Engizek: Newroz direniş ruhuyla kutlanmalı

Newroz’un salt bayram değil, direniş günü olduğunu hatırlatan PKK Yürütme Komitesi Üyesi Xalîde Engizek, “Her yılki Newroz kutlamalarından farklı ele alınmalıdır; direniş ve zafer ruhuyla kutlanmalıdır” dedi.

Özgürlük Hareketi açısından 2023’ün oldukça tarihi ve stratejik bir yıl olduğunu; faşizm ve sömürgecilikle kıran kırana mücadeleyle geçeceğini belirten PKK Yürütme Komitesi Üyesi Xalîde Engizek, “Özgürlük Hareketi olarak 50. yılı, Önderliğin fiziki olarak özgürlük yılı ve Önderlik Newroz’u olarak adlandırdık. Newroz’un, bu ruhla geçirilmesi gerekmektedir” diye konuştu.  

PKK Yürütme Komite Üyesi Xalîde Engizek, Newroz vesilesiyle ANF’ye konuştu. Kadınlar için her günü Newrozlaştıran Kürt Halk Önderi’nin ve güneşle toprağın bereketinin en güzel buluşmasının yaşandığı Kurdistan coğrafyasında, insanca yaşamın tohumlarını atan, ateşi ve güneşi hep kutsal gören kadim tüm halkların Newroz’unu kutlayan Engizek, öncelikle Newroz’un doğuşuyla ilgili şunları söyledi: “Toplumsal yaşamı güneşin sunduğu nimetlerle mucizevi bir şekilde yaratan Kürt halkı ve yaşadığı coğrafya bir çekim merkezi olması itibariyle hep işgal, savaş, sömürü konusu oldu. Savaşla, sömürüyle, inkarla yaşamı hep karartılmak, hatta eşi benzeri görülmemiş bir soykırımla yok edilmek istendi. Kürtler karanlığa mahkum edildikçe güneş, ateş daha büyük bir özlem ve aydınlık, daha kutsal bir hale geldi. Zalimin karşısında boyun eğmeyen, zulme onurluca karşı duran böylesi bir direniş geleneğinden gelen Kürt halkı, M.Ö. 612’de Dehak’a karşı demirci Kawa öncülüğünde halkların ve özgürlüğün sesi oldu. Bizim topraklarımız, iktidardakiler zulüm geliştirdikçe isyancısını doğurmuştur.” 

ÇAĞDAŞ NEWROZ HAREKETİ

Bu geleneğin dün olduğu gibi bugün de devam ettiğini kaydeden Engizek, ’Çağdaş Newroz Hareketi’ olarak tanımladığı PKK’nin, Kürt kimliği açısından olduğu kadar, özgür kadın kimliği açısından da bir milat olduğunu söyledi. Her özgürlük çıkışının, toplumsal bir ihtiyacın ürünü olarak geliştiğini ve bu çıkışın salt ideolojik boyutuyla olmadığını belirten Engizek, “Örgütsel, eylemsel, felsefi, ahlaki yanlarıyla da toplumun yüreğine, beynine, yaşam ihtiyaçlarına kendi izini bırakmışsa görkemli bir yürüyüş olarak kendi yolunu bulmuş demektir. 21 Mart 1973’le başlangıç yapan Önder Apo, bu özgürlük diyalektiğine bağlı kalarak 50 yıldır görkemli yürüyüşüne devam etmektedir” dedi. 

BÜYÜK BİR CESARET İŞİYDİ

Kürt sorunu gibi tüm sorunların girift bir hal aldığı, hemen hemen tüm egemen güçlerin işin içinde olduğu, eşi benzeri görülmemiş bir yok sayılma politikasının yürürlükte olduğu bir soruna el atmanı, büyük bir cesaret istediğini söyleyen Engizek, “Önder Apo, bu soruna el atmanın, çözmenin büyük cesaretini ortaya koydu. Önce küçük bir grup örgütlenmesini, sonra dalga dalga yükselen halk örgütlenmesini geliştirdi. Daha küçük bir grupken dahi devletin saldırılarından tutalım ilkel milliyetçi şoven kesimlerin saldırılarına kadar geniş bir yelpazenin hedefi haline geldi. Kurdistan’da özgürleşmeye cesaret etmek, bunları karşısına almak demektir. Nitekim başından günümüze dek bu kesimlerle mücadele kıyasıya yürütüldü” şeklinde konuştu. 

YENİDEN DOĞUŞ İÇİNDE YENİDEN DOĞUŞ

Başlangıçtaki özü görebilmenin önemine işaret eden Engizek, neden 21 Mart’ın seçildiğini şöyle anlattı: “Özgürlük Hareketi’nin Newroz’un özünün içinden şekillenmesini, yeniden doğuş içinde yeniden doğuş olarak ele almak gerekiyor. Her gelişim gösteren olgu, sonradan eklenen dışsal etkenlerden de etkilenir, ancak esas olarak özündeki karakterin etkisindedir. PKK’de ilk grup aşamasında da daha sonraki kararlaşmasında da egemenliğe karşı özgürlüğe cesaret, ideolojik mücadele ve bunun örgütlülüğünü yaratma inadı yoğundur. Başka türlü bu mücadelenin başarıya gitmesi mümkün olmazdı. Mücadelenin gelişim seyri bir tohumun serpilip gelişmesi gibi bu özgürlük tohumunu besledi, büyüttü ve budaklandırdı. Özgürlük Hareketi özgürlüğe susamışların örgütü haline geldi ve tabii ki en çok özgürlüğe ihtiyacı olan kadınlar da bu partileşmedeki yerlerini her geçen gün artarak almaya başladı. Şu anki düzeyiyle baktığımızda bize belki daha normal görünebilir, ancak o geçmiş koşulları düşündüğümüzde hem Hareket’in daha başlangıç aşamalarında hem de feodalizmin daha derinden yaşandığı ve özgürlük bilincinin gelişmediği süreçlerde zorluk arz eden bir durumdu.”

SINIRSIZ EMEK, ÇABA VE MÜCADELE

Engizek, 1973’teki Newroz’da yaşanan kararlaşma ve bu kararın içinde barındırdığı özgür ruh, kutsal arkadaşlık, mücadelede ısrar ve inadın kendisini yaşamsallaştırdığını vurgulayarak, Kürt halkı gibi Kürt kadınların da özgürlük kokusunu duyumsadığını söyledi.  “Elbette ne özgürlükle tanışmamız, buluşmamız ne de onunla yol alışımız kolay gerçekleşmediği gibi sınırsız emek, çaba ve mücadeleyle yaratıldı” diyen Engizek, şunları hatırlattı: “Amed’deki zindanda 12 Eylül faşizminin en acımasız ve en çirkin vahşetini, kimliksizliğe, onursuzluğa, anlam cinayetine karşı insan ve toplum ahlakını büyük bir direnişle savunmanın en kutsal eylemini gerçekleştirdiler. Bu görkemli büyük direniş, Mazlum Doğan yoldaşın, zindanı Newroz’da üç kibrit çöpüyle aydınlatmasıyla başladı. Dörtler’in yangına dönen yürekleriyle bir adım daha ilerledi. 14 Temmuz ölüm orucu direnişi ile zirveye taşındı. İhanetin anlamsızlığına ve lanetine, direnişin görkemli anlamı ve kutsallığıyla cevap verildi. Bu düşmanın tam da Kürt’ü, insanlığı, bireyi iradesizleştirerek bitirmeyi amaçladığı politikasının en can alıcı yerinden darbelenmesi, Kurdistan’da yeniden doğuşun, dirilişin yaratılması oldu. Bu direnişler, yeniden ve özgürce var olmanın, yaşamın sözü ve eylemidir.

ÖLÜMDEN YAŞAMI YENİDEN YARATTILAR

İnsanın var olma mücadelesi, tüm zorluklara, acılara, katliamlara rağmen sürüp gelmiştir. İnsanın insana, insanın doğaya, insanın yaşama hükmü devam ettikçe, bu mücadele hep var olacaktır. İnsanlığın çocukluğun ilk evrelerindeki gibi aşkı, özgürlüğü, adaleti ve emeği yeniden kendi anlamında yaratma mücadelesi, her zaman en köklü ve çirkin yönelimlere maruz kalmış, sindirilmek ve yok edilmek istenmiştir. Özgürlük yolunda köleliğe, egemenliğe başkaldırının bedeli de büyük olmuştur. Özgürlük birçok mekan ve zamanda kendini bu bedellerle yeniden tanımlayarak anlamlandırmıştır. Ezilen her halkın, sınıfın ve cinsin tarihinde bu yönlü eşsiz birçok örnek bulunmaktadır. Özgürlük tarihimiz de böylesi oldukça büyük ve görkemli direniş mirasına sahiptir. Bu mirasın temel yapı taşlarından birini de Newroz direnişleri ve eylemleri oluşturmaktadır. Bir halkın, bir tarihin sorumluluğunu üstlenen militanlar, öncü olmanın gereklilikleriyle hareket etti. Başaşağı gidişi durdurarak, dayatılan tüm soysuzluklara dur diyerek, ölümle de sınanarak, ölümden yaşamı yeniden yarattılar. Tarihin ve anın bilincinde, özgürlük öğretisinin izinde ve zamanın ruhuna denk bir yaklaşım gösterdiler. Binlerce tutsak, en aşağılık yöntemlerle Türk milliyetçiliğinin köleleştirme cenderesinden geçirilip terbiye edilmeye çalışıldı. Tek ulusçu faşist zihniyet, Amed’deki zindanını tek tip insan yetiştirmenin merkezi haline getirmeyi amaçladı. Bu nedenle eşi benzeri görülmemiş uygulamalar, tek tip insanda kölelik ahlakını kurumlaştırmak için acımasızca hayata geçirildi. Zaten Mazlum Doğan, Dörtler, Hayri Durmuş, Kemal Pir, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek yoldaşların bu vahşete karşı kendi bedenlerini tam bir direniş alanı haline getirerek gerçekleştirdikleri eylemler, tarihi aydınlatma eylemleridir. Bu tarihi eylemlerle faşist sistemin kölelik ahlakına karşı, halkların ve tüm ezilenlerin özgürlük ahlakını dayattılar ve bu dayatış, Kurdistan devriminin mücadele çizgisini, azmini, gücünü büyüten bir anlam taşıdı.

DİRENMENİN YAŞAM OLDUĞU ÇİZGİ

Tarihi eylemler, gerçekleştirildikleri zaman ve mekanda toplumların en hayati, en can alıcı sorunlarına işaret ettikleri ya da bu sorunlara çözüm oldukları için tarihi nitelik taşır. Her eylem bir milat özelliğinde değildir, yeni bir aşamaya sıçramayı ifade etmez. Doğru zaman, doğru mekan ve toplumsal sonuç alıcılığın bütünleştiği tarihi eylemler, bu nitelikleriyle normal eylemlerden ayrışır ve bir ruh, bir çizgi olur. Bu ruhu ve çizgiyi esas almak, hem Özgürlük Hareketimize ve hem de Kadın Hareketimize her koşul altında direnmeyi esas alma ve bunu süreklileştirme karakterini kazandırmıştır. Direnmenin yaşam olduğu, yaşamın direnme ile anlam ve aydınlık kazandığı bir gerçekliktir söz konusu olan. Bu gerçeklik, Kürt halkı gibi yok oluşun eşiğine getirilmiş bir halkın, yeniden diriliş, kurtuluş ve kuruluş mücadelesini verebilmesi açısından çok büyük değer taşır. Özgürlüğe, direnişe büyük bağlılık, anlam katline ise büyük düşmanlık söz konusudur. Bu öylesine derindir ki; sadece Kürt ulusal özellikleri açısından değil, bunu da içermek üzere Kürt kadını açısından da direniş değerlerini tetiklemiş, açığa çıkarmış ve zamanla da kitleselleştirmiştir. Newroz halkı böyle yaratılmıştır.” 

DAĞLARDAKİ RUH, MEYDANLARA TAŞINMALI

Mazlum Doğan, Zekiye Alkan, Ronahî, Bêrîvan, Rahşan, Veysi Aktaş ve Mehmet Akar’ın ruhu, inancı ve iddiasıyla süreç görevlerine yüklenip tarihi sorumluluğun üstlenilmesi gerektiğini söyleyen Engizek, “Bu Newroz, devrimci halk savaşı stratejisi doğrultusunda savaşan halk gerçekliğinin yaratıldığı bir Newroz olmalıdır. Bu Newroz, Zap, Avaşîn, Metîna ve Sara ve Rûken arkadaşların fedai ruhuyla kutlanmalı; dağlardaki bu ruh, meydanlara taşınmalıdır” dedi.

8 MART GERÇEKLİĞİNE DENK KUTLANDI

Bu yıl 8 Mart kutlamalarının, depremlerden kaynaklı kutlama havasında geçmediğini; zaten 8 Mart’ın bir direniş ve kavga günü olduğunu kaydeden Engizek, şöyle devam etti: “Erkek egemenlikli sistem, bugünü dejenerasyona uğratarak bir bayram havasında kutlamayı geliştirmiştir. 2023 yılı 8 Mart’ı ise oldukça anlamlı bir biçimde her ülkeden, her halktan kadınların dayanışmasıyla görkemli ve kendi özüne, tarihi gerçeğine denk bir biçimde kutlandı. Depremin yaşandığı alanlarda kadınların ortaklaşması, komünal ruhu, yaşamı korumaları, birbirlerine sahip çıkmaları ve kadın arkadaşlığının en güzel ve nadide örnekleri ortaya çıktı. Kadınlar, devlet dışında da kendi sistemlerini örebileceklerini ve yaşamlarını çok daha güzelce ve anlamlıca kurabileceklerini gösterdi. Toplumun en örgütlü gücünün kadınlar olduğu, 8 Martta bir kez daha çarpıcı bir biçimde herkes tarafından görüldü. Örgütlü kadının gücü gün yüzüne çıktı. Uluslararası alanda da bu yılki 8 Mart, ‘Jin Jiyan Azadî’ şiarıyla yürütüldü ve bu sihirli formül, bütün dünyaya yayıldı. Bu şiar, evrensel bir değer haline geldi. Yıl içerisinde de özellikle İran ve Rojhilatê Kurdistan’da önemli bir kadın devrimi dalga dalga yayıldı. Tunus, Lübnan ve Berlin’de kadınlar toplumsal sorunları tartıştı. Yıl itibarıyla da kadın mücadelesi, daha fazla toplumsallaştı ve radikalleşti. Bunda özellikle Medya Savunma Alanları’nda YJA Star gerillalarının Zap, Avaşîn ve Metîna’da zirvesel ifadesini bulan Apocu fedai ruhunun etkisi oldu. Tüm bunlar, kadınlara güç verdi, kadınların toplumsal öncülüğünü bir kez daha herkese gösterdi. Önderliğimiz, 21. yüzyılın kadın yüzyılı; devriminin kadın devrimi olacağı tespitini yapmıştı. Yıl içerisinde yaşanan gelişmeler, Önderliğimizin öngörüsünü doğrular nitelikteydi. Nasıl 19. yüzyılda dünyayı işçiler kurtaracak denildiyse 21. yüzyılda da dünyayı kadınların kurtaracağı gerçeği, oldukça net ve somut bir biçimde ortaya çıktı.

Devletçi sistem de öncü kadınları hedefledi. Kadın olmanın sistem karşıtı olmak anlamına geldiği, bu yıl daha fazla fark edildi. Bu yüzden de öncüleşen, özgürlük arayışçısı olan, alışılageldik kalıplarla yaşamayan, sıra dışı kadınlar, faşist soykırımcı sömürgeci sistemin hedefi oldu. Süleymaniye’de Nagihan Akarsel, Paris’te Evîn Goyî yoldaşın hedeflenmesi ve katledilmesi bu politikanın sonucudur.

KIRAN KIRANA MÜCADELEYLE GEÇECEK

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Xalîde Engizek, 2023’ün, Özgürlük Hareketi açısından oldukça tarihi ve stratejik bir yıl olduğunu; faşizm ve sömürgecilikle kıran kırana bir mücadeleyle geçeceğini belirterek, şöyle konuştu: “Zafer umudumuz, her zamankinden daha diri ve canlı bir durumda. Aynı zamanda bu yılın Newroz’unun, hem tarihi hem güncel anlamları var. Özgürlük Hareketi olarak 50. Yılı Önderliğin fiziki olarak özgürlük yılı ve Önderlik Newroz’u olarak adlandırdık. Dolayısıyla Newroz’un, bu ruhla, coşkuyla, kavgayla geçirilmesi gerekmektedir. Topraklarımız acıların dermansızlığında can çekişiyor. Bu cennet yurdumuz, yurtlarımız, toplumsal ve ulusal acılarla can çekişiyor. Her gün acıların tanrısına kurban adar gibi can veriyoruz. Unutmayalım ki; acı acıyı, kan kanı çeker. Çekilen tüm toplumsal acıları, şiddeti çözümleyerek, dayanışma organizmalarımızı yaratarak, toplumsal ilacımızı ve çözümümüzü geliştirelim. Özgürlük, acıların tanrısına her gün kurban vererek, acıları daha da çoğaltarak gelişmez. Acıları acıyla çoğaltan erkek egemen zihniyet yerine, acıları sevgiyle dayanışmayla ve ortaklaşmayla çözen demokratik kadın zihniyetini geliştirmeliyiz.

Newroz salt bayram değil, direniş günüdür. Halkımız, demokratik güçler, kadınlar ve gençler, Newroz’u direniş ve zafer ruhuyla kutlamalıdır. Zaten halkımız şimdiden Newroz programını da açıkladı. Bu Newroz, her yıl ki Newroz kutlamalarından farklı ele alınmalıdır. Bu Newroz, Önderliğin Newrozu’dur. Newroz’la birlikte İmralı Soykırım Sistemi parçalanmalı ve yıkılmalıdır.”