç, sözlerine şöyle devam etti:
“Egemenden farklı bir kimliğin yaşadığı güvenlikçi kuşatılmışlık ve bu kuşatılmışlığın yoksunlaştırıcı sert etkilerine karşı kendini güçsüz, dirençsiz ve umutsuz hissetme halinin izlerini bu bölge kentlerinde yaşanan intihar vakalarında görmek mümkün. Savaşın artık sadece konvansiyonel araçlarla yapılmadığı, toplumsal çözülmeye vesile olabilecek her türlü aracın da toplumsal dayanışma ve desteklenme olanaklarını hedefleyecek yönelimlerin de artık savaşa dair olduğunu kabul etmek gerekecek.
‘TOPLUMSAL DOKUNUN ZAYIFLATILMASI EGEMEN İÇİN ÖNEMLİ’
Örneğin Cizre, Kürt Siyasal Hareketinin en güçlü kentlerinden biri. Kürt Siyasal Hareketinin amaç ve hedefleri ile uyumlu biçimde örgütlenmiş bu toplumsal dokunun zayıflatılıp dağıtılması egemen yapı açısından önemli. Tam da bu nedenle kentin toplumsal dokusunu depolitizasyona uğratıp çözmek, birbiri ile sosyo politik dayanışma hallerini ve şekillenişini dağıtmak, politik demografisini asimile etmek son yıllarda en çok gözlediğimiz karşı ataklar durumunda. Bunun için askeri-güvenlikçi olanaklar kadar ekonomik olanaklar, geleneksel kültürel kodlar çokça kullanılıyor."
'UYUŞTURUCU, FUHUŞ VE YOKSULLUK DEVLETİN ÖZEL POLİTİKASI'
Uyuşturucu, fuhuş ve yoksulluğun bir özel devlet politikası olduğunu belirten Yüksel Genç, özellikle Kurdistan'da son 10 yılda uyuşturucu kullanımının ve fuhşun arttığını belirtti. Yüksel Genç, şöyle devam etti:
“Uyuşturucu kullanımının, fuhuş ve yoksulluğun kolonyal toplumlarda, ezilen sınıf ve kimliklerin kümelendiği alanlarda artışını bir tür özel devlet politikası olarak görmek gerekecek. Son 10 yılda uyuşturucu kullanımının, fuhşun en çok artış gösterdiği kentlerin ya da yerleşkelerin aynı zamanda geçmişte Kürt hareketinin en fazla taban bulduğu kentler ve bölgeler olması; hatta 2015-2016 yıllarında kent merkezli yaşanan çatışmaların geliştiği kentler ve oraların çeperleri olması tesadüfi olamaz. Yaptığımız araştırmalar bu konuda epey gözlem ve veri barındırıyor. Örneğin Şirnex'te uyuşturucu kullanımının ve uyuşturucu maddeye erişimin oldukça arttığını ölçüyoruz. Şirnex ve ilçelerindeki güçlü güvenlikçi kuşatmaya rağmen bu artışın bir açıklaması olmalı. Benzer durumu Diyarbakır'da, Mardin’de de görüyoruz.
‘DEVLET TOPLUMSAL DOKUYU ÇÜRÜTMEYE, DAĞITMAYA YÖNELİYOR’
Aslına bakarsanız güçlü sınıf ve ulus hareketlerinin geliştiği yerlerde egemen devlet zihninin, mücadele yöntemi olarak sadece elindeki şiddeti kullanma yetkisini değerlendirmediği, bu hareketleri besleyen toplumsal dokuyu da çürütmeye, dağıtmaya, çözmeye yönelik politikalar yürüttüğü, hatta bunu bu hareketleri alt etmekte oldukça etkili araçlar olarak gündeme aldığını hatırlatmak gerekecek. Bakın Latin Amerika ülkelerindeki örneğe; toplumu çözmek ve çürütmek bu ülkelerin egemen dinamiklerinin öyle güçlü motivasyonu olmuş ki buralar dünya uyuşturucu trafiğinin de en güçlü merkezleri haline getirilebilmiş.”
‘SİYASAL VE TOPLUMSAL DAYANIŞMA AĞLARI ZAYIFLATILDI’
Bölgede var olan siyasal ve sosyal dayanışma ağlarının "güvenlik" bahaneleri ve KHK’ler ile zayıflatıldığını dile getiren Yüksel Genç, yeni bir savaş politikası izlendiğini söyleyerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ayrıca bölgede siyasal ve sosyal dayanışma ağları, örgütleri, sivil toplumu KHK’ler ve güvenlik gerekçeleriyle zayıfladıkça, ekonomik ve toplumsal krizle baş etme olanakları da zayıflıyor insanların. Geleneksel aile formunun çözülmesinin bile bu durumu besleyici etkileri ile karşılaşıyoruz. Yeni savaş konsepti toplum ne denli çözülerek depolitize hale getiriliyorsa o denli başarılı bulunuyor. Ne yazık ki ortamın siyasal örgütlü zeminlerinde yaşanan dağılma, zayıflama, değişen, dağılan geleneksel, toplumsal formlarla bağ kurabilen ya da bunları görebilen politikalar üretme becerisindeki ciddi sıkıntılar oldukça geniş bir imkân yaratıyor.
Özetle bölgede yaşanan uyuşturucu, fuhuş ve yoksullaştırılma politikalarını Kürt meselesinin yeni veçhesi ile ilişkilendiremeyen, bu politikayı ve dünya konjonktürünü ve elbette ki değişen toplumsal parametreleri yeterince göremeyen, bu durumun ihtiyaç duyduğu yeni politik argüman ve araçları kurma noktasında arayışı güçlü olmayan politikalar güçlü mücadeleyi de yapamazlar…”
‘GENÇLER ARASINDA GELECEKSİZLİK HİSSİ ARTTI’
Gençler arasında geleceksizlik duygusunun giderek arttığını, gençlerin yaşadıkları kentleri terk etmeyi düşündüklerini, yurt dışını bir seçenek olarak gördüklerini belirten Yüksel Genç, şunları kaydetti: “Yaptığımız çalışmalara göre; bölgede gençler hayata, geleceğe dair endişe katsayısı en yüksek kesimi oluşturuyor. Sadece geleceğe dönük endişe de değil mesele, gençlerde bu geleceksizlik duygusu öyle yoğunlaşarak sürüyor ki; her dört gençten üçü yaşadığı kentten gidebileceğini, yurt dışı seçenekleri değerlendirmek isteyeceğini söylüyor. Yaşadığı topraklarda iş, özgürlük ve daha iyi bir yaşam perspektifi güçlü olmadığı gibi umutları da yüksek değil çok büyük kısmın. Ekonomik kriz ve işsizlik sorununun kısa vadede yaşam standardını değiştirecek biçimde düzelmeyeceğini düşünenlerin oranı da çok yüksek. Beklentisizliğin krizlerle bağı olmakla birlikte bu beklentisizlik halinin yaşadığı toplumsal dinamiklere yönelmiş olması esas risk alanlarından birini oluşturuyor.
‘GENÇLER OLANAK BULSALAR KENTLERİ TERK ETMEYİ DÜŞÜNÜYOR’
Yine Şirnex ve ilçelerini örneklersek; kent genelinde yaptığımız çalışmalara göre yüksek işsizliğin yanında gençlerin yüzde 70’den fazlası olanak bulsa kentlerini terk edip Avrupa’ya gitmek istiyor. Şehirleri ve yaşadıkları ülke ile bir gelecek kurgusu zayıflamış görünüyor. Depolitizasyonun ve örgütlü dayanışmanın dışında kalan gençlerde yoğun biçimde umutsuzluk, anlamsızlık, yarınlarına dönük endişe var. Ayrıca gençlerin fiziksel, duygusal ve cinsel şiddete giderek daha fazla maruz kaldığına dair anlatılara rastlıyoruz. Kentte cinsel, fiziksel şiddet ve uyuşturucu kullanımındaki artışın öncelikli faili olarak korucular dahil kolluk birimlerine ve onlarla hareket eden kentlilere işaret eden hikâyeler dinliyoruz. Tüm bunların kentte intiharları tetikleyen travmatik etkilere sahip olduğunu düşünmemek saflık olur.
Tüm bu anlatıların yapıcı ve pozitif bir yönelime dönebilmesi için; ülkenin içinde olduğu durum ve özel olarak Kürt meselesine dair yürütülen; toplumun ahlaki, kültürel, ekonomik, kimliksel çözülmesini içeren politikaların değişmesi gerekiyor. Bunun değişimi içinde sorunun farkında olanların, ya da bunu dert edinenlerin ciddi yeni pratik politikalara yönelmesi, toplumu güçlendirici güncel ihtiyaçları gözeten perspektiflere yönelmesi gerekiyor. Bu durumun dönemsel değil stratejik olarak değerlendirilmesi önemli. O yüzden toplumu ve bireyi güçlendirici pratik politikaların aynı zamanda bu çözülme politikalarına maruz kalma gerekçesi ile yani Kürt meselesine dönük perspektifle de ilişkilendirilmesi gerekiyor.
‘YEREL YÖNETİMLERE VE YEREL DİNAMİKLERE SORUMLULUK DÜŞÜYOR’
Tüm bunlarla birlikte toplumun güçlendirilmesi ve kimliklendirilmesi sürecinde yerel yönetimlere ve yerel dinamiklere elbette büyük işler düşüyor. Özellikle pratik politika gerektiren bağlamları yerel dinamikleri sorumluluk altına sokuyor. Her kent kendi kentindeki toplumsal zayıflama alanlarını doğru tespitle işe başlayabilir. Bu tespitle ilişkili toplumsal dinamikler sorumluluk protokolleri ile birbirine bağlanabilir. Örneğin ne üretimde ne eğitimde olmayan çok sayıda genç ve işsiz barındıran Diyarbakır’da ortaya çıkan durumun Kürt meselesi ile ilişkisi de kurularak; sağlıklı analizleri yapılıp; iş çevreleri ve sivil toplumla işbirlikleri, sorumluluk paylaşımları sağlanabilmeli, krizlerle, işsizlikle, üretimsizlikle ve değişen demografi ile ilişkili katılımcı, sürdürülebilir ekonomik formlar kurulabilir; ya da kentin tarihsel mekânsal kimlik bozumuna karşı Diyarbakır Mimarlar Mühendisler odaları benzer biçimde mesleki sorumlulukları ile ilişkili olarak işbirlikleri ve sorumlulukları üstlenebilir; dirençli ve kimlikli kentler için rolünü oynayabilir. Hakeza eğitim sendikaları, sağlık sendikaları, barolar mesleki alanları ve sorumlulukları ile ilişkili olarak bu olumsuz bozum ve sağlıksızlaştırma haline müdahale edebilir. Tüm bunlar yerel yönetimlerin koordinasyonunda da kent güçlendirme ve geliştirme rolü ile açığa çıkmış platformların koordinasyonunda da geliştirilebilir.”