Meclis Adalet Komisyonu’ndan geçtikten sonra Meclis Başkanlığına sunulan ve 8. yargı paketi olarak da anılan, yargı hizmetlerinin etkinliğinin artırılması gerekçesiyle bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin içeriği tartışma yarattı. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) iptaline karar verdiği Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 220/6 maddesinde yer alan “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” suçuna ilişkin yeni bir düzenleme yapıldı. Fakat düzenleme AYM’nin iptaline karar verdiği doğrultudan çok da farklı değil. Avukat Baran Doğan, hem 220/6 maddesinde yer alan düzenlemeyi hem de neden değiştirilmesi gerektiğini ve şu an yargı paketinde yer alan haline dair ANF’ye değerlendirmelerde bulundu.
TANIMLANMIŞ BİR FİİL YOK
Avukat Baran Doğan 8’inci yargı paketiyle yeniden düzenlenen TCK 220’nci maddenin 6’ncı fıkrasının ne olduğunu şöyle açıkladı: “220’nci madde de diyor ki, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek şu kadar cezayla cezalandırılır. Örgüt adına suç işlemek ama bunun çerçevesi belli değil, tanımlanmış bir fiil yok. Burada her şey örgüt adına suç işleme kapsamına girebilir. Yani örgüt üyesinin işlediği fiiller ayrı ama örgüt üyesi olmayan herkesin işlediği her türlü fiilin bu kapsama girmesi mümkündür. Bu nedenle uygulamada belirsizlikler ortaya çıkacaktır. Özellikler ifade özgürlüğü ya da toplantı ve gösteri yürüyüş haklarının kullanması bağlamında pek çok sıkıntı yaşanabilecek. Şimdi uygulamada en çok rastlanılan sorun şu. Örneğin, örgütün yaptığı bir açıklama var. Örgütün beyanda bulunduğu konuyla ilgili siz de bir açıklama yaptığınızda, demokratik zeminde ya da toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkınızı veya ifade özgürlüğünü herhangi bir şekilde kullanarak bu açıklamayı yaptığınızda örgüt adına suç işlemek suçuyla suçlanmanız ve cezalandırmanız mümkün olabilir.”
AİHM 2017’DE İNSAN HAKLARINA AYKIRI DEDİ
Söz konusu kanun maddesinin AYM’den daha önce AİHM tarafından 2017’de insan haklarına aykırı bulunduğunu hatırlatan Avukat Baran Doğan, şöyle devam etti: “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçunu kapsayan düzenlemeyi AYM 2023 Aralık ayında iptal etmişti ve Resmi Gazete’de de yayınlandı. Fakat bu karardan önce bu düzenleme, 2017 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından hukuka aykırı bulunmuştu. Kanundaki bu düzenleme hukuka aykırı olduğu için bir bireysel başvuru üzerine hak ihlali kararı verildi. Bu AİHM’in ‘Işıkırık Türkiye kararı’ olarak geçer. Işıkırık Türkiye kararında AİHM dedi ki, 220 maddesinin 6’ncı fıkrası içeriği itibarıyla öngörülebilir değil. Öngörülebilir olmamasının anlamı şudur: Fail fiil işlemeden önce hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımla karşılaşacağını, yani hangi sonuçla karşılaşacağını önceden bilmeli. Bunu açık ve kesin bir şekilde bilmeli. Kanun metni açık ve kesin bir şekilde işlenen fiilin yaptırımının ne olduğunu, hangi fiilin işlendiğinde bu yaptırma hükmedileceğini düzenlemeli. 220/6 madde bunu düzenlemekten uzak olduğu için öngörülebilir değildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi burada şunu söylemişti, bu kanun maddesi öngörülebilir değil, belirli değil, öngörülebilir ve belirli olmadığı, suçta ve cezada kanunilik ilkesini karşılamadığı için de bu düzenleme insan haklarına aykırıdır. Buna paralel olarak Anayasa Mahkemesi de 2023 Aralık ayında bu maddenin iptaline karar verdi. Anayasa Mahkemesi de şunu söylüyor; kanunilik ölçütünü, yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de değindiği öngörülebilir olma, belirli olma niteliklerini sağlaması gerekiyor.”
ESKİSİNDEN FARKLI DEĞİL
Yapılan değişikliğin öncekinden farklı olmadığının da altını çizen Avukat Baran Doğan, “Bu maddenin yeniden düzenlenmesinin esas nedeni suç ve ceza konusunda kanunilik ölçüsünü sağlamak, öngörülebilir bir kanun düzenlemesi yapmak, belirli bir kanuni düzenleme yapmak. Fakat böyle belirli bir düzenleme yapmak yerine ayrı bir madde şeklinde, ayrı bir fıkra şeklinde 314 maddenin 3’üncü fıkrasına ve 220’nci maddenin de 6’ncı fıkrasına bir fıkra yerleştirdiler. Ayrı bir düzenleme şeklinde. Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kimse 2 yıl 6 aydan 6 yıla kadar cezalandırılır şeklinde bir ibareye yer verildi. Esasen bu düzenlemenin eski düzenlemeden pek bir farkı yok. Belirsizlik ortadan kalkmadı, aynı belirsizlik sürüyor yine bunun muhatabı olacak kişiler yani basın açıklaması yapanlar, toplantı ve gözleri yürüyüş hakkını kullananlar, ifade özgürlüğü ile ilgili diğer haklarını kullananlar örgüt adına suç işleme suçunun ne anlama geldiğini anlayamazlar. Bunun kapsamının fiilin ne olduğunu anlayamazlar. Çünkü hala bir fiil tanımı yapılmış değil. Bu uygulamaya bırakılmış durumda. Ceza hukukunda bazı nüansların uygulamaya bırakılması mümkündür. Yargı o boşluğu doldurabilir bazen. Ancak bu şekilde fiilin açıkça tanımlanmadığı hallerde kanunilik ilkesine aykırılık durumu oluşur. Fiil açık bir şekilde tanımlanmamış. Burada fiil tanımlanmadığı için bu hukuka aykırı bir düzenlemedir ve uygulamada temel hak ve özgürlüklere çok ağır bir ceza hukuku müdahalesinin yapılması söz konusu olabilir” diye konuştu.
CEZA ÜST SINIRI ARTIRILACAK
Düzenlemede ceza miktarının da artırıldığını ifade eden Avukat Baran Doğan, bu düzenlemeyi halkın yasalarla korkutulmaya çalışması olarak da yorumladı. Doğan, şöyle dedi: “Ceza miktarı bakımından yasa 2 yıl 6 aydan 6 yıla kadar hapsi cezası görüyor. Şimdiki bu sınır 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu beşinci maddesine göre artırılacak. Yani 2 yıl 6 ay, 3 yıl 9 ay olacak üst sınır da 9 yıl olacak. Yani 3 yıl 9 aydan 9 yıla kadar hapis cezası öngören bir düzenleme söz konusu ve yargıç indirim yapmayı gerekli görürse olacak. Tamamen burada mahkemelerin vicdanına bırakılmış bir düzenleme söz konusu. İndirim yapmak yargıcın takdirinde zorunlu değil. Eğer gerek görürse yargıç bu indirimi yapabilecek. Bu şekilde yapılan düzenleme de yine kanunilik ölçüsü karşılamadığı için öngörülebilir değil. Uygulamada da pek çok soruna yol açacaktır. Bir kanun maddesinin cezalandırılma korkusu yaratmaması gerekiyor. Yani siz bir eylemde bulunurken, bir toplantı ve gösteri yürüyüşü yaparken, bir ifade özgürlüğü hakkınızı kullanırken bu durum size caydırıcılık yaratmamalı. Cezalandırılma korkusu yaratmamalı ama bu madde bunu yaratıyor. İnsanların cezalandırılma korkusuyla hareket etmesine neden olabilir. Caydırıcılık noktasında da çok ciddi bir şekilde kişilerin haklarını kullanması önünde bir engeldir.
Bu kanun yıllardır yürürlükte ve yıllardır uygulanıyor. Bunda bir standart oluşturamadığı için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu hukuka aykırı dedi ve Anayasa Mahkemesi de bunu İptal etti. Yani yargı bir standart oluşturamadı. Dolayısıyla şu anki kanun maddesinde de kanunda açık açık tarif yapmak yerine bunu uygulamaya bırakmak havanda su dövmektir. Yasama topu yargıya atmış oldu. Yargının da bu işin içerisine çıkması mümkün değil çünkü belirli bir fiil tanımı yok. Burada bir fiil tanımı olmadığı için yıllarca süren bir keşmekeşin içerisine girmiş olacağız. Sonuçlarının da özellikle temel hak ve özgürlükler açısından ağır olacağını düşünüyorum.”