GÖRÜNTÜLÜ

Deniz Fırat: Hakikat ve direnişin öyküsü

Hayatı boyunca Kürt özgürlük mücadelesine adanan Deniz Fırat, devrimci gazeteci olarak hem dağlarda hem de kamplarda fedakârlık ve cesaretle mücadele etti. Deniz, yaşamının her anında hakikati aktarma çabasıyla destansı bir direniş sergiledi.

ŞEHİT DENİZ FIRAT

Wan’ın Çaldıran ilçesine bağlı Xecîxatun köyünde 1984 yılında dünyaya gelen Leyla Yıldıztan, PKK saflarında Deniz Fırat olarak biliniyordu. Köyü, Türkiye ve İran sınırında yer aldığı için ailesi defalarca saldırılara maruz kaldı. Bu nedenle ailesi, 1990 yılında Rojhilat’ın Maku şehrine taşındı ve ardından Urmiye’ye geçti. Bir süre sonra ise Xakûrkê’ye yerleştiler.

1991-1992 yıllarında Xakûrkê’de kalan Deniz, Türk devleti ve KDP’nin iş birliğiyle Başûrê Kurdistan’a yapılan saldırılara tanıklık etti. Bu süreçte KDP’nin ihanet çizgisini reddeden ve direnişi seçen Bêrîtan’ın (Gülnaz Karataş) şehadetinden etkilenen Deniz ve kardeşi Sarya (Sakine Yıldıztan) PKK'ye katılma kararı aldı. Deniz’den önce PKK’ye katılan kardeşi Binewş (Ayfer Yıldıztan), 1997 yılında Zap’ta çıkan bir çatışmada şehit düştü. Deniz, birlikte mücadeleye katıldığı kardeşi Sarya’nın şehadetini ise ancak 2 yıl sonra, 8 Ağustos 1999’da duyabildi. Gerillada birçok alanda aktif yer alan Deniz, 2007 yılında basın-yayın faaliyetlerinde yerini aldı.

Basın hayatına “Tanrıça Zilan” dergisiyle adım atan Deniz, “Dengê Welat” radyosunda da görev aldı. Daha sonra Maxmûr Kampı’nda “Rojeva Welat” gazetesi ve çeşitli televizyon ve ajanslara haberler yaptı. Ayrıca “Tanrıça Zilan” dergisi için de yazılar yazdı. Bir devrimci gazeteci olarak, DAİŞ’in 6 Ağustos’ta Maxmûr’a yönelik başlattığı saldırıları yakından takip ederken 8 Ağustos 2014’te bu saldırılar sırasında şehit düştü.

Mücadele yoldaşı gazeteci Cîhan Mûrad, Deniz Fırat ile tanışmasını, mücadele hayatını ve direnişini ANF’ye anlattı.


Deniz Fırat ile ilk tanışmalarının 1999 yılında Faraşîn’de olduğunu anlatan Cîhan Mûrad, “O yıl, Önder Abdullah Öcalan'ın rehin alındığı ve operasyonların yoğunlaştığı bir dönemdi. O dönemde heval Deniz, henüz 15-16 yaşlarındayken bile Bakûrê Kurdistan’ın zorlu koşullarında gerillacılık yapıyordu” diye belirtti.

‘ZOR KOŞULLARIN GERİLLASIYDI’

Kelareş’te de Deniz ile kısa bir süre birlikte kaldıklarını ve ardından geri çekilme sürecinin başladığını, bir sonraki karşılaşmalarının ise Qendil’de olduğunu anlatan Cîhan Mûrad, anılarına şöyle devam etti: “Başûrê Kurdistan’a yoğun saldırıların olduğu dönemde heval Deniz ile aynı grupta yer alıp, birlikte mücadele ettik. Heval Deniz’in savaşa katılımı, fedakarlığın ve yoldaşlığın canlı bir örneğiydi. Mütevazılığı, sıcakkanlılığı ve yoldaşlarına karşı gösterdiği fedakârlık ile tanınan bir kadın militandı. Onun bu özellikleri, savaşın zorluklarına rağmen çevresine ilham veren bir güç kaynağı olmasını sağladı. Kürt Özgürlük Mücadelesi’ne çok genç yaşta katılan ve çevresindeki olayların dışında kalmayan, hareketli bir kişiliği olan heval Deniz, savaşta ve yaşamda her zaman ön saflarda yer aldı.

Yoldaşlarıyla omuz omuza mücadele edip, elinden gelenin fazlasını yaparak çevresine hep ilham verirdi. Heval Deniz, kişiliğini bu hareket ve devrim içerisinde şekillendirdi. Katıldığı dönemde okuma yazma bilmemesine rağmen, bu konuda kararlı ve güçlü bir katılım sergileyerek okuma ve yazmayı sonradan öğrendi. Okul okumamış olmasına rağmen, bulunduğu ortamda en güçlü kaleme sahipti ve yazmayı çok önemsiyordu.

Günlüğünü düzenli olarak tutar, anılarını kaleme alır ve yazım şekline büyük önem verirdi. Kendini geliştirme konusunda sınır tanımayan heval Deniz, güçlü bir irade ve kararlılığa sahipti.”

‘HALKLA GÜÇLÜ BİR BAĞI VARDI’

Maxmûr Kampı’nda da bir süre birlikte kaldıklarını belirten Cîhan Mûrad, “Heval Deniz, Şehit Rüstem Cûdî Mexmûr Kampı'nda halk tarafından sevilen ve kampın bir parçası gibi görülen biriydi. Maxmûr'da yaşamasa da ailesi Bakûrê Kurdistan'dan göç edip, Maxmûr’a yerleşenler arasında olduğu için, kamptaki yaşam tarzına ve halkına yabancı değildi. Heval Deniz, uzun yıllar dağ koşullarında yaşadığı için halktan uzak kalmış olsa da halkla olan güçlü bağları sayesinde kolayca iletişim kurabiliyordu. Çocuklarla çocuk, yaşlılarla yaşlı olabilen bir yapısı vardı ve bu sayede kampın her yaştan insanıyla hızlıca kaynaşabiliyordu. Kamp halkı da kısa sürede Heval Deniz'e alıştı ve ona büyük bir sevgiyle yaklaştı. Heval Deniz, kamptakilerle doğrudan ilgileniyor, onların ihtiyaçlarına cevap vermek için çaba gösteriyordu.

Kampta gazete, TV ve ajans faaliyetlerinde aktif yer alıyordu ve halkla sürekli iletişim halindeydi. 2007 yılında Tanrıça Zîlan Dergisi'nde yer alarak basın yayın çalışmalarına dahil oldu. Dengê Welat Radyosu'nda kadın gündemlerini aktarıyordu ve Maxmûr'a geldikten sonra da gazete, TV ve ajans çalışmalarına devam etti. Son anına kadar bu yoğun çalışma temposunda kalmayı sürdürdü. Çalışmalarda her zaman gönüllü bir şekilde yer aldı ve küçük-büyük iş demeden tüm görevlerini başarıyla yerine getirdi. Önemli olan işin başarıyla tamamlanması ve gönülden çalışmaktı” diyerek Deniz Fırat’a olan bağlılığını yeniledi.

‘BİR AN OLSUN GERİ ADIM ATMADI’

Cîhan Mûrad, Deniz Fırat’ın cesaretini ve direnişini vurgularken şunları söyledi: “Ağır yaralanmasına rağmen, kamerasıyla hâlâ çatışma anını kayda alıyordu. DAİŞ’in 6 Ağustos 2014'te Maxmûr Kampı'na yönelik saldırıları başladığında, çocuklar ve kadınlar kamptan çıkarılmaya başlandı. Arkadaşlar Deniz’in de kamptan kadınlar ve çocuklarla birlikte çıkmasını önerdiler. Ancak Deniz, bunu kabul etmedi ve büyük bir direniş göstererek kampta kaldı. Bu tutumunu savaş, yaşam ve devrimci gazetecilikten ödün vermemek olarak değerlendirebiliriz.

‘ŞEHADETİNDEN 10 DAKİKA ÖNCE HAKİKATİ AKTARDI’

8 Ağustos’ta yoğun çatışmalar yaşandı. Şehadetinden on dakika önce bile TV’ye katılan ve çatışma anıyla ilgili son dakika bilgilerini aktaran heval Deniz, ağır yaralanmasına rağmen hâlâ kamerasıyla çatışma anını kaydetti. Bu yaklaşımıyla kadın gazeteciliğinde öncülük yaptı. Ağır yaralanarak Hewlêr’deki bir hastaneye kaldırıldı, ancak tüm çabalara rağmen kurtarılamadı. Hem gazeteci hem de özgürlük sevdalısı olarak özgürleştirmenin öncülüğünü üstlenmişti.

Yaşamı da hep bir mücadeleyle geçti. Bir sanatçı gibi yoldaşının ruhunu ve yüreğini hissedebilen Deniz, felsefi ve edebi açıdan kendini geliştirmesiyle, gazeteci olarak yetişmesiyle öne çıktı. Deniz hevalin yaşamı, birçok öncü kadın militan gibi direniş ve savaşla örülmüştü. Özgür yaşamdan asla taviz vermedi ve güçlü bir duruşa sahipti. Detaycı, haksızlığa karşı duyarlı ve maneviyatı ön plandaydı. Deniz heval ile yaşamak zor değildi, çünkü sürekli moralli ve coşkuluydu.”

‘BÜYÜK BİR BAĞLILIK VE FEDAKARLIKLA HAREKET ETTİ’

Deniz Fırat’ın Botan, Xinêrê, Xakûrkê, Qendil, Zagros gibi birçok alanda mücadele verdiğinin altını çizen Cîhan Mûrad, şunları ifade etti: “Zelê’den Botan’a, Maxmûr’a kadar gitmediği, kalmadığı, kendini katmadığı devrim sahası kalmadı. Bunu büyük bir fedakârlık ve bağlılıkla yapıyordu. Yaşamında ‘On kez de bu dünyaya gelsem yine de devrimciliği seçerim’ derdi. Küçük yaşta devrimci bir yoldaş olarak, fedakârlık, emek, cesaret ve yaşama katılımı gibi birçok güzel özelliği bir ömre sığdırdı. Ömrü boyunca pişmanlık veya ikirciklik yaşamadı; güçlü bir insandı ve yaşamı sürekli direnişle geçti. Hem devrimci bir kadın hem de gazeteci olarak, yaşamının her anında hakikatin izinden yürüdü, hakikati yaşadı ve yaşattı. Hep ileri doğru yürüdü, bir gün olsun hakikat yolundan geri adım atmadı. Deniz’in izinde yürüdüğü hakikatin yolcusu olacağız ve bu hakikati aydınlatmaya devam edeceğiz.”