DEM Parti: Kirli ve ırkçı tezgahları hep birlikte boşa çıkaralım

Gündemleri tartışmak ve partilerinin yol haritası belirlemek üzere Wan'da toplanan DEM Parti MYK, demokratik kamuoyuna, emek güçlerine, “Halklara karşı tezgâhlanan bu kirli ve ırkçı oyunu boşa çıkaralım, ortak mücadele etrafında birleşelim” çağrısı yaptı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Merkez Yürütme Kurulu (MYK), gündemde olan konuları tartışmak ve buna göre bir yol haritası belirlemek üzere Wan'da toplandı. DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan başkanlığından yapılan toplantıda, Türkiye, Kurdistan ve Ortadoğu’da yaşanan yakıcı gelişmeler, DEM Parti yönetici ve üyelerine yönelik ağır saldırlar değerlendirildi.

Toplantının sonuçları yazılı bir bildirge ile paylaşıldı.

Sonuç bildirgesinde yaşanan gelişmelere dair şu ifadeler yer aldı: “Ortadoğu’da halkların varlığını, dilini, kimliğini ve kültürünü yok sayan savaş iktidarları ile karşı karşıyayız. Bu iktidarların kendi siyasi bekaları ve çıkarları uğruna halkları felakete sürüklediğine şahitlik ediyoruz. Halklar arasına ekilmek istenen nifak tohumlarıyla bölgede ırkçılık ve faşizm tahkim edilmek isteniyor.

İsrail Hükümetinin Lübnan’a dönük saldırılarında sivillerin hayatını kaybetmesi, sivil yerleşim yerlerinin pervasızca hedef haline getirilmesi, hemen akabinde İran’da siyasi suikastlara başvurulması bölgesel savaş riskini yükseltmektedir.

Netanyahu hükümetinin Gazze’ye dönük saldırılarında 40 bine yakın insanın hayatını kaybetmesi ve bu soykırımcı durum karşısında küresel çapta devletlerin sessizliğine/onayına karşı insani, ahlaki ve politik tutum almak tarihsel bir görev olarak önümüzde durmaktadır. Bu bağlamda Birleşmiş Milletler’i ve diğer uluslararası kuruluşları bir kez daha Netanyahu Hükümetinin ağır saldırılarını ve yarattığı katliamı durdurma konusunda aktif ve acil tutum almaya çağırıyoruz.

GÜN SAVAŞA KARŞI YAŞAMI SAVUNMA GÜNÜDÜR

Öte yandan Ortadoğu’nun yıllardır ezilen halklarından olan Kürt halkının siyasi ve idari kazanımları, hatta varlığı savaş ve şiddet politikalarıyla yok edilmek istenmektedir. Kürtlerin yaşadığı coğrafyaya her düzeyde saldırılar farklı biçimlerde sürdürülmektedir.

AKP-MHP iktidarının Federe Kürdistan bölgesine dönük işgal girişimleri ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimini hedef alan saldırı ve siyasi suikastlarının yanı sıra Türkiye’de Kürtlerin demokratik siyaset hakkına, varlığına, kültürüne ve diline yönelik organize ırkçı saldırılar da yoğunluk kazanmış durumdadır. Aynı zamanda İran rejiminin, Kürt muhaliflere ve aktivistlere yönelik idam politikalarıyla da bir halkın varoluş ve siyaset hakkı yok edilmek istenmektedir.

Ortadoğu’nun iki ezilen halkı Filistinliler ve Kürtlere dönük saldırılara karşı başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu ve dünya halklarının savaşa karşı barışı örgütlemesi, ezilen halkların sesi olması, enternasyonalist mücadeleyi büyütmesi savaş ve saldırı politikalarını alaşağı edecek adımlardır.

DEMOKRATİK SİYASET HAKKINI SAVUNACAĞIZ

Özellikle Türkiye’de son günlerde Kürtlerin diline, halayına, şarkılarına, kısacası kültürüne ve kimliğine yönelik geliştirilen tehlikeli saldırılar; Kürt gençlerinin Yüksekova, Van ve Ankara’da gün ortasında işkenceye uğraması; belediyelerimizin çok dilli hizmet anlayışının hedef haline getirilmesi ağır baskı dönemlerini bile geride bırakan uygulamalardır. Bu tür uygulamalar insanlık onuruyla bağdaşmayan, demokratik bir toplumda asla yeri olmayan ve kabul edilemez saldırılardır. Bu ırkçı ve Kürt düşmanı saldırılara karşı asla sessiz kalmayacağız, demokratik siyaset hakkımızı savunacağız ve her koşulda direneceğiz.

Türkiye’nin temel meselelerini her zaman diyalog ve müzakere ile çözme tutumuna sahip olan bir partiyiz. Bu kez de demokratik siyaset hakkımıza ve bir halkın varoluşuna, kimliğine ve kültürüne karşı geliştirilen bu sistematik saldırılara karşı asla susmayacağız. Demokratik tepkimizi ortaya koymaktan, demokratik protesto hakkımızı kullanmaktan asla geri durmayacağız.

Nice fırtınadan geçtik, nice badireler atlattık, bedeller ödedik. Dün direndik, bugün daha büyük mücadele edeceğiz. Hiçbir baskı ve saldırı bizleri yıllar önce elde ettiğimiz kazanımlarımızın gerisine düşüremez. Bir halkın anadili, kültürü, şarkıları, sloganları, halayları tehdit ve şantaj konusu edilemez.

Yıllardır iktidar içi kavgalarda ve egemen güçler arası hesaplaşmalarda, ülke gündemini değiştirmek için mızrağın sivri ucu hep Kürtlere ve muhaliflere çevriliyor. Bu oyunu görüyoruz, oyuna gelmeyeceğiz. Ülkenin temel meselelerine kurucu ve yapıcı bir akılla yaklaşmaya devam edeceğiz.”

Sonuç bildirgesinde demokratik kamuoyuna, emek ve demokrasi güçlerine şu çağrılar yapıldı:

  • Gelin, hep birlikte Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye halklarına karşı tezgâhlanan bu kirli ve ırkçı oyunu boşa çıkaralım, ortak mücadele etrafında birleşelim, dayanışmamızı büyütelim.
  • Anayasa Mahkemesinin kurumsal varlığını hedef alan, Can Atalay örneğinde de olduğu gibi kararlarını uygulatmayan, sosyal medya mecralarını hukuk dışı ve keyfi tutumlarla engelleyerek Anayasayı ve uluslararası sözleşmeleri çiğneyen, siyasi ve hukuki darbelerle iktidarını sürdüren anlayış karşısında da ortak demokratik tutumu ve mücadeleyi geliştirelim.
  • Muhalefet belediyelerine yönelik SGK borçları adı altındaki dayatmalarla halka her türlü hizmeti engelleme ve demokratik siyaseti işlevsizleştirme girişimlerine karşı mücadeleyi büyütelim.”