Deprem bölgesinde sağlık sorunları sürüyor
Türk Tabipler Birliği (TTB) tarafından hazırlanan rapora göre aradan geçen 18 aya rağmen deprem bölgesindeki sağlık sorunları sürüyor.
Türk Tabipler Birliği (TTB) tarafından hazırlanan rapora göre aradan geçen 18 aya rağmen deprem bölgesindeki sağlık sorunları sürüyor.
TTB, deprem bölgesindeki sağlık sorunlarının ciddiyetine işaret ederek, Hatay’da deprem öncesi yıkılan 56 Aile Sağlığı Merkezi (ASM) yerine hala bir yenisinin kurulmadığını örnek verdi.
Türk Tabipler Birliği (TTB) 6 Şubat depremlerine dair 18. ay değerlendirme raporunu paylaştı. Hatay'ın Defne ilçesinin Akdeniz Mahallesi'ndeki konteyner alanında düzenlenen toplantıya TTB Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, Hatay Tabip Odası Başkanı Dr. Sevdar Yılmaz, Hatay SES Şube Başkanı Nilgün Yeniocak, TTB Merkez Konseyi Üyesi Ali Kanatlı ve Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Zencir ile CHP Genel Başkan Yardımcısı Dr. Zeliha Aksaz Şahbaz katıldı. 144 sayfadan oluşan raporda öne çıkan kısımları, Dr. Ali Kanatlı kamuoyu ile paylaştı. Depremin üzerinden geçen 18 ayda, sağlık hizmetlerine dair 6. ve 12. aylara nazaran kayda değer bir iyileşmenin gözlemlenmediği vurgulanan raporda, 1999’da yaşanan Marmara depremleri sonrasında gözlemlenen sağlık hizmeti sorunlarının aradan geçen 25 yıla rağmen aynı biçimde yaşanmasında uyarıların dikkate alınmamasının payına dikkat çekildi.
AİLE SAĞLIK MERKEZLERİ İÇİN YETERLİ ALAN YOK
6 Şubat depremlerinde en büyük yıkımın yaşandığı Hatay, Mereş, Semsûr kentlerinde hala birinci basamak sağlık hizmetlerinde aksamalar yaşandığına işaret edilen raporda, Hatay'daki kanser hastalarının onkoloji servisinde tedavi görmek için başka şehirlere gitmek durumunda kaldığı belirtildi. Aile Sağlık Merkezleri'nin depremin üzerinden 18 ay geçmesine rağmen toparlanamadığı kaydedilen raporda, kentlerin yeniden inşasında Aile Sağlığı Merkezleri için gerekli alanların planlanmasına yaklaşıma dair şu tespite yer verildi: "Hatay’da deprem öncesi yıkılan 56 Aile Sağlığı Merkezi (ASM) yerine hala bir yenisi kurulabilmiş değil. Adıyaman’da da DSÖ ve özel ilaç firmalarının yaptığı 3 ASM dışında kamu tarafından inşa edilen 1 ASM bulunmaktadır. Deprem bölgesinde yıkıma bağlı yer değişikliği de dikkate alınarak imar planlarında ASM’lere yer verilmesi ve inşa edilmesi elzemdir. TOKİ gibi kamu tarafından imarlarda sağlık birimlerine kısıtlı da olsa yer verilmesinin de belediyelerin hükümet yanlısı olup olmamasının belirleyici olduğu görülmektedir. Adıyaman’da daha önceki belediye başkanının hekim ve iktidar partisinden olmasının etkisi ile yeni yapılan TOKİ’lerde sağlık birimlerine imarda yer verilmesine rağmen; bir önceki belediye başkanı yine hekim olmasına karşın iktidar partisinden olmaması nedeniyle Hatay’da yeni imar alanlarında sağlık birimlerine yer verilmemesi buna örnek olarak gösterilebilir. Aile Hekimliği Birimi (AHB) ve Aile Sağlığı Çalışanı (ASÇ) bulunmayan Aile Sağlığı Birimleri önemli bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Sağlık tesisleri açısından yıkımın yoğun olduğu Hatay ilinde 520 AHB’nin 58’i boş pozisyondadır ve 75’inde ASÇ yoktur. Adıyaman’da da 5 AHB boş pozisyonda iken 31 AHB’de aile sağlığı çalışanı bulunmamaktadır."
BEBEK ÖLÜM HIZI, ORTALAMANIN İKİ KATI
Depremle birlikte sağlık hizmeti alma konusunda çocuk, kadın ve yaşlıların ciddi boyutlarda sıkıntı yaşadığına dikkat çekilen raporda, bu tabloda deprem sonrası sağlığın toplumsal belirleyicilerinde oluşan kötüleşmenin yanı sıra yıkılan sağlık kuruluşları, azalan sağlık çalışanı sayısı, sağlık çalışanlarının demotivasyonu, kötü sağlık yönetimi gibi faktörlerin belirleyici olduğu vurgulandı. Depremde sağ kalan ve deprem sonrası doğan bebeklerin tüm bu faktörlerden kaynaklı yaşatılamamasının bebek ölüm hızında ülke ortalamasının neredeyse iki katı oranında artışa sebep olduğuna işaret edildi. Raporda, "Ülke genelinde Bebek Ölüm Hızı (BÖH) bin canlı doğanda 10.0 iken Malatya’da 11.5, Antep’te 17.7, Hatay’da 20.3, Maraş’ta 20.8 ve Adıyaman’da 23.0’dir. Bununla birlikte Bebek Ölüm Hızının ülke genelinde artış eğiliminde olduğunu, 81 ilimizin 50’sinde artış gösterdiğini not etmeliyiz. Bu artış ekonomik kriz, pandemi, Şubat depremleri ve Ortadoğu’da uzayan çatışma ortamı gibi yaşanan toplumsal sorunların göstergesi olarak değerlendirilmelidir. "
PSİKOLOJİK DESTEK İHTİYACI KARŞILANMIYOR
Deprem bölgesinde ruh sağlığı adına olumsuzluklar devam ettiği belirtilen raporda, yaşanılan travmatik süreç ve kayıplar, kentlerdeki yaşam koşullarında kayda değer bir düzelmenin olmaması, yaşam koşullarının sertliği, konteynerlarda ve hasarlı binalarda yaşam, maddi zorluklar, ailelerdeki bölünmüşlükler, gençlerde ve öğrencilerde umutsuzluk, artçı sarsıntılar, gelecek kaygısı gibi insan psikolojisini doğrudan etkileyen konular sebebiyle ciddi bir psiko-sosyal destek ihtiyacı duyulduğu vurgulandı. Depresyona bağlı alkol ve uyuşturucu madde kullanımında artışın tespit edildiği deprem şehirlerinde, bu hizmeti gönüllü olarak veren kuruluşların da maddi imkansızlıklar sebebiyle bölgeden çekilmesi sonrasında ortaya çıkan tablonun kaygı verici olduğu ifade edildi.
YIKILAN KENTLER EKOLOJİK YIKIMLA KARŞI KARŞIYA
Çevre sağlığı açısından depremin erken döneminden beri kontrolsüz ve güvensiz enkaz kaldırma, taşıma, uygun olmayan moloz dökme sebebiyle yoğun toz probleminin devam ettiği hatırlatılan raporda, doğa ve insan sağlığı açısından hiçbir bilimsel kriterlere uyulmadığı belirtildi. Kentlerin yeniden inşa süreçlerinde sayıları kontrolsüz bir biçimde artan taş ocakları ve beton santrallerinin de bu tabloda payının büyük olduğu anımsatılan raporda, şöyle devam edildi: “Bu tesisler deprem bölgesindeki hava kirliliğinin daha da artmasına yol açacaktır. Hatay örneği üzerinden yaratacağı halk sağlığı sorununu görünür kılma çabalarımız da yetkililerce görünmez kılınmaya çalışılmaktadır. Planlanan taş ocaklarından sahada açık işletme yöntemiyle ve patlatma yapılarak malzeme çıkarılacaktır. Projeler için tahsis edilen toplam 2.555 ha’lık orman,tarım ve mera arazisi yok edilecektir. Hatay’da planlanan 54 adet taş ocağı ve 3 adet mermer ocağı işletmesi, yerleşim bölgelerine çok yakındır. Faaliyet alanlarının 50, 60, 80, 100, 150, 200, 250, 290, 300, 315, 500 metre mesafedeki konutlara, 500 metre mesafede sağlık ocağına ve 750 metre mesafede okula yakın olduğu tespit edilmiştir. 54 taş ocağı işletmesinin yanında ayrıca kırma eleme tesislerinin, beton santrallerinin ve asfalt plentlerinin de çalışacak olması bölgede toz ve gaz emisyonlarından kaynaklı çok ciddi hava, su ve toprak kirliliği meydana gelecektir. Hatay ilinde hava kirliliği, sınır değerlerinin 4 katı üstünde iken, depremin yarattığı ağır ekolojik sorunlar devam ederken, yetkililer bu sorunları görmezden gelerek Hatay’ın dağlarını delik deşik edecek, tarımını ve yeraltı sularını yok edecek, havasını daha da kirletecek ve halkın sağlığını bozacak 54 adet taş ocağının ve 3 adet mermer ocağının kurulmasına 'ÇED (Çevresel Değerlendirme Raporu) gerekli değildir' kararı çıkartılarak imza atılmış olması bilimsel ve hukuki değildir. Bu projelerden vazgeçilmesi gerekmektedir."