Adalet savaşçılarının namlusu tarihi değiştirdi

Kurdistan'daki her anın tarihsel, kültürel ve ideolojik anlamı var. Susan, korkan, kaçan gözler, sözler, yürekler, bedenler yeniden cesaretle coştu Kurdistan’da. Adalet savaşçılarının namlusundan çıkan bir mermi, tarihin tüm seyrini değiştirdi.

15 AĞUSTOS ATILIMI

Kurdistan’da yitirilen, çalınan, el konulan tüm değerlerin stratejik bir saldırı sebebi vardır. Bu sebeple Kurdistan toprakları Misak-ı Milli ile ulus devletler aracılığıyla trajikomik bir yöntemle cetvelle çizilerek dört parçaya bölünmüştür. Bu bölünmenin trajik bölümü ise kendini dünyanın hâkimi gören ve her ülkeyi istediği gibi bölüp parçalayıp, yönetme hakkını kendilerinde bulan erkek zihniyetli egemen devletler eliyle gerçekleşmiş olmasıdır. Amaç, bütünsel olarak parçalama ve kendine mal etme zihniyetini doğuracak etnik bölünme, kültür katliamı, işgal girişimi... Kimliksiz, dilsiz, kültürsüz, onursuz halk tebaa, halk kölesi yaratmak istediler Kurdistan topraklarında. Ulus devletlerin kendilerini sürdürebilmesi, devam ettirebilmesi için bu yöntem işgal saldırılarını meşrulaştırdı. Bunun için her şey, her kişi ve hatta doğa bile devletin sonsuz hizmetine konulmak istendi. Devlet bunu bir kanun, kural, yasa halinde yüz yıllar boyunca sürdürdü. İnsan hem kendi yok oluşuna hizmet eder hem de var olma ve yaşamını sürdürebilmek için de içsel bir dürtü ile kendisini, bulunduğu alanı, etrafını, yiyeceğini koruma ve kollama hisleri ile hareket eder. Bunun içindir ki insan yeri geldi mi bu devlet zihniyetine isyan etmeyi ve onu alaşağı etmeyi de bilir. Ama birlik, örgütlülük, inandığı ideolojiyle kendisini donatmasıyla. Bu, insanın yaşamını sürdürebilmesinde hayati önem arz eden bir etkendir. Özcesi yaşamın farkına varmak, değerini bilmek, anlamına kavuşmak ve savaş vermek gerekir.    

YENİDEN YEŞERMENİN ADI: DİRENİŞ

Kurdistan, her şeyi ile cennet güzelliğine benzeyen vatan. Dış güçler için bu bile saldırı, işgal ve talan gerekçesi. Güzel olana hakikat gözüyle bakanlar onun güzelliği ile donanırken, gaspçı gözlerle bakanlar güzelliği kurutup çürütür. Ele geçirme, talan etme arzusu vahşeti, kıyımı, kırımı doğurur. Gasp edilen, işgal edilen, tecavüze uğrayan bir vatan toprağının halkı da tüm bu korkunç saldırılara maruz kalır.

Evet, Kürt halkı da yüz yıllar boyunca bu saldırıları tüm vahşetiyle yaşadı. Kürt halkı her ne olursa olsun, onurlu yaşamdan vazgeçmeyerek, kendi toprakları üzerinde yaşamada ısrarcı da olmuştur. Her ne kadar Türk işgalci faşist devlet, köylerini yakıp yıkıp alan etse de, ellerindeki her şeylerini, hatta canlarını dahi alsa yerlerini kolay kolay bırakmayı kabul etmemiştir. Mutlaka büyük bedeller ile zorla çıkartılmışlardır. Yapılanlar kalplerinde, beyinlerinde, tarihte, hikâyelerde yer etmiş, dengbejlerin dudaklarından gizli gizli şarkılara dökülmüştür. Her şartta Kürt kimliği, dili, kültürü aktarılmaya devam etmiştir. İradesel duruş her şeyin önüne geçmeye yetmiştir. Teslim alınamayan irade her fırsatta bir başkaldırıya varmıştır.

Önder Apo, tüm bunların en güçlü tahlilcisi, araştırmacısı ve en somut yaşayanıdır. Önder Apo, Kürt kimliğinin acı gerçekliğini günbegün hücrelerine kadar yaşayarak kendisini yeniden yaratmıştır. Bu yaratım bireysel değildir; toplumsal, evrensel boyuttadır. Ezilen tüm halkların savunma mekanizması, koruyucu gücü olmuştur. Onları yeniden yürüyebilme takatine, büyük bir fikre, ideolojiye kavuşturmuştur. Dünyadaki en insancıl, yaşamın hakikatini yaratan evrensel bir halk hareketi olan PKK'yi kurmuştur. PKK ile onurluca yaşayabilme imkân ve şartları yaratılmıştır. PKK’nin yaşam ve savaş şartları dünyanın birçok yerindeki ordulara kıyasla daha zor ve zahmettir fakat, gerçek de acılardan ve zahmetli şartlardan doğar ki PKK, bunu bilen ve uygulayan bir hareket olduğunu tüm dünyaya kanıtlamıştır. PKK bunu, 50 yılla varan mücadele pratiğinde kanıtlamıştır. Dağlar her zaman insanı dünyevi arzu, istem ve ihtiyaçlardan soyutlar. Bireyci, maddiyatçı, çıkarcı sahte yaşam şartlarından uzaklaştırdığı gibi insanın kendisi de daha sade bir kişiliğe kavuşur. Doğa ile bütünleşmenin insanları huzura kavuşturduğu görülmektedir. Savunma, korunma amaçlı kurallar dışında kimsenin, hiç kimsenin iradesine ve fikrine karşı koyması görülmemiş, duyulmamıştır. Eğer varsa ideolojik bir yanlışlık, kendi içerisindeki eğitim sistemi ile yeniden doğru olanı açığa çıkarma ve doğruda ikna etme azim ve çabaları olduğu gözlemlenmiştir. PKK’deki yaşam ilkesi, savaşımdan kopuk, savaş da yaşamdan kopuk değildir. Yaşam gerekçeleri için savaşıyorlar, savaştıkları için yaşam imkânlarını yaratabiliyorlar. Yoksa Kurdistan’da yaşam soykırımcı güçler eliyle çoktan yok edilmişti zaten. Yaşama imkân ve koşulları Kürtlerin elinden çoktan alınmıştı. Fakat Önder Apo, PKK hareketi ile yeniden yaşamın savaşımını başlattı.

İLK KURŞUN VE TARİHİN SEYRİ...

Kurdistan’da öyle bir yaşam bırakılmıştı ki; gözler umudun varlığını unutmuşçasına, feri sönmüşçesine derinliklere gömülmüştü. Suspus olmuş yüreklerin korku ile çarptığı bu topraklarda, talan edilip, yok edilen insanlık onuru, gururuydu. Kan kırmızı akan deryalar, kabul etmezdi insanına yapılan böylesi zalimliği. Engin, yüksek dağları, sert kayalıkları ve dipsiz uçurumları nasıl göz yumsun derdine derman olmaya söz verdiği halkına dayatılan vahşeti... Güneşe her gün selam duran bir halkın, yüz hatlarında biriken hikâyelere, özgürlük sevdasına, güneş nasıl sessiz kalacaktı ki?
Kürtleri yeniden diriltmek isteyen bir el, dağın, taşın, derenin, gölün, çölün, toprağın bahşettiklerinin gücü ile yeniden yaşam örmeye başladı. Birlikten doğacak gücün aşamayacağı hiçbir engelin olamayacağını göstermek istercesine ilk kendisini siper etti düşmanın vahşet sınırına. İlk kurşun değiştirdi devri devranın adaletsiz çarkında dönen zamanı. 15 Ağustos'tan bugüne, yiğit kadın ve erkekler adaleti sağlamaya yemin ettiler.

Kutsal toprak Kurdistan’dan kanlı postalların temizlenmesi için sonsuzluk yemini eden bir grup gerilla ile başlayan bu başkaldırıya öncülük eden efsanevi Komutan Egit, yani Mahsum Korkmaz’dır. Hesap sorma ve her yerde rengini yaşama kararlılığı ile yüreklerine intikâmı silah yaptılar. Susan, korkan, kaçan gözler, sözler, yürekler, bedenler yeniden cesaretle coştu Kurdistan’da. Adalet savaşçılarının namlusundan çıkan bir mermi, tarihin tüm seyrini değiştirdi. Çalınan, yasaklanan, sömürülen, talan edilip, yok edilen birçok onursal değer yeniden kazanıldı. Sessizlik perdesi yırtıldı ve zılgıtlar eşliğinde Kürtler özgürlük halayına durdu. Dalga dalga yayılan özgürlük tutkusu Kürt halkını ortak bir amaç için buluşturdu. Önder Apo, milyonların kalbine ulaşan eşsiz bir özgürlük şarkısı oldu. İnsanların beyinlerine, yüreklerine, iradelerine, fikirlerine, zikirlerine kadar ulaştı. Önder Apo, özgürlük meşalesini yaktı ve yeniden doğuşu armağan etti Kürt halkına. Önder Apo’nun zafer ruhu, bugünün savaş tünelleri ve mevzilerinde yeniden hayat bulmaya devam ediyor.

15 Ağustos 1984’te Kürt halkının bağrından gelen Egit/Mahsum Korkmaz’ın öncülüğünde geceyi aydınlatan HRK gerillalarının mermileri, kir tutmuş, paslanmış kulakların yeniden çınlamasını sağladı. İlk kurşunla, Kurdistan’ın devrimci kurtuluş gerillaları Eruh’tan başlayıp Şemdinli’ye kadar Kürt halkının yeniden doğuşunun devrimci ayağını başlattılar. HRK gerillaları Mahsum Korkmaz öncülüğünde eylemlere başlamış, faşist Türk devletinin askerleri çığlık çığlığa kaçacak yer aramış fakat o kadar şanslı olamamışlardır. Karakollardan yükselen dumanlar, düşmanın yüreğine salınan korkunun ifadesi olurken, Kurdistan tarihine de yeni bir kahramanlığın başlangıç sayfası olarak aktarılmıştır. Eruh ve Şemdinli eylemlerinde gerillalar çok etkili bir şekilde faşist, soykırımcı Türk devletinin askeri karakollarını çok etkili bir şekilde vurarak, bir gecede bu iki karakolu kökünden temizlenmişlerdir. Düşmanı kırarak özgür Kurdistan'ın ilk adımını atarlar. Görünürde yok edilen karakollar olsa da asıl olarak yıkılıp, enkaz haline getirilen faşist, ırkçı Türk devletinin Kurdistan’daki sömürge sistemine darbe, Kürt halkının kölelik zincirine karşı bir isyandır. Yüz yıllarca yürütülen faşizmin enkazının üzerine kurulan, özgür Kurdistan’ın temeli ve Özgür İnsan inşası olmuştu. 15 Ağustos, özgürlüğün zafer ilanı olmuştur.

ZAFER BAYRAĞI GÖKLERDE

Kurdistan özgürlük dağlarında zaferi her daim canlı kılan ve tüm hücresine kadar kendini adayan yeni Egitler yeşermeye devam ediyor. Özgürlük mücadele bayrağını hep en zirvelerde taşıyan ve bu bayrağı kanının son damlasına kadar koruyan yeni Egitler, zaferin adı olmaktadır. Kimdi bunlar? Dersim’de Atakan Mahir, Zin Gever, Amed’de Axin Muş, Doğan Zınar, Botan’da Delal Amed, Leyla Sorxwin, Egit Ciwyan, Serhat’ta Hejar Zozan ve Şeyhmus Malazgirt, Mardin’de Medya Mawa, Xebat ve Zana, Heftanin’de Zelal Amed, Bargıran Garısa, Zap’ta Bager Gever ve Berfin Botan, Metina’da Zilan Amed ve Bager Başkale, Avaşin’de Serhat Gıravi ve Amara Şerif gibi büyük kahramanlar da tarihin yeni Egitler'i olmasını bildiler. Kimyasalların, taktik nükleer silahların aşamayacağı çelikten bir irade ve mücadele azmiyle donattılar kendilerini. Korkmaz bir yürekle yürüdüler düşmanın üzerine ve bir yere serdiler onları, gaflet zamanlarında. Düşman mevzilerini 15 Ağustos eylemlerindeki gibi ateşe verdiler, yükselen dumanların eşliğinde başarmanın coşkusu ile zılgıtlar çektiler. Zaferin gerillaları diriliş tarihini zaferle taçlandırdılar. Unutulmaz diriliş günü, 15 Ağustos, Apocu ruhun kimliğe kavuştuğu gün oldu bugün savaş meydanlarında. Düşman askerine kan kusturup, yeri yerinden oynatan eylemleri ile gerillada yepyeni bir çağın başlangıcına da imza atıyorlar. Sonsuz bir inanç ve kararlılık ile Kürt halkına ve Önder Apo’ya bağlılıklarını canlarını, her damla kanlarını, hücrelerini adayarak savaşlarındaki engin cesaret, onurlu duruş ile nasıl da yılmaz bir militan olduklarını tüm dünyaya kanıtlıyorlar. 15 Ağustos ruhu onların zafer şarkısıdır, düşmanı silerken Kurdistan haritasında.