GÖRÜNTÜLÜ

“Abdullah Öcalan'ın tecritten kurtarılmasına ihtiyacı olan sadece Kürtler değil, hepimiziz”

İzlanda eski Adalet ve İçişleri Bakanı Ögmundur Jónasson, Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecritin kaldırılmasının sadece Türkiye, Kürdistan veya Kürt bölgelerinde değil, tüm Ortadoğu'da ve dünya genelinde etkili olacağını söyledi.

İMRALI TECRİDİ

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit 15 Şubat 1999’dan beri sürüyor. Kürt Halk Önderi, uluslararası bir komplo ile esaret altına alındığı 1999’dan bu yana tecrit altında tutuluyor. Avukat ve ailesi tarafından yapılan görüşme başvuruları ya keyfi bir şekilde reddediliyor, ya yanıtsız kalıyor ya da aylar sonra disiplin cezaları verildiği yönünde hukuk dışı ve keyfi bir  gerekçe sunuluyor. Disiplin cezalarının ne gerekçeyle verildiği ise bildirilmiyor.


Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve İmralı’daki diğer tutsaklara son 6 aylık avukat görüş yasağı kararı, 3 Mayıs 2024 tarihinde Bursa İnfaz Hakimliği tarafından verildi. Bu yasak kararıyla birlikte Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a son 8 yılda en az 13 kez 6 aylık avukat görüş yasağı verilmiş oldu. Mutlak iletişimsizlik durumundaki İmralı pratiği şu haliyle hukuksal bir kara delik haline gelmiş durumda.

Türk devletinin İmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın üzerinde uyguladığı tecrit ve mutlak iletişimsizlik halini, daha önce İmralı heyetinde yer alan ve Berlin Barış ve Demokrasi Konferansı'nda İmralı tecridine dair konuşma yapan Eski İzlanda İçişleri ve Adalet Bakanı Ögmundur Jónasson ile konuştuk.

“KIRILMASI GEREKEN İMRALI REJİMİDİR”

Öncelikle Kürt halk önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit hala sürüyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Abdullah Öcalan, 1999'dan beri İmralı Adası'nda tecrit altında tutuluyor. Bu, çeyrek asır demek ve neresinden bakarsanız bakın, çok ciddi bir durum. Birey açısından bakıldığında, işkenceye maruz kalıyor. İşkence veya cezaevleri konusunda uzman olmasam da bunun insan hakları sözleşmelerine aykırı olduğunu anlamak için ilgili sözleşmeleri okumanız yeterlidir. Bu açıdan bakıldığında durum çok ciddi ve bir bireye yönelik işkencedir; ama çok daha fazlası var. Bu durum, genel olarak Kürt halkına yöneliktir. Kürt halkını izole etmeye yönelik bir girişimdir.

Herkes, Abdullah Öcalan'ı Kürt Özgürlük Hareketi’nin Lideri olarak tanıyor. Bu hareket, Kürtlerin kültürel, siyasi, demokratik hakları ve insan hakları için mücadele eden bir hareket. Ankara'nın Abdullah Öcalan'ı tecrit ederek verdiği mesaj, bu özgürlük mücadelesiyle herhangi bir şekilde ilişkisi olan tüm Kürtlere yönelik bir mesajdır. Kürtlerin insan haklarıyla ilgili mesajı ise şudur: "Tecrit, sizin de başınıza gelebilir." İşte bu yüzden, İmralı rejimi hakkında konuşmak meşrudur ve kırılması gereken İmralı rejimidir. Burada hem Kürtlerin hem de uluslararası toplumun ortak bir çabasına ihtiyacımız var.

“BOYUN EĞDİRMEK İSTİYORLAR”

Türkiye’nin tecride yönelik tavrından bahsettiniz. Peki, uluslararası kurumların, örneğin CPT’nin yaklaşımını nasıl yorumluyorsunuz?

CPT'nin 2019 tarihli raporuna baktığımızda, İmralı tecrit rejiminin derhal ve gecikmeksizin kaldırılması gerektiğini söylüyor. Ama sonra hiçbir şey olmuyor. Daha önce İmralı heyetinde bulundum ve bundan öğrendiğim şey şu oldu: Türkiye, NATO ya da müttefikleri kayıtsız şartsız bir barış istemiyor; koşullu barış istiyorlar. Şartları da boyun eğdirmek, Kürtlerin itaati. Biz dikte ediyoruz, siz de itaat edeceksiniz. Sorun da bu.

Geçen sene Mayıs ayında en son İmralı heyetine katıldım. Ve Türkiye seyahatimizden sonra bir basın toplantısı yaptık. Bu toplantı, Reykjavik Bakanlar Konseyi Zirvesi ile aynı zamana denk geliyordu. Ve bunu takiben üyelerimizden biri, Laura Castell görevdeydi. Parlamenterler Meclisi’ne yazdı, o da Bakanlar Kuruluna dönerek ne yapacaklarını ve Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridi nasıl değerlendirdiklerini sordu.

Aldıkları cevap ise, ‘Size bir cevap veremeyiz’ oldu. Yani benim vardığım sonuç şu: Türk yetkililerden hiçbir şey bekleyemezsiniz. Avrupa Konseyi'nden de bir şey bekleyemezsiniz. Biz yaptırmadığımız sürece NATO'dan da bir şey bekleyemezsiniz.

“BARIŞI KÜRDİSTAN'DA BAŞLATACAĞIZ; BU DÜNYAYA YAYILACAK”

NATO ve Avrupa Konseyi’nin tavrından bahsettiniz. Belli ki kuruluş ilke ve amaçlarına uygun hareket etmiyorlar. Bu durumda ne yapılabilir?

Biz, uluslararası toplumu kastediyorum çünkü dünyanın geldiği noktaya bakarsanız, insan toplumu çok küresel hale geldi ve mücadele de küreseldir. Dünyanın dört bir yanındaki mücadelelerle bağlantı kuruyorsunuz; Filipinler'den, Bolivya'dan, Filistin'den, İrlanda'dan, İzlanda'dan insanlar var, her yerden.

Yapılması gereken de budur. Rakiplerimizin yaptığının aynısını yapan uluslararası bir ağ oluşturmalıyız. Emperyalist güçler de bunu yapıyor; iş birliği yapıyorlar. Biz de aynısını yapmalıyız, insanlara hitap etmeliyiz. Tarihe baktığınızda, başarılı olduğumuzu görürsünüz.

Bu tür hareketler başarıya ulaşmıştır. Konferansımda ya da konuşmamda, 1980'lerde Almanya'da NATO ve özellikle ABD'nin Sovyetler Birliği ve Sovyet bloğuna yönelik kısa ve orta menzilli füzeler yerleştirmek istediği zamanki barış hareketine atıfta bulundum. Gösteriler oldu; önce çok küçüktü, sonra büyüdü. 1981'de Bonn'da 250,000 kişi toplanmıştı ve sonunda zafere ulaştık. Bu hareket kazandı.

Şimdi ABD tarafından geri çekilen 1987 tarihli INF Antlaşmasını yaptık. Ama bu bir zaferdi. 2003 yılında Irak işgal ediliyordu. Burada, Berlin'de yarım milyon insan sokaklarda toplandı. Sonuç ne oldu? Alman hükümeti o noktada Irak'ın işgalini destekleyemedi. Dolayısıyla bunu, kamuoyunun ve genel olarak halkın harekete geçerek sokaklara dökülmesinin nasıl bir etki yaratabileceğine dair bir örnek olarak ele alıyorum.

Abdullah Öcalan konusunda da bunu yapabileceğimizi umuyorum. Çünkü dünya şu anda çok ama çok ciddi savaş tehlikeleriyle karşı karşıya. Dünyanın neresine bakarsanız bakın; Ukrayna'ya, Filistin'e, Türkiye'ye, Başûr'a, Bakur'a, Rojava'ya.

Her yerde savaşlar devam ediyor. Ve tabii ki Gazze'de. Benim iddiam şu: Abdullah Öcalan'ı serbest bırakırsanız, tecridini kaldırırsanız 2013-2015'te yaptığınızı yaparsanız bir barış müzakere süreci başlatabilirsiniz. Bunun sadece Türkiye'de, Kürdistan'da veya Kürt bölgelerinde değil tüm Ortadoğu'da bir etkisi olacağına ve bunun tüm dünyaya yayılacağına inanıyorum.

Bu, domino teorisinin tersine çevrilmiş hali aslında. Bilirsiniz, Vietnam'da ve Güneydoğu Asya'da domino teorisinden bahsettiler. Bizim de domino teorimiz olacak: Barışı Kürdistan'da başlatacağız ve bu Ortadoğu'ya ve tüm dünyaya yayılacak.

Dünyanın ihtiyacı olan şey de budur. Yani diyorum ki, Abdullah Öcalan'ın tecritten kurtarılmasına ihtiyacı olan sadece Kürtler değil, hepimiziz.