Türkiye’de polisin uyguladığı işkence vakalarında polislerin yargılanması ya da ceza alması konusunda son derece kötü bir tablo var. İşkencenin özellikle kamuya açık alanlarda gösteri, yürüyüş vs. gibi etkinliklerde açık açık yapılması artık neredeyse toplumsal bir kanıya ve rızaya dönüşmüş durumda. Bunun dışında ise polislerin neden olduğu yaralama ya da ölümlerde ise verilen cezalar ödül gibi. İşkence konusunda hukuki süreç böyle kötüyken Adana’da emniyet ve adliyenin yaptığı bir protokol işkencenin de önünü açacak boyutta. Hatta bu kapsamda yapılan bir operasyonda bir işkence de söz konusu.
KAFALARINA ÇUVAL GEÇİRİLİYOR
Emniyet ve adliyenin ruhsatsız silah bulundurulanları ‘tutuklama’ üzerine başlattığı bu operasyonlardan birinde H.Ş. (20) ve D.S. (20), 17 Kasım tarihinde “Ruhsatsız silah ticareti yapma” suçlaması ile gözaltına alındı. İki genç daha sonra henüz karakola götürülmeden uzun bir işkenceye maruz bırakıldı. Avukat Tugay Bek, olayı ANF’ye şöyle anlatıyor: “Gençler gözaltına alındıkları yerde darp ediliyor, yarım saat kadar polisler tarafından dövülüyor. Sonra her iki genç de farklı polis araçlarıyla hukuki bir zorunluluk olması sebebiyle önce Adli Tıp Kurumuna götürülüyor. Gençlerden biri getiriliyor ve 10 dakika kadar orada bekletildikten sonra çıkartılıyor ve de tekrar polis aracına bindirilince burada kafasına bir çuval geçiriliyor. Diğer gencin ise yolda aracı durduruluyor. Onun da kafasına çuval geçiriliyor ve araç geri dönüyor. İki genç de etrafı göremedikleri ve işkence sırasında da kafalarında çuval olduğu için yeri bilmiyor ama açık bir arazide olduklarını söylüyor.”
İki genç yaklaşık bir saat kadar darp edildiklerini, soyulduklarını ve de hortumla ıslatıldıklarını hatta kafalarına silah dayandığını anlatıyor. İşkence sırasında ise birbirlerini görmeleriyse engelleniyor. Avukat Bek, polisler yere ateş ederek korkutmak amaçlı gençlerin ölümle tehdit edildiğini de aktarıyor “Polis gençlerden birine ‘bunu çukurunu açının gömün. Diğer çocuğu öldürdük, gömdük sıra sende gibi’ sözlerle korku salıyorlar bu şekilde. Polis adli bir olayda alenen işkence yapıyor. Bu işkence olayına 20 kadar polisin dâhil olduğunu düşünüyoruz. Çocukların tahmini ettiği, anlattığı kadarıyla şimdi bu olayı biz savcılığa da intikal ettirdik aslında. Bu gençlerin iddiaları ve gözaltına alındıkları yer belli. Adli Tıp Kurumu ve emniyet arasındaki güzergâh belli. Bu polis araçları çocukları gözaltına aldıktan sonra hangi güzergâhlardan nasıl gelmiş, nereye gitmiş ve sonradan yolda araçları yön değiştirmiş, bilinmeyen bir araziye gitmiş mi? Mobese kayıtlarında hatta bu arazinin neresi olduğu da tespit edilebilir. Yeter ki savcılar buradaki işkencenin üzerine gitmek istesin. Yeter ki polislerin amiri içişleri bakanlığı buradaki işkence olayına son vermek istesin. Bu işkence faillerinin bulunup cezalandırılmaması bizce mümkün değil.”
İÇİŞLERİ BAKANI UYGULAMAYI TAKDİR ETTİ
Avukat Tugay Bek, bu konun arka planında işkenceyi yeniden ortaya çıkaranın emniyet ve adliyenin anlaşması olduğunu vurguluyor: “Yaklaşık bir ay kadar önce Adana’da emniyet ve adliye, şehirde artan gasp, yağma, cinayet suçlarının önüne geçebilmek için ruhsatsız silah taşıyanların tutuklanması, tutuklu yargılanması gerektiği hususunda anlaştı. Hatta bazı gazeteler bunu ‘Adana'da devrim’ diye manşetten verdi.
Bir suç tipini ele alıp polis, savcılık ve hâkimlik bu suç tipi özelinde, bunun önüne geçebilmek için tutuklu yargılanma gerektiği hususunda aralarında yazılı olmayan bir protokol yapıyor ve bunu da uyguluyor. Bir de marifetlerinde kamuoyu ile paylaşıp sergiliyorlar. Şimdi de sırf ibret olsun diye sadece para cezası gerektiren bir suçla Adana’da tutuklu yargılamaları başlatıyorlar. Bu süreçte İçişleri bakanı da Adana’yı ziyaret ediyor. Adana’daki polisin tedbirlerinden ne kadar memnun olduğunu, buradaki işbirliğinin daha da genişlemesi gerektiği hususunda da basın açıklaması yapıyor. Biz İçişleri bakanı da bu yaşanan işkencenin de bu sürecin bir uzantısı olduğu düşüncesindeyiz. Çünkü sonuç olarak ibret olsun diye tutuklu yargılanmaması gereken bir hususta emniyet ve adliye bir araya gelip ilgili suç tipinde tutuklu yargılayalım diyor, işkenceye başvuruyor.”
TOPLUMU BUNA HAZIRLIYORLAR
Avukat Tugay Bek burada ciddi bir hukuk ihlali olduğunu vurgularken bu uygulamanın farklı sebepler ve bahanelerle farklı illerde de yasalara aykırı şekilde uygulanabileceğine dikkat çekiyor: “Burada çok vahim bir hukuk ihlali var. Bu suç tipi toplumu rahatsız eden bir suç tipi de olabilir. Bu arada örneğin cinayetlerin önüne geçmek için bu yapılıyor da olabilir. Yarın da örneğin sosyal medyadaki muhaliflerin önüne geçmek için veya toplantı, gösteri, yürüyüş kanunun uygulanması hususunda aralarında anlaşabilirler. Bunun ucu sonu yok. Bu hukuksuzluğa dur demek lazım. Bir yönüyle bu adliye ve emniyetin tutuklu yargılamak konusundaki aralarındaki anlaşma hukuksuzluğuna son verilmeli.
Şöyle bir algı var, Adana'da suç çok fazla ve bu konuda bir namı var ve Adana’daki bu suçu engellemek için polis kısmen hukukun dışına çıkmakta bir sakınca görmüyor olmasını toplumun tolere etmesi bekleniyor. Toplumun bunu anlayışla karşılaması isteniyor. Adana'nın böyle bir imajı olması sebebiyle biz Adana’nın seçildiği düşüncesindeyiz. Yani ilerde bu uygulamanın toplum bunu sindirdikçe, kanıksadıkça ülkenin geri kalan kesimlerine de yansıyacağını, başka illerde de bu tarz uygulamaların ortaya çıkacağını düşünüyoruz. Kaldı ki tutuklama gibi bir tedbirde ilden ile farklılık gibi bir durum da olamaz. Yani kişi Ankara’da silah yakalatılırsa farklı Adana’da farklı bir cezaevi olmaması gerekir. Burası anayasal bir hukuk devleti ise bu uygulama da olmaması gerekir. Ancak ne yazık ki pratikte toplum buna hazırlıyorlar. Buna karşı da insan hakları örgütleri, kurumları, hukukçuların toplumu uyarmak gibi bir görev olduğu düşüncesindeyiz.”