Öcalan: İmralı tecridi devletin acizliği

HDP Milletvekili Ömer Öcalan, İmralı tecridinin devletin acizliğinin bir göstergesi olduğunu vurgulayarak, devletin kendi anayasasına bile saygı göstermediğini söyledi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, sekiz yıl aradan sonra ilk kez 2 Mayıs’ta, son kez de 7 Ağustos’tan avukatları ile görüşe bildi. Devam eden tecrit uygulamasını ANF’ye değerlendiren HDP Milletvekili Ömer Öcalan, bu keyfi engellemenin Türkiye’de hukuksuzluğun geldiği noktanın açık göstergesi olduğunu kaydetti.

‘LÜTUF DEĞİL YASALARIN UYGULANMASINI İSTİYORUZ’

“Kimse bu ülkede hukuk olduğunu söylemesin” vurgusunda bulunan Öcalan, “Söz konusu Sayın Öcalan olduğunda, yasalar eğilip bükülüyor ve uygulanmıyor. Bu temel hakkı kimi zaman doğrudan tecritle, kimi zaman da içi boş bahaneler öne sürerek engelleyen bir devlet gerçeği var” diye konuştu.

Devletten bir lütuf, ayrıcalık beklemediklerinin altını çizen Öcalan, 1982 darbe anayasasına rağmen yasalarla tanınmış hakların uygulanmasını istediklerini belirtti.

‘TECRİTLE ÖCALAN’IN KÜRTLERLE BAĞI KOPARTILMAK İSTENİYOR’

Kişilere özel bir hukuk işletilemeyeceğinin altını çizen Öcalan, şunları kaydetti: “Kaldı ki Sayın Öcalan herhangi birisi değildir, bir temsiliyet durumu vardır. Bu tecritle tam da bu temsiliyetin bağları kesilmek isteniyor. Kendisinin Kürt halkının ve genel olarak siyasetin önünü açan bir pozisyonu olduğu biliniyor. Sayın Öcalan özellikle Ortadoğu’da ve Kürdistan’ın dört parçasında ağırlığı ve karşılığı olan bir şahsiyettir. Devlet tecritle Öcalan’ın Kürtlerle bağını kopartmak istiyor.”

‘DEVLET KENDİ ANAYASASINA SAYGI GÖSTERMİYOR!’

Öcalan, İmralı tecridinin DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde cezaevlerinde yapılan kitlesel açlık grevi sonucunda kırıldığını anımsatarak, gelinen noktada Öcalan’dan 3 aydır hiçbir haber alınamadığına işaret etti.

İmralı’da uygulanan tecridin devletin acizliğinin, kaybetmişliğinin göstergesi olduğunu vurgulayan Öcalan, devletin kendi anayasasına dahi saygı göstermediğini kaydetti. Birkaç ay önce Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün yaptığı, “Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesi önünde engel kalmadı” açıklamasını da hatırlatan Öcalan, hem söylenen sözlerin hem de anayasanın çiğnendiğini vurguladı.

‘TARİHİ TEKERRÜR ETTİRMEYE ÇALIŞIYORLAR’

Kürtler için 21. yüzyılın başka bir anlam taşıdığını; bir statünün söz konusu olduğunu ifade eden Öcalan, tam da böyle bir süreçte devlet aklının Kürtlerin haklarını gasp ederek tarihi tekerrür ettirmeye çalıştığına işaret etti.

Rojava’ya yönelik saldırıyı bu kapsamda okumak gerektiğini belirten Öcalan, bu saldırının tam da 9 Ekim’e, uluslararası komplonun yıldönümüne denk getirilmesinin de tesadüf olmadığına dikkat çekti.

Türkiye’nin siyasi tarihinde hiçbir tarihin tesadüfen seçilmediğini dile getiren Öcalan, bu anlamda 9 Ekim’de Kürt halkına acıların katmerli bir biçimde yaşatılmak istendiğini vurguladı.

Ömer Öcalan şöyle konuştu: “Sayın Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun yıldönümünde Kürtlerin yurtlarından edilmesini, sivillerin, çocukların yanan bedenlerini ve yine onlarca sivilin öldürülmesini birbirinden ayrı alamayız. Sayın Öcalan’ın 1998’de bir komplo sonucunda Suriye’den zorla çıkartılması gibi, şimdi de onun fikrinin vücut bulduğu bir bölgeye aynı tarihte saldırdılar.”

‘BU SEFER BAŞARAMAYACAKLAR’

Bu saldırıların arkasında bizzat devlet aklı olduğunu belirten Öcalan, bu aklın daha önce tarihte defalarca görüldüğü gibi yine Kürtlere kaybettirmeye çalıştığına işaret etti.

Bu sefer başarılı olamayacaklarını kaydeden Öcalan, devlet her ne kadar Kürtleri kaybettirme noktasında ısrarcı olsa da, dünya kamuoyunun Kürtlerden taraf olduğunu ve uygulanan zulmü açıkça dillendirdiğini vurguladı.

Kürtlerin 21. yüzyılın en barbar ve vahşi çetesi DAİŞ’i Suriye’den def ettiğini hatırlatan Öcalan, bu gerçeğin üzerinin örtülemeyeceğinin altını çizdi. Öcalan, Kürtlerin DAİŞ çetelerine karşı verdiği mücadele kadar, Ortadoğu’da güç dengelerini oluşturan uluslararası güçlerin de Türkiye’ye verdiği tavizlerle gerçekleştirdiği ihanetin de tarih sayfalarında yerini alacağını söyledi.

‘6 MİLYONLUK İRADE ATEŞİN İÇİNDEN ÇIKARTILMIŞ BİR İRADEDİR’

HDP’li 20 belediyeye yönelik irade gaspına da değinen Öcalan, kayyum darbesinin Türkiye devleti için bir çıkış kapısı olmayacağını kaydetti.

Kayyumlarla Kürt siyasetinin tasfiye edilemeyeceğini vurgulayan Öcalan, Kürt siyasetinin parlamentoya veya belediyelere hapsolan bir siyaset olmadığını ifade etti.

“Bu bir inanç ve irade meselesi” diyen Öcalan, sözlerini şöyle sürdürdü: “HDP olarak aldığımız 6 milyon oyla bu düşünceyi ifade ediyoruz. Bu 6 milyonluk irade ateşin içinden çıkartılmış bir iradedir. Tüm usulsüzlüklere, baskılara, zulümlere rağmen 6 milyon insan bir düşünce etrafında birleşmiştir. Bu noktada kayyumların ne bölgede ne uluslararası alanda meşruluğu vardır. Bu gasp ile devlet açık açık demokrasicilik oynamaktan vazgeçmiştir ve kendini tanıtmıştır. Kürt düşmanlığında ne kadar ileriye gidebileceğini de göstermiştir.”

‘BU SÜREÇ AYNI ZAMANDA BİR SINAV ‘

Bu sürecin aynı zamanda Kürt halkı için de olumlu bir sınav olduğuna işaret eden Öcalan, Kürt halkının kendisine düşmanlık yapanları açık bir şekilde görme fırsatını yakaladığını belirtti.

Bu sürecin aynı zamanda Kürt siyasetinin sadece parlamento ve belediyelerle sınırlandırılmaması gerektiğinin tecrübesini oluşturduğunu söyleyen Öcalan, “Gücümüzü zaten halktan alıyoruz. Mücadeleyi her sokakta, her caddede örmemiz gerekir” diye konuştu.

‘KÜRTLERİN HAKLARINI GASP ETMEYE ÇALIŞANLAR KAYBEDECEK’

Peşpeşe yapılan bu saldırıların devletin yıpranmışlığını ve çaresizliğini gösterdiğini belirten Öcalan, Kürtlerin kimliğini, dilini, kültürünü gasp etmeye çalışan zihniyetin kaybedeceğini vurguladı.

Tutuklanan her siyasetçinin yerine bir yenisinin geldiğini hatırlatan Öcalan, bu sahiplenmeyi de hiçbir engelin yok edemeyeceğini kaydederek, bu ülkenin tek farklı sesi ve umudunun HDP olduğunu vurguladı.