İmralı Ada Hapishanesi’nde 25 yılı aşkın bir süredir rehin tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile 41 aydır herhangi bir iletişim kurulamıyor. Avukat ve aile görüşme hakları gasp edilen Kürt Halk Önderi, mutlak bir tecritte tutuluyor. Türk devleti kendi iç hukukunu ve imzaladığı uluslararası sözleşmeleri ihlal ederek İmralı'daki işkence sistemini sürdürmeye devam ederken, bu duruma karşı uluslararası tepkiler artıyor.
Yakın zamanda; siyasetçi, sanatçı, akademisyen ve insan hakları savunucuları dahil olmak üzere 61 Fransız isim, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’ne (CPT) bir mektup göndererek, İmralı’daki tecride karşı harekete geçilmesi çağrısında bulundu. Mektubun imzacılarından biri olan Paris Belediyesi Meclis Üyesi ve Uluslararası Af Örgütü Fransa Eski Başkanı Genevieve Garrigos, İmralı’daki durumu ANF'ye değerlendirdi.
Genevieve Garrigos, CPT’ye gönderilen mektubun temel amacının, Abdullah Öcalan’ın koşulları karşısında acilen harekete geçilmesini sağlamak olduğunu belirtti. Garrigos, “Avrupa Konseyi’nin bir organı olarak CPT, Sayın Öcalan’ın tutukluluk koşullarını izlemekle görevli. Fransız şahsiyetler olarak, CPT’den 3 yılı aşkın süredir avukatları ve aileleriyle görüştürülmeyen Abdullah Öcalan ve İmralı’daki diğer mahkumlara erişimin sağlanmasını talep ettik. Öyle ki, sağlık durumlarının iyi olup olmadığı, hatta hayatta olup olmadıkları bile bilmiyoruz. Bu durum bizim için büyük bir endişe kaynağıdır. Mahkumların tecrit altında tutulmaları ve aileleri ile avukatlarıyla görüştürülmemeleri, Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi İnsan Hakları Sözleşmelerini ve tutsakların avukatlarıyla erişimini garanti altına alan tüm uluslararası sözleşmeleri son derece ciddi bir şekilde ihlal etmektedir” dedi.
‘TECRİT İNSANLIK DIŞI BİR İŞKENCEDİR’
Garrigos, tecridin ağır bir işkence türü ve insanlık dışı, aşağılayıcı bir muamele olarak kabul edildiğini belirtti ve şunları ekledi: “İnsanları bulundukları koşullarda tecrit altında bırakmak hem sağlıkları hem de psikolojileri üzerinde ciddi etkiler yaratmaktadır. Abdullah Öcalan’ın mevcut koşulları son derece ciddi bir durum teşkil etmektedir. Tecrit altında tutulmaları, bir işkence biçimi olarak, açıkça cezalandırma ve intikam olarak kabul edilir. Bunun ötesinde, özellikle endişe verici olan, bu kişilerin cezaevinde olup olmadıklarını, sağlık durumlarının iyi olup olmadığını veya hayatta olup olmadıklarını dahi bilemememizdir. Öcalan ve arkadaşları hakkında bilgi sahibi olamamak, insanlığa karşı bir suç olarak tanımlanan zorla kaybetme ile eşdeğerdir. Tüm bu durumlar son derece endişe vericidir ve Türk hükümeti bu insanları bu koşullarda alıkoymaya bir an önce son vermelidir.”
Türk devletinin, CPT’nin son İmralı ziyaretinin raporunu açıklamasına izin vermemesinin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Garrigos, “Türk devletinin bu tutumu, İmralı’da büyük bir sorunun olabileceğinin de göstergesidir. Bu da başka bir endişeyi beraberinde getirmektedir. Türkiye’nin tutumundan kaynaklı, CPT’yi bu raporu kamuoyuna açıklamaya zorlayamasak da Komiteden İmralı’ya yeni bir ziyaret yapmasını, Abdullah Öcalan ve diğer tutsakların haklarının güvence altına alınarak avukat ve aileleriyle yeniden temas kurulmasının sağlanmasını talep ediyoruz” diye belirtti.
‘ABDULLAH ÖCALAN KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDE ÖNEMLİ BİR LİDER’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun çözümündeki rolünün önemine de değinen Garrigos, “Sayın Öcalan, Kürtler açısından son derece önemli siyasi bir lider. Kürt sorununun çözümü noktasında müzakerelere katılabilmesi onu koruduğumuz biri haline getirmeli. Kurdistan topraklarının farklı ülkeler arasında parçalanması nedeniyle karmaşık hale gelen mevcut durumun farkında olmamız gerekiyor. Kürtler günümüzün belki de en önemli, devletsiz halklarından biridir; parçalanmış Kurdistan topraklarının yeniden birleştirilmesine izin verilmeli. Bunun da ancak, diplomatik yol ve siyasi müzakerelerle başarılabileceğini ve Abdullah Öcalan'ın da bu müzakerelere katılıp Kürt halkını birleştirebilecek becerilere ve yeteneğe sahip bir lider olduğunu düşünüyorum” dedi.
‘ABDULLAH ÖCALAN ÖZGÜR OLMALI’
Küresel çapta başlatılan “Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Siyasi Çözüm” kampanyasının önemli olduğunu ve desteklenmesi gerektiğine dikkat çeken Garrigos, “Fransa ve Belçika başta olmak üzere AK üyesi devletlerin yanı sıra ABD’yi de Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması için gereken her şeyi yapmaya çağırıyorum. Kürtler, Türk hükümetinin on yıllardır devam eden son derece ağır baskılarına maruz kalmaktadır. Bu duruma bir son verilmesi zorunludur. Bölgede birliğin yeniden tesis edilmesi ve barışın sağlanması için Kürtlerin haklarının, bizim de savunduğumuz değerler uğruna mücadele ederek fazlasıyla hak ettikleri haklarının tanınması ve garanti altına alınması hayati önem taşıyor. Kürt sorununda çözüm, çatışmaların sıkça yaşandığı ve basit bir kıvılcımın durumu ateşleyebildiği bir bölgede ileriye doğru atılmış büyük bir adım olacaktır. Kurdistan, bölgede barışçıl bir hale gelebilir” diye ekledi.
‘TÜRK DEVLETİ, AVRUPA TARAFINDAN BAĞIŞLANIYOR’
Avrupa Konseyi ve Avrupa ülkelerinin Türk devletinin hukuksuzlukları karşısındaki tutumunu da değinen Garrigos, şunları söyledi: “Jeopolitik çıkarlar ve göçmenlik anlaşmaları nedeniyle her defasında bağışlanan bir Türkiye var karşımızda. Birkaç duruma özellikle dikkat çekmek istiyorum. İlk olarak, Türkiye'deki son yerel seçimlerde birçok belediye başkanlığı Kürt siyasetçiler tarafından kazanıldı. 2019'dan bu yana bazı belediye meclis üyeleri ve belediye başkanları görevlerinden alındı ve tutuklandı. Aynı durum bugün de yaşanıyor. Seçilmişlere yönelik bu baskılar, Avrupa Konseyi’nin endişelerinin artmasına neden olmalı. Bir Paris meclis üyesi olarak, Türk makamları tarafından tehdit edilen, taciz edilen ve tutuklanan bu Kürt seçilmiş temsilcilerin durumundan doğrudan endişe duyuyorum.”
‘AVRUPA, PKK’YE İKİ YÜZLÜ YAKLAŞIYOR’
Son olarak, Avrupa'nın PKK'ye yaklaşımının bölgede karmaşık bir durum yaratmaya devam ettiğini söyleyen Genevieve Garrigos, “PKK, çeşitli kurumlar tarafından “terör örgütü” olarak kabul edilse de, Kürtlerin Rojava'da DAİŞ’e karşı verdikleri mücadele sırasında kahraman olarak görüldüklerini hatırlatmak gerekiyor. DAİŞ'e karşı savaştıklarında Avrupa tarafından kahraman ilan edilen Kürtler, kendi haklarını savunmak ve kendilerini korumak için Türk devletine karşı çıktıklarında ise terörist bir grup olarak görülüyorlar.
Avrupa bu iki yüzlü yaklaşımını daha fazla sürdüremez. Kürtlerin, Türk otoriterliğine ve hatta diktatörlüğüne kurban edilmesini görmezden gelirken, aynı Kürtlerden son derece tehlikeli olan DAİŞ’e karşı savaşmalarını isteyemeyiz. Bu durum, Avrupa hükümetlerinin ve Avrupa Konseyi'nin, Kürtleri korumak için yeterince çaba sarf etmediğini ve bu konuda borçlu olduklarını gösteriyor” dedi.