Şevin Coşkun: İktidar gerçekleri gizlemek istiyor

HDP Muş Milletvekili Şevin Coşkun, Kurdistan’da yaşanan depremin ardından yapılan yayınlara RTÜK tarafından verilen cezaların, iktidarın gerçekleri gizlemek istemesinden kaynaklandığını belirtti.

Kurdistan'da yaşanan depreme ilişkin yapılan yayınların ardından RTÜK tarafından, TELE1, Halk TV, Fox TV’ye yayın durdurma ve para cezası; Kürt medyasının da 340 internet adresi ve sanal medya adreslerine erişim engeli getirildi. HDP Muş Milletvekili Şevin Coşkun, verilen cezaların, iktidarın gerçekleri gizlemek istemesinden kaynaklandığını belirtti. Mecliste onaylanan sansür yasasının, iktidarın en büyük dayanağı olduğunu da hatırlatan Şevin Coşkun, iktidar ne kadar engellemeye çalışsa da iktidarın neden olduğu yıkımın üzerinin örtülemeyeceğinin altını çizdi.

YAŞAM HAKKI İHLALİ

Şevin Coşkun, Kurdistan’da meydana gelen depremin hemen ardından Türk devletinin sanal medyada bant daraltmaya gitmesinin yaşam hakkı ihlali olduğunu şu sözlerle ifade etti: “6 Şubat’ta meydana gelen depremde de görüldüğü gibi iktidar ne zaman sıkışsa, gerçekleri örtbas etmekten, toplumun haber alma hakkını ve habercilik faaliyetlerini engellemekten, sansürden medet ummaktadır. Oysa deprem gibi afetlerde iletişimin engellenmesi, internette bant daraltmaya gidilmesi bir bakıma yaşam hakkı ihlalidir. Depremde enkaz altında kalan insanlar, yardım için yanındaki telefonların şarjı bitmeden, bulundukları yerleri ilgili kurum ve yakınlarına bildirebilir.”

HABERCİLİK FAALİYETİ ENGELLENMEK İSTENİYOR

6 Şubat’ta Mereş merkezli meydana gelen 7,8 ile 7,7 büyüklükteki depremlerin ilk günü Adıyaman’a gittiklerini, ancak orada da internetin olmadığını kaydeden HDP'li Şevin Coşkun, şöyle devam etti: “İnsanlar yakınlarına dair sağlıklı bilgi alamadıkları gibi enkaz altında olanlar da seslerini duyuramıyorlardı. Evet, bu durumlarda iletişim hizmetinin sağlıklı bir şekilde sunulması hayati öneme sahipken ne yazık ki ‘dezenformasyonla mücadele’ adı altında BTK, bilginin en kısa sürede dolaşıma girdiği sanal medya mecralarından Twitter’da bant daraltmaya gitti. Ayrıca sahadaki her türlü zorluğa rağmen mesleklerini icra eden birçok gazeteci engellendi. Çünkü, depremin ilk üç günü halk, “devlet nerede” diyorlardı. Depremle birlikte seferber edilmesi gereken devlet imkanları bir yana AFAD ve UMKE’ye bağlı arama kurtarma ekipleri dahi zamanında sahaya çıkarılmadı ve enkazın altından gelen ‘yardım edin’ sesleri gün gün azalmaya başladı. Enkaz altındaki çoğu kişi donarak hayatını kaybetti. Su ve gıda gibi temel yaşam malzemeleri bile yakınlarını kurtarmak için soğuk altında bekleyen depremzedelere devlet eliyle günlerce ulaşmadığı gibi halkın dayanışma yardımları engellenmek istendi. İhmaller ve iktidara karşı yükselen öfkenin örtbas edilmesi için sansüre başvurmak, iktidarın en kolay bir tercih ettiği bir yöntem oldu. İktidar, kriz anlarında krizi yönetme yükümlülüğünü, ilk olarak habercilik faaliyetlerini engellemekle gerçekleştiriyor.”

YIKIMIN ÜZERİ ÖRTÜLEMEZ DURUMDA

Şevin Coşkun, RTÜK’ün kanallara para, yayını durdurma cezaları ve Kürtçe gazetelere de internette erişim engeli getirmesinin nedeninin gerçeklerin üzerini örmek olduğunu belirtti: “Deprem sürecinde tüm toplumun tanık olduğu durum, iktidarın yönetemezliği oldu. İktidarın 3 gün harekete geçmemesine, öte yandan her türlü engellemeye rağmen örülen toplumsal dayanışmayı büyük bir duyarlılıkla kamuoyuna ulaştıran basın emekçileri ve yayın kuruluşları, ne yazık ki yine iktidarın hedefi haline geldi. Bunlar arasında 22 Şubat’ta ekranı karartılan TELE1 kanalı, idari para cezalarıyla sindirilmek istenen Halk TV gibi muhalif kanallar da yer almaktadır. Ayrıca Kürtçe gazete Xwebûn, Mezopotamya ve Jinnews ajanslarının da aralarında bulunduğu 340 sanal medya adresi ile internet sitesinin kapatılması, erişime engellenmesi de RTÜK’ün gerçeklere karşı olan tahammülsüzlüğünün bir diğer örneğidir. Ancak gerek RTÜK gerekse BTK veya diğer tüm sansür argümanlarıyla işletilen sindirme mekaniği, başta toplumun gösterdiği duyarlılık, dayanışma ve yaralarını birlikte sarma sorumluluğuyla boşa çıkarılmış, iktidarın neden olduğu yıkımın üzeri örtülemez bir durum almıştır.

HAKİKATLER AÇIĞA ÇIKMAYA DEVAM EDECEK

İktidarın 14 Ekim’de Meclis’ten geçirdiği sansür yasasının, iktidarın dayanağı olduğunun da altını çizen Şevin Coşkun, “Bu yasanın seçime giderken meclise getirilmesinin elbette iktidarın ömrünü uzatmaya dönük olduğu aşikardır. Çünkü seçim sürecinde iktidarın ön görmediği veya baş edemediği her duruma karşı rahatlıkla devreye koyacağı bir dayanağa ihtiyacı vardı. Bunun bir örneği, 6 Şubat’ta meydana gelen depremde büyük yıkımlara neden olan İmar Barışı’nın sonuçları, bataklık ve tarım arazilerine verilen imar ruhsatları sonucunda yerle bir olan yapılar, olması gerektiği gibi yapılmayan köprülerin ve otobanların çökmesidir. Bir diğer örneği ise, 13 Kasım’daki İstiklal Caddesi saldırısında uygulanan bant daraltma ile toplumun doğru haber alma hakkının engellenmesidir. 10 kentte meydana gelen deprem bölgesinde, partimizin çağrısıyla oluşturulan dayanışma ağları, kayyumun atanmadığı belediyelerimizin aşevlerinin verdiği hizmetlerin görünmesi iktidarın işine gelmemektedir. Sansür yasasıyla, hakikatlerin üzerini örtmeye çalışmak ve buna karşı gerçekleri yazan gazetecilerin mücadelesini engellemek mümkün değildir. Ne pahasına olursa olsun hakikatler açığa çıkmaya, yazılmaya devam edilecektir” şeklinde konuştu.