Önder Apo'nun 9 Ekim 1998'de Suriye'den çıkarılması ve 15 Şubat 1999’da Türkiye'ye getirilmesiyle başlayan Uluslararası Komplo süreci, 26 yıldır devam ediyor. İmralı'da uygulanan hukuksuzluk rejiminin bir boyutu da Önder Apo'ya özel çıkarılan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası oldu. Ne uluslararası hukukta ne de Önder Apo tutsak edilene kadar Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) yeri olmayan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla Uluslararası Komplo'nun hukuki boyutunda yaşananlar, tasfiye politikasının bir parçası olarak uygulandı. 10 Ekim 2023’te başlayan “Önder Apo'ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” hamlesinin en önemli gündem maddelerinden birisi de Önder Apo'nun 'umut hakkı’ oldu. Almanya Federal Anayasa Mahkemesi'nin 1977 tarihli kararında geçen umut hakkı, kişinin ölene kadar hapiste kalmasının insani olmadığına hükmediyor. Önder Apo’nun umut hakkından yararlanması için avukatlarının yaptığı bir dizi başvurunun sonunda Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 17-19 Eylül tarihlerinde yaptığı toplantıda, Türkiye'ye bir yıl süre verdi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 22 Ekim’deki çıkışı sonrası hem Önder Apo üzerindeki tecrit hem de umut hakkı, bizzat Türk devleti tarafından ilk kez dillendirilmiş oldu.
GÖSTERMELİK DURUŞMALARLA VERİLEN İDAM KARARI
Türkiye'de, 1984’ten itibaren fiili olarak idam cezası uygulanmasa da Önder Apo'nun Türkiye'ye teslim edildiği 15 Şubat 1999’da idam cezası yasalarda geçerliliğini koruyordu. Ankara 35’inci Devlet Güvenlik Mahkemesi savcısının 24 Nisan 1999’da sunduğu iddianamede Türk Ceza Kanunu'nun 125’inci maddesini dayanak göstererek, Önder Apo'nun idamla cezalandırılması talep etti. Türkiye'ye teslim edildikten sonra yargılamaların başladığı 24 Nisan 1999’a kadar Önder Apo, avukatlarıyla yalnızca 12 kez, toplam 739 dakika görüşebildi.
Önder Apo, mahkeme salonunda bulunmasa da 24 ve 30 Mart’ta Ankara 35’inci Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde duruşmaları görüldü. Duruşmalar, daha sonra İmralı Ada Hapishanesi'nde de devam etti. Önder Apo'nun katıldığı 31 Mayıs'taki ilk duruşmanın ardından, göstermelik 7 duruşma daha gerçekleştirildi. Karar ise Şêx Seîd'in idam edilişinin yıl dönümü olan 29 Haziran’a denk getirildi. Karar, öncesinde verilmiş olsa da idam cezası, 29 Haziran 1999’da açıklandı.
YARGITAY TARAFINDAN ONANDI
Temyize giden karara ilişkin Yargıtay, 25 Kasım 1999’da kararını açıklayarak idam cezası kararını tüm yönleriyle onadığını duyurdu. Bu karar, Kürt halkında infial etkisi yarattı. Kürdistan ve dünyanın dört bir yanında Kürtler ayağa kalktı. Anayasa'nın idamla ilgili hükümlerini içeren 38’inci maddesinde 3 Ekim 2001’de bir değişiklik yapıldı. Bu değişiklikle idam cezası kaldırılırken, 'terör ve savaş tehdidi' bu kapsamın dışında tutuldu.
AĞIRLAŞTIRILMIŞ İŞKENCE VE TECRİT SİSTEMİ
İdam cezaları, 9 Ağustos 2002’de yayımlanan 4771 sayılı kanunda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrilirken dönemin Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Önder Apo'yu kastederek, idama hüküm giymiş hükümlülerin 17’nci maddeye göre 36 yıl sonra tahliye olma ihtimali olduğunu belirtti. O tarihte 3 buçuk yıldır cezaevinde olan Önder Apo’nun 33 buçuk yıl sonra tahliye olabileceğini hatırlatan Mehmet Ali Şahin, bunun önüne geçmek için çalıştıklarını açıkladı.
BİR DEFA DEĞİL, HER GÜN ÖLDÜRMEK
Türk devleti, İmralı'da Önder Apo’ya yönelik özel bir ağırlaştırılmış müebbet hapis, işkence ve tecrit sistemi uygulamaya koydu. İdam cezası kaldırıldı, yerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası getirildi. Yasaya, 'terör suçu nedeniyle verilen idam cezası müebbet hapse çevrilen bir hükümlü, hayatının geri kalan kısmını cezaevinde geçirmelidir' ibaresi eklendi. Mehmet Ali Şahin, milletvekili sıfatıyla yaptığı bir konuşmada, “Eğer bir kişiyi idam ederseniz bir defa ölür; ciddi bir ceza verirseniz onu her gün öldürürsünüz” diyerek, Önder Apo'ya yönelik hukuksuzluğu beyan etmiş oldu.
AİHM, İNGİLTERE'Yİ MAHKÛM ETTİ
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (AİHS) ihlal eden bu değişiklikle umut hakkı da Önder Apo’nun elinden alınmak istendi. Söz konusu umut hakkı, uluslararası ölçekte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 'Vinter ve diğerleri' kararıyla gündeme geldi. İngiltere'de ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Douglas Gary Vinter, Jeremy Neville Bamber ve Peter Howard Moore, 11 Aralık 2009, 17 Aralık 2009 ve 6 Ocak 2010 tarihlerinde AİHM'e başvurdu. Başvuruda, AİHS'nin 3’üncü maddesindeki “Hiç kimse işkenceye, insani olmayan veya haysiyet kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulamaz” ibaresine atıfta bulunuldu. Başvuruda, bir kişinin tahliye olmayı umut etmesine müsaade etmeksizin tutsak edilmesinin insanı onuruna aykırı, aşağılayıcı bir tutum olduğuna dikkat çekildi. AİHM başvuruları inceledikten sonra, İngiltere'nin AİHS'nin 3’üncü maddesindeki işkence yasağının ihlal ettiğini hükmederek, İngiltere'yi mahkûm etti. Söz konusu durum, AİHM tarafından umut hakkı (right of hope) olarak tarihe geçmiş oldu.
HUKUKUN TEMEL İLKESİ
Modern anlamda umut hakkı kavramının, mahkeme kararlarında açıkça vurgulanması ise, 1977'deki Almanya Federal Anayasa Mahkemesi kararıyla başladı. Mahkeme’nin 21 Haziran 1977 tarihli kararında, müebbet hapis cezasının, hükümlü üzerinde psikolojik veya fiziksel hasara yol açmaması gerektiği ifade edilerek cezanın insani olması gerektiğine vurgu yapıldı. Ek olarak, cezanın affa uğramasının da yeterli olmadığı kaydedilen kararda, hukuk devleti ilkelerine dikkat çekilerek, cezanın hangi koşullar altında ertelenebileceğinin de kanunla düzenlenmesi gerektiğine dikkat çekildi. Bu kararın etkisiyle birçok ülke ceza sistemlerini gözden geçirdi ve uluslararası insan hakları belgelerinde de bu ilke daha sık yer almaya başladı. Günümüzde umut hakkı, hem ceza hukukunun hem de insan hakları hukukunun önemli bir parçası olarak kabul edildi. Bu hak, insan onurunu koruma ve hükümlülerin rehabilitasyonuna odaklanan modern hukuk sistemlerinin temel bir ilkesi haline geldi.
TÜRK DEVLETİ GEREKLİ DÜZENLEMELERİ YAPMALI
AİHM, 18 Mart 2014'te Önder Apo’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının, umut hakkı ilkesine aykırı olduğuna ve bu durumun AİHS’i ihlal ettiğine karar verdi; Türk devletinden bu konuda yasal düzenlemeler yapması istendi. Ancak Türkiye, bu kararlara rağmen geçen 10 yıl içinde herhangi bir adım atmadı. “Önder Apo'ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” hamlesi kapsamında yapılan başvuruların ardından, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM’in verdiği ihlal kararlarını 17-19 Eylül tarihlerinde yaptığı toplantıda yeniden değerlendirdi. Bu toplantı, 3 yılın ardından konunun yeniden masaya yatırılması anlamına geliyordu. Komite, Türkiye’nin gerekli düzenlemeleri geciktirmeden yapmasını talep etti ve eğer ilerleme kaydedilmezse, Eylül 2025’te düzenlenecek toplantıda ara karar hazırlamaya başlayacağını bildirdi.