Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) Milletvekili Dilan Kunt Ayan, Dem Parti’nin 16 Aralık’ta Amed’te başlattığı “Demokrasi ve Özgürlük Yürüyüşü” ile ilgili ANF’ye konuştu.
DEM Parti olarak Amed’te başlatılan ‘Demokrasi ve Özgürlük Yürüyüşü’nün Ortadoğu halklarının özgür ve eşit bir gelecek için ortaya koyduğu iradeyi sahiplenme ve büyütme çağrısı olması nedeniyle tarihi bir yürüyüş olduğunu ifade eden Dilan Kunt Ayan, şunları söyledi:
“Ortadoğu’da yaşanan tarihi krizlerin çözümleri için başta Kürt sorunu olmak üzere, demokratik bir çözümden başka hiçbir yolun halklara gelecek vadetmediğini söylüyoruz. 100 yıl önce bu topraklar, ulus-devlet mantığı ile tekçi ve milliyetçi bir dizaynla şekillendirildi. Oysa bu topraklar, birçok kimliği ve inancı bağrında saklayan kadim topraklar. Emperyalist müdahaleler, cihadist girişimler, ulus-devlet faşizmleri çözüm değil, sorun yaratıyor. 100 yıldır bunun en canlı tanıklarıyız. Bugün yeniden Ortadoğu’nun dizayn edilmeye çalışıldığına şahitlik ediyoruz. Fakat aynı tekçi ve milliyetçi zihniyetle sorunlara yaklaşılırsa sorun çözülmez; daha da kaotikleşir diyoruz.”
‘YENİ BİR DİZAYN SÜRECİNDEYİZ’
Faşist AKP-MHP iktidarının şeffaf bir şekilde niyetini belli etmesi gerektiğini belirten Dilan Kunt Ayan, demokratik bir çözümün iktidar için de bir fırsat olduğunu şu sözlerle anlattı: “Bir tarafın kazandığı, bir tarafın katledildiği hiçbir çözüm dünya tarihinde başarıya ulaşamadı. Tarihi bir fırsatla karşı karşıyayız şu an. Yeni bir dizayn süreci yaşanıyor. Bu süreçte Kürt halkı ve diğer halkların iradeleri, talepleri gözetilerek mi sorunlar çözülecek, yoksa 100 yıllık faşizan akıl yine devrede mi olacak? Büyük kazanmak isteyen herkesin birinci seçenekten yana olması gerektiğine inanıyoruz. Bu noktada AKP-MHP ittifakının tavrının, maalesef ki aynı tutumu devam ettirme motivasyonu halklara kaybettirme odaklıdır. Öncelikle, sorunların çözüm gücü olabileceğini söyleyen ve temel muhatap olan Sayın Öcalan’ın üzerinde devam ettirilen tecrit, bunun en somut örneği. Sözde açıklamalar yapılarak umut hakkından dahi bahsedildi. Bunları neden bir masa etrafında konuşmuyor, diyalog yolu ile çözmeye çalışmıyoruz? Madem böylesi bir niyet ve akıl var, neden demokratik bir ortamda, demokratik ve eşit koşullarda bir müzakere süreci yürütülmüyor? İktidar niyetini şeffaf bir şekilde belli etmeli.
Kürtlerle barışacak mı, savaşa devam mı edecek? Nihai olarak, Kürt sorununun çözümü ancak Sayın Öcalan’ın muhataplığında gelişebilir. Bunu devlet aklı da çok iyi biliyor. Fakat, ‘Sadece biz kazanalım, Kürtlere aynı inkâr ve reddi dayatalım’ mantığıyla bu sorun çözülmez. Devlet aklı hala bunun işe yarayacağını düşünüyor. Ancak Kürtler, eski Kürtler değil. Örgütlü, politik bir halk. Ve her yerde, her alanda Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü ve muhataplığını esas alıyor. Devletin bu çıkarcı aklı, çözümü tecritte bulan yaklaşımı sadece Türkiye halklarına değil, bugün Suriye halklarına da savaş dayatıyor. Kazan-kaybet mantığını değil, kazan-kazan politikasını uygulayalım istiyoruz. Demokratik bir çözüm, bugün iktidarın da tarihe geçmesi için önemli bir fırsat. Türkiye halklarının geleceği için de tarihi bir fırsat.”
‘ORTADOĞU’DA BARIŞ İSTİYORUZ’
Dilan Kunt Ayan, DEM Parti olarak, çözüm ve özgürlük için başlattıkları yürüyüşe katılım çağrısında bulunarak sözlerini şöyle noktaladı: “Birçok konjonktürel gelişmenin olduğu şu günlerde, çözümün demokratik adımlar atılması ve savaş mantığından vazgeçilmesi olduğunu bir kez daha bu yürüyüşümüzle halklara ve iktidara beyan ediyoruz aslında. Bu yürüyüş, bir barış beyanıdır; demokrasi beyanıdır, Kürt halkının özgürlük talebinin beyanıdır.
Ortadoğu’nun her karışında savaş değil, barış istiyoruz demenin beyanıdır. İktidar şunu çok iyi görmelidir ki, bu süreçte savaşta ve çatışmada ısrar edenler kaybedecektir. Halkın özgürlük talebini reddedenler kaybedecektir. Yeni bir demokratik anayasanın hazırlanması, Kürt statüsünün tanımlanması ve yeni bir çoğulcu yurttaşlık tanımının yapılması için Türkiye’nin önünde, savaşı dayatan akıl dışında hiçbir engel yoktur. Bu aklın, bugün bütün gelişmelere rağmen kendisini dayatmasının tek bir gerekçesi vardır; o da kendini yaşatmaktır. Politik, sosyal ve kültürel olarak bu aklın, bu ülkeye verebileceği bir şey de kalmamıştır zaten. Bu akla karşı, bugün alanlarda meydanlarda binlerce insan, ‘Demokratik çözüm ve özgürlük istiyoruz’ diyerek yeniden bir beyanda bulunuyor. Bizler, DEM Parti olarak, bu beyanı büyütme ve başarıya ulaştırma hedefiyle bu yürüyüşü başlattık. Bütün halkımızı davet ediyoruz.”