Êlih Belediye Eşbaşkanı Mehmet Demir, kayyumun bir paradigmaya, kimliğe, kültüre ve devlet tarafından ödenmesi zorunlu olan kaynakların, devletin diğer kurumlarının hizmetine sunulmasına yönelik bir sistem olduğunu belirtti.
Yerel seçimler yaklaşırken siyasi partiler seçim çalışmalarına başladı. Yerel seçimler, Kurdistan kentleri için büyük bir önem taşıyor. Son iki dönemdir savaş politikasının bir örneği olan kayyum sistemini devlet politikası haline getiren AKP-MHP iktidarı, şimdiyi kadar kayyumlar atayarak halkın iradesini gasp etti. AKP-MHP iktidarı, Kurdistan belediyelerine atadıkları kayyumlar eliyle Kürtlere karşı 100 yıllık siyasetini yürütüyor. Kayyum rejiminin uygulamalarını ilişkin ANF’ye konuşan Êlih Belediye Eşbaşkanı Mehmet Demir, şunları dile getirdi: “Kayyumların Kurdistan’da yaptıkları tahribatı anlayabilmemiz için kayyum sisteminin neden getirildiği bilmemiz lazım. Kayyum atamaları şahıslar üzerine atanan bir sistem değil, bir paradigmaya, kimliğe, kültüre ve Kurdistan’ın devlet tarafından ödenmesi zorunlu olan kaynakların halkın hizmetine değil, devletin diğer kurumlarının hizmetine sunulmasına yönelik bir sistemdir. Aynı zamanda AKP-MHP iktidarının, kendi güçlerini ve tabanlarını Kurdistan’da konsolide etmek, Kürt belediyelerinde onların istihdamını yaratmak için getirdikleri bir sistemdir. Bu sistemin işleyebilmesi için tamamen kanundan azade edilmiş alanlar olarak görülmüştür.”
SAADET ZİNCİRİ HALİNE GETİRİLDİ
Kayyum sitemin Kürt halkına yönelik bir sömürü politikası olduğunu vurgulayan Demir, şöyle devam etti: “Faşist ve antidemokratik sistem her ne kadar bir bölgede uygulansa da bunun belli bir süreden sonra sıradanlaştığını ve her yere yayıldığını görebiliyoruz. Şu anda gördüğümüz gibi artık alt kademe mahkemeleri ve Yargıtay, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını dinlemiyor. Bu hukuksuzluk çerçevesinde kayyum sistemi hukuktan arındırılmış alanların yaratılmasıdır. Bu durumu rant alanlarının sağlanabilmesi ve yaptıkları ihalelerle görebiliyoruz. Bağlar Belediyesi her ne kadar bir vali ve kaymakam yönetiminde olmasa da işleyiş itibarıyla onlardan daha beter, pervasız ve kanunsuz bir şekilde davranabiliyor. Bazı belediyelerimizde onlarca ihale mevzuatına aykırı icraatlar var. Normal şartlarda 1 liraya yapılması gereken bir iş, 10 liraya yaptırılıyor. Tabandan tepeye kadar bir saadet zinciri haline getiriliyor. 2019’da Bağlar Belediyesi’nde yapılan asfalt plent ihalesinde 89 milyon TL'ye üç yıllığına kiraya verilmiş. Günümüz güncel fiyatlarla bir asfalt plenttinin aylık kirası en fazla 100 bin TL'ye mal olur. Buradaki hukuksuzluğun, pervasızlığın boyutu sadece bu örnek üzerinden görülebilir. İktidar, var olan bu kanunsuzluk sisteminin ilelebet sürdüremeyeceğini biliyor. Bundan kaynaklı olarak belediyeleri bir borç batağına sokarak Kürtlerin tekrar kendi iradeleriyle, kendi belediyelerini kazanmaları durumunda iş yapmaz duruma getirmek amaçlanıyor.”
HALKIN KAYNAKLARI DEVLET KURUMLARINA
Kayyum yolsuzluklarının Mülkiye ve Sayıştay müfettişlerinin raporlarında az bir miktarının yansıtıldığına dikkat çeken Demir, “Olayın gerçek boyutu maalesef raporlara yansımıyor. Yansımamasının tek nedeni devlet politikasıdır. Kayyum sisteminin kişilerin şahsına yönelik, onların iddia ettiği yasa dışı örgütlere kaynak aktarıldıklarından dolayı kayyum atadıklarını ifade etmelerinin tamamen temelsiz olduğunu bize gösteriyor. Halka ait olan bütün kaynakların devlet kurumlarına aktarılıyor. Örneğin, Nusaybin ilçesine 2. Hudut Taburu'nun Nusabin Belediyesi tarafından yaptırılması, Batman Emniyet Müdürlüğüne ait ek hizmet binanın Batman Belediyesi bütçesinden yapılması, Batman Üniversitesi’ne ait hizmet binasının belediye bütçesinden yapılması gibi binlerce veri var elimizde. Devlet kurumların ait kurumların giderleri belediye üzerinden karşılanıyor” şeklinde konuştu.
KÜRTLÜK BİLİNCİNİ YOK ETMEYE ÇALIŞIYORLAR
Kürt halkının, iktidarın yaratmak istediği homojen Türk ulusu siyasetine karşı mücadele etmeye devam ettiğine belirten Demir, şunları ifade etti: “Son 20 yıldır Kürt Özgürlük Hareketi’nin yaratmış olduğu ulusal bilinç çerçevesinde elde edilmiş olan kazanımların yaşama geçirilmesi daha çok belediyeler üzerinden yapılmaya başlandı. Kurdistan’da belediyelerin kazanılmasıyla birlikte Kürtlerin idare konusunda kendilerine güven duydukları bir uluslaşma süreci yaşandı. Doğal olarak yok edilmek istenen bir ulus, tekrar kendi kökleri üzerinde yeşerdi. Türk devleti, bunun oluşmaması için eski kuruluş kodları üzerinden tekrar 'Şark Islahat Planı’nı yeniden yaşama geçirerek kayyum politikasını devreye soktu. Kayyum politikaları günü birlik bir politika değildir; düşünülmüş, tartışılmış, planlanmış ve Kürt ulusunun sadece Türkiye’de değil dört parçada hiçbir kazanımın elde edilmemesi ve her nerde olursa olsun elde edilmiş olan kazanımların yok edilmesi yönelik politikasının bir parçasıdır.”